Bingöl'de Peygamber Sevdalılarından bayramlaşma
Peygamber Sevdalıları Vakfı Bingöl Koordinatörlüğü tarafından Kurban Bayramı’nın dolayısıyla bayramlaşma programı düzenlendi.
Beyaztoprak köyü piknik alanında kılınan öğlen namazından sonra başlayan bayramlaşma programında bir araya gelen Peygamber Sevdalıları, salavat, tekbir ve ilahiler eşliğinde bayramlaştıktan sonra vatandaşlara yemek ve çay ikramı yapıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle devam eden programda bir selamlama konuşması yapan Bingöl Peygamber Sevdalıları Derneği Başkanı Refik Alpaya, Peygamber Sevdalıları olarak, bayramlaşma programının, geçmişte olduğu gibi bugün de devam ettiğini söyledi.
Alpaya, “Hepinizin bayramını tebrik ediyorum. Rabbim bu bayramı ümmeti İslam’ın birliğine, beraberliğine ve uyanışına vesile kılsın. Bir Kurban Bayram’ında Diyarbakır’da Şehit Yasin Börü ve arkadaşlarının kurban etini dağıtırken şehit olmuşlardı ve şehadetlerini tebrik ediyoruz. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz hocamızın ani olarak aramızdan vefat edip ayrılmasından dolayı tazimlerimizi iletiyor ve mekânı cennet olsun.” ifadelerini kullandı.
“İslam’da ahlakın temel dayanağı kuşkusuz Allah’ın kelamı olan Kur’an’dır”
Günün anlam ve önemine binaen kürsüye gelen İlahiyatçı Aydın Berdibek, ahlak, ahlaki yozlaşma ve İslam davetçisinin üstlenmesi gereken vazifeler konulu bir konuşma yaptı.
Berdibek, “İslam’da ahlakın temel dayanağı kuşkusuz Allah’ın kelamı olan Kur’an’dır. Bu özelde Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vessellem) için geçerlidir. Çünkü Hazreti Aişe annemize Resûlullah’ın ahlakından sorulmuş ve Hazreti Aişe ‘Onun ahlakı Kur’an idi’ cevabını vermiştir. Genel olarak (ümmet açısından) ahlakın dayanağı ise Kur’an ve sünnettir. Bu iki temel kaynak dini ve dünyevi hayatın genel çerçevesini insanlığa çizmiş, ameli ve ahlaki kurallarını ortaya koymuş ve ahlak anlayışının temellerini inşa etmiştir.” dedi.
"İslam ümmeti bir ahlak ümmetidir"
“İslam dini bir ahlak dini olduğu gibi ona inanan ve gönülden ona bağlanan İslam ümmeti bir ahlak ümmetidir.” diyen Berdibek, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Bu adlandırma Hazreti Âdem’den Risâlet zincirinin son halkası olan Hazreti Muhammed’e kadar gelmiş geçmiş bütün İslam ümmetleri için geçerli olan bir isimlendirmedir. Zira bütün Peygamberler ve onlara iman edenlerin tabi oldukları değerler aynıdır. 124 bin Peygamberin birleşerek bizlere ve bütün insanlığa sunduğu ahlaki değerler, kuşkusuz yeryüzü kuralları değildir. Onlar gökyüzünden gönderilen ilahi değerler manzumesi ve 124 bin Peygamberin aracılık ettiği Rabbani standartlardır. Dolayısıyla ahlak yeryüzünde, gökyüzü standartlarında bir yaşama şeklidir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bir ahlak kitabıdır. O, müntesiplerinin ahlaklı olmasını şiddetle arzulamakta aksi bir hal üzere olmalarını da aynı oranda kınamaktadır.”
Berdibek, “İslam’a göre iyi veya ahlaklı bir insan olmak ancak Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla mümkündür. Dolayısıyla Kur’an’ı yaşayan ve onu hayatında mihenk taşı kılan kişi ahlaklı ve de erdemli olan kişidir; Onu hayatından çıkaran ve onu yaşamayan kişi de ahlaksız kişi olarak tanımlanabilir. Bunu toplumsal anlamda söylemek gerekirse; İslam ve Kur’an’î değerlerin hâkim olduğu toplumlar ahlaklı ve erdemli toplumlar; bundan yoksun olan toplumlar ise ahlaksız ve erdemsiz toplumlar olarak tanınır. Kur’an’ın ifadesiyle toplumlar bazen madden ve manen yükselmekte bazen de düşmekte ve yozlaşmaktadırlar. İçinde yaşamakta olduğumuz günümüz toplumu yozlaşmış toplum örneklerinden birini teşkil etmektedir. Çünkü bu toplumun imanı kapsamlı ve gelişmiş bir laboratuvarda tahlil edildiği takdirde -hiç kuşkusuz- normal değerlerin altında değerlerle karşımıza çıkar.” dedi.
“İnandığımız gibi yaşamayınca yaşadığımız gibi inanan bir toplum haline geldik”
Allah Teâlâ'nın insana akıl ve irade verdiğini, bunların güzel bir şekilde kullanması gerektiğini emrettiğini ifade eden Berdibek, “İnsan aklı ruh ile iş birliği yaptığı vakit 'eşref-i mahlûkat'; nefis ile işbirliği yaptığında ise 'bel hüm edall' olur. İşte günümüz toplumu maalesef ikinci seçeneği tercih etmiştir. İçki, kumar, faiz, dolandırıcılık, zina, fuhuş, hırsızlık, zülüm ve haksızlık toplumu çepeçevre kuşatmış, âdeta ona hükümran olmuştur. Müslüman olduğu iddiasında bulunan ve Hazreti Peygamber’in ahlakı ile ahlaklanması gereken bu toplum, Hazreti Muhammed’in getirdiği ilahi öğretilere yüz çevirmiş, bununla yetinmeyerek kendi değerlerini hiçe saymış; batının kültür ve ahlaki değerleriyle girift olmuş bir hayat tarzını tercih etmiştir. İşin ilginç tarafı İslam’dan yoksun yaşadığı bu hayatı İslami bir hayat olarak görme densizliğine düşmüş olmasıdır. İnandığımız gibi yaşamayınca yaşadığımız gibi inanan bir toplum haline geldik ve yaşadığımız hayata 'İslami hayat' adını verdik. 20 yıl önce bu toplumda kadının giyindiği manto ile bugünün kadınının giyindiği mantoya bakarsanız, toplumda meydana gelen dejenere ve yozlaşmayı daha net görebilirsiniz.” diye konuştu.
“İslam coğrafyalarında bu denli bir ahlaki yozlaşma olmamalıydı”
Berdibek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öte yandan teknolojik değişimler toplumun hayat tarzını değiştirerek sınırları kaldırmış; Sanal gerçeklik gerçek hayatın yerini almış; kapalı ve akılcı bir toplum türü meydana gelmiştir. İnternet ortamında yapılan paylaşımlar mahremiyeti zedelemekte, teşhirciliği artırmakta ve âdeta sosyal medyada her şey normalleşmektedir. Fertler kendi namusları olarak gördükleri eşlerinin fotoğraflarını hatta kimi zaman ev ortamında çekilmiş videolarını hiç çekinmeden sosyal medyada paylaşabilmektedirler. Başkalarına ait sosyal medya hesapları amel defteri okurcasına gizlice araştırılabilmektedir. Evet, işte içinde yaşadığımız toplumun karnesi bu… İslam bir davadır. İslam bir fikir ve bir idealdir. İslam; toplumu ve onun temel unsuru olan bireyleri böylesi çirkeflik ve fuhşiyattan şiddetle sakındırmıştır. Bununla kalmayıp kendi müntesiplerine bu türden çirkeflikleri ortadan kaldırmak ya da en azından minimize etmek için mücadele etmeyi ve bu yönde çaba göstermelerini emretmiştir. Bu bakımdan Yüce Allah, Hazreti Peygamberin mübarek dilinden tehditkâr bir üslupla şunu bildirmiştir: ‘Ya iyiliği emreder kötülükten sakındırırsınız ya da Allah sizin başınıza zalim idareciler musallat eder. Sonra Ona yalvararak dua edersiniz de O, duanıza icabet etmez. İslam coğrafyalarında bu denli bir ahlaki yozlaşma olmamalıydı. Ancak ne acıdır ki, tüm insanlığa ahlak dersi verip onlar için ahlak timsali olan, ahlak abidesi bir peygambere inandığını ve ona iman ettiğini iddia eden günümüz Müslümanları ahlaksız bir portre ortaya koymaktadırlar. Oysaki böylesi kutlu bir peygambere gönül bağı ile başlanan Müslümanların birer ahlak abidesi olması gerekmez mi? Bir değerler abidesi olmaları gerekmez miydi? İslam olmak, Müslüman olmak sadece isimde kalmayıp hayatlarında yer edinmeli değil miydi?”
“Müslüman hakiki anlamda mümin olduğu takdirde ahlak, onun şahsiyetinde açan bir gül olur”
Müslüman hakiki anlamda mümin olduğu takdirde ahlak, onun şahsiyetinde açan bir gül olacağını vurgulayan Berdibek, “Etrafına güzel kokular saçmak suretiyle etrafını gülistana çevirir. Ahlak onun hayatında yer edinince hayat bambaşka bir hal alır. Onu öldürmeye gelen onda hayat bulur. Asr-ı Saadette insanların İslam ile tanışmasındaki en büyük rolün dava lideri konumundaki Hazreti Peygamber’in yüce ve eşsiz ahlakı ile alakalı olduğunu aklımızdan asla çıkarmamalıyız. El-Emin sıfatıyla O, insanların gönlüne hitap ediyor ve hitap ettiği o gönüllerde taht kuruyordu. O, bu sıfatı ve eşsiz ahlakıyla düşmanını dahi hayrete düşürüyordu. O halde İslam davetçilerinin de (bizlerin de) tıpkı kendi önder ve liderleri olan Hazreti Peygamberin gibi güzel ve nezih ahlakları ile çirkefliklere boğulan bu toplumun fertlerinin gönüllerine hitap etmeli ve onların gönül dünyalarına taht kurmalıdırlar. Bakınız kardeşlerim Hazreti Peygamber o derece emindi ki, onun eminliği asr-ı saadete münhasır olmayıp tâ günümüze kadar intişar etmiştir. Bu gün aklıselim ve vicdan sahibi olan hiçbir insan onun eminliğine ve onun ahlakına dil uzatamamış ve tartışma konusu dahi yapamamıştır. İşte biz böyle bir nebinin ve böyle bir peygamberin ümmetiyiz ve onun ümmeti olmakla gurur duymalıyız. O halde bizler, İslam davetçisi olarak Ona layık birer fert ve Ona layık bir ümmet olmalı; Onun kutlu davasının takipçisi olmayız. Onun yüce ahlakı ile ahlaklanmalı, Onun yaşadığı gibi Din-i İslam’ı yaşamalı ve yaşatmalıyız.”
Misafir olarak bayramlaşma programda bulunan Peygamber Sevdalıları Vakfı yetkililerinden Yahya Oğraş da kısa bir konuşma yaptı.
Bayramlaşma programı, yapılan çeşitli etkinliklerde dereceye girenlere ödüllerinin takdimiyle sona erdi.
Bayramlaşma etkinliğine, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Hamdullah Tasalı, İTTİHADUL ULEMA üyesi Molla Sahap Korkutata, STK başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.