Boşanmanın eşler ve çocuklar üzerinde bıraktığı etkiler nelerdir?
Boşanmaların artması ve sonrasında meydana gelen olumsuzluklar hakkında konuşan Eğitimci Seval Sunar, boşanmanın hem çiftler üzerinde hem de çocuklar üzerinde ciddi olumsuz etkilerinin olduğunu söyledi.
Artan boşanmalar ve sonrasında yaşanılan çok daha ciddi sorunlar hakkında İLKHA muhabirine konuşan Eğitimci Seval Sunar, eşler arasındaki anlaşmazlıkların çözümü boşanmak olmadığını boşanan çiftlerin çok daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabildiklerinin altını çizdi.
Sunar, "Boşanma karı koca arasındaki evlilik bağın çözülmesi evliliğin sona ermesi anlamına gelir. Eşler için mutsuz bir aile ortamında çıkmak anlamına gelse de aslında ailenin parçalanması yıkılması ve dolaylı yollardan da toplumun bundan etkilenmesi anlamına gelmektedir. Boşanma Allah-u Teâlâ’nın istemediği helaldir. Bu noktada biliyoruz ki aslında bir ailenin/yuvanın dağılması arşı titreten bir özelliğe de sahiptir. Evet, son nokta olarak tercih edilebilir ama daha güzeli eşler arasında iletişimin güçlendirilerek eşler bunu kendileri sağlayamıyorsa başkaları tarafından da bu birlikteliğin devam ettirilmesi için çözüm bulunması aslında toplumsal anlamda da ahlaki erozyona sebep olmamak için sağlanması gereken güzel bir durum olur." dedi.
"Bir çift boşanma kararı alsa bile bunu ilan etmekte çok acele etmemelidir"
Eşlerin boşanarak birçok problemi çözebileceğine inandığını ancak gerçekte böyle olmadığını söyleyen Sunar, "Aslında eşler boşanarak birçok problemi çözebileceklerini artık kendilerine yeni bir sayfa açabileceklerini düşünüyorlar. Birçok eş bu umutlarla boşanma olayını gerçekleştiriyorlar. Boşanmanın sonuçlarına baktığımız zaman hem erkek hem de bayan açısından daha fazla problemlerin oluştuğu bir ortam haline gelebiliyor. Bir çift boşanma kararı alırken aslında yaşadığı öfke ya da anlaşmazlıklar duygusal bütünlüğün üstünü kapatıyor. Eşler o anda öfkeye uygunlaşabiliyorlar ya da bazı şeyleri gurur yapabiliyorlar. Bu da duygusal bütünlüğü bozduğu için çok rahat bir şekilde boşanma kararı alabiliyorlar ve bunu ilan edebiliyorlar. Bu kararı ilan ettikten sonraki süreçte aklıselim düşündüklerinde pişmanlıklar yaşandığını da görüyoruz ama gurur yaptıkları için geri dönüş yaşamıyorlar. Bir çift boşanma kararı alsa bile bunu ilan etmekte çok acele etmemelidir. Kendilerine belli bir müddet vermeleri ve bu müddet içerisinde birbirlerinin duygularını öfkesiz daha sakin bir şekilde kontrol etmeleri gerekir." ifadelerine yer verdi.
"Boşanma bir çözüm değil aslında yeni problemlerin altyapısını oluşturuyor"
Konuşmasının devamında Sunar, şu ifadelere yer verdi:
"Boşanma olayını tetikleyen başka noktalar çevrenin de negatif etkileri var. Özellikle akrabaların arkadaşların olay içerisine karışması haklı tarafı bulmaya çalışması ve bu noktada eşlerin haklı olarak desteklemeleri de maalesef olayı bir çıkmaza doğru sürüklemekte. Boşandıktan sonra kadın ve erkek farklı farklı sıkıntılar yaşayabilmekteler. Boşanma bir çözüm değil aslında yeni problemlerin altyapısını oluşturuyor. Her iki taraftan hem bayan hem erkek açısından düşünürsek sosyal hayatın başlangıcı, yeni bir çevrenin başlangıcı (boşanmadan önceki arkadaş çevresi daha çok boşandıktan sonra tek yediliyor ya da uzaklaşılıyor.) ve çiftler boşanmadan sonra sosyal yalnızlığa düşebiliyorlar. Genellikle erkekler bu sosyal yalnızlığı daha fazla yaşıyorlar. Duygularını ifade etme noktasında erkekler pasif (çekingen ve durgun) oldukları için kendi içine kapanma yalnızlık duygusu ve öfke nöbeti erkeklerde daha çok yaşanıyor. Kadınlarda da sosyal hayatın ya da çocuklar varsa onların sorumluluklarını almak ve erkeğin yüklediği yükü yüklenmek ekstra bir zaman ve yorgunluk oluşturabiliyor. Bu noktada aynı şekilde kadınlarda bir öfke patlaması, bıkkınmış ve tükenilmişlik hisleri görebiliyoruz."
"Anlaşamamazlıklar boşanma sonraki süreçte de devam edebiliyor"
Sunar, "Anlaşmazlıkların nafaka ve velayet olayı erkeklerde boşanmanın sonrası sürecinde kendini daha fazla baskı altında hissedebiliyor. Çünkü nafakadan dolayı çok fazla maddi yük altına giren erkek eski eşine karşı öfke patlaması yaşayabiliyor. Velayet olayını genelde mahkemeler eşlere sormadan eğer çocuk küçükse anneye verebiliyorlar. Annenin babayı cezalandırması için çocuğu göstermemesi maalesef gene babayı öfkelendirebiliyor. Anlaşamamazlıklar boşanma sonraki süreçte de devam edebiliyor." şeklinde belirtti.
"Boşanan çiftlere baktığımız zaman ilk gördüğümüz duygu inkâr duygusudur"
Boşanmadan sonra eşler yaşananları kabullenememeye başladıklarını dile getiren Sunar, "Boşanan çiftlere baktığımız zaman hem kadında hem erkekte ilk gördüğümüz duygu inkâr duygusudur. Şu çok önemli tek eden taraf mıyız terk edilen taraf mıyız? Terk eden ya da terk edilen taraflar aynı duygu süreçlerinden geçmiyorlar. Genellikle terk edilen taraf ilk başta bir inkâr duygusu yaşıyor. Burada durumu kabullenememe var. Kendisinin hak etmediği düşüncesi var. İnkar duygusundan sonra kendisini suçlama dönemi başlıyor. Kendisini değersiz görmek bütün hataların kendinde olduğunu görmek. Bu suçluluk dönemi erkek veya kadın için hiç fark etmiyor çok uzun sürerse daha çok içinden çıkılmaz bir psikolojik ruh hâline bürünebiliyor. Depresyon denilen psikolojik rahatsızlık daha çok bu süreçte oluyor. Daha sonra öfke devreye giriyor. Karşı tarafın öfkelenmesi biraz daha durumun kabullendiğini burada görüyoruz. Öfkeleniyorsa bir durum kabullenmişliği var. Artık ben bundan sonra yalnızım ve hayatıma yeni bir sayfa açabilirim aşamasına geçiyor. Öfkelenirken karşı tarafı suçlamaya başlıyor. En son basamak olarak geçmişi kapatıp geleceğe yönelmek olarak görebiliyoruz. Geçmiş kapatıp geleceğe yönelebiliyorsa da artık bu durumu kabullendiğinin artık bundan sonraki süreçte de eksisiyle artısıyla hayatını devam edebileceğini görüyoruz." dedi.
"Çiftlerin boşanma süreçlerinden daha çok etkilenen kesim çocuklardır"
Anne babanın boşanmasından en çok çocukların etkilendiğini söyleyen Sunar, "Eşler boşanma süreçlerinden çok fazla etkileniyorlar ama bundan daha çok etkilenen kesim de çocuklardır. Çocuklar bu süreci nasıl geçiriyorlar. Çocuklarda görülen tepki suçluluk duygusudur. Okul öncesi çocuklar özellikle anne babanın boşanmasını kendilerinin suçu olduğunu düşünüyorlar. Çünkü bu süreçte ben merkezli bakış açısı var. Çocuk, anne baba boşandığı zaman bunun sebebi kendisi olduğunu düşünüyor. Bu suçluluk duygusu çocuğu daha da içine kapanık hale getirebiliyor. Aynı şekilde bu sebep çocuklarda korkuya neden oluyor. Anne baba bir bütündür. Çocuk kendisini yarı anne yarı baba olarak görür. Anne babanın ayrılması çocukta şöyle bir ruh hali meydana geliyor; ‘evsiz kalacağım, yiyecek içecek bulamayacağım’ gibi duygular hakim oluyor. Özellikle küçük yaş grubu çocuklarda baba evi terk etmişse artık arkasından annenin de evi terk edebileceğini düşünüyor. Çocuklar bu tarz korkulara kapılabiliyor." diye konuştu.
"Anne babası boşanmış çocuklar bir gün anne babanın barışacağını düşünüyor ve o umutla yaşıyor"
Sunar, "Anne babası boşanan çocuklarda öfke nöbetleri görebiliyoruz. Özellikle erkek çocuklar bir şeyleri yere fırlatarak karşı tarafa saldırarak ya da değişik şekillerde inatlaşarak çok fazla öfke nöbetleri görünebiliyor. Çocuklarda üzüntü çok fazla oluyor. Bu üzüntüyle yalnız kalma istekleri artıyor. Anne baba ile çok fazla bir şey paylaşmamaya başlıyor. Aynı şekilde anne babaya düşmanca davranabiliyor. Bunlarda üzüntünün yansıması olarak çocukta gördüğümüz tepkiler. Çocukların içerisinde hep barışma arzusu var. Birgün anne babanın barışacağını düşünüyor ve o umutla yaşıyor. Çocuk büyüse de bu duygu değişmiyor. Anne baba barışabilir bu noktada tekrar aile bütünlüğü olabileceği umudu hep var ve hatta anne baba evlenmiş olsa bile çocuklarda bu umut bu hayal hep devam ediyor. Ayrıca çocuklarda yemek yememe problemleri başlıyor. Çocuk ya aşırı yemek yiyor ya da hiç yememeye başlıyor. Bazı çocuklar da odasında yemek biriktirmeye başlıyor. Bazısı da çok fazla yiyor yediğini kusmaya başlıyor gibi tepkiler de görebiliyoruz. Bazı çocuklarda uyku sorunları oluşuyor. Uykudan uyandığında anne babasının boşanmamış bir şekilde hayata devam etmeyi düşünüyor ama her uyandığında aynı tabloyu görüyor. Baba gitmişse uyandığında anne de gidecek gibi hayallerini kurarak uyumamayı tercih edebiliyor." dedi.
"Anne babalar eğer boşanma kesin kararını vermiş çocuğa bir hafta önce doğru bir şekilde anlatılmalıdır"
Çiftler boşanmaya kesin karar verdiklerinde önceden çocuğa alıştıra alıştıra söylenmesi gerektiğine dikkat çeken Sunar, devamında şunları söyledi:
"Boşanma çocuklara birçok yansıması var. Çocukta yalnızlık hissi ve gerileme davranışları görünebiliyor. Okulda sorunlar fiziksel sorunlar görüyoruz. Çocuklar boşanma olaylarından sonra yaşadığı gerileme davranışları bir anda atını ıslatmaya başlayabilir ve parmak emmeye başlayabilir. Fiziksel olarak sürekli karnım ağrıyor, midem bunalıyor, başım ağrıyor gibi şikayetlerde bulunabilir. Okulda da ders notlarında düşüklükler görünebiliyor. Okula uyumda güçlük sağlayabiliyor. Çocuklarda bu sorunlar gibi birçok olumsuz etkiler oluşturabiliyor. Anne babalar eğer bu kararı aldılarsa ve uygulamakta kesinse çocuğa boşanma olayı en azından anne ya da baba evden ayrılmadan bir hafta önce anlatılmalı ve doğru bir şekilde anlatılmalıdır. Bazen çocuk üzülmesin diye yalan söyleyerek anlatılıyor. Bu yanlış bir davranış. Doğru bir şekilde baba ya da anne evden ayrılmadan bir hafta önce anlatılmalıdır. Bazen son gün anlatılıyor. Baba gideceğinde bahsediyor. Çocuk şoka giriyor ve duygularını yaşayamıyor. En azından bir hafta önceden anlatılırsa babaya ya da anneye sorulacak sorular varsa ifade edeceği duyguları varsa çocuk bunu çok daha rahat bir şekilde ifade edebilir."
"Boşanmış olsalar bile halen çocuğu babası babası annesi de annesidir"
Son olarak Sunar, "Anne ya da baba çocuğun yanında bir birilerini kötülememeleri gerekir. Birbirleriyle ilgili saygıyı aşacak davranışlarda bulunmamaları gerekir. Anne de baba da kendi başına çok değerli. Problem sadece kendi aralarındaki anlaşamamazlıklardan kaynaklı çocuğa anlatmak gerekiyor. Bazen çocuk kendini bu konuda suçlu hissediyor demiştik ya; eğer çocuğa yeterli açıklama yapılmazsa anne baba kendisinden dolayı boşandığını zannedebiliyor. Buna da dikkat etmek lazım. Boşanmadan sonraki çocuk anne babasını görme süreçleri çok iyi ayarlanmalıdır. Bazen anneler bazen babalar sırf cezalandırmak için çocukları göstermeyebiliyorlar. Ebeveyniler bu noktada ortak bir karar almalı. Boşanmış olsalar bile halen çocuğu babası babası annesi de annesidir. Hiçbir zaman unutmamak lazım. Zaten en büyük sıkıntılarda çocuklu boşanmalarda bu sebeplerden çıkıyor. Çocuklar için alınan kararlarda anne baba ortak hareket etmemeye başlıyor. Çocuk annenin yanında farklı babasının yanında farklı muamele görüyor. Çocuk aşırı şımartılabiliyor. Anne ya da baba çocuğa yaranmak için çocuğun her isteğini yapabiliyor. Babanın yanına gittiği zaman anne kötüleniyor. Annenin yanına gittiğinde baba kötüleniyor. Çocuk iki arada bir derede kalmış oluyor. Bunları çok dikkat etmek lazım. Anne babanın verdiği karar bu sorumluluğu anne baba yüklenmeli ve çocuk bu olayda daha pasif bir konuma sahip bunu unutmamak lazım ve bu olay çocuğun suçu değil özellikle anne babalar bunu içtenleştirerek çocuğun psikolojisinin en az etkileneceği şekilde hareket etmeleri gerekiyor." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.