Ali Erbaş: zekâtı vermemek haram yemektir
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Kardeşliğimiz zekâtla bereketlensin" sloganıyla düzenlenen "Zekât Organizasyonu Tanıtım Toplantısı"na katıldı.
Erbaş, savaşların ve çıkar çatışmalarının dünyayı yaşanmaz hale getirdiği bir çağa ve olaylara tanıklık ettiklerini söyledi.
Erbaş, "Filistin’den Afganistan’a, Myanmar’dan Somali’ye, Suriye’den Yemen’e dünyanın pek çok yerinde ve bilhassa Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda insanlar bu şekilde savaşlar, yoksulluk, sefalet gibi sorunların kuşatması altında hayata tutunmaya çalışıyor. İşte şimdi takip ediyorsunuz Ukrayna’da çocukların, sivillerin korku ve endişeyle karşı karşıya kaldığı bir durum yaşanıyor. Sadece orada değil, dünyanın pek çok yerinde insanlık topyekûn küresel güçlerin adalet, hakkaniyet ve merhamet tanımaz politikalarının bedelini ödüyor." dedi.
Allah ile insan arasındaki iman bağının bir tezahürü olan ibadetlerin aynı zamanda inancın bireysel ve toplumsal hayata yansıması olduğunun altını çizen Erbaş, bu bağlamda İslam dininin 5 temel esasından biri olan zekât ibadetinin, bu amaç ve işleviyle öne çıktığını vurguladı.
"Zekât ibadeti, bireysel açıdan imanın kemâlinin göstergesidir"
Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette infak, ihsan, hayır ve sadaka kavramlarıyla müminlere yardımlaşma ve dayanışmanın emredildiği ve tavsiye edildiğini hatırlatan Erbaş, şöyle devam etti:
"Mülkün yegâne sahibi olan Allah, kesin olarak müminlerden mallarının belirli, cüz’i bir miktarını zekât olarak vermelerini farz kılmıştır. Verilip verilmemesi hususu kişinin iradesine bırakılmamış, mutlaka yerine getirilmesi emredilmiştir. Dolayısıyla zekât, Kur’an’da namazla birlikte emredilen imanî bir sorumluluktur. Zekât ibadeti, bireysel açıdan imanın kemâlinin göstergesidir. Sosyal açıdan İslam toplumunun temel taşıdır. Zekâtın gerek bireysel gerekse toplumsal açıdan birçok hikmet ve hedefi vardır. Bunların bilinmesi, bu ibadetin daha bilinçli ve içten yapılmasına vesile olacaktır."
"Zekâtla insan, hırs ve tamahkârlık duygusunu kontrol altına alır"
Zekâtın, insanda şefkat ve merhamet duygusunu geliştirdiğini dile getiren Erbaş, şunları söyledi:
"Zekâtla insan, hırs ve tamahkârlık duygusunu kontrol altına alır. Elindeki maddi varlığın bir kısmını muhtaç olana verebilmenin güzelliğini zekâtla keşfeden insan, gönlünü huzursuz eden olumsuz duyguların, hırsın, tamahkârlığın esiri olmaktan korunmuş olur. Zekât, zengin ile yoksul arasında gönül köprüsü kurar ve sevgi bağı oluşturur. Sevgili Peygamberimizin, 'Zekât, İslam’ın köprüsüdür' hadis-i şerifi, bu hususa işaret etmektedir. Zekât, toplumda yoksul ve muhtaçların ihtiyaçlarını gideren en önemli müessesedir. İktisadi anlamda farklı sosyal katmanlarda bulunanları birbirlerine yaklaştırması hasebiyle toplumsal huzurun temelini oluşturmaktadır."
"Zekâtı vermemek kul hakkını ihlal etmektir. Haram yemektir"
Erbaş, zekâtın muhtacın, zenginin malındaki hakkı olduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla zekâtı vermemek kul hakkını ihlal etmektir. Haram yemektir. Farz olan bir şeyi yerine getirmemek haram işlemek anlamına gelmektedir. Allah ve kul hakkı olması sebebiyle de son derece hassasiyet gerektiren bir ibadettir. Miktarından cinsine, verilecek yerlerden usulüne kadar her bir aşaması Kur’an-ı Kerim ve sünnetle belirlenmiş olan bu ibadetin ifası, büyük bir titizlik ve şeffaflık gerektirmektedir." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.