"Akciğer kanseri kader değil, bizim kötü alışkanlıklarımızın bir eseridir"
Türk Akciğer Kanseri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Rıza Çetingöz, akciğer kanserine yakalanmamanın mümkün olduğunu bildiklerini, bu nedenle erken tanıdan önce, halkın bilinçlenmesinin çok önemli olduğunu belirterek, "Akciğer kanseri bir kader değil, bizim kötü alışkanlıklarımızın bir eseridir." dedi.
"Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı" öncesinde, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği, Türk Toraks Derneği, Türk Akciğer Kanseri Derneği ve İmmüno-Onkoloji Derneği iş birliğinde akciğer kanserinin önlenmesi, bu konuda korunma, erken tanı ve etkili tedavi konusunda bilinç oluşturmak amacıyla basın toplantısı düzenlendi.
"Akciğerini Koru, Akciğer Kanseri Olma!" sloganıyla sanat camiasından isimlerin de destek verdiği kampanyanın tanıtımının yapıldığı toplantıda konuşan Prof. Dr. Çetingöz, akciğer kanserlerinde hastaların yüzde 90'ının sigara içenlerden oluştuğunu söyledi.
Akciğer kanseri olan kişilerin hastalıkları nedeniyle ülkenin ekonomisine, üretimine katkıda bulunamadığı gibi, sağlık harcamaları nedeniyle de ekonomiyi etkilediklerini ifade eden Çetingöz, konuya dikkati çekmek amacıyla yaklaşık 3 yıl önce Akciğer Kanseri İşbirliği Platformu oluşturulduğunu aktardı.
Çetingöz, "Akciğer kanserine yakalanmamanın da mümkün olduğunu bildiğimiz için erken tanıdan önce, halkın bu konuda bilinçlenmesi çok önemli. Akciğer kanseri bir kader değil, bizim kötü alışkanlıklarımızın bir eseridir. İçenlerin bir an önce bırakması, hiç içmeyenlerin de alışkanlıklarını devam ettirmesi son derece önemli." diye konuştu.
Bu kapsamda sanatçıların da katkı verdiği bir farkındalık kampanyası oluşturduklarını dile getiren Çetingöz, "Bir anne yavrusunu nasıl sakınıyorsa kendi akciğerlerimizi o şekilde korumak, özellikle tütün ve tütün ürünlerinden uzak şekilde akciğerlerimizin işlevlerine devam etmesi en büyük istediğimiz. Sigara bu konudaki en büyük sorun. Tekrarlayan bilgilendirmelerle halkımızın bilinçlenmesini amaçlıyoruz." ifadelerini kullandı.
Hastalığın sebeplerinin kişisel alışkanlıklar, çevresel ve ailesel genetik faktörler olmak üzere temellendirildiğini, kişisel faktörler arasındaki en önemli sorunun tütün ve tütün ürünleri alışkanlığı olduğunu aktaran Çetingöz, şöyle devam etti:
"Sigara tiryakilerinin yüzde 90'ı sigaraya 19, yüzde 30'u ise 13 yaşından önce başlıyor. Şu anda kullanmakta olan kişilerin bırakması ve yeni başlayacakların engellenmesiyle bu konuda önemli bir yol alınacak diye düşünüyorum. 2008-2012 arasında alınan önlemlerle 1 milyon kişi sigarayı bıraktı. Bu azınsanmayacak oranda bir rakam. Bu konudaki çabalarımızın da mümkün olduğunca sürmesi gerekiyor. Çünkü pasif içicilik kapsamında, evdeki alışkanlıklarımız nedeniyle çocuklarımıza günlük olarak bir paketin dörtte birini yani 5 sigara içeriyoruz."
Prof. Dr. Çetingöz, akciğer kanserinin tüm dünyada en sık görülen ve kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan kanser türü olduğunu dile getirerek, akciğer kanserinin, Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanlığının 2012 yılı verilerine göre, erkeklerde en sık, kadınlarda ise beşinci sıklıkta görülen tür olduğunu ve her yıl yaklaşık 30 bin yeni tanısı konulduğunun tahmin edildiğini kaydetti.
"Asbest maruziyeti de akciğer kanser riskini artırıyor"
Türk Toraks Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Fuat Kalyoncu, tütün denilince akla sadece sigaranın gelmemesi gerektiğini, son yıllarda nargile konusunun gündeme çok fazla getirilmediğini ifade etti.
Nargileden uyuşturucuya geçmenin de çok kolay olduğunu aktaran Kalyoncu, son dönemde her yerde kaçak tütün bulunduğunu, özellikle Doğu Avrupa ülkelerinden gelen kaçak sigaraların daha da ucuza satıldığını kaydetti.
Kalyoncu, çevresel etkilerin de akciğer kanserine sebep olduğuna işaret ederek, şu bilgileri verdi:
"Türkiye'de Çankırı dışında tüm illerimizde hava kirliliği sorunu var. İnsan sağlığı için sigara neyse, şehir ve ülkeler için de kömür ve fosil yakıtlar da odur. İmkanımız olsa da tüm enerjimizi güneş ve rüzgardan elde edebilsek. Artık Avrupa ve diğer ülkeler ellerindeki termik ve nükleer santrallerini kapatıyor. Çünkü bunlar sadece akciğer, kalp hastalıklarına değil, kansere de neden oluyor. Türkiye'de çoğunlukla kırsal alanda teması görülen asbest maruziyeti de akciğer kanser riskini 1,5-5,4 kat artırmaktadır. Taşocağı veya yeraltında çalışanların maruz kaldığı silika, zararlılara karşı kullanılan kimyasallar olan pestisid, ağır metaller polisiklikaromatik hidrokarbonlar ve klorometil eterler bilinen diğer kanserojen maddelerdir. Ayrıca, ailesinde akciğer kanseri veya genç yaşta akciğer kanseri gelişme öyküsü olan kişilerde risk durumunda 2 kat artış vardır."
Kolyoncu, akciger kanserinin büyüyüp başka organlara yayılmadan tespit edilmesinin çok önemli olduğunu ancak bunun her zaman belirti vermeyeceğini vurgulayarak, özellikle sigara içenlerin yıllık rutin kontrolleri yaptırmalarında büyük fayda olduğunu sözlerine ekledi.
"Son dönemde akciğer kanseri tedavisinde ciddi gelişmeler görüldü"
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, akciğer kanseri tedavisinde son yıllarda ciddi gelişmeler görüldüğünü belirterek, kanserin erken evrede tespit edilmesi sonucunda tedavide etkin yöntemlerin uygulanabileceğini dile getirdi.
Ancak hastaların yüzde 50-70'inin ilerlemiş safhada doktora başvurduğunu dile getiren Uluç, şöyle devam etti:
"Bu durumda da elimizde ilaç tedavileri var. Hastaya, bölünmeyi engelleyecek tedaviler uyguluyoruz. Ancak bunun da yan etkileri var. Son yıllardaki en önemli gelişme akciğer kanserinin artık farklı tiplerden oluştuğunu biliyoruz. Artık biz direkt hedefli tedaviler vermeye başladık. Bu tedaviler yalnızca kanser hücresini etkiliyor. Bunlar da akıllı ilaç ve moleküller olarak adlandırılıyor. Yan etkileri oldukça az."
İmmüno-Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nalan Babacan, immün hedefli tedavilerin son zamanlarda popüler olduğunu, yöntemin sadece aşılardan ibaret olmadığını vurgulayarak, "Bu işin içinde özel antikorlar da var. Son gelişmelerden sonra tüm kanserlerde immün tedaviler araştırılmaya başlandı. İleri evrelerde onaylanmış üç ajan var. Tümörün yuvalandığı yerde immün sistem tümör tarafından sessizleştiriliyor." şeklinde konuştu.
Türkiye'de de bu tedavilerin klinik çalışmalar kapsamında ilerlediğini aktaran Babacan, "Bu anlamda umutlar devam ediyor, yakın zamanda bu konuya ilişkin iyi haberler alabileceğimizi düşünüyorum." diye konuştu.
Etkinliğe, aralarında Aslıhan Güner, Fulya Zenginer, İsmail Ege Şaşmaz, Rüzgar Aksoy'un da bulunduğu sanatçılar katıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.