Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadelemizde milletimizin yardımını bekliyoruz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Erdoğan, "Sözlerimin hemen başında Pençe Kilit Harekât Bölgesi’nde teröristlerle girdikleri çatışmada şehit düşen kahraman Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve silah arkadaşlarına baş sağlığı diliyorum. Tedavileri şu an devam eden yaralı askerlerimize Rabbim’den acil şifalar temenni ediyorum." dedi.
Sadece son beş günde Suriye ve Irak’taki terör unsurlarına düzenlenen hava harekâtları neticesinde 114 hedefin vurulduğunu ve "78 terörist etkisiz hâle getirildiğini" aktaran Erdoğan, "Millî İstihbarat Teşkilatımız 12 Ocak’tan bugüne kadar terör örgütüne ait toplam 60 kritik altyapı ve mühimmat tesisini imha etmiştir. Emniyet ve jandarma birimlerimizin operasyonlarında yılbaşından bu yana terörle iltisaklı 465 kişi gözaltına alınmıştır. Cumartesi günü yaptığımız dar kapsamlı güvenlik toplantısında sahadaki güncel durumu değerlendirdik. Güvenlik birimlerimize yanında, yöresinde, arkasında kim olduğuna bakmadan tespit ettikleri tüm terör unsurlarını yok etme talimatı verdik. Bugünkü Kabine Toplantımızda diğer konuların yanı sıra, son dönem de artan terör saldırılarını da tüm yönleriyle ele aldık." diye konuştu.
"PKK’ya silah, mühimmat, eğitim ve himaye desteği sağlayarak palazlandırma girişimleri hız kazanmıştır"
Erdoğan, "Öncelikle şu hususun altını tekrar çizmek istiyorum: Türkiye’nin bir süredir kararlılıkla uyguladığı terörü kaynağında bertaraf etme stratejisi en çok bölgemizde bir teröristan kurmak hesabı yapanları rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlık farklı yol ve yöntemlerle defalarca dışa vurulmuştur. Hazımsızlığın ifadesi kimi zaman ülkemiz içindeki aparatlarını harekete geçirerek, kimi zaman ülkemizi işgalci olarak suçlayarak, kimi zaman uluslararası arenada bizi sıkıştırmaya çalışarak, kimi zaman sosyal medya üzerinden yalan yanlış bilgiler yayarak, kimi zaman tetikçiliğini yaptırdıkları basın yayın organlarını kullanarak, kimi zaman da doğrudan canımızı acıtmaya yönelik hain terör eylemlerini destekleyerek gerçekleşmiştir. Türkiye bölücü elebaşlarını kendilerini güvende hissettikleri yerde imha ettikçe ülkemizin önünü kesmeye yönelik girişimler daha da artmıştır. Bölücü terör örgütü PKK’ya silah, mühimmat, eğitim ve himaye desteği sağlayarak palazlandırma girişimleri hız kazanmıştır. Ülkemizin Suriye’de ve Irak’ta gerçekleştirdiği sınır ötesi harekâtlar sayesinde hedefine ulaşamayan bu çabaların hâlen ısrarla ve inatla sürdürüldüğünü çok iyi biliyoruz." diye konuştu.
"Türkiye başarılı sınır ötesi operasyonlarıyla toprakları üzerinde ameliyat yaptırmayacağını çok açık ve net göstermiştir"
Burada bir gerçeğin altını özellikle ve de kalın çizgilerle çizmekte fayda gördüğünü vurgulayan Erdoğan, her ne kadar birileri anlamasa da sınır ötesi operasyonlarıyla sadece güney sınırların huzur ve güvenliğini garanti altına almadıklarını belirterek, "Bu operasyonlarla aynı zamanda ülkemizi bir terör koridoruyla kuşatma senaryolarını da yırtıp attık. Yine bu şekilde teröristlerin zulümleri sebebiyle göç edecek 3, 4 milyon sığınmacının kendi topraklarında kalmasını temin ettik. Sınır ötesi harekâtlarımız Türkiye’yi düzensiz göç dalgası üzerinden iç karışıklığa sürüklemeye dönük oyunları da boşa çıkarmıştır. Geçici sığınmacı statüsüyle ülkemizde bulunan 620 binden fazla Suriyeli terörden kurtarılmış güvenli bölgelere geri dönmüştür. Beslenme kaynakları kesilen, yeni militan devşiremeyen, sahada sürekli güvenlik güçlerimizin baskısı altında ezilen terör örgütü kendisine biçilen bölücü rolü uygulama imkânı bulamamıştır. Sınırlarımız ötesindeki askerî mevcudiyetimiz hem vatanımızın güvenliği hem vatandaşlarımızın huzur ve esenliği açısından hayati öneme sahiptir. Bundan geriye dönüş asla söz konusu olamaz." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, şöyle devam etti.
"Karşımızdaki tablo gayet açıktır. Türkiye bölücü terör tehdidini ya kaynağında kurutacak ya da eskiden olduğu gibi terörle mücadeleyi sınırları içinde şehirlerinin sokaklarında, mahallelerinde verecektir. Ülkemizin böyle bir felaketle karşı karşıya kalmasına kesinlikle müsaade edemeyiz. Dolayısıyla, bu mücadeleyi sadece kendimiz, kendi güvenliğimiz için değil, evlatlarımızın terörsüz bir iklimde büyüyebilmeleri için de sonuna kadar vermek mecburiyetindeyiz. Bu hakikatler dikkate alınmadan gündeme getirilen ister iyi niyetli, ister art niyetli olsun hiçbir teklifin ülkemize faydası bizim nezdimizde de karşılığı yoktur. Aksi yöndeki ısrarlı beyanlar sınırlarımız ötesinde cansiperane bir şekilde görev yapan askerlerimiz başta olmak üzere milletimizin canını sıkmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Esasen bu tür gündemlerin ülkemizin planlarını bozduğu çevreler tarafından kasıtlı olarak körüklendiğine inanıyorum. Çünkü Türkiye başarılı sınır ötesi operasyonlarıyla toprakları üzerinde ameliyat yaptırmayacağını çok açık ve net göstermiştir. Bu da özellikle haritaları değiştirmekten bunu sürekli gündemde tutanların bölgemize yeni Sevr dayatmasında bulunanların hesabını altüst etmiştir."
"Kuzey Irak dağlarının her karışını güvenli hâle getirene kadar harekâtlarımız sürecektir"
Şu an üzerinde durulması gereken asıl hususun, "sınır ötesi operasyonların nasıl daraltılacağı" olmadığını, bunun gündemlerinde bulunmadığını aksine "nasıl genişletileceği" hususuna önem verdiklerini kaydetti.
Erdoğan, "Irak’ta veya Suriye’de eli kanlı caniler var oldukça bizim de içimiz rahat etmeyecek. Emperyalistlerin Irak ve Suriye’de bir teröristan kurma planları masada oldukça hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz. Yaklaşık 40 yıldır milletimizin canını yakan terör eylemlerinin kaynağı durumundaki Kuzey Irak dağlarının her karışını güvenli hâle getirene kadar bu bölgedeki harekâtlarımız sürecektir. Aynı şekilde Suriye’de Tel Rıfat’tan Ayn El Arab’a, Haseke’den Münbiç’e kadar bu hatta sinsi niyetlerle kurulmuş terör yuvalarının tamamını darmadağın etmeden durmayacağız." diye ekledi.
"Yapacağımız yeni harekâtlarla geleceğimizi de güvence altına alacağız"
Erdoğan, "Bilindiği gibi geçmişte buralarla ilgili ülkemize verilmiş, ancak tutulmamış sözler vardır. Madem bize verilen sözler yerine getirilmiyor, öyle ise Türkiye’nin kendi güvenliği için gerekli tedbirleri almasına kimse itiraz edemez. Kimse bizden farklı bahanelerle bölücü alçakların semirtilmesine seyirci kalmamızı bekleyemez. İnşallah önümüzdeki aylarda kimin ne dediğine, hangi tehditleri savurduğuna, hangi hesaplar içinde olduğuna bakmadan bu doğrultuda yeni adımları muhakkak atacağız. Yapacağımız yeni harekâtlarla sadece şehitlerimizin dökülen kanlarının, yitirdiğimiz canların hesabını misliyle sormakla kalmayacak, geleceğimizi de güvence altına alacağız." diye konuştu.
"Terör örgütünü tamamen yok etmenin boynumuzun borcu olduğuna inanıyoruz"
"Söz konusu terörle mücadele ülkemizin bekası, milletimizin huzuru ve güvenliği olduğunda kimliği ne olursa olsun herkes ya yanımızda yer alır ya da karşımızda." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu işin ortası, idareyi maslahatçılığı, gri alanı, görmezden gelinecek veya sağıra yatılacak tarafı yoktur. Biz bu hususta çok netiz, çok kararlıyız, çok azimliyiz. Terör örgütünü dışarıdaki destekçileri ve içerideki uzantılarıyla beraber tamamen yok etmenin boynumuzun borcu olduğuna inanıyoruz. Bu konuda milletimizin hükûmetimize desteğinin tam olduğunu biliyoruz. Bu vesileyle terörle mücadeleyi siyaset üstü bir konu olarak görerek güçlü desteğini asla esirgemeyen Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarımız başta olmak üzere tüm siyasi partilere buradan şükranlarımı sunuyorum. Terör gibi millî bir meselede dahi bozgunculuk yapanları, bölücü örgütün tezleriyle hükûmetimize saldıranları ise mahşere vicdana havale ediyorum. Üç, beş oy daha fazla alacağız diye bölücü örgütün muhiplerini kırmızı halıyla karşılayanlar, elbette bu yaptıklarının hesabını sandıkta milletimize vereceklerdir.
Bir süredir gündemde tutulmaya çalışılan tartışmalar, bu hazımsızlığın hâlen geçmediğinin ispatıdır. Hâlbuki Türkiye’nin rejimiyle ilgili tereddütler 29 Ekim 1923’te ‘yaşasın Cumhuriyet’ nidaları eşliğinde bitmiş bir tartışmadır. Anayasamızın ilk maddesindeki ‘Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir’ ifadesi, bu ifadenin sembolüdür. Bu konunun siyasi polemik meselesi hâline getirilmesi doğru olmadığı gibi, Anayasal bakımdan zaten mümkün de değildir. Tekraren söylüyorum; ülkemizde kimsenin Cumhuriyet’le ilgili bir tereddüdü yoktur. Ülkemizde kimsenin Cumhuriyet’imizin banisiyle bir derdi yoktur. Ülkemizde kimsenin devletin bütünlüğüyle, milletin birliğiyle, ülkenin esenliğiyle sıkıntısı yoktur. Her kim bu kavramlar üzerinden kendine alan açmaya çalışıyorsa, bir büyük yanlışın içindedir. Her kim bu tartışmaları farklı niyetlerin koçbaşı gibi kullanmaya kalkıyorsa bir büyük yanlışın içindedir. Her kim bu tartışmaları siyasi rant kapısı hâline getirmeye uğraşıyorsa bir büyük yanlışın tam merkezindedir. Elbette varmış gibi gösterilen bu tür tartışmalar üzerinden eskiden beri ülkemizde siyaset ve toplum mühendisliği yapıldığını da unutmuyoruz."
Siyasi tarihte 27 Mayıs’tan 12 Mart’a, 12 Eylül’den 28 Şubat’a kadar bunun pek çok örneğini görmenin mümkün olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu tartışmaları kimin alevlendirdiğini, bunlardan kimin çıkar sağladığını, hangi piyonlar kullanılarak ülkemizin nerelere sürüklendiğini, milletimize hangi acıların yaşatıldığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Birileri aynı karanlık senaryoları tekrar sahnelemeye çalışmaktadır. Millî hafızamızın 28 Şubat sürecinden çok iyi bildiği marjinal karakterlerin ve kadrolu provokatörlerin bir anda sağda solda yeniden arza endam etmesi herhalde tesadüf değildir." dedi.
"Her küresel kriz Türkiye’nin önüne rekabet liginde üst sıralara çıkma konusunda yeni fırsatlar getirmektedir"
Erdoğan, "Ekonomide bölgesel ve küresel krizler sebebiyle ortaya çıkan sıkıntıların yansımalarıyla boğuştuğumuz bir yılı geride bıraktık. Önümüzdeki beş yıl boyunca küresel büyümenin düşük seviyelerde gerçekleşmesi ve buna bağlı kayıpların artması bekleniyor. Bu süreçte Türkiye olarak biz kendi hedeflerimize sıkı sıkıya bağlı kalarak yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümeye inşallah devam edeceğiz. Her küresel kriz Türkiye’nin önüne büyüme ve rekabet liginde üst sıralara çıkma konusunda yeni fırsatlar getirmektedir. Cumhuriyet’imizin ilk asrında yılda ortalama 4,8’lik bir büyüme oranı yakaladık. Hükûmetlerimiz döneminde bu oran, ortalama yüzde 5,4 olarak gerçekleşti. Bu yılı ise dünya ortalamasının 1,5 katına denk gelen bir büyümeyle kapatacağımız anlaşılıyor. Önümüzdeki yıllar için büyüme oranlarımızı hep beklentilerin üzerinde tutacağımıza inanıyorum." şeklinde konuştu.
Depremlerden etkilenen şehirlerdeki kurs ve programlar
Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen şehirlerdeki kurs ve programların 2024 yılı için işveren yükümlülük süresinin 3 kat yerine 1 kat, istihdam taahhüdünün de yüzde 70 yerine yüzde 30 olarak uygulanacağını belirten Erdoğan, "Bunlara ilave olarak, cep harçlıkları da deprem bölgesi illerimizde asgari ücretin yüzde 30’u düzeyinde verilecek. Amacımız; depremden etkilenen şehirlerimizdeki iş gücü piyasasının bir an önce toparlanmasını temin etmektir. Aynı şekilde depremde hayvanları telef olan vatandaşlarımızın zararlarını karşılıyoruz. Bütçemizden toplam 910 milyon lira kaynak kullanarak depremzede yetiştiricilerimizin telef olan hayvanlarının yerine yenilerini verdik." İfadelerini kullandı.
"Türkiye büyüdükçe ortaya çıkan katma değerden milletimizin her kesiminin hak ettiği payı alması konusunda gayret gösteriyoruz"
En çok yoğunlaştıkları alanlardan birinin de hayat pahalılığı ve enflasyona karşı verdikleri mücadele olduğunu ifade eden Erdoğan, "Aylık çekirdek enflasyonun eylüldeki yüzde 5,3 seviyesinden aralık ayında yüzde 2,3 seviyesine gerilemesi yürüttüğümüz kararlı mücadelenin işaretidir. Ancak, hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadelemizde milletimizin yardımını bekliyoruz, çünkü bu meselenin teknik boyutu kadar psikolojik boyutu da önemlidir. Öncelikle ürettiği ve sattığı malın, verdiği hizmetin fiyatını enflasyonla orantılı olmayan düzeylerde artıran tamahkâr anlayışı ortadan kaldırmalıyız." diye konuştu.
Erdoğan, "Çalışanlarımız ve emeklilerimiz başta olmak üzere insanımızın refah düzeyini yükseltmek için de canla başla çalışıyoruz. İşçi-memur emekli maaşlarında ve onlara endeksli ödemelerde yaptığımız yüksek oranlı artışlarla bunu kısmen sağladık. İnşallah önümüzdeki dönemlerde aynı anlayışla çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzü tutmaya devam edeceğiz." dedi.
"Tüm emeklilerimizin yıllık maaş artış oranları önümüzdeki temmuzda eşitlenecektir"
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye büyüdükçe ortaya çıkan katma değerden milletimizin her kesiminin hak ettiği payı alması konusunda samimi gayret gösteriyoruz. Geçen yılın son aylarında yaklaşık son aylarındaki yaptığımız hesaplarla 16 milyon emeklimizin tamamına bir defaya mahsus 5’er bin liralık ödeme gerçekleştirdik. Çalışan emeklilerimiz de tıpkı diğer emeklilerimiz gibi yıl bitmeden 5 bin lira tutarındaki ödemelerini aldı. Bütçe imkânlarımızı zorlama pahasına da olsa emeklilerimizi asla darda bırakmıyoruz.
Emekli aylıklarındaki artışları da yine bu anlayışla belirliyoruz. Bilindiği gibi 2004 yılının ilk 6 ayı için memur emeklisi aylıklarında yüzde 49.25, SSK ve BAĞKUR emeklisi aylıklarında ise yüzde 37,57 artış oldu. Bu farklı artışların emeklilerimizde yol açtığı rahatsızlıkları gördüğümüz için emeklilerimizin aylıklarındaki artışı birbirine yakınlaştıracak yeni bir adım atıyoruz. Nispeten daha düşük aylık alan SSK ve BAĞKUR emeklisi aylıklarına ilave yüzde 5 daha artış yapacağımızın müjdesini buradan vermek istiyorum. Böylece SSK ve BAĞKUR emeklilerimizin Ocak 2024’ten itibaren 6 aylık artış oranı yüzde 42,6’ya yükseliyor. Önümüzdeki temmuz ayında artışlarla birlikte emeklilerimizin hepsi yaklaşık aynı oranlarda maaş artışına kavuşacaklardır. Yani memur, SSK ve BAĞKUR ayrımı yapmadan tüm emeklilerimizin yıllık maaş artış oranları önümüzdeki temmuzda eşitlenecektir. Burayı özellikle altını çizerek ifade etmiş oldum, çünkü yılın ikinci yarısındaki maaş artışlarında memur emeklileri enflasyon farkını alırken SSK ve BAĞKUR emeklileri enflasyonun tamamını alacakları için maaş artış oranlarındaki dengesizlik giderilecektir.
Ayrıca, sosyal devlet ilkemiz gereğince uygulamaya aldığımız emekli maaşı alt sınırını 7 bin 500 liradan 10 bin liraya çıkartıyoruz.
Ekonomi yönetimimiz, Orta Vadeli Program bu artışları öngörmüş, hazırlıklarını buna göre yapmışlardı. Meclisimizin de onayını aldıktan sonra artışları bir an önce emeklilerimizin maaşlarına yansıtmak istiyoruz. Böylece toplam 200 milyar liralık ilave bir kaynağı daha emeklilerimizin istifadesine sunmuş oluyoruz. Tüm bu artışların emeklilerimize ve ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Kabinemizde bugün aldığımız bir diğer kararla 2024’ü emekliler yılı olarak ilan ediyoruz. Amacımız, bu vesileyle emeklilerimizin hayat kalitesini artıracak, sosyal haklarını genişletecek, onlara özel hizmetler sunacak yeni hizmetleri devreye almaktır. Sağlıktan ulaşıma, sosyal imkânlardan kültürel faaliyetlere kadar geniş bir yelpazeye yayılan bu hizmetler şimdiden emeklilerimize hayırlı olsun." (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.