Bekiroğlu, deizm tartışmalarını değerlendirdi

Bekiroğlu, deizm tartışmalarını değerlendirdi
ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Genel Başkanı Halit Bekiroğlu, gençler arasında ateizm ve deizmin yaygınlaştığı yönündeki tartışmalar üzerine bir açıklama yaptı.

Deizm, ateizm gibi problemlerin kaynağı itibariyle toplumsal boyutu olan problemler olduğuna dikkat çeken Bekiroğlu, “Bu problemlerin çözümünde İmam Hatiplerin, Diyanetin, İlahiyatların daha büyük rol üstlenmesini arzulayabiliriz ama problemin kaynağı olarak bu kurumları görmek bilerek ya da bilmeyerek hedef saptırmak ve kendi toplumsal gerçekliğimizle yüzleşmemek anlamına gelir” dedi.

 

Bekiroğlu’nun açıklaması şöyle:

 

“Bir süredir deizm, ateizm, nihilizm, agnostizm vb eğilimler üzerinden ülkemizde din ve dindarlık tartışılmaları yapılmakta, bu konular imam hatip okulları ve ilahiyatlarla ilişkilendirilmekte, dini hassasiyeti olan kitlelerin görece din dışı yönelimleri biçiminde konuşulmaktadır.

 

Bu gündem bir taraftan özeleştiri şeklinde cereyan ederken diğer taraftan; bu ülke insanının dindarlaşmasından aslında rahatsız olan bir kitlenin şimdi de (zımnen) dindarlaşmanın zayıfladığı/olmadığı anlamına gelecek bir yerden meseleye bakması dikkat çekmektedir.

Dini hassasiyetle meselelere bakan kitlelerin kendi özeleştirilerini yapmaları, eksiklerini ve hatalarını masaya yatırmaları kıymetlidir ve usulüne/üslubuna göre yapılmaya da devam etmelidir. Bunu yaparken; gerçeklikleri göz ardı etmemek, gerçekleri ortaya koyarken kendine haksızlık yapmamak, uygun ortamda, zamanda ve ilgilisiyle meseleleri müzakere etmek gereklidir ve hatta elzemdir.

 

On yıllardır dindar kitleyle ilgili olumlu hiçbir değerlendirme yap(a)mamış kişi/kurumların ise konuları araçsallaştırmaya çalışmaları, bu konular üzerinden bütün bir dindar kitleyle, siyasetle, entelektüel zeminle ilgili genelleştirmeler yapmaları ise manipülasyon amaçlıdır ve muhatap alınmaya dahi değer değildir.

 

Ülkemizde dini hassasiyeti olan insanlar büyük ölçüde kaynağı/zemini imam hatip okulları olmak üzere Diyanet teşkilatı, İlahiyat fakülteleri ve akademi camiası, kanaat önderleri ve formel eğitim dışındaki manevi atmosferlerle birlikte din meselesini; geleneğinden tevarüs ederek kendi bağlamında ilmek ilmek dokuyarak bir noktaya getirmişlerdir. Bu kurumların, camiaların ve kişilerin elbette eksiklikleri/hataları vardır ama bunları etkisizleştirme gayretinin yanlış olduğu ve büyük ölçüde kurgusal olduğu bilinmelidir.

 

Özellikle imam hatip okullarında ve ilahiyatlarda okuyan gençlerimiz üzerinden genellemeler içeren yorumlar, farkında olarak ya da olmayarak bütün bu kitleleri rahatsız etmektedir. Bu mevzuları iyi niyetle ve öz eleştiri mahiyetinde yapanların aynı hassasiyetleri göz önünde bulundurarak değerlendirme yapmaları kıymetlidir.

 

Ülkemizde ve İslam dünyasında çoğunlukla sağlıksız yaşanan modernleşme, kapitalistleşme vb merhaleler hayatın birçok alanında olduğu gibi eğitim ve dolayısıyla maneviyat alanında da tahribatlara sebebiyet vermiştir. Bu da hepimizi ve her kesimi az ya da çok etkilemiş; sonuç olarak bize ait ve bize özgü olmaktan çok kopyala-yapıştır yöntemleriyle hayatın birçok alanı şekillenmiştir. Dini hassasiyet taşıyan insanlar da büyük ölçüde “dünyevileşme” dediğimiz (deizm tartışmalarının bir parçası) süreçlere maruz kalmış ve bundan kaynaklı sorunlar yaşamışlar ve yaşamaya devam etmektedirler.

 

Ama unutulmamalıdır ki İmam Hatipler, İlahiyatlar, Diyanet vb kuruluşlar kişinin dünya ile ve daha geniş anlamda bütün bir hayat ile ilişkisini makul biçimde konumlandırmaya yönelik önemli işlev görmektedir.

 

Bu tartışmalar sürerken en önemli husus; gençlerimizi anlamak, onları dışlamamak, küçümsememek ve bizden kaynaklı eksikliklere/hatalara odaklanmaktır. Kişi, fikir ya da kurumlarla ilgili genellemeler yerine (abartılsa bile) bir kişideki hatayı/eksiği dahi önemsemek gerekmektedir.

Deizm, ateizm vb problemler kaynağı itibariyle toplumsal boyutu olan problemlerdir, tüm ahlaki ve fikri arızalarımız gibi. Bu problemlerin çözümünde İmam Hatiplerin, Diyanetin, İlahiyatların daha büyük rol üstlenmesini arzulayabiliriz ama problemin kaynağı olarak bu kurumları görmek bilerek ya da bilmeyerek hedef saptırmak ve kendi toplumsal gerçekliğimizle yüzleşmemek anlamına gelir.

 

Özellikle imam hatip meselesinin “tarafgirlik, karşıtlık” üzerinden değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca bu konuların İmam Hatipli öğrencilerin sayısal artışı ile ilişkilendirilmesini de yanlış buluyor; 28 Şubat’ta yüzde 10 olan İmam Hatipli oranının tüm bu gürültüye/abartıya rağmen yüzde 14 olmasını sosyolojik olarak makul görüyor ve niceliğin niteliğe, niteliğin niceliğe kurban edilmemesi gerektiğini savunuyoruz. İmam Hatipli öğrenci sayısından çok, eğitim sistemimizi ve toplumsal ahlakımızı konuşmanın daha anlamlı olacağını düşünüyoruz.

 

Bizim ÖNDER, İmam Hatip mezun dernekleri ve paydaş kurumlar olarak yaptığımız gözlemler, nicel ve nitel araştırmalar, tüm Türkiye’de yerinde ve birebir yaptığımız görüşmeler göstermektedir ki; İmam Hatipler inanç, ahlak, milli ve manevi duygular açısından kısa sürede çok önemli mesafeler kat etmiş ve etmektedir. Ülkemizdeki tüm öğrencilerimiz gibi İmam Hatipli öğrencilerimiz de milletine, İslam dünyasına ve insanlığa hem nicel olarak hem nitel olarak çok daha büyük hizmetler yapacaktır.

 

Güncel olarak konuştuğumuz konuları sığ bir gündeme dönüştürmediğimiz ve birbirimizi suçlama gerekçesi yapmadığımız takdirde; yapılan hizmetler, makul özeleştiriler inancımızdan, geleneğimizden ve tarihimizden aldığımız güçle çok daha ahlaklı, samimi, uyumlu ve istikamet üzere bir toplum haline gelmemize vesile olacaktır.”

Kaynak:HÜR24 Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.