Aksa Tufanı'nın yıldönümünde on binlerce Diyarbakırlı Gazze'ye desteğini haykırdı
Tekbir ve sloganlar eşliğinde gerçekleşen yürüyüş, basın açıklamasının yapılacağı Yenihal Köprülü Kavşağı'na kadar devam etti.
Yenihal Köprülü Kavşağı'nda bir konuşma yapan Yapıcıoğlu, 7 ekimle beraber başlayan soykırım karşısında insanlığın tepkisiz ve yaşananlara duyarsız kalmasına vurgu yaparak işgal rejiminin eli ve arkasındaki süper güçlere rağmen İslam Birliği karşısında diz çökeceğini ve o günün yakın olduğuna dikkat çekti.
Aksa Tufanını bir milat olarak nitelendiren Yapıcıoğlu, 7 Ekim'in ümmetin uyanışına ve birliğine vesile olan bir tarih olduğunun altını çizdi.
Yapıcıoğlu'nun konuşmasının ardından "Aksa Tufanı'na Destek Yürüyüşü" etkinliği Diyarbakır'daki İslami STK'lar adına Memur-Sen Diyarbakır İl Başkanı Ramazan Tekdemir'in yaptığı basın açıklamasıyla devam etti.
"Kudüs ve Mescid-i Aksa işgal postalları altında özgürlüğüne kavuşacağı günü beklemektedir"
Tekdemir, basın açıklamasının başında, ""Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir." ayetine atıfta bulundu.
"İzzeti kuşananlara selam olsun. Zalimlerin karşısında dik duranlara selam olsun. Mazlumların safında yer alanlara selam olsun. Gazze'de yaşanan soykırıma seyirci kalmayanlara selam olsun. Selahaddin-i Eyyubi ve Abdülhamid Han'ın torunlarına selam olsun." diyen Tekdemir, siyonist işgal rejiminin, 75 yıldır işgal etmiş olduğu Filistin topraklarında işgali gün be gün genişletmekte olduğunu vurguladı.
Tekdemir, "Kudüs ve Mescid-i Aksa başta olmak üzere birçok mübarek belde işgalin postalları altında özgürlüğüne kavuşacağı günü beklemektedir. Filistinli kardeşlerimiz işgalin olduğu günden bu yana her türlü hak ihlallerine maruz kalmıştır. Mazlum bir halk, siyonistler tarafından katledilmiş, arazilerine el konulmuş, evleri ve yaşam alanları gasp edilmiştir. siyonistlerin işgal saldırılarından dolayı kardeşlerimiz, başka ülkelerde muhacir kalmak zorunda bırakılmıştır." dedi.
1948'den bu yana 200 binden fazla Filistinlinin, siyonist işgal rejimi tarafından katledildiğini hatırlatan Tekdemir, sadece 7 Ekim'den bu yana Gazze'de en az 20 bini çocuk, 15 bini kadın olmak üzere 45 bine yakın kişinin şehid olduğunu aktardı.
Tekdemir, 1967'den bu yana 1 milyondan fazla Filistinlinin, siyonist zindanlarında esir edildiğini, işkencenin en barbar ve vahşi yöntemlerine maruz kaldığını kaydetti.
siyonistlerin işgal ve talanından dolayı 10 milyondan fazla Filistinlinin de başka ülkelerde mülteci durumuna düştüğünü, zorla yerinden edildiğini belirten Tekdemir, "İşgalden dolayı dünyanın en kalabalık mülteci nüfusuna sahip Filistinli kardeşlerimiz, işgalin sona ereceği günü beklemektedirler." diye belirtti.
"Onlar, zillete razı olmaktansa direnmeyi ve şehadeti seçtiler"
Tekdemir, şöyle devam etti:
"Mazlumun ahı arşa ulaştı… Anaların feryatları vicdanları ateşe verdi. Artık ne söz yetiyor ne kelam. Her şey gözümüzün önünde oluyor.
Orada da durmayacaklar, biliyoruz. Ateş yaklaşıyor…
Gazze'de Rablerine şikâyette bulunan çocukların ahı, insanlığı bulmayacak mı zannediliyordu.
Ne demişti o küçük kız… Sizlere hakkımı helal etmiyorum.
Ya 8 yaşındayken büyümek zorunda kalan o çocuk… ben çocukluğumu yaşayamadım ki demişti!
Ama onlar yine de zulme ve katile karşı şerefle, inançla direndiler. Boyun eğmediler. Zillete razı olmaktansa direnmeyi ve şehadeti seçtiler.
Bir tarafta sözde uluslararası hukuk, diğer tarafta 365 gündür ölümü her gün yüzlerce kez yaşayan o çocukların bilge sözleri.
Sözde ateşkes çağrılarıyla barış maskesi takan Batı, arka planda kendi değerlerine savaş açmış soykırımcıya silah, para ve siyasi destek verirken, insanlığın onuru Filistinli çocukların, kadınların ve erkeklerin omuzlarında…"
"Aksa Tufanı Operasyonu, küfrün tek bir millet olduğunu göstermiştir"
Yaşanan bunca mezalime karşı 7 Ekim 2023'te HAMAS tarafından gerçekleştirilen Aksa Tufanı operasyonunun bir milat olduğunu vurgulayan Tekdemir, "Aksa Tufanı Operasyonun üzerinden tam bir yıl geçti. Mescid-i Aksa ve Kudüs başta olmak üzere Filistin'in her bir karış toprağının özgürlüğüne kavuşması ve 75 yıllık işgalin sona ermesi için bu operasyon gerçekleştirildi. Aksa Tufanı Operasyonu, yüz yıldır görülmeyen işgalin görünür olmasını sağlamıştır. Uluslararası aktörlerin ve devletlerin gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. Aksa Tufanı Operasyonu, küfrün tek bir millet olduğunu göstermiştir. Bu operasyon, Müslümanların kendi aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakmaları, ittifak ve vahdet içine girmelerini gerekli kılmıştır." diye konuştu.
Tekdemir, "HAMAS, siyonist işgal rejiminin Fırat ile Nil arasındaki işgal planına karşı sınır hattı mücadelesi vermiştir. HAMAS, siyonistlerin bölgesel işgal planlarını yerle bir etmiştir. Bir yıldır İslam aleminin sessizliği siyonistlere cesaret vermiş, yayılmacı politikalarını Lübnan'a saldırarak göstermiştir. İslam ülkelerinin sessizlik ve ihtilaflarından istifade eden siyonist işgal rejimi, soykırım ve işgal politikalarını Gazze dışına taşımıştır. Lübnan'a yönelik sistematik saldırılar, işgalin Gazze ile sınırlı kalmadığını göstermektedir. İşgal rejimi, Lübnan'a yönelik saldırılarında toplu katliamlar yapmaktadır." şeklinde konuştu.
Filistin'de, Gazze'de Lübnan'da bunlar olurken halen dengeleri gözetleyen, küçük çıkarlarının kaybolmasından korkan bir İslam dünyası manzarası ile karşı karşıya olduklarını belirtti.
Tekdemir, "İbrahim Anlaşması'nın peşinde siyonist işgal rejimi ve ABD'ye yardım ve yataklık yapan bölge ülkelerini uyarıyoruz. Celladına aşık mahkûm misali olmaktan çıkın, istikbal, istiklal ve ahiretinizi tehlikeye atmayınız." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye ve bölge ülkelerinin bir araya gelip güçlerini birleştirmelerinden başka çare kalmamıştır"
Lübnan'a yapılan bu saldırının, Lübnan ile de sınırlı kalmayacağını söyleyen Tekdemir, "Siyonistlerin işgalci politikalarına karşı önlem alınmazsa domino etkisi gösterecektir. Dün Gazze, bugün Lübnan başka bir gün Türkiye, Suriye, Irak, İran ve diğer bölge ülkeleri işgale maruz kalacaktır. Tüm bölge ülkeleri aynı tehlike altındadır. Türkiye, İran, Irak, Ürdün, Mısır ve Lübnan bu tehlikeye karşı güç birliği yapmak zorundadır." dedi ve şunları ekledi:
"Siyonist işgal rejimi, Fırat ile Nil arasındaki verimli hilal bölgesine gözünü dikmiştir. Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri, zulmün sona ermesi için batının kapısını çalmaktan vazgeçmelidirler. Türkiye ve bölge ülkelerinin bir araya gelip güçlerini birleştirmelerinden başka çare kalmamıştır.
'Vaat edilmiş topraklar' hezeyanıyla hareket eden siyonist işgal rejimi, tamamen siyonist bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer, Türkiye'dir. İşgal rejiminin yayılmacı ve işgalci politikalarının varacağı nokta yaşadığımız bu beldeler olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerinedir. Türkiye buna karşı önlem almak zorundadır."
Siyonist işgalin yayılmacı adımlarına karşı batıdan medet ummanın, çölde su aramaktan başka bir şey olmadığını belirten Tekdemir, "Batı devletleri ve uluslararası kurumlar siyonist varlığa hizmet etmektedir. Batılı devletler, siyonistlerin soykırımına ve yayılmacı politikalarına askeri, lojistik ve istihbari destek vermektedirler. Batı devletleri Siyonistlere yapmış oldukları destek ile soykırım suçuna ortak olmaktadırlar. Soykırım suçuna ortak olan batıdan medet ummaktan vazgeçilmelidir." şeklinde konuştu.
"Kudüs İttifakı' kurulmalıdır"
Tekdemir, "Gazze direnişi ile ABD ve Avrupa ülkelerinin yenilmezlik algısı kırılmıştır. Bu zulme karşı bölgesel müdahale gücü oluşturulmalıdır. siyonist işgali durduracak somut adımlar atılmalıdır. Türkiye başta olmak üzere, vicdan sahibi ülkeler bu gücü oluşturmalıdır. Yaşanan zulme karşı sessiz kalınmamalıdır. Türkiye ve bölge ülkeleri güç birliği yaparak 'Kudüs İttifakı' kurulmalıdır.
"Zulüm ve baskı tamamen ortadan kalkıncaya ve hâkimiyet sadece Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer haksızlıklara son verirlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur." ayetini hatırlatan Tekdemir, "Dünyanın özgür halklarından ve vicdan sahibi devlet liderlerinden talebimiz şudur:
- Direnişe askeri, lojistik, teknolojik destek verilmelidir.
-HAMAS'ın Gazze'de kalıcı ateşkesin sağlanması yönündeki şartlarına destek verilmelidir.
- Uluslararası kararlar neticesinde, Gazze'de kalıcı ateşkesin sağlanması, işgalcilerin Gazze'den çekilmesi, Gazze'nin yeniden imar edilmesi, insani yardımların ulaştırılmasına yönelik söz konusu kararların pratikte yerine getirilmesi için siyonist şer ittifakına karşı baskı yapılmalıdır.
-Lübnan halkına yapılan saldırı ve katliamları durduracak somut adımlar atılmalıdır.
-siyonist işgal rejimine karşılık veren Yemen, İran ve Lübnan desteklenmelidir.
-Filistin devletinin tanınması ve Gazze'de soykırımın durdurulması için çaba sarf eden devletlerin ve uluslararası alanda bu yönde başlatılan tüm girişimlere destek veriyoruz.
-siyonist işgal rejimine destek sağlayan ürünleri boykot etmeye devam ediniz.
-Üçüncü ülkeler üzerinden siyonist işgal rejimine petrol sevkiyatı başta olmak üzere ticaretin her türlüsünden vazgeçiniz.
-Meclis'e sunulmuş olup uzun serdir bekletilen, Gazze'de soykırım suçunu işleyen Türkiye vatandaşı siyonistlere yönelik çifte vatandaşlık yasası kanunu ivedilikle yasallaşmalıdır."
"Yasin Börü ve arkadaşlarını katledenler ile Gazze'de çocukları katledenler aynı zihniyettir"
Şehit Yasin Börü ve arkadaşlarını katledilişinin yıldönümü olan 6-8 Ekim saldırılarına da değinen Tekdemir, "Onu ve arkadaşlarını katledenler ile Gazze'de çocukları katledenler aynı zihniyettir. Onları unutmadık ve unutturmayacağız. Bu vesile ile şehit Yasin ve arkadaşlarını bir kez daha rahmetle yad ediyoruz." dedi.
Kobane bahaneli 6-8 Ekim olaylarında katledilen Şehid Yasin Börü ve arkadaşlarının şehadetlerinin yıldönümü münasebetiyle yapılacak etkinliğin duyurulmasıyla Diyarbakırlılar PKK ve uzantılarına lanet yağdırdı.
Etkinlik, yapılan duanın ardından sona erdi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.