Avusturalya heyetinden HÜDA PAR’a ziyaret
Bir dizi temalarda bulunmak üzere Türkiye'ye gelen Avustralya Dışişleri ve Ticaret Merkezi Çok Taraflı Politikalar Ülke Bilgi Bölümü Politika Sorumlusu Amy Williams, HÜDA PAR Genel Merkezi’ni ziyaret etti.
HÜDA PAR Genel Merkezi’nde HÜDA PAR Genel Sekreteri Mehmet Yavuz ve GİK üyesi Şehzade Demir tarafından karşılanan Williams, Ankara ve İstanbul temasları kapsamında HÜDA PAR'ı da ziyaret edip karşılıklı fikir alışverişlerinde bulunmak istediklerini ve bu yüzden görüşme taleplerini kabul ettikleri için HÜDA PAR yetkililerine teşekkür ettiklerini söyledi.
Gerek Kürt meselesi gerekse de laik kesimler ve dini azınlıklar hakkında HÜDA PAR'ın görüşlerini merak ettiklerini söyleyen Williams, HÜDA PAR'ın politikaları hakkında da fikir sahibi olmak istediklerini sözlerine ekledi.
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren HÜDA PAR Genel Sekreteri Mehmet Yavuz, bilgi kirliliğinin yaşandığı, kendileri hakkında yazılan ve gerçeği yansıtmayan tezlerden tanındıkları bir dönemde kendileri ile direkt temas kurulmuş olmasını önemsediklerini ve bunun doğru bilgiye ulaşmanın en etkili yolu olduğunu söyledi.
“Bu halk Kürdistan’da yaşıyor ve yaşamaya da devam edecek”
Kürt meselesi hakkında parti olarak bu meseleyi bir sistem meselesi olarak gördüklerini ve meselenin tarihsel arka planı bilinmeden doğrulara ulaşmanın mümkün olmadığını belirten Yavuz, Kürtlerin, tarihin en eski ve en köklü halklarından biri olduğunu belirterek bu halkın Kürdistan olarak adlandırılan coğrafyada yaşadıklarını ve yaşamaya da devam ettiklerinin belirtti.
Yavuz, “1908'de Osmanlıdaki en batıcı grup olan İttihat ve Terakki, yönetimi ele geçirmiş ve beraberinde etnik temeldeki Türkçü bir anlayış, devlet politikası haline gelmiştir. 1923'te kurulan cumhuriyet ile birlikte ise ‘Türkçülük’ bir rejim haline gelmiştir. Tekçi ve tektipçi bir yapının egemen olmasıyla diğer kavimler ve en çok da Kürtler çok ciddi hak ihlallerine, inkâr, asimilasyon ve tenkil politikalarına maruz kalmışlardır.” ifadelerini kullandı.
“Kürtler sürekli olarak baskı ve şiddetin kurbanı oldular”
1916 Sykes-Picot anlaşması ile Kürdistan coğrafyasını dört parçaya bölünmesinin neticesi olarak 19. yüzyılın Kürtler açısından tam bir "Milli Felaket" olduğuna vurgu yapan Yavuz, son 10-15 yıldaki olumlu gelişmeler hariç Kürtlerin sürekli olarak baskı ve şiddetin kurbanı olduklarının altını çizdi.
Yavuz, “Devletin tekçi yapısından ve şiddete dayalı baskıcı anlayışından bıkan halka, sistemin sonucu olan ve Kürt sorunundan beslenen silahlı PKK örgütünün de tekçi ve şiddete dayalı baskısı eklenmiş ve Kürt halkı maalesef iki ateş arasında kalmıştır. Bu hal son tahlildeki çatışmalı süreçle olduğu gibi devam etmektedir.” dedi.
“PKK muhaliflerine yaşam hakkı tanımamaya ve şiddet kullanarak onları yok etmeye çalışmaktadır”
HÜDA PAR olarak silahlı örgüt PKK'yi sorunun nedeni ya da kendisi olarak değil, sonucu olarak gördüklerini beliren Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“PKK kendisini Kürt halkının tek temsilcisi gibi görmeye ve göstermeye çalışmakta, muhaliflerine yaşam hakkı tanımamaya ve şiddet kullanarak onları yok etmeye çalışmıştır, çalışmaktadır. Üzülerek belirtelim ki Batılı devletlerin Ortadoğu'da PKK politikaları ile örtüşen çıkarları, silahlı örgütün bu tekçi ve diktatöryel yapısının görmezden gelinmesine sebebiyet vermektedir. Bu kapsamda PKK'nin ve PKK'nin politikaları doğrultusunda hareket eden partinin çağrısıyla 6-8 Ekim 2014'te sokaklara dökülen örgüt yandaşları, kendilerine muhalif olarak gördükleri partileri ve STK'ları yakıp yıkmış ve onlarca insanın ölümüne sebebiyet vermişlerdir. Bu olaylar sonucu bizim de 26 teşkilat binamıza saldırı yapılmış, bazıları kullanılamaz hale getirilmiş ve bazı parti üyelerimiz ya da sempatizanlarımız barbarca ve cesetlerine işkence yapılarak katledilmişlerdir.”
“HÜDA PAR olarak hem devlete hem de örgüte çağrımız var”
Hem devletin hem de silahlı örgütün yanlış politikalarının bir bütün olarak değerlendirilmemesi durumunda doğru sonuçlara ulaşmanın mümkün olamayacağını beliren Yavuz, bu konuda normalleşmenin sağlanabilmesi için HÜDA PAR olarak hem devlete hem de örgüte çağrıları olduğunu söyledi.
Yavuz, “Devlet, Kürtlerin varlığını anayasal olarak tanımalıdır. Kürtçenin Türkçe ile beraber 2. resmi dil olması ve ana dilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması konusunda da devletin çaba sarf etmesi ve yasal düzenlemeler yapması gerekir. Örgüt de kendisini Kürt halkının tek temsilcisi olduğu anlayışından vazgeçmeli, muhaliflerinin başta yaşam hakkı olmak üzere, örgütlenme ve siyaset yapma hakkına saygı göstermelidir. O zaman normalleşme gerçekleşecek ve 'kazan kazan' ilkesi gereği herkes kazanmış olacak." şeklinde konuştu.
“Referansını İslam'dan alan HÜDA PAR'ın bu konudaki temel kriteri ‘Medine Vesikası’dır”
Williams'ın HÜDA PAR'ın diğer dini azınlıklara bakışı ile ilgili sorusu üzerine ise Yavuz şunları söyledi:
"Bizler yüzyıllarca başta Süryaniler olmak üzere gayr-ı Müslim vatandaşlarla beraber yaşamışız. Referansını İslam'dan alan HÜDA PAR'ın bu konudaki temel kriteri ‘Medine Vesikası’dır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) Medine'ye hicret edince yaptığı ilk iş, putperestler, Yahudiler ve Müslümanlar arasında ortak bir toplumsal mutabakat imzalamak olmuştur. Bizler de ortak bir yaşam alanında farklı dinlerin, dillerin ve kültürlerin barış ve adalet içinde yaşaması gerektiğini dile getiriyoruz. Bunun için parti programımızda bu konuya müstakil bir yer ayırarak, dini azınlıkların inançlarının anayasal güvence altına alınması gerektiğini belirttik. Siyasi, hukuki veya iktisadi anlamda hiç kimsenin imtiyazlı bir statüsünün olmaması gerektiğini, hukuk önünde herkesin eşit olduğunu, azınlıklara yönelik ayrımcılıkların cezai müeyyidelere tabi tutulması gerektiğini çok net bir şekilde ifade ettik."
Ziyaret sonunda kısa bir değerlendirme yapan Williams, HÜDA PAR’da karşılaştıkları tablonun çok pozitif bir program olduğunu, tekrar görüşmek istediklerini belirterek, kendilerini kabul ettikleri için HÜDA PAR heyetine teşekkür etti.
Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.