Diyarbakır fethinin 1382'nci yıldönümü kutlandı
Peygamberler ve sahabeler şehri Diyarbakır'ın Mekke'nin fethinden kısa bir süre sonra İslam orduları tarafından fethedilmesinin ve İslam topraklarına katılmasının 1382'nci yıldönümü farklı etkinliklerle kutlanıyor.
Sahabe-Der tarafından Diyarbakır'ın Sur ilçesinde bulunan Hazreti Süleyman Camii yerleşkesinde düzenlenen programa yediden yetmişe birçok kişi katıldı.
Sunuculuğunu Fatih Taş'ın yaptığı, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program günün anlam ve önemine binaen yapılan konuşmalarla devam etti.
selamlama konuşmasını yapan Sahabe-Der Yönetim Kurulu Üyesi Muttalip Güngen, "Buradan ilan ediyoruz ki kutlu Sahabe-i Kiram'ın bizlere miras bıraktığı bu aziz dava torunları tarafından devam ettiriliyor Elhamdülillah. Bu bizim için bir sevinç ve umut kaynağıdır. Bugün sahabenin mezarlarının yanı başında bu programı organize etmek ve böyle bir etkinlikte bulunmak bizim için şereftir." ifadelerini kullandı.
Muttalip Güngen
"1382 yıl önceki ruh, halen aynı heyecanla hayattadır"
Sahabenin Müslümanlara bıraktığı mirası çok iyi bildiklerini belirten Güngen, Filistin'de yaşananlara da değinerek "Yaşadığımız tüm meskenler, fetih ruhuyla hep diri olmalıdır. Gazze'de Müslümanların direnişine hepimiz şahitlik ettik. Vallahi Filistinli Müslümanlar sahabe gibiydiler. Onlar cihad ederken tüm dünyaya dipdiri olduklarını gösterdiler. Müslümanlara 1382 yıl önce üfürülmüş ruh, halen aynı heyecanla hayattadır." şeklinde konuştu.
Diyarbakır'ın fethini anlama çerçevesinde bir konuşma yapan Dr. Sertaç Tekdal, Müslümanların bu topraklarda bugün yaşayabilme sebebinin İslam'dan kaynaklanan izzet ve şerefin vesilesi olduğunu vurguladı.
Sertaç Tekdal
"Diyarbakır'ın fethi İslam'ın Anadolu'ya ve Avrupa'ya ulaşması için gerçekleşen bir fetihti"
Diyarbakır Fethi'nin sıradan bir fetih olmadığını söyleyen Tekdal "Mekke'nin fethinden ve Peygamber Efendimizin vefatından kısa bir süre sonra gerçekleşen Diyarbakır'ın fethi İslam'ın Anadolu'ya ve Avrupa'ya ulaşması için gerçekleşen bir fetihti. Dolayısıyla bu fetih küçük ve basit bir fetih değildir. Gerçekleşen bu fetih özellikle bölgemiz içinde önem arz ediyor." dedi.
Bölgede yaşayan Kürtlerin fetihten önceki hayatına değinen Tekdal "İslam ve İslam orduları bu coğrafyaya gelerek halkın huzurunu kaçırıp katliamlar gerçekleştirdiği yönünde iftiralar var. İslam öncesi bu coğrafyada yaşayanlar Bizans ve Sasanilerin saldırısına maruz kalıyordu. B burada yaşayan çoğu Kürt olan halk, bu iki süper gücün arasında hep ezilip hor görüldüler ve katledildiler." ifadelerini kullandı.
İslam öncesi bölge halkının yaşadığı zulüm ve katliamlara ilişkin bilgiler aktaran Tekdal "İslam öncesi halka zulüm eden Sasani Kisrası birinci Kavat ahlaksızlığıyla meşhurdu. Hatta kız kardeşiyle evlenecek kadar ahlaksızdı. Bu yüzden halen insanımız ahlaksız olanlara toplum olarak 'kavat' diyoruz." şeklinde konuştu.
"Diyarbakır halkı kılıçla değil, sulh ve gönül rızasıyla teslim olup Müslüman oldular"
İslam öncesi toplumun genel durumunu anlattıktan sonra konuşmasına deva eden Tekdal "Kürtler İslam öncesi zulüm ve ahlaksızlık üzerine yönetiliyordu. Bu insanları kula değil Allah'a kul yapmak için 1382 yıl önce İyaz Bin Ganem Komutasındaki içinde bine yakın ashabın olduğu 8 bin kişilik bir orduyla Hicaz'dan buralara kadar gelindi. Diyarbakır halkı kılıçla değil, sulh ve gönül rızasıyla teslim olup Müslüman oldular. Bu kadar rahat Müslüman olmaları ise çevrede İslam Orduları tarafından fethedilen şehirlerde ki huzura ve karşılıklı hoşgörüye şahit olmalarından kaynaklanıyordu." dedi.
Diyarbakır'ın İslamlaşmasının kılıç zoruyla olduğunun lanse edilmeye çalışılmasının tamamen iftira olduğu ve asla kayıtlarda böyle bir bilginin yer almadığının altını çizen Tekdal, sadece Bizans ordusunun içinde bulunan bazı Kürtler fetih sırasındaki çatışmalarda öldürülmüş olabileceğini söyledi.
Evliya Çelebi'nin Diyarbakır için sarf ettiği "Abdestsiz girilmeyen şehir" sözünü hatırlatan Tekdal, Diyarbakır'ın ezanın susmadığı şehir olduğunu belirterek "Bizlere düşen Ashabın bizlere bıraktığı mirasa sahip çıkmaktır. Bizler İslam'a, Kur'an'a, Hazreti Peygambere ve Ashab-ı Kiram'a tabi olmakla mükellefiz. Ancak bu şekilde izzetli yaşayabiliriz." dedi.
Yapılan konuşmaların ardından birçok hafız ve ilahiyatçı tarafından Kur'an-ı Kerim tilavetleri okunmaya devam eden program, okunan duaların ardından sona erdi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.