Başbağlar Katliamı şehidleri İstanbul ve Erzincan'da düzenlenen programla yâd edildi
1993 yılında Erzincan ilinin Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 33 Müslümanın şehid edilmesinin üzerinden 27 yıl geçti.
Yapılan katliam sırasında birçok ev, köy okulu ve öğretmen evi ateşe verildi. Bununla da yetinmeyen caniler dört duvarı kalan evleri de köye getirdikleri kepçe ile yıkarak dümdüz etti. Enkaz altında kalan 5 şehidin cenazesine ise maalesef ulaşılamadı.
Aradan geçen 27 yıla rağmen doğru dürüst bir araştırmanın dahi yapılmadığı 'Başbağlar Katliamı'nın yıl dönümü münasebetiyle Başbağlar köyü ve İstanbul Fatih'te bulunan Başbağlar Derneği'nde birer anma programı gerçekleştirildi. Yapılan programlar sosyal medya üzerinden de canlı olarak yayınlandı.
İstanbul'da düzenlenen etkinlikte, basın açıklamasını okuyan Başbağlar Köyü Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Dikkaya, katliamla ilgili cevapsız kalan birçok soruyu yetkililere sorarak cevaplanmasını istedi.
"PKK'lı caniler 28 kişiyi kurşuna dizerek, 5 kişiyi de yakarak şehid etti"
5 Temmuz 1993 yılında Başbağlar'da neler yaşandığını anlatarak konuşmasına başlayan Dikkaya, şunları söyledi:
"28 kişi kurşuna dizilmek, biri kadın, biri çocuk 5 kişi ise yakılmak suretiyle 33 kişi şehid edildi. 3 kişi yaralı olarak kurtuldu. Köyümüzün camisi, okulu, öğretmen lojmanı, imam evi, mahalle ve köy odası ve olay anında köyde bulunan 4 araç yakıldı. Büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvanlarımız telef edildi. Akşam namazı kılınırken köy camisi basılarak 22 köylümüz camiden, camide olmayanlar ise evlerinden tek tek toplanarak köy meydanına getirildi. Burada 45 dakika boyunca PKK terör örgütü propagandası yapıldıktan sonra üzerlerine kurşun yağdırılarak 27 köylümüz şehit edildi. Ayrıca, yaktıkları aracın içine atmak istedikleri bir köylümüz de direnince onu da orada şehid ettiler."
"Katliamda geçmişimiz ve o günümüz yok edildi, geleceğimiz ise yok edilmek istendi"
Başbağlar'da bulunan 210 hanenin 191 tanesinin yakıldığını belirten Dikkaya, "Biri kadın, biri çocuk olmak üzere 5 köylümüz de bu evlerle birlikte yakılarak şehid edildi. Bu katliamı, bu soykırımı yapan 150 kişilik hain grubu ellerini, kollarını sallayarak köyü terk ettiler. Bu katliamda insanlar ve insanlıkla birlikte hayvanlar, ağaçlar, doğa, tarih, kültür ve umutlarımız yok edildi. Velhasıl, bu katliamda geçmişimiz ve o günümüz yok edildi, geleceğimiz ise yok edilmek istendi." dedi.
27 yıldır katliama ilişkin cevapsız kalan sorulara cevap aranıyor
Katliama ilişkin birçok sorunun cevapsız kaldığını vurgulayan Dikkaya, insan hakları savunucuları ve yetkililere şöyle seslendi:
"İnsan hakları savunucuları, insanlık onuru için mücadele edenler, insanlık yemini edenler neredeler? Araştırmacı gazeteciler, yazarlar, şairler ve tarihçi akademisyenler neredeler? Entelektüeller, aydınlar, doğasever çevreciler, hayvan hakları savunucuları neredeler? Bıkmadık anlatmaktan, usandık anlaşılmamaktan. Çeyrek asırdan fazla, 27 yıldır sorduk ve yine soruyoruz:
-Hangi evde kimin oturduğu istihbaratı nereden alındı?
-Katliamı yapan teröristlerin içerisinde bulunan düzgün giyimli, tıraşlı grup kimlerdi?
-Başpınar Karakolu Komutanı defalarca aranmasına rağmen neden telefona gelmedi?
-Güvenlik kuvvetleri ve savcılık neden 14 saat sonra geldi?
-Yangına neden hiç müdahale edilmedi?
-Toplanan 585 boş kalaşnikof kovanlarının balistik incelemesi neden yapılmadı?
-Cenazelere neden otopsi yapılmadı?
-Evde yanan 5 köylümüzün cenazesi neden iş makinalarıyla arandı?
-Ve ne acıdır ki, 5 köylümüzün cenazesine hiç ulaşılamadı. Yakılan evlerin dozerle dümdüz edilmesinin sebebi ne olabilir?
-Bu yıkım Başbağlar'ın tekrar ihyasının engellenmesi için mi yapıldı?
-Hiçbir kanun kapsamı altına alınmamasının sebebi köyümüzün ve bölgenin boşaltılması için miydi?
-5 Temmuz günü Başbağlar semalarında çekiç güç helikopterinin ne işi olabilir? Zira Başbağlar, sınırda olan ve Olağanüstü Hâl Bölgesi'nde bulunan bir köy değildi."
"Başbağlar Katliamı'ndan dolayı ceza alan tek bir kimse bile olmadı"
Katliamdan 4 gün sonra Başbağlar'a önemli miktarda silahın neden gönderildiğini sorgulayan Dikkaya, "Bu silahlar köylülerimiz tarafından hiçbir şekilde teslim alınmadı ve geri iade edildi. Bu silahları getirerek 'istediğiniz gibi kullanın' diyenler, bizim de bir yerleri basmamızı mı istiyorlardı? Daha sonra Tunceli'nin bize yakın köylerinden 16 kişiyi, Kemaliye Jandarması, köyümüzün içinden gözümüze sokarcasına götürdü. Bir gün sonra ise hepsini serbest bıraktılar. Tanıklar ile sanıklar neden hiçbir zaman yüzleştirilmedi? İtirafçı sanık mahkemeye bir yıl sonra getirildiğinde, verdiği kod ve gerçek isimler üzerinde neden hiç durulmadı? Diğer itirafçı sanık Kahramanmaraş'ın Elbistan Cezaevi'nden neden hiç getirilmedi? Bu eksikliklere rağmen Yargıtay, dosyayı neden onadı ve mahkeme süreci 1998 yılına kadar devam etmiş olmasına rağmen Başbağlar dosyası neden kapatıldı? İtirafçı sanık da dâhil olmak üzere Başbağlar Katliamı'ndan dolayı ceza alan bir tek kimse bile olmadı." diye konuştu.
"Sivas Katliamı'nı da Başbağlar Katliamı'nı da düzenleyenler aynı kirli ellerdir ve katliamlar aynı masada tezgâhlanmıştır"
2013 yılında 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'na verilen talimat neticesinde bir heyetin 6,5 saat boyunca kendilerini dinlediğini hatırlatan Dikkaya, "Başbağlar Dosyası, Sivas Madımak Dosyası ile birlikte inceleniyordu. 2014 Haziran ayında hazırlanan 'Sivas Madımak Sonuç Raporu'nda 'devlet yüzde 20 kusurlu' şeklinde açıklanmasına rağmen sonuç raporunda Başbağlar'a ait tek bir kelime dahi yoktu. Bu dosya neden akamete uğratıldı ve kapatıldı? Her yıl soruyoruz ve sormaya devam edeceğiz. Neden Başbağlar? Bu arada biz biliyoruz ki, Sivas Katliamı'nı da Başbağlar Katliamı'nı da düzenleyenler aynı kirli ellerdir ve katliamlar aynı masada tezgâhlanmıştır. Acımız bir, yasımız bir, tasamız bir. Ayrıca 1 Kasım 1993 günü Malatya'da Hüsrevpaşa Cami İmam Hatibi Başbağlar nüfusuna kayıtlı Ahmet Güner Hocamızın şehid edilmesi ve faili meçhul kalması da ayrı bir soru işareti. Bütün şehidlerimizle birlikte Ahmet Güner Hocamızı da rahmetle anıyoruz." şeklinde konuştu.
"TBMM'de Başbağlar Katliamı ile ilgili inceleme komisyonu kurularak çok yönlü araştırma yapılmasını istiyoruz"
Başbağlar halkı olarak o gün basiret ve ferasetle Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyuna gelmediklerini ve köyü terk etmediklerini söyleyen Dikkaya, son olarak şunları söyledi:
"Devletimizden, 27 yıldır Başbağlar için yapılmayanların yapılmasını ve köyümüzün ihya edilmesini istiyoruz. Savcılarımızdan, ceza davasını yeniden açmalarını ve kimlerin bu katliamda rolünün olduğunu bulmalarını istiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, Başbağlar Katliamı ile ilgili araştırma ve inceleme komisyonu kurarak çok yönlü ve yerinde inceleme yapmasını talep ediyoruz. 1993 yılında kurulan Doğu ve Güneydoğu Olaylarını Araştırma Komisyonu, olay yeri Başbağlar olmasına rağmen incelemesini İstanbul Fatih'te bulunan dernek lokalimizde yaptı. Bu da hiçbir inceleme yapılmadığını gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun akamete uğrayan Başbağlar dosyasını yeniden incelemeye alması hususunu Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan arz ve talep etmekteyiz. Bizler, zulüm kimden gelirse gelsin ve kime yönelik olursa olsun karşısındayız. Şairin de dediği gibi biz hep bağıracağız, birileri hiç duymayacak, hep aynı hikâye… duyanlara selam olsun." (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.