Dava arkadaşının dilinden merhum Molla Sibğetullah Altın
11 Şubat Pazar akşamı rahatsızlığından dolayı tedavi gördüğü Diyarbakır Tıp Fakültesi Hastanesinde hakkın rahmetine kavuşan Molla Sıbğetullah Altın'ın çok yakın dava arkadaşlarından Faruk Er, Molla Sıbğetullah'ın İslam davası uğruna ödediği bedelleri ve davadan vazgeçmeyişini anlattı.
Medrese ve İmam Hatip mezunu olan Molla Sıbğetullah'ın özellikle Fıkıh alanında kendini çok geliştirdiğini, 1995 yılında cezaevine giren ve 45-50 gün cezaevinde kaldıktan sonra çıkan Molla Sıbğetullah'ın, ilk itiraz dilekçisinin ardından serbest bırakıldığını ancak imamlık görevinden alındığını ifade eden Er, görevden alınmasının onu yıldırmadığını ifade etti.
Hiç kimseden çekincesinin ve korkusunun olmamasından dolayı her zaman İslamı anlattığını ve yaydığını söyleyen Er, Seyda'nın alim bir aileden geldiğini ve her zaman bunun bilincinde hareket ettiğini belirtti.
Anayasa Mahkemesinin 'hak ihlali var' hükmüne rağmen Molla Sıbğetullah Altın, son nefesine kadar dahi görevine iade edilmedi.
"Davet ve tebliğ hususunu çok faydalı bulup fazlaca üzerinde duruyordu"
Faruk Er
Molla Sıbğetullah'ın ilmi yönden donanımlı bir kişilik olduğuna dikkat çeken Er, "Molla Sıbğetullah, Şeyh Hüseyin'in torunudur. Şeyh Hüseyin rahmetullahi aleyh, bölgede bilinen tanınan bir alimdir. Bölge insanı, ilminden ve ferasetinden çok faydalandılar. Evleri alim ve ulema eviydi. Molla Sıbğetullah'ın babası olan Şeyh Muhammed Emin hakeza o da bölgede tanınan alimlerdendi. Nakşibendi tarikatına mensuptular. Birçok insan onlardan dinini, İslamı öğrendi. Hakeza Molla Sıbğetullah Hoca da dedesi ve babasının mirasını alarak medreseye başladı. Gerek Midyat gerek Silvan olsun birçok yerde medrese eğitimini aldı. Birçok Molla'dan ders gördü. Neticede hem İmam Hatip okudu hemde Medrese ilmini tamamladı. Daha sonra İmam olarak atandı. Bir süre Mardin ve Kızıltepe köylerinde imamlık görevini icra etti. Daha sonra ise dedesi ve babasının görev yeri olan Duruca Merkez Camiisine İmam olarak atandı. Duruca Merkez Camiisinde göreve başladıktan sonra davet ve tebliğ hususunu çok faydalı bulup fazlaca üzerinde duruyordu. Birçok insana İslami daveti tebliğ etti. İslamı şiar edinen bir insandı. Bundan dolayı zulme maruz kaldı, saldırılara maruz kaldı. Evi bombalandı. Fakat o inancından ve davasından hiçbir zaman taviz vermedi. İnsanlarla güzel bir diyalog içerisine girdi. İslamı anlattı ve maddiyatı, makam ve mevkiyi düşünmedi. Korkuyu yenebildi ve hep İslami tebliğ etti." dedi.
"Onun sayesinde İslam'ı tanıdık, onun sayesinde İslam ile tanıştık"
Seyda'nın görevden alındıktan sonra dahi İslami çalışmalarına ara vermediğini belirten Er, konuşmasına şöyle devam etti:
"Asrımızda İslam'ı tebliğ eden insanın zorluklarla karşılaşacağı bir gerçektir. Seyda da bu imtihana tabi oldu. 1995 yılında bu hayat tercihinden dolayı cezaevine girdi. Cezaevinde çıktıktan sonra görevden alındı. Yani kendisi 28 Şubat süreci mağdurlarındandı. Cezaevinden çıktıktan sonra bir daha göreve döndürülmedi. Akidesinin bozuk olduğu şeklinde hakaret vari bir yazıyla görevden alındı. Seyda yine de ilminden taviz vermedi. İslamı ve hakikatleri anlatmaya çalıştı. Ömrünü bu şekilde geçirdi. Seyda özellikle fıkıh konusunda kendisini o kadar geliştirmiştiki bir soru sorulduğunda mutlaka cevabını verirdi. Onun sayesinde İslamı tanıdık, onun sayesinde İslamla tanıştık. Şuurlu bir Müslümandı ve vefat edene kadarda o şuurunu yitirmedi. Mekanı cennet olsun. Allah ona rahmet eylesin. Onun yokluğu bizim için büyük bir musibettir. Alimin ölümü alemin ölümü manasına geldiği için Seyda bu hususta bizleri yalnız bırakıp gitti. Mekanı cennet olsun. Sevenlerine sabırlar diliyorum." (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.