Anne sen bana mı yoksa kendine mi üzülüyorsun?
Yazar, Davranış Bilimci ve Konuşmacı Pınar Holt'ın, Yarıyıl tatiline girerken ailelere yönelik yazdığı ‘Anne sen bana mı yoksa kendine mi üzülüyorsun?’ başlıklı yazısı:
ANNE SEN BANA MI YOKSA KENDİNE Mİ ÜZÜLÜYORSUN?
Merhaba,
Kısa bir süre önce kızım yanıma geldi ve sana 1 şey söyleyeceğim diyerek, kulağıma eğildi ve matematik sınavından aldığı o yüksek notu fısıldadı. Notu duyunca kulaklarıma inanamadım. Kızım ilk defa bu kadar yüksek bir puan almıştı. İlk önce şaka yaptığını düşündüm, şaka değilmiş. Şaka olmadığına kanaat getirince bu sefer bir anda çığlıklar atarak, hoplamaya, zıplamaya başladım evin içinde. Kızım gayet serinkanlı bir şekilde‘Anne istersen abartmayalım’ deyince sevincim kursağımda kalarak oturdum. Bu sefer oturduğum yerden kızıma; ‘Çok sevindimler, kutlarımlar, bak işte çalışınca nasıl başarıyorsunlar, sen çok başarılı bir çocuksunlar, seninle gurur duyuyorumlar, bunu kutlamalıyızlar’ benle beraber uçuşuyor havalarda... Baktım kızım da hiçbir tepki yok! ‘Anne sadece matematikten yüksek puan aldım sanki çok önemli bir şey olmuş gibi niye abartıyorsun?!’ deyince sustu ama beni tutmak ne mümkün! Bu seferde kendi kendime, konuşmaya başladım. İçimden! ‘Allah’ım şükürler olsunlar, bu günleri de gördümler, maşallahlar, daha iyileri olsun inşallahlar...’
Neyse 1 hafta sonra kızım yine yanıma geldi ‘Anne sana bir haberim daha var’ dedi. ‘Hayırdır kızım?’ dedim. Kulağıma eğildi ve İngilizce sınavından aldığı o çok düşük notu fısıldadı. Notu duyunca kulaklarıma gene inanamadım; ‘Aaaa öyle mi?’ diyivermişim farkında olmadan. Parantez içinde kızımın aldığı hiçbir düşük nota kızma, eleştirme gibi olumsuz tepkiler vermedim şimdiye kadar. Ben sadece istem dışı ‘Aaaa öyle mi?’ dedim diye kızım ‘Anne niye üzülüyorsun ki? Sanki dünyanın en önemli şeyi İngilizce sınavından düşük not almak, ben hiç üzülmedim’ dedi. Ben de ‘Kızım ben de üzülmedim ki sadece aaaa öyle mi?’ dedim. Bunun üzerine kızım ‘Ama matematikten yüksek puan alınca havalara uçmuştun şimdi niye uçmuyorsun?’ diye bir uzman sorusu sordu.
O anda fark ettim ki; aslında kızım aldığı düşük puana verdiğim tepkiyi değil, aldığı yüksek puana verdiğim aşırı tepkiyi irdeliyor. Akabinde ‘Neden ben o kadar sevindim ki, çocuk haklı!’ diye kendi kendime düşünürken; kızımdan o can alıcı, beni kendi çocukluğuma götüren, üstünde günlerce düşünmeme sebep olan ve üstüne bu yazıyı yazmama vesile olan soru geldi.
‘Anne sen bana mı yoksa kendine mi üzülüyorsun?’
Bu soru karşısında olduğum yerde dona kaldım. Kızım neden böyle demişti ki? Bu arada çocuk deyip geçmeyin sevgili yetişkinler, çocukların gözlemlerine güvenin. Eğer korku ve çekinme unsuru yoksa sizi en iyi, en yansız, en yalın ve çıkarsız, objektif olarak onlar gözlemliyorlar.
Neyse kızımın bu sorusu beni aldı taaa çocukluk yıllarıma götürdü. Ve şunu hatırladım ve itiraf edeyim ki; Aslında ben okul hayatım boyunca matematikten hiç yüksek not almamıştım. Ailem özel hocalar mı tutmadı? Kurslara mı gönderilmedim? Matematik için annemden kötek mi yemedim? Ama bizim okul yıllarımızda öğrenme zorluğu, dikkat eksikliği, odaklanma diye kavramlar, bilgiler yoktu. Çocuklar ikiye ayrılırdı ‘Başarılılar’ ve ‘Başarısızlar.’ Yani anlayacağınız daha ufacık yaşta okul, aile, arkadaşlar arasında çocuğun kucağına kocaman bir yük gibi ‘Başarısızsın’ paketi konurdu. Belki de şimdi gecemi gündüzüme katıp bir şeyleri başarma savaşımın kıvılcımı da taaa o yaşlardan çakılmaya başladı, kim bilir? İşte benim matematikten hiçbir zaman alamadığım yüksek puanı yıllar sonra kızım alınca, koca kadın salonun ortasında hoplayıp, zıplayıp, göbek atmıştım. Belki de çocukluk yıllarında evet yaşım küçüktü ama eğitim hayatımla ilgili yaralarım büyüktü, kim bilir?
O yıllarda kendimle ilgili hatırladığım tek iyi şey; kitap okumak ve kompozisyonlar, hikayeler yazmaktı. Hatta yazdığım yazılarla ilgili ödül bile almıştım. Ama dediğim gibi bizim zamanımızda ‘Çocuğun yeteneği olduğu konuya yönlendirilmesi, kişiliğini zedelemeden, güvenini yıkmadan yaklaşım, başarısız olduğu alanlarda motive etmek’ gibi kavramlar, bilgiler yoktu. Annem’in tek derdi ‘2 kızının da meslek sahibi olması, ayaklarının üzerinde durması ve bir erkeğe kendisinin olduğu gibi maddi anlamda bağımlı olmak zorunda kalmaması’ idi. Belki de o da yaşadığı yıllara ve kendi şartlarına göre haklıydı, kim bilir?
Diyeceğim şu ki sevgili Anne ve Babalar; karne almaya, yarıyıl tatiline sayılı günler kala lütfen çocuklarınıza karnelerinde getirecekleri notlarıyla ilgili baskı, ceza, suçlama, bağırma ve hatta yazması bile beni inciten tüm sözel ve fiziki şiddet gibi çocuğun tüm yaşamını etkileyecek eylemlerden uzak durmanız. İyi not getirenlerin aileleri de benim gibi göbek atmasın ama!
Mutlaka notları sorgulayalım, çözümler bulmaya çalışalım, konuşalım, tartışalım, çocuğumuzun yetenekli alanları üzerinde duralım, uzmanlardan destek alalım ama lütfen karneleriyle ilgili onların o minik kalplerinde yaralar açmayalım.
Sonra gün geliyor, yıllar geçiyor ama o kalpte açılan yaranın geçmediğini kendi çocuğunuzdan ‘Anne sen bana mı yoksa kendine mi üzülüyorsun?’ sorusunu duyduğunuzda anlıyorsunuz.
Yarıyıl tatilinin tüm çocuklar, aileler ve eğitimciler için sağlık ve mutlulukla geçmesini dilerim.
Sevgiyle.
Kaynak:HÜR24 Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.