Araştırmacı-Yazar Yaşın: Ararat Dağı 'Tufan' dağı değildir
Şırnak’ta 2’ncisi düzenlenen Uluslararası Nuh Tufanı ve Cudi Dağı Sempozyumu Şırnak üniversitesi yerleşkesinde düzenlendi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde Şırnak Valiliği ortaklığı, Bağcılar Belediyesi ve Bahçeşehir Üniversitesinin destekleriyle düzenlenen sempozyumda Araştırmacı-Yazar Abdullah Yaşın, "Nuh Tufanı Cudi Dağı" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Nuh peygamberin gemisinin Ararat Dağı üzerinde durduğu ile ilgili kısmın Tevrat’ın gövdesinin yeniden oluşturulduğunda eklenmiş olabileceğini ileri süren Yaşın, Hazreti Nuh’un gemisinin hangi dağda durduğunu kesin olarak bilmediklerinden böyle bir yolu tercih ettiklerini söyledi.
Yaşın, ayrıca Tevrat’ta hatalı bilgiye yer vermekten çekindiklerinden dolayı var olan bilgiler ile uyumlu olan bir isim seçmeyi tercih ettiklerini ifade etti.
Yaşın, "Orijinal Tevrat’ta Urartu dağları olup olmadığı bilinmemekle beraber, yeni yazılan Tevrat’ın Tekvin bölümünde 'Ve gemi Urartu Dağlarına indi.' yazıldığını düşünmekteyim. Harfleri 'Ararat' dağları ile aynı olan 'Urartu' Dağları ibaresi içinde Cudi, Cilo, Kato, Sümbül, Süphan ve Allahu Ekber dağları girmektedir. Böylelikle genel bir ifade ile bu dağların hepsi kapsandığından Tevrat’a da yanlış bilgi eklenmemiş olacaktır." dedi.
Yaşın, şunları söyledi: "Hazreti İsa, peygamber olduktan sonra kendi toplumu arasında çok kısa bir zaman kalması sebebi ile şeriat hükümleri İncil içinde bulunmamaktadır. Eski Ahit olarak tabir edilen Tevrat baz alınarak hükümler gerçekleştirilmesi gerekmekteydi. Bu ihtiyaç karşısında Arami dilini konuşan Filistin bölgesinden birisi Babil’e gidip İbrani dilindeki Tevrat’ı kendi diline çevirmiştir. İbrani dilinde 'Urartu' kelimesi ile 'Ararat' kelimesinin yazılışı aynı harflerden oluşmaktadır. Ancak çeviri sonrasında daha önce Urartu olarak anılan kelime yeni çeviride Ararat olarak anılmaya başlanmıştır. Avrupa, Amerika ve bütün dünya Hristiyanları bu Tevrat’ı baz aldıkları için gemi Ararat ile anılmaya başlandı." İfadelerini kullandı.
"Ağrı dağında yapılan araştırmalarda somut delile rastlanmamıştır"
Ağrı Dağı’nda bilim adamlarının bugüne kadar 20 'den fazla araştırma yaptığını ancak somut bir delile rastlanılmadığını söyleyen Yaşın, yapılan araştırmalar sonrasında gemi veya kalıntılarla ilgili çarpıcı birçok farklı açıklama yapıldığını kaydetti.
Ağrı Dağında yapılan araştırmalar
Bunlardan en ilgincinin 2010 Yılı Mayıs ayında Hong Konglu ve Türklerden oluşan bir ekip tarafından yapıldığını hatırlatan Yaşın, "Ekip, Nuh’un Gemisi’ni Ağrı Dağı’nın 4 bin metre yükseklikte bulduklarını, 12 metre boyunda ve 5 metre yüksekliğinde bir yapı olduğunu, hatta yapının içerisine girip araştırma yaptıklarını açıklamışlardı. Belirttikleri yapının Nuh’un Gemisi olduğunu iddia etmişlerdi. Ayrıca Çinli bir ekip tarafından da medyaya Ağrı Dağı’nda bulunan Nuh’un gemisin parçalarının fotoğrafları servis edilse de daha sonra ekipten ayrılan bir bilim adamı tarafından tahta parçalarının Karadeniz’den götürüldüğünü itiraf etmiştir." Dedi.
Tarihi kaynak ve haritalarda Hazreti Nuh ve gerçekleşen "Tufan" hadisesinin Mezopotamya bölgesinde geçtiğini aktaran Yaşın, şöyle konuştu:
"Cudi Dağının Şırnak, Cizre ve çevresinde Hazreti Nuh peygamber ile anıldığı bilinmektedir. Ayrıca Cudi Dağı’nda, işaretlenmiş sefine alanı (geminin oturduğu yer), tarihi ev, manastır, mescit, kurban yeri, Cebrail kapısı (Tor Gabriel), şeytan kovuğu, tufanla ilgili kitabe, yazıtlar ve geminin bulunduğu yeri işaret parmağıyla değişik yerlerden gösteren Asur kralı Sanherib’e ait tarihi kabartma heykeller bulunmaktadır. Yüzyıllar boyunca Rumi takvime göre Temmuzun ilk üç Cuma’sında Cudi Dağı Ziyaret Tepesi’nde dini tören ve festival 1984’e kadar düzenlenmekteydi. 1973 yılında katıldığım 3 gün 3 gece süren Cudi Festivalinde katılımcılar, Cudi Dağı’nın Ziyaret Tepesi’nde geceleri Nedira Cudi denilen yerde Cudi ateşini yakarlardı. İl ve ilçelerinin de görebileceği şekilde bu ateş yakılırdı. Geceleri katılımcılar tek sesle tesbihat ve dualar okurken, gündüzleri ise ziyaret yerleri gezilir ve festival alanına getirilen kurbanlar kasaplara kestirilip katılımcılar ile paylaşılırdı."
Hazreti Nuh ve ailesinin mezarlarının Cizre’de olduğunu savunan Yaşın, "Hazreti Nuh Peygamber ve eşi Emne’nin mezarı bulunmaktadır. Bölgenin farklı yerlerinde Hazreti Nuh Peygamberin ailesi olarak bilinen mezarlar bulunmaktadır. Hazreti Nuh Peygamberin bir oğlunun mezarı Irak Kürdistan bölgesinde Derebuna (Dêrebuna) köyündedir. Derebuna köyü, Türkiye, Irak, Suriye’nin kesiştiği noktada bulunmaktadır. Bu köy Cizre’ye 45 km uzaklıktadır. Hazreti Nuh'un torununa ait mezar da Şırnak ili İdil ilçesine bağlı olan ve Kürtçede hala Banuh (Babanuh) köyü olarak anılan köydedir. Bu köyün adı Cumhuriyetin ilk yıllarında Ocaklı köyü olarak değiştirilmiştir." dedi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.