Cennet konusu

Cennet konusu
ALLAH'ın El-Fettâh ismi ve Cennet ile ilgili açıklamalar…

RAMAZAN MANİSİ:

Onbir ayın sultanı,
Kıymetlidir her ânı,
Süslersin şu cihânı,
Hoş geldin yâ Ramazan!

AYET:

“İman edip salih amellerde bulunanlar biz onları altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu Allah'ın gerçek olan va'didir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?” -Nisa Suresi:122-

HADİS:

“Sizden biriniz vefat ettiğinde kendisine sabah akşam (ahiretteki) yeri gösterilir. Eğer cennetliklerden ise cennetlik olarak, cehennemliklerden ise cehennemlik olarak. ” -Buhari: rivayet; Abdullah b. Ömer(r.a.)-

el-fettâh.png

EL-FETTÂH:

Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran...

Fettâh kelimesi, Feth'den gelmektedir. Feth ise, "kapalı olan şeyi açmak" manasınadır.

Kapalı bir şeyi açmak:

a. Maddî olur; bir kapıyı, bir kilidi açmak gibi.

b. Mânevî olur; kalbden tasaları, kederleri atıp gönlü açmak gibi.

Bitkilerin çiçek açması, tohum ve çekirdeklerin sümbül vermesi, rızık ve rahmet kapılarının açılması hep Fettâh ism-i şerifinin tecellisindendir.

 

Cennet konusu

AYETLER:

“Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler va’d etmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” -Tevbe Suresi:72-

“Şüphesiz: ‘Bizim Rabbimiz Allah'tır’ deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) ‘Korkmayın ve hüzne kapılmayın size va’dolunan cennetle sevinin.’ “ -Fussilet Suresi:30-

“İman edip salih amellerde bulunanlar; onları içinde ebedi kalıcılar olarak altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.” -Ankebut Suresi:58-

HADİSLER:

“Bakın, cennetlikleri size bildireyim mi? Bütün zayıf ve zayıf görülen/mütevazi kimselerdir ki bunlar, ALLAH’a yemin etseler ALLAH yeminlerinde onları doğru çıkarır. Bakın, cehennemlikleri de size bildireyim mi? Katı, cimri/böbürlenen ve kibirlenen kimselerdir.”  -Buhari: rivayet; Harise b. Vehb el-Huzaı(r.a.)-

“Şüphesiz ALLAH Tebareke ve Teala cennetliklere: “ey cennet halkı!’’diye seslenir. Onlar : “Buyur, emret Rabb’imiz‘’ derler. ALLAH :“halinizden memnun oldunuz mu?’’buyurur. Onlar: “ Bizim memnun olmayacağımız hiçbir şey yoktur, yarattıklarından hiçbir kimseye vermediğini bize verdin’’derler. ALLAH: “Ben, size bunlardan daha üstün olanı vereceğim!’’buyurur. Onlar: “ey Rabb’imiz,artık bu nimetlerden sonra hangi şey daha üstün ve değerli olabilir?’’derler. ALLAH:“Size, rızamı koyuyorum, artık bundan sonra size asla asla kızmam.’’buyurur.’’  -Buhari: rivayet; Ebu Said el-hudri(r.a.)-

CENNET:

Cehennem üzerine kurulmuş sırat ile geçilen gizemli hayat.
Hz.Âdem’in yasak ağacın meyvesinden yediği için dünyaya gönderildiği adres…
İçinde bulunan bitki ve ağaçların gölgesiyle kaplanmış yerle gök arası geniş bir meyvelik bahçe.
İman edip sâlih amel işleyenlerin ebedî âlemdeki makamı…
Rablerinin huzuruna suçlu olarak varmaktan korkanların ve nefsini hevasından arındıranların konağı.

Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir. Bilhassa Kur'an-ı Kerim’de  ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler şeklinde anlatılmaktadır:

"Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size va'dolunan, gördüğünüz şu Cennet'tir  ki, O, Allah'ın taatine dönen onun (hudud ve ahkâmına) riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün  samimiyetiyle gıyaben saygı gösteren, hakkın taatine yönelmiş bir kalple gelen kimselere aittir. " -Kaf Suresi: 31–33-

"Tevbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle haksızlığa  uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın kullarına gıyaben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine  gireceklerdir. Onun vadi şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selâmdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten  muttaki olanları vâris kılacağız." -Meryem Suresi:60-63-

Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklerin ahirette ALLAH tarafından verilen karşılığıdır.

Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir. Bilhassa Kur'an-ı Kerim'de ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler şeklinde anlatılmaktadır:
"Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size va'dolunan, gördüğünüz şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın taatına dönen onun (hudud ve ahkâmına) riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyâben saygı gösteren, hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere aittir." -Kâf Suresi:31-33-

"Tevbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle haksızlığa uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın kullarına gıyâben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine gireceklerdir. Onun vadi şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selâmdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten müttaki olanları vâris kılacağız. " -Meryem Suresi:60-63-
Cennet ile ilgili olarak Kur'an'da Cenâb-ı ALLAH şöyle buyurmaktadır:
"Adn Cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar akar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. İşte günahlardan temizlenenlerin mükâfatı." -Tâhâ Suresi:76-

Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir:
1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler –Ez Zumer Suresi:20-, güzel meskenler  -Et Tevbe Suresi: 72-
2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol meyvelere sahip -Er Rahmân Suresi: 58-54-
3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler, türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez nimetleri içeren bir mekân.
"Onlara Cennet'te bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik(vereceğiz)" -Et Tûr Suresi: 21-
"Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz." -Ez Zuhruf Suresi: 71-73-

"Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur" -Saffât Suresi: 47-
4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah'a sokacak söz işitilmiş. "Biz o Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir" -El Hicr Suresi: 47-48-
"Onlar Cennet'te ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selâm.. (birbirleriyle selâmlaşır dururlar)." -El Vâkıa Suresi: 25-26-
5- Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet'i aslında dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla beraber Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için ALLAH Teâlâ onu bize şu şekilde tasvir etmiştir:
"İşte bu yüzden ALLAH onları o günün fenâlığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir. Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve oradaki ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar. Ne yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk. Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur. Yanlarında gümüş kaplar ve billur kaselerle, gümüşî beyazlıkta (billûr gibi) şeffâf kupalarla dolaşılır ki (Cennet sakinleri bunlara dolduracakları Cennet şarabını Cennet'teki insanların iştahları) ölçüsünde tavin ve takdir ederler. Onlara orada bir kâseden içirilir ki karışımında zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir. Cennettekilerin etrafında öyle ölümsüz genç nedenler dolaşır ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın. Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. Onlara: "İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir. " -El İnsan Suresi:11-22-

Cennet'in tasviri konusunda söylenecek son söz şu kudsî hadisin ifade ettiği durumdur:

Hz.Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: "Salih kullanım için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün hatırlamadığı bir takım nimetler hazırladım." -Et Tâc, el-Câmiu li'l-Usül, fî ahâdisi'r-Rasul, V, 402-
Başka bir hadislerinde de, Rasûlullah (S.A.V.) Cennet'in gümüş ve âltın kerpiçten yapıldığını, harcının misk, taşlarının inci ve yakut olduğunu, oraya girenlerin bolluk ve refâh içinde, üzüntüsüz ve kedersiz yaşayacağını ebedî kalacaklarını, ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve gençliklerinin yok olmayacağını ifade eder. -Et Tâc, aynı yer-

 

İLİMSİZ AMEL OLUR MU?

Bersisa isminde bir zat, inzivaya çekilmiş, gece-gündüz vakti ALLAH'a (C.C.) ibadetle geçer ve hiçbir kötülükte bulunmazdı. Bu zatı şeytan aleyhilla'ne kandırmak için türlü hilelere başvurdu. Fakat bir türlü kandıramadı. En sonunda şeytan işin kolayını bulmuşt'u. Çünkü Şeyh Bersisa, âmil, mütteld, züht ü takva sahibi bir zattı ama, alim değildi. Yani ilm-i zahiri yoktu. Ondan dolayı onu kandırmak kolay olacaktı. 
Plânını şöyle tatbik etti: 
Şeytan, sırtında cübbesi, elinde asası, başında sarığı, elinde tesbihi olduğu halde bembeyaz sakalıyla Şeyh Bersisa'nın ibadet ettiği yere varıp kapısını çaldı. Şeyh Bersisa kapıyı açtıktan sonra, kim olup, nereden geldiğini ve niçin geldiğini sordu. 
Şeytan Alleyhilla'ne ona şu, cevabı verdi: 
- Ben dünya nimetlerinden uzak, ömrünü ALLAH'a ibadetle geçirmek isteyen bir kimseyim. Bir ALLAH dostu bulup kendime arkadaş edinmek için çok yer dolaştım, fakat sizden başka bir kimseye rastlamadım. Memleketine yaklaştığımda, sizin isminizi duydum. Sizin de bütün gayretiniz ALLAH'ın rızasını kazanmak olduğuna göre, beni de kabul buyur da, beraber ibadete devam edelim.» dedi. 
Şeyh Bersisa, onun şeytan olduğunu ve kendisinin ayağını kaydırmak için geldiğini nereden bilecekti. Arkadaşlığı kabul etti... Beraber ibadete başladılar. Aradan zaman geçiyor, Şeyh Bersisa ibadet ediyor, yiyor içiyor ve diğer insanlar gibi yaşıyor, lâkin Şeytan ALLAH'a öyle ibadet eder gözüküyor ki yemiyor - içmiyor, yatıp uyumuyor ve bütün zamanını ibadet ederek geçiriyordu. 
Şeyh Bersisa, yeni dostuna hayran kalmıştı. Aradan- çok zaman geçmeden dayanamayarak:

-Ey ALLAH'ın salih kulu, sen bu mertebeye nasıl yetiştin. Ben senelerden beri ibadet ederim, yiyip içmekten kurtulamadım. Sense bütün zamanını ibadete ayırabiliyorsun. Ne olur, bunun sırrını bana da öğret de, ben de senin gibi olayım, dedi. 
Şeytanın istediği doğmuştu... 
- Bunun kolayı var! Evvela bir büyük günah işleyecek, sonra da -ona samimiyetle tevbe edeceksin. Büyük bir günah işlemiş olduğundan ALLAH'tan daha fazla korkmaya başlayacak ve böylece de benim gibi, sen de her türlü insanî kötü hasletlerden kurtulmuş olacaksın, dedi. 
Şeyh, mesela ne gibi bir günah işlemesi lazım geldiğini sordu. Şeytan, artık bayram ediyordu. Çünkü avını kandırmıştı. 
- Zina edebilirsin, dedi. Şeyh: 
- Yapamam, dedi. 
Bu sefer şeytan: 
- Adam öldür! dedi. 
Bersisa, yine:

Onu da yapamam, dedi. 
şeytan: 
-İçki içersin, dedi... 
Bersisa, düşündü taşındı, onu biraz hafif görmüştü: 
- O olur, yapabilirim, dedi. 
Şeytan artık sevincinden havalarda uçuyordu. Bersisa doğru kasabadaki meyhanelerden birine gidip bir miktar içki istedi, içkiyi sunan saki kadındı, içtikçe içti ve sonunda sarhoş olup kadına zina etmeyi düşünmeye başladı. Şeytan tabiî ki boş durmuyor, adamın gözüne gözükmeden nefs yoluyla durma, böyle fırsat elegeçmez, hemen bu kadınla münâsebet kur, diyordu. 
Bersisa, tamamen sarhoş olduktan sonra, meyhaneci kadına orada zina etti. Bu onun için çok kötü bir şeydi... Duyulursa ne derlerdi. En iyisi o kadını öldürüp gömmekti ve öyle yaptı. Kadını öldürüp meyhanenin arkasında bir yere gömdü. Fakat hadise duyulmakta ve yayılmakta gecikmedi. Bersisa'yı yakalayıp mahkemeye çıkardılar. Kadın öldüğü için kısasa kısas ölümüne hükmolundu. 
Bersisa idam sehpasına çıkmış, artık ip boğazına geçirildikten sonra onu kurtaracak hiçbir kimse yoktu. şeytan karşıda görüldü. 
-Bu hal nedir ey dostum, dedi. Bersisa: 
- Görüyorsun ey ALLAH'ın sevgili kulu beni kurtar, diye yalvarmaya başladı. şeytan: 
- Bir şartla seni kurtarırım. O da bana secde edeceksin, dedi. Bersisa: 
- Görüyorsun ip boğazıma geçirilmiş nasıl secde edebilirim,
deyince de: 
- İşaretle secde edebilirsin, dedi. 
Bersisa başıyla işaret ederek secde etti ve sandalye ayağının altından çekilince imansız olarak göçüp gitti. ALLAH muhafaza buyursun. 

HAZIRLAYAN: VEYSİ DEMİR HÜR24 HABER

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.