Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ayasofya'nın statüsünü cami olarak koyarız

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ayasofya'nın statüsünü cami olarak koyarız
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ayasofya'nın statüsünü müze olarak değil, cami olarak koyarız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beyaz TV ve TGRT Haber'in ortak yayınına katıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TGRT Haber-Beyaz TV'nin ortak yayınında "Cumhurbaşkanı ile Seçim Özel" programında gündeme soruları cevapladı.

cumhurbaskani-erdogan-208.jpg

Cumhur İttifakı'nın Yenikapı Etkinlik Alanı'ndaki mitinginde yerel yönetime dair açıklamaları olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bu açıklamalar aynı zamanda belediye başkan adayımız Binali Yıldırım'ın da dokunacağı, bugüne kadar da dokunduğu ve açıklamış olduğu tabii yerel yönetimle ilgili yol haritasını da içeren bir konuşmaydı. Bugüne kadar yapılanlar, yapılmakta olanlar ve bundan sonra da yapılacak olanlar. Başkan adayımızın da yol haritasının içinde olan bilgiler de var. Bunları biz de bugün burada açıklamış olduk. Fakat 1 milyon 600 bin insanın hiç dağılmadan sonuna kadar alanda durması, biraz da gerçekten hava güneşliydi ama soğuktu. Deniz kenarı olması hasebiyle." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü tablonun umutları çok daha farklı bir şekilde yeşerttiğini anlatarak, alana gelenlerin heyecanının gayet iyi olduğunu söyledi.

Büyükşehir mitingleri

Alana gelenlerin son bir haftayı nasıl değerlendireceklerine dair kesin hesapları olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Koşacağım, çalışacağım, gayret edeceğim, diyor. Bir diğer taraftan da önümüzdeki hafta pazar günü Cumhur İttifakı'nın zaferiyle de bunu taçlandıracağız. Bu İstanbul havası ki bu çok önemli. Aynı şekilde Ankara ve İzmir'i bu şekilde gördüm. Bu büyükşehirlerde Eskişehir aynı durumda, Gaziantep ve Diyarbakır da aynı durumda... Böyle farklı yerden bu örnekleri vermemin sebebi, anlaşılması lazım. Konya, Kayseri... Bütün buralar aynı şekildeydi. Büyükşehirlerde dolaştığım yerlerde bu havayı hep kokladım. Muğla, Antalya aynı durumdaydı. Adana aynı şekildeydi. Mersin de bu havayı gördüm. Çok farklı bir seçimin olacağını... Denizli, Manisa tüm buralarda bunları gördüm. Temennim odur ki, Tekirdağ Trakya'da miting yaptım. Keza öyle. Şu anda önümüzdeki hafta pazar gününün ortaya koyacağı tablo, yaptığımız çalışmalarla Karadeniz'de Trabzon'dan alın, Ordu, Samsun bütün bu büyükşehirlerde de o heyecanı, o coşkuyu gördüm. Hepsiyle birlikte temenni ediyorum ki, yerelde milletimin menfaatine olacak gerçekten bu işi bilen arkadaşları seçtik. Belirledik. Bütün bu aday arkadaşlarımıza baktığımızda hepsinin yerel yönetimde bir hassasiyeti var. Örneğin Kocaeli'de bir vali arkadaşımız. Daha önce Kocaeli Belediyesinde genel sekreterlik yapmış bir arkadaşımız. İşi biliyorlar. Kenardan köşeden getirilmiş birileri değil."

"BU DEMOKRASİ ZAFERİNİ YERELDE TAÇLANDIRALIM"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle büyükşehirlerde belirlenen adayların neyin, nerede, nasıl yapılacağını bildiğini aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu adaylarla beraber ülkeyi inşallah yerel yöneticilikte uçuracağız. Bu hafta içinde örneğin Van var. İllerden yine gideceğimiz yerler var. Van'a mesela çok büyük yatırımlar yaptık. Hizmet verdik. 25 katrilyon bizim Van'a yaptığımız yatırım var. Yarın Ağrı ve Muş, buralara gideceğim. Büyükşehirlere giderken bunun yanı da diğer illeri ihmal etmiyoruz. Benim gidemediğim yerlere arkadaşlarım gidiyor. Böylece işi çok daha etraflıca kucaklayalım istedik. Demokrasi yerelde başlıyor. Bu demokrasi zaferini yerelde taçlandıralım. Çünkü bu seçimin bir özelliği var. Diyelim ki Tayyip Erdoğan 4,5 yılda daha Cumhurbaşkanı olarak bu ülkenin başında. Ama bizim partimizin Cumhur İttifakı'nın adaylarının seçimiyle burada bir şey olacak. Bir Cumhurbaşkanı ile kabinesinin yönetimindeki Türkiye'de, düşünün yerelle bütünleşmesi ve yerelle o dayanışmanın olması, hizmetlerin bu noktada dayanışma içinde bütünlük sağlamasının illerimize getireceği katkı, o illerdeki değişim çok farklı olacak." 

Anketlerin güvenirliği

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "En son yaptırdınız bir anket var mı? Bir de kampanya sürecinde en çok 'Anketlere güvenmiyorum.' cümleniz konuşuldu." şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:

"Anket çalışmalarını yaptırmıyoruz, dersek bu doğru olmaz. Anket çalışmalarını yaptırıyoruz. Takip de ediyoruz. Vatandaşımızın nabzını anketlerden çok daha meydanlarda tutuyorum. Halkımın sofralarına oturuyorum. Bunun yanında onlarla beraber ayakta karşılıklı elektrik alıp verme çok daha farklı... Onlarla çay içiyorum, sohbet ediyorum. 'Nasıl gidiyor?' diye sorduğumda aldığım cevaplar var. Bu cevaplarla beraber o ilin nabzını koklayabiliyorsunuz. Artık bazı kamuoyu araştırmaları maalesef sipariş üzerine yapılıyor. Şimdi değişik değişik anket çalışmaları çıktı. Sosyal medya üzerinden yapılanlar var. Telefonla yapılanlar var. Yüz yüze yapılan anketler var. Bunlara baktığınızda çok büyük çelişkiler görüyorsunuz. Oranların çok çok farklı olduğunu görüyorsunuz. Onlara takılıp kalırsanız seçim kampanyası yürütemezsiniz. Bu noktada eski seçim kampanyaların havası yok. Onun için en ideali meydanların dilidir. Meydanlara gittiğiniz de bu insanlar mecbur mu? Neden gelsin meydana? On binler geliyorsa meydanlara burada bir şey var. Ya size güveniyor, inanıyorlar, bunun için oraya geliyorlar. Ama şikayetleri de vardır, sıkıldığı yerler de vardır. Bu meydana 1 milyon 600 bin insan geliyorsa Cumhur İttifakı'nın liderlerini takdir ediyor. Seviyor. Buraya da geliyor. Biz de diyelim arkadaşlarımızla ekibimizle adaylarımızı belirlerken yüzde 100 isabet etmemiş de olabiliriz. Ben şimdi partimin genel başkanı olarak Sayın Bahçeli de partisinin genel başkanı olarak adaylarımızı belirlemede bugüne kadar yapılan yanlışlar zaten ortada, onları zaten bir kenara koymuşuz. Ama bundan sonraki süreçte de oralardan esinlenerek bu yanlışları minimize ederek çok daha vasıflı, kaliteli, bu işi götürebilecek arkadaşlarımızı artık adayımız olarak gösterdik ve bu seçime giriyoruz."

Mansur Yavaş'ın adaylığı

CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Mansur Yavaş'ın "10 puan fark attım." söylemini de değerlendiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış. Bu arkadaş böyle birisi. Bu arkadaş, bir defa belediye başkanlığını Ankara gibi büyükşehirde yapacak kapasitede birisi değil. Belediye başkanlığı yapmış. Nerede? Beypazarı'nda. Beypazarı nere Ankara Büyükşehir nere. Burada bir ufuk gerekiyor. Burada böyle bir ufuk yok. İki seçimi kaybetmiş. Şimdi bunu tekrar CHP öne sürmüş. Neden öne sürüyor? Sebebi şu; Bay Kemal yerini kimseye kaptırmak istemiyor. Bunu da kaybedeceğini biliyor. 'Öyle bir aday koyayım ki yarın beni zora sokmasın.' diyerek bunu öne çıkarmış vaziyette. Burada bir de dörtlü mekanizmayı çalıştırıyorlar. Bu dörtlü mekanizmanın içerisinde başta CHP, çatı bu. Onun yanında HDP var. Malum İYİ Parti var. Bir de ne yazık ki Saadet Partisi var. Bu dörtlü mekanizmayla bu işi güçlendirme gayreti içerisindeler."

Cumhurbaşkanı Erdoğan kendilerinin durumunun öyle olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"MHP ile AK Parti birlikte giriyoruz. Bizim adayımızın bir defa kimliği, kişiliği ve gücü onunla mukayese edilmez. Bizim adayımızın 5 dönem Kayseri gibi bir vilayette büyükşehir belediye başkanlığı var. Ondan sonra kendisini Ankara'ya çektim. Ankara'da milletvekilliği süreci başladı. Bu süreçte de biliyorsunuz devlette yönetimin tavan yaptığı yer neresidir? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Yerel yönetimle Çevre Şehircilik Bakanlığı iç içedir. Bakan yaptık. Daha sonra bu yeni yönetim sistemine geçince bu defa ben Mehmet Bey'i parlamentoda bir milletvekilinin eksik olmasını istemem. Genel başkan yardımcısı olarak yanıma aldım. Genel başkan yardımcısı olarak da kendisini yerel yönetimlerden sorumlu olma görevini verdim. Mehmet Bey'in bir özelliği var. Mehmet Bey, elif gibi dürüsttür dimdiktir. Öyle bunun gibi sahte senet yaz. Ondan sonra kalk çeşitli şeylerle yargıda her şeyle artık kesinleşmiş. Böyle bir durum var. Bu zatın zaten seçim öncesi ya da seçim sonrası ne olacağı belli değil. Ankara şu anda bir belirsizlik içinde olan bir durumda."

Yavaş'ın seçilmesi durumunda ne olacağı hususunda gelen soruyu da yanıtlayan Erdoğan, şunları aktardı: 

"Şu anda yasal olarak duruma bakıldığı zaman seçimden sonra zaten yargı kararı da belli olduğuna göre gereken kararı... Bu kovalanacaktır. Bu şekilde devam etmez. Nitekim şu anda bu senetle ilgili adı geçen şahıs, 'Benim böyle bir şeyle yakından uzaktan alakam yok.' diyor. Günlerdir televizyonlarda her yerde... Üstelik bir de bu adam, Yavaş, vergi noktasında da vergi kaçakçısı. Bir de bu var. Şu anda Maliye Bakanlığı kayıtlarında bu durum da geçiyor. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Böyle bir insanın Ankara gibi bir yere belediye başkan adayı olması hazmedilemez. Düşünün 'Bizim sözümüz senet.' Böyle demekle bu işi savuşturamazsınız. Böyle siyaset de yapılmaz. Bir defa sözünün eri olacaksın. 'Sözümüz senet.' diyeceksin ama senedi sahte çıkan adamı da aday yapacaksın. Bu nasıl iş? Böyle bir şey olabilir mi? Şu anda bunun hesabını Bay Kemal veremez. Bay Kemal zaten akşam yalan sabah yalan. Hayatı bu. Şahsım ve ailemle alakalı Mann Adası hikayesi var. Şimdi yargı bununla ilgili kararını verdi. 2,5 milyona mahkum etti. Bu 2,5 milyona mahkum olan bu zattan üst mahkemeden de onayı aldıktan sonra, 2,5 milyonu tahsil edeceğiz. Bay Kemal bakıyor ki 'Nasılsa benim cebimden çıkmıyor.' Milletvekilleri bir yardım sandığı kurmuşlar. Oraya beşer bin lira ödüyor hepsi. Ondan sonra bu parayı orası ödeyecek. Biz de o parayı tahsil ettiğimizde adres belli. İnşallah biz de o parayı Mehmetçik Vakfı'na bağışlayacağız. CHP kendine yaraşır bir Ankara adayı bulmuş. Kendilerine hayırlı olsun."

Erdoğan, İstanbul ve Ankara'da sıkıntı olduğu yönündeki iddiaların yalan olduğunu belirterek, Ankara'daki mitinge 450 bin kişinin gelmesinin en büyük sinyal olduğunu söyledi.

Yavaş'ı 10 puan önce gösteren bir anket olmadığı hatırlatılan Erdoğan, "Mürebbiyesi Bay Kemal. Onun verdiği dersle çalışıyor. Her şey yalan üzerine. Bununla kimseyi aldatmak mümkün değil." dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Cumhur İttifakı konusunda "kanka" ifadesini kullanmasını değerlendiren Erdoğan, "kanka" ifadesinin "kan kardeşliği" kelimelerinin kısaltılması olduğunu anlatarak, "Bu güzel bir yakıştırma." diye konuştu.

"Sizinkisi kan kardeşliği o zaman" şeklinde araya girilmesi üzerine Erdoğan, "Gibi..." şeklinde karşılık verirken, bugünkü Cumhur İttifakı Mitingi'nde de AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım da bu sözcüğü kullandığını hatırlattı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ben de farklı bir versiyonunu kullanıyorum. Diyorum ki 'Pazara kadar değil, mezara kadar biz bu dayanışmamızı, bu birlikteliğimizi inşallah taşıyacağız.' Bunun için buradaki ifade edilmek istenen böyle bir dayanışma ruhudur, bir anlaşma ruhudur. Bunu inşallah bu şekilde götürmek... Benim her zaman söylediğim bir şey var, 'Bizim Milliyetçi Hareket Partisi ile azami müştereklerimiz var, asgari değil ama diğer dörtlünün asgari müşterekleri bile yok. Bizim azami müştereklerimizde ne var? 'Tek millet var, tek bayrak var, tek vatan var, tek devlet var.' Diğerlerinde böyle bir şey var mı? Yok. Bugün yanılmıyorsam bir yerde HDP'nin adayı İstiklal Marşı'nı okumuyor. CHP'liler orada İstiklal Marşı okuyor ama hiç ağızda bir hareket bile yok. Şimdi bu adamlarla yani İstiklal Marşımıza bile karşı olan, -Adalar'da oluyor bu iş, onların adayı- CHP, İstiklal Marşı'na karşı olanla beraber oluyor, Erdem Gül... Bunlar bizim bayrağımıza da karşı değil mi? Bunlar bayrağımızı kongrelerinde dahi asmayacak kadar bayrak düşmanıdır. Yeri geldiği zaman milliyetçiliği kimseye bırakmazmış, CHP böyle ifadeler kullanıyor. Buyur işte ispatı ortada. Bunlarla iş birliği yapıyorsun."

Aynı şekilde İYİ Parti'de de benzer söylemler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Sözde milliyetçi. Buyur, neyle izah edeceksin? Saadet Partisi neyle izah edeceksin? Bunlarla siz şu anda tam manasıyla iş tuttunuz. Böyle bir yola gidiyorsunuz. Elhamdülillah bizim böyle bir sorunumuz yok." dedi. 

"GBT SİSTEMİNİN DOĞRU ÇALIŞTIĞINA İNANMIYORUM" 

"Karşı tarafa baktığınızda onların ortak paydası Erdoğan düşmanlığı olabilir mi?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, "Yani ona ben de doğrusu olumlu bakabilirim. Erdoğan düşmanlığı olabilir ama şu anda bize gelen rakamlara da baktığımız zaman HDP'nin yanılmıyorsam 229 kadar ismi, diğer siyasi partilerin listelerinden meclis üyesi..." ifadelerini kullandı. 

Son verilere göre CHP'nin listesinde 299, Saadet Partisi'nde 82, İYİ Parti'de 29 HDP'linin listelere girdiği ve bazılarının PKK/KCK üyeliği gibi bağlantılı olduklarının belirtilmesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Bunların içinde bu soruşturmayı geçirdi, geçirmedi hepsi bir tarafa hemen hemen haklarında soruşturma vesaire açılmayanı yok gibi. Tabii burada gelecekte Yüksek Seçim Kurulunun bu işi çok daha farklı ele alması lazım. GBT sisteminin ben doğru çalıştığına inanmıyorum. GBT sisteminin çok daha doğru çalışması lazım. Bu tür adamların bir defa adaylıklarının daha baştan silinip atılması lazım. Şimdi ne olacak? Seçim sonrası 340 değil mi, bu isimlerle ilgili başta benim partim olmak üzere hepimiz de yükleneceğiz. Bunların hepsinin bir defa başkansa başkanlığını, meclis üyesi ise meclis üyeliğinin düşürülmesi için müracaatlarımızı yapacağız. Çünkü biz bu ülkenin teröre bulaşmış, teröristlerle kalkıp da herhalde yönetilmesine müsaade edemeyiz. Bunların önünde duracağız. Mesela başkanlıklarda, geçen dönemde olduğu gibi. Bunların içinde CHP'nin Kandil adayları var. Mesela bir tanesi şu anda CHP'den Abdülbaki Karağaç diye bir isim. Şimdi bütün bunlar yarın seçim neticeleri belli olduktan sonra hepsinin üzerine üzerine gideceğiz. Bu kayyumluk olayı bizim dönemimizde çıkmış bir şey değil ki. Bu kurum var, bu müessese var. Bu müessese olduğuna göre devletin, milletin parasını bu belediyelere gönderiyor, bunlar da bu paraları nereye gönderiyorlardı? Kandil'e. Artık bunlara bu fırsatı veremeyiz." 

"ESERLERİMİZLE BİZ ORTADAYIZ"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu paraların nasıl harcandığına bakıldığında karşılarına çukurlar, hendekler çıktığını aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ne yazık ki sözde İYİ Parti'nin bir tane temsilcisi utanmadan, sıkılmadan çıkıyor, şu ifadeyi kullanıyor. Diyor ki 'Bu çukurların açılmasının bilgisi Erdoğan'da vardır.' Bu terbiyesizliğin daniskasıdır. Erdoğan'da bunların bilgisinin var olduğunu söyleyenin önce bunu tespit etmesi lazım. Bu sende olabilir. Sen cezaevine niye girdin yattın? Bakanlığın döneminde birçok maalesef yolsuz işlere karıştığın için girdin yattın. Tayyip Erdoğan'ın hayatında böyle bir şeyi göremezsin, gösteremezsin. Tayyip Erdoğan'ın bir defa ne gönül dünyasında ne de görev yaptığı belediye başkanlığı döneminde ne de Başbakanlığı döneminde böyle bir dosyayı ortaya koyamazsın. Benim geçmişimde de bugünümde de sadece vatanıma olan sevgim, milletime olan sevgim, onlara olan hizmetkarlığım bu vardır. Bütün eserlerimizle biz ortadayız." 

Beka meselesi

Türkiye'ye karşı yürütülen tüm yıpratma savaşları ve bunların doğuracağı istikrarsızlığın bir beka mesele olduğunu aktaran Erdoğan, "17-25 Aralık olayı aslında bunun yargıdaki en önemli göstergesidir. Yargıda olduğu gibi yerel yönetimlerde de bunun göstergeleri var. Devletten gelen bütün imkanları aldığı gibi Kandil'e, yani dağa gönderenler olduğu gibi bir diğer taraftan da işte Güneydoğu'nun, Doğu'nun birçok yerlerinde bu çukurların kazılması vesaire buralara genç dimağların, o çocukların öldürülerek oralara gömülmesi bunlar beka meselesi değil de nedir?" diye konuştu. 

Türkiye'nin sınırındaki çatışmaları hatırlatan Erdoğan, "Bakıyorsunuz oralarda PKK'nın diğer kanadı olan YPG, PYD, bunların bizim topraklara attıkları havan topları, vesaire, bütün bunlarla verilen mücadele bir beka sorunu da değil de nedir? Bizim Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te verdiğimiz mücadele bu teröristlerle beka sorunu değil de nedir?" dedi. 

Erdoğan, 15 Temmuz'un bir beka meselesi olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Kimler vardı orada karşımızda? FETÖ'cüler vardı. FETÖ'cüler ne yapmışlardı? Bunlar devletin çok çok ciddi kurumlarını adeta ele geçirme durumundaydılar. Silahlı Kuvvetlerimize sızmışlar mıydı? Sızmışlardı. Polis teşkilatımıza sızmışlar mıydı? Sızmışlardı. Devletin bütün kurumlarına yerleşmişler miydi? Yerleşmişlerdi. Bütün buralarda bir beka sorunu çok açık net ortadaydı. Neyle bu çıktı meydana? Bu 15 Temmuz'la çıktı. Yani 15 Temmuz'un, tabii bizim orada 253 şehidimiz var, öbür tarafta 2 bin 191 gazimiz var, bütün bunlar bizim tabii ciğerimizi dağladı, o ayrı ama öbür taraftan da böyle bir durumun ortaya çıkması bakımından çok hayırlı oldu. Şu anda tabii içeride hukuk mücadelesi devam ediyor. Bunlardan binlerce, on binlercesi şu anda cezaevlerinde. Yargılananlar var. Ağırlaştırılmış müebbet, müebbet hapse mahkum olanlar var, yıllara aynı şekilde sari. Bunların başı durumunda olan başterörist, alçak o şu anda Pensilvanya'da. Onunla beraber yine yanında olanlar var. Beraberce kaçanlar, Almanya'ya, Avrupa'nın değişik yerlerine kaçanlar var. Bunların içerisinde tabii yargıda, polis teşkilatında olup kaçanlar var. Bunların şimdi bir kısmını biz yakalıyoruz. Dışarıdan da getirtiyoruz. Türkiye'de olanlar aynı şekilde var. Bunları biz bırakamayız. Gezi olayları, 17-25 Aralık kumpasları, terör çukurları, 15 Temmuz işgal girişimi, terör koridoru girişimleri kuzey Suriye'de, ekonomik ve finansal operasyonlar, İslam karşıtı çevrelerin, ezanımızı, özellikle terörle içli dışlı olan ittifakların bayrağımızı hedef alması, bu akşam mesela İstiklal Marşı'na karşı takınılan tavırlar, bunların hepsi beka meselesinin somut örnekleridir. Bunların da baş aktörleri PKK, PYD, DEAŞ, FETÖ ve DHKP/C gibi örgütler de bunların baş aktörleri konumunda."

"KARŞIMIZDA EL PENÇE DİVAN DURAN BİRİSİYDİ"

Programda, FETÖ, PKK yöneticileriyle HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli'nin ifadeleri ekranda peş peşe gösterildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ yöneticilerinden Ekrem Dumanlı'nın sözlerini şöyle değerlendirdi:

"Bu tabii çok müptezel birisi. Bu karşımızda el pençe divan duran birisiydi. Tabii savcılık soruşturmayı açtığı anda kaçıp gidenlerden birisi. 'Düş yakamızdan' ifadesini kullanıyor. Sen kime kullanıyorsun? Sen kimsin? Senin her yerin yaka olsa ne olur? Kilon ne? Uşaksın. Kulsun ama Allah'a değil, Feto'ya kulsun. Aradaki fark bu. Şu anda zannediyor ki bunlar işte 15 Temmuz ile bu işi bitireceğiz. Ne oldu? Bitirebildiniz mi? Eski Türkiye yok, artık farklı bir Türkiye var. Biz, kula kul değiliz. Ey Ekrem sen kula kulsun. Bunu bir defa bil. Muhatabım da değilsin. Yanındaki PKK'nın dağdaki temsilcisi. O zaten malum. Her yönüyle bitmiş, tükenmiş. Bunlar affedersin 12-13-15 yaşındaki kızları dağa kaçırıp onları taciz eden alçaklar. Bunlar o tür teröristler ve hala HDP'ye gönül veren benim kardeşlerim. Özellikle de söylüyorum: Güneydoğulu kardeşlerim, Diyarbakır Belediyesinin önünde günlerce, haftalarca, aylarca orada çadırlar kurup ağlayan Kürt anneler. Bunlar bana da geldiler. Başbakan'dım o zaman. Bunların kızları dağlara kaçırıldı. O günleri hatırlayın. Bunların peşinden artık gitmeyin. Bizim şu anda PKK terör örgütü tarafından kaçırılmış olan astsubaylarımız var, subaylarımız var, doktorlarımız var, mühendislerimiz var, kaçırıldı ve değişik yöntemlerle onlar tabii konuşturulmaya, bunlara çalışılıyor. Bu adamın benim ülkemde, benim vatanımda bağlantısı olabilir mi? Olamaz. Şu anda Kandil'de yaşıyor. Devamlı kaçışıyorlar. Geçen gün de bunların çok önde olan liderlerinden bir tanesi vuruldu. Yani şu anda belki ölümle pençeleşiyor, bilemiyorum. Çok ağır bir şeyi var."

HDP Eş Genel Başkanı Temelli için ise Erdoğan, "Bu adam Kürt de değil biliyor musunuz? Bu adam benim Kürt vatandaşlarımın üzerinden kendine siyasi sermaye edinmeye çalışıyor. Şimdi Mansur Yavaş gelsin şunun hesabını versin. 'Ankara'da eğer Yavaş seçimi kazanacaksa bizimle kazanacak.' Bunun bir bedeli olacak. Aynı şeyi İstanbul için de söylüyor. İstanbul'daki sen de bileceksin, İstanbul'da 3 milyon Kürt oyu var. Sanki Kürtlerin oyları onlar tarafından ipotek altında. Benim Kürt vatandaşlarıma da saygısızlık yapıyor, hakaret ediyor. Ben inanıyorum ki bize gönül vermiş Kürt kardeşlerimiz var. Bunların ifadeleri bunlar için zaten bir saygısızlıktır, hakarettir. Biz onlarla beraber bugüne kadar yol yürüdük, Güneydoğu'da, Doğu'da bizim birinci parti olduğumuz günler var. Onlara da önümüzdeki pazar sandıklara en güzel cevabı, benim samimi Kürt kardeşlerim vereceklerdir. " ifadelerini kullandı. 

CHP'nin neden Cumhur İttifakı gibi İstanbul'da bir miting yapmadığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Bugünkü mitingden sonra olay onlar için çok daha düşündürücü olacaktır. Meydana çekebilmek, gelmek bir aşk işi. Dertli olmayı gerektirir." diye konuştu.

CHP'nin seçimlerde en çok HDP'den medet umduğunu ifade eden Erdoğan, İstanbul'da, Ankara'da ve İzmir'de HDP'nin adayı olmadığını, aday çıkarmamasının da manidar olduğunu söyledi.

"Demek ki CHP bütün umudunu oraya bağlamış. Listelerinde bolca da HDP'lilere yer vermişler. Aynı şekilde İYİ Parti'de öyle." diyen Erdoğan, HDP'nin birçok yerde seçime girmediğini kaydetti.

Erdoğan, sadece AK Parti'nin kazandırılmaması için AK Parti kazanırsa nelerin olabileceğini ve yerel yönetimlerde başarı grafiğinin artacağını çok iyi gördükleri için böyle davrandıklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"İzmir'in sadece 14 ilçesindeki CHP listelerinde terör örgütü PKK ile ilişkili 27 kişinin tespit edildiğini biliyorum. Bunların 19'u direkt dağ kadrolarıyla bağlantılı. Bundan daha güzeli olur mu ispat için? Sadece bu örnek bile CHP ile PKK arasındaki ittifakı göstermesi açısından çok çarpıcıdır. Bugün medyada CHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nden belediye meclis üyesi olan yüzlerce ismin PKK ile ilişkisini resmeden kayıtlar ortaya kondu. Manzara korkunç. Sıradan bir olay yaşamıyoruz. FETÖ ile PKK'yı almışlar, oturmuşlar listelerini birlikte yapmışlar. Yetmemiş belediye meclisi üye listelerinde bunlara yer vermişler, seçim stratejilerini de birlikte belirliyorlar. Olay ortada."

"İSTİKLAL MARŞI OKUMAYAN BİR ADAMLA YAN YANA DURUYORSUN"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ülkücü olduğuna ilişkin sözlerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Bay Kemal her şeyi söyler. Çok taklacıdır, çok takla atar. Akşam yatarken, sabah kalkarken söylediği yalanları takipte biz zorlanıyoruz. Onun hiçbir yerinin milli olması mümkün değil. Kesinlikle böyle bir yanı asla yok. Vatansever olması da mümkün değil. Niye? Alman Parlamentosunda terör örgütünün paçavralarıyla resim çektirenlerle birlikte yan yana poz veren bir adamın bu ülkeyi seven birisi olması mümkün değil." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun "omurgasız siyaset" yaptığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bunlar istedikleri yere eğilirler. Biz siyasete öyle bakmadık. Bay Kemal'in siyasette her yeri acemi. Onun hayatı siyasetle geçmedi. Bizim hayatımız siyasetle geçti. 40 yıldır gençlik kollarından itibaren siyasetin içinden geldiysek, birçok şeyi halkımızla yoğurarak geldik. Ülkücüleri dar ağacına yürütenlerle beraber şu anda Bay Kemal yol yürüyor. İşareti yapmakla kimseyi aldatması mümkün değil. Utanmadan ülkücülükten söz ediyor. Ülkücülüğün bir İslam davası yolu var. Onun böyle bir şeyi olması mümkün mü? Ülkücülük bir defa Türkiye sevdasıdır. Onun Türkiye sevdası diye bir şeyi de söz konusu değil. Bugün Adalar'da gördük. İstiklal Marşı okumayan bir adamla yan yana duruyorsun. Ezana ve bayrağa karşı olanları savunanlarla. Bir defa ülkücü olması mümkün mü? Taksim'deki olayda senin İstanbul il başkanın, kadın onlarla beraber. Onları savunmadı mı Bay Kemal, savundu. Sözcüsü de ne dedi? 'O düdükler polise karşıydı.' Siz kimi aldatıyorsunuz. Siz milleti ne zannediyorsunuz. Ezan başlıyor, düdükler başlıyor. Bay Kemal ülkücü olmak, Aybüke öğretmen ile Necmettin öğretmeni şehit edenlerle yol yürümek değildir."

Kılıçdaroğlu'nun PYD ve PKK'yı terör örgütü olarak görmediğini, 15 Temmuz darbe girişiminde ortadan sıvışarak, Atatürk Havalimanı'ndan FETÖ'cülerin kendisini almasıyla Bakırköy Belediyesine gittiğini ifade eden Erdoğan, "Kahveni yudumlayıp Bakırköy Belediyesinden bunu takip edeceksin, daha sonra da 'Bir darbe hareketi olursa tankların önünde önce ben dururum' diyeceksin. Niye durmadın? Daha sonra çeviriyor, 'Bana da haber versinler, ben de gelirdim.' diyor. Bunda her şey var. Bunun dürüst olması, vatansever olması, böyle bir şey yok." şeklinde konuştu.

17 yılda yapılanlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17 yılda neler yapıldığına ilişkin soru üzerine de, bugünkü mitingde ekranlardan yapılanları gösterdiğini söyledi.

İstanbul Boğazı'nın üstüne üçüncü gerdanlık olarak Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün yapıldığını anlatan Erdoğan, "Altta Marmaray var. Onu göremeyebilir (Kılıçdaroğlu) haklıdır alttan geçtiği için. Bu raylı sistem. Anlamaz zaten o raylıyla lastikliyi." dedi.

Erdoğan, Avrasya Tüneli'nin de yapıldığını, İstanbul-İzmir Otoyolunu yapımının sonuna doğru yaklaşıldığını dile getirerek, "Osmangazi Köprüsü'nden geçmeni (Kılıçdaroğlu) tavsiye ederim. Şöyle bir geç, Bursa'ya doğru gitmende fayda var. Hiç olmazsa bazı yeşillikleri görürsün." diye konuştu.

Bu yolun yıl sonuna kadar bitirileceğini, İstanbul ile İzmir arasındaki mesafenin 3,5 saate indirileceğini dile getiren Erdoğan, 6 bin 100 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğunun 22-23 bin kilometre çıktığını, üçüncü havalimanının da ortada olduğunu kaydetti.

Erdoğan, 25 havalimanı sayısının 57'ye çıktığını, 76 üniversitenin 206'ya ulaştığını belirterek, "81 ilin tamamında Bay Kemal üniversite var. Eline, diline dursun '17 senede ne yaptınız derken.' Bunlar kendiliğinden olmadı, biz yaptık." dedi.

Bütün illerde, hatta ilçelere varıncaya kadar devlet hastaneleri bulunduğunu, yine şehir hastanelerinin yapımının devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, CHP'ye gönül verenlerin de bu hizmetlerden yararlandığını anlattı.

Erdoğan, İzmir'deki körfezin de Haliç'in eski hali gibi pislik içinde olduğunu, İzmir'e Gördes Barajı'ndan su getirdiklerini, kentte yollar, üniversiteler ve hastanelerin AK Parti iktidarı döneminde yapıldığını kaydetti.

Yassıada'daki çalışmalara ilişkin Erdoğan, "yaslı ada" olarak ifade ettiği ada için güzel bir proje yapıldığını, çalışmaların devam ettiğini, adada Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak uluslararası barışa yönelik toplantıların düzenleneceğini anlattı.

Bir iki ay içerisinde son rötuşların yapılmasının ardından açılışın gerçekleştirileceğini belirten Erdoğan, "Bu ada ülkemizin demokrasi anıtıdır, özgürlük anıtıdır. Kim bu ülkede demokrasiden yana, bu onun ispatıdır. 2002 sonrasında bürokratik vesayeti tasfiye etmenin, halk iradesini siyasetin merkezine oturtmamızın inşallah burası bir timsali olarak kalıcılığını ortaya koyacaktır." ifadesini kullandı.

Yeni Zelanda'daki saldırı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Zelanda'daki saldırının bireysel bir terör eylemi değil örgütlü terör eylem olduğunu söyledi.

Yeni Zelanda yönetiminin kendilerine verdiği söz üzerine bu saldırısının arkasında kimler olduğunu ortaya çıkaracaklarına inandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Sayın Başbakanın yaptığı açıklamalar her yönüyle takdire şayandır. Bu işin acısını hissetmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatını olağanüstü düzenledik. Bu toplantıya başbakan yardımcısı ve göçten sorumlu Müslüman bakan katıldı. Kendileriyle baş başa görüşmeyi yaptık. Onlar da bu işin takipçisi olduklarını, hatta ben anında başkan yardımcımla Fuat Beyi ve Dışişleri Bakanımı geniş bir heyetle Yeni Zelanda'ya gönderdim. Onlar orada genel valiyle, başbakanla, belediye başkanıyla, oradaki Müslüman cemaatlerin temsilcileriyle görüşmeler yaptı. Hatta bana bağlantı kurdular, telefonla onlara hitap ettim. Halk bu konuda asla böyle bir terör içerisindeki halk diye değerlendirilemez. Yeni Zelanda halkı, aslında insanlıktan nasibini almamış olanlara bir insanlık dersini vermiştir. Merasimler veya olayların olduğu yere gelip çiçekler koymaları falan bu bir insani duruştur. İnsani duruşu bir kenara koymamız mümkün değil. "

Erdoğan, Yeni Zelanda halkına şükranlarını dile getirdiğini, gelen misafir heyete özellikle söylediğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Ama ortada bir gerçek var. Avustralya'da bir senatör çıkıyor, ahlaksızca, edepsizce bir açıklama yapıyor. Ama benzer açıklamayı da ne yazık ki bu ülkede Bay Kemal yapıyor. Ne diyor? 'İslam ülkelerinden kaynaklı terör' diyor. Senin batılılar gibi,  terörün kaynağını İslam'a dayıyorlar ya. Bay Kemal de aynı şeyi yapıyor, aynı şeyi söylüyor. Avustralya'daki senatör de aynı şeyi söylüyor. 'İslam dünyasından kaynaklanan terör' diyemezsin arkadaş, haddini bil. O zaman sen, kendinden şüphe etmen lazım. Barış dini olan İslam'a sen terörü fatura edemezsin. Haddini bil. İslam dünyasının içinden teröristler çıktı diye de İslamı terörize edemezsin. Bu adam Hristiyan. 51 Müslümanı öldürdü. Şimdi biz Hristiyanlığa terör dini mi diyeceğiz veya Hristiyan dünyasından kaynaklanan terör mü diyeceğiz. Böyle bir haddimiz veya hakkımız var mı? Yok. Hepsinin içinden, Musevilerin içinden de bunlar çıkabilir, Hristiyanların içinden de bunlar çıkabilir, Müslümanların içinden de bunlar çıkabilir. Biz DEAŞ'ı savunabilir miyiz? Savunamayız. O başka bir şey bu başka bir şey."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Biz çözdük başörtüsü sorununu" açıklamasının sorulması üzerine Erdoğan, "Nasıl çözmüş? İşi Anayasa Mahkemesine götürenler onlar. Utanmadan diyor ki 'Biz çözdük.' Siz bir defa iptali için Anayasa Mahkemesine götürdünüz. Nur Serter, ikna odalarının baş mimarı değil miydi? Orada o kızlarımıza zulüm eden bu kadın değil miydi? Bu kadın daha sonra CHP'nin milletvekili olmadı mı? Siz kimi aldatıyorsunuz? CHP milletvekili Nur Serter, Kemal Alemdaroğlu'nun rektör yardımcısıydı. İkna odalarının da baş mimarıydı. Biz sizin cemaziyelevvelinizi biliriz ve baş örtüsüyle hukukunuzun ne olduğunu çok iyi biliriz." diye konuştu.

"AK PARTİ SİZİN GİBİ ÇÜRÜK, ÇARIK TİPLERİ İÇİNE ALACAK BİR PARTİ DEĞİLDİR"

Seçimden sonra yeni bir parti kurulacağı söylemlerine ilişkin görüşü sorulan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu ülkede, siyasetin acemileri var. Yolda giderken siyasete bulaşmış olanlar var ama çekirdekten bu işin içinden gelmek başka bir şey. Bir defa biz bu yola makam ve koltuk aşkı ile çıkmadık. Bizim sevdamız millet. Sevdası millet olmayanların çabası beyhude bir çabadır. Bazı denemeler oldu biliyorsunuz. Sonuçlar ortada, bizim partimizden çok kişiler ayrıldı. Ne oldu? Parti kurdular. Sonra ne oldu? Sıfırlandılar. 

Davamıza baş koyan arkadaşlarımız koltuk değil, halkımıza hizmet derdinde. Bu derdi olmayanlar, bu anlayışa sahip çıkmayanlarla biz yol yürüyemeyiz. Yoldan çıkanları da zorla yola sokmak gibi bir zaman israfına girmeyiz. Şu anda bizimle yola çıkıp da CHP'nin içinde olanlar var, onlarla beraber yol yürüyenler var. 'Akademik çalışma yapacağız.' deyip de ne yazık ki istikametini kaybedenler var. Bu tür tartışmalar yeni değil. Türk siyasi tarihinin son 20 yılına baktığımız zaman Türkiye'nin büyük badireler atlattığını görüyoruz. Bu badirelerin hepsinin altında AK Parti'nin emeği, milletimizin desteği yatmaktadır. Türkiye'nin beka mücadelesi verdiği bu dönemde yeni bir siyasi oluşumdan ziyade güçlü bir birlikteliğe ihtiyacımız var."

Erdoğan, AK Parti'nin milletin karşılaştığı sorunlara yönelik çözümler üretmeyi, millete hizmet etmeyi kendisine şiar edinmiş bir parti olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

"Gitmiş bir başka partiden aday olmuş şöyle veya böyle... Şunu bilecek bir defa; 'Seçimden sonra ben tekrar AK Parti saflarında yerimi alırım.' kusura bakma. AK Parti sizin gibi çürük, çarık tipleri içine alacak bir parti değildir. Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz çünkü dava adamı davasına ihanet etmez. Davasına ihanet edenlerle de yol yürümez. Biz şu anda bu yolumuzu samimi olanlarla yürüyoruz. Yürümekte de kararlıyız. Böyle bir şey yapacak olursak, milletimiz de bizi affetmez." 

"MÜZE STATÜSÜNDEN ÇIKAR"

Ayasofya'nın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ücretsiz olup olmayacağına ilişkin soruyu Erdoğan, şöyle yanıtladı:

"O, anormal bir teklif değil. Olabilir. Olmayacak bir şey değil, rahatlıkla olabilir. Hatta hatta bunun üzerinde öyle dururuz ki bunun (adını) müze değil, artık Ayasofya Cami olarak koyarız. Nasıl Sultanahmet Camisi'ne turistler geliyorlar, herhangi bir ödeme yapıyorlar mı? Ziyaretini Sultanahmet Camisi'nde, Süleymaniye Camisi'nde, Fatih Camisi'nde yapıyor. Aynı şeyi Ayasofya'da da yapar. Müze statüsünden çıkar. Zaten daha sonradan buraya böyle bir statü verildi. Bu da yine CHP zihniyetinin bir adımıdır. CHP zihniyetinin attığı bu adımı değiştiririz."

Bedelli askerlik ücretinin düşürülmesine ilişkin beklentilerin olduğunun hatırlatılması üzerine Erdoğan, "El insaf. Burada bu kadar harcamalar yapılacak ki bu bedel ta nerelerdeydi biliyorsunuz. Düşürdük, düşürdük, düşürdük şu anda geldiği yer 5 bin avro. Bu şimdi o günün kuru üzerinden değerlendirilecek. Ücretler orada TL olarak neye tekabül ediyor, o parayı ödeyecek. Bir şöyle olsun, bir böyle olsun böyle bir durum söz konusu olmayacak." dedi.

"NETANYAHU'NUN PROPAGANDASINI NE YAZIK Kİ ABD YÖNETİYOR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın Golan Tepeleri açıklamasına ilişkin bir soru üzerine ş şu değerlendirmelerde bulundu:

"BM'nin bu konuyla ilgili kesin kararı var. BM'nin kesin kararında da Golan Tepesi'nin, İsrail ile yakından uzaktan alakası yok. AB'nin bu konuda yaptığı açıklamalar var. En son Tusk bir açıklama yaptı. Kesinlikle biz kararımızda herhangi bir değişikliğe gitmiyoruz. Dün akşam benim Sayın Macron ile bir görüşmem vardı. Yine Fransa'nın da buradaki duruşu aynı. 'Duruşumuzda herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Trump ile görüşmem olacak. Trump ile yapacağım görüşmede bunu kendisine de söyleyeceğim.' dedi.

Burada maalesef çok ciddi bir yanlış var. Yanlış şu; Trump adeta malum, İsrail'de seçim var. Netanyahu'ya seçim hediyesi olarak altın tepside Golan Tepeleri'ni kendine göre hediye ediyor. Netanyahu da anında bunu seçim propagandasında kullanıyor. Her şey açık. Netanyahu'nun yolsuzlukları deşifre oldu. Adli mekanizma işletilmeye başlandı. Pompeo İsrail'i ziyaret etti, desteğini deklare etti. Bu hamle Netanyahu'nun yolsuzluklarını perdeleyemedi. İşgal siyaseti, kan üzerinden siyaset buna ne derseniz deyin haftaya da Netanyahu ABD'ye gidiyor. Şimdi Netanyahu'nun propagandasını ne yazık ki ABD yönetiyor. Biz buna emperyalizm ve siyonizm dostluğu diyoruz. Bu dostluk sadece bölge barışını değil, dünya barışını da tehdit ediyor. Kan ve işgal üzerinden politika geliştirmek acziyettir, insanlığa ihanettir. Bu dostluk sadece bölge barışını değil, dünya barışını da tehdit ediyor."

Bu konuyu BM'ye daimi temsilci vasıtasıyla taşıdıklarını, BM'de de bu konuyu tekrar gündeme getirip adımı atacaklarını belirten Erdoğan, bu konunun BM Güvenlik Konseyi'nden geçmesinin söz konusu olmadığını, çünkü Rusya'nın bu konudaki duruşunun belli olduğunu, AB üyesi ülkelerin duruşunda da herhangi bir sıkıntı olmayacağına göre BM Güvenlik Konseyi'nden bu işin olur almasının mümkün olmadığını kaydetti.

Trump'ın kendi kendine konuştuğunu dile getiren Erdoğan, "Adeta Amerika'daki Yahudiler üzerinde bir hesap peşinde. Kendisine şimdiden bir seçim yatırımı yapıyor. Çok çok yanlış bir oyun. Bu bölgenin geleceğine yönelik Allah göstermesin kan revan içinde kalmasının sorumluluğu onun üzerinde olur." dedi.

"EĞER BİR GECE ANSIZIN GİRMEMİZ GEREKİYORSA GİRERİZ"

Kuzey Suriye'deki son duruma ilişkin soru üzerine Erdoğan, şunları aktardı:

"Dün, Savunma Bakanım ve Kuvvet Komutanlarım bölgedeydiler. Çalışmalar devam ediyor. Seçim için bir haftamız kaldı, bunu bir defa halletmemiz lazım. Fırat'ın doğusuna yönelik planladığımız terörden bölgeyi arındırma hareketi için hazırlıklar da son aşamaya geldi. Terörist unsurların başka kisvelerle sınırımızın diğer tarafında mevcudiyetini kabul etmemiz mümkün değildir kim olursa olsun. Planladığımız hareketin stratejik tek gerçeği terörle mücadele, insanlığı hedef alan terörü bitirmektir. Terörle mücadelemizi her halükarda sürdüreceğiz. Bu zulme sadece biz karşı çıkmıyoruz. Türk, Kürt, Arap ve Türkmen aşiretler, PKK, YPG, PYD zulmünün bitmesini istiyor. Gereken ne ise bunu yapacağız. Fırat'ın doğusuna yönelik olarak askeri anlamda ordumuz tüm yığınağını yapmıştır. Eğer bir gece ansızın girmemiz gerekiyorsa gireriz."

"SANA BU SÖZÜ SÖYLEME HAKKINI KİM VERİYOR?"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin eski ABD Büyükelçisi Namık Tan'ın, Türkiye'nin Rusya'dan alacağı S-400 ve ABD ile yaptığı F-35 anlaşmalarına ilişkin sözlerinin sorulması üzerine, şunları söyledi: 

"Bunlar ihanet içindeler. Sen bu milletin ekmeğini yiyeceksin, büyükelçilik yapacaksın ondan sonra terbiyesizce açıklama yapacaksın. Önce bir defa senin haddine mi? Sen büyükelçilik yaptın diye, emekli oldun diye sana bu sözü söyleme hakkını kim veriyor? Neymiş, 'Amerika ile iyi geçinmek lazım.' şudur, falan, filan... Biz, milletimizin menfaatine olan ne ise, bu menfaat olduğu sürece her şeyi iyi geçinme üzerinde devam ettiririz. Biz kalkacağız, 1 milyar 200 milyon dolar F-35 için vereceğiz, ondan sonra yok şöyleydi, yok böyleydi. Zaten bize iki tanesi teslim edildi, şimdi diğer iki tanesi gelecek. Zorla buna talip olmadık ki biz NATO'nun bir ortağı olarak bu da gündeme geldiği için girdik." dedi.

Patriotlar için Obama döneminden itibaren bu işin konuşulduğunu hatırlatan Erdoğan, "Beyefendiler, 'Kongreden izin çıkmadı.' dediler ve patriotları vermediler. Biz, savunma sistemi noktasında adımlarımızı niye atmayalım? Bunun için Rusya ile bu anlaşmayı yaptık. S-400 konusunda bu adımları attık. S-400 ile ilgili geri dönüşümüz söz konusu değil. S-400 ile ilgili adımımızı atmış vaziyetteyiz." ifadelerini kullandı.

Patriotlarla ilgili ABD ile görüştüklerini ama şartları uygun hale getirmelerini istediklerini belirten Erdoğan, "Bir fiyatlar, kredi imkanları, iki ortak üretim, buna benzer şartlar olması lazım ki biz sizinle de ayrıca ortak adım atalım dedik." diye konuştu.

Kaynak:HÜR24 Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.