Doğu Türkistan'da yaşanan zulüm politikaları İstanbul'da protesto edildi
Doğu Türkistan'ın Urumçi şehrinde 24 Kasım'da çoğunluğu Uygurların yerleştiği ve karantina altına alınan bir sitenin 21 katlı bir apartmanında çıkan yangında Çin hükümetinin 3 aydır karantina bahanesiyle evlerine kapattığı onlarca Doğu Türkistanlı Müslüman hayatını kaybetti.
Sarıyer'deki Çin İstanbul Başkonsolosluğu'nun karşısında Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu çatısı altında bir araya gelen 65 sivil toplum kuruluşu Urumçi'de hayatını kaybedenleri anmak ve Çin hükümetinin Doğu Türkistanlı Müslümanlara uyguladığı zulmü protesto etmek amacıyla basın açıklaması düzenledi.
Düzenlenen basın açıklamasına Doğu Türkistanlı Müslümanların yanı sıra siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Polis ekipleri basın açıklaması yapıldığı esnada Çin Başkonsolosluğunun bulunduğu yolda geniş güvenlik önlemi alarak sokağı giriş ve çıkışa kapattı.
Toplanan kalabalık adına basın açıklamasını Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu Başkanı Kürşat Mican okudu.
"Kuran okumak, İslam'ı öğrenmek, ibadet etmek, sakal bırakmak, dine uygun giyinmek yasak"
Tüm temel insan hakları ellerinden alınan Doğu Türkistanlıların, kendi öz topraklarında adeta açık hava hapishanesinde yaşam mücadelesi verdiğine dikkat çeken Mican, "Bakınız evlerinde Çinli aileleri zoraki misafir ediyorlar. Kızlarımız Çinlilerle zorla evlendiriliyor. Tarlalarda, bağlarda, bahçelerde ücret almadan köle gibi çalıştırılıyorlar. Bulundukları bölgede bir yerden başka bir yere gitmeleri dahi yasak. Kuran okumak, İslam'ı öğrenmek, ibadet etmek, sakal bırakmak, dine uygun giyinmek yasak. Milli semboller, İslami semboller bulundurmak ve taşımak yasak. Siyaset ve ticaret hakları ellerinden alınmış, günden güne fakirleşen kardeşlerimiz şu anda ciddi anlamda bir yoksulluğa doğru sürüklenmekteler. Camilerin birçoğunu yıktılar, kalanları da bar, kafe ve otele dönüştürüyorlar." dedi.
"Anlaşılan o ki bu katliamlar devam edecek"
Çin'in son beş aydır 'sıfır kovid' uygulaması bahanesiyle Doğu Türkistan'da binaların, evlerin kapılarını zincire vurduğunu, demirlerle kaynattırıp Uygurlu Müslümanların dışarı çıkmasına hiçbir şekilde müsaade etmediğini hatırlatan Mican, "Çoğu açlıktan, hastalıktan vefat ediyor. En son bir binada çıkan yangında kaçamadıkları ve itfaiye 500 metre yakınında olmasına rağmen 2 saat sonra müdahale ettiği için 100'den fazla kardeşimiz yanarak şehit oldular. Çin yetkilileri 'ihmal yok, fiziki şartlardan dolayı binaya girilemedi' dedi. Anlaşılan o ki bu katliamlar devam edecek. Çünkü zalim Çin'de insanlık yok, vicdan yok, merhamet yok, insaf yok." şeklinde konuştu.
"Yangında şehit olan ailemizin fertlerinin ifadesine göre 190'ın üzerinde insanımızın şehit olduğu anlaşılıyor"
Türkiye'nin 81 ilinde Doğu Türkistan için tek ses olarak tepki gösterilmesini talep eden Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan, "Doğu Türkistan'ın 73 sene zaman zarfı içerisinde halkı tamamen yok edilmek üzeredir. Çin'in bütün siyasi, stratejik politikası; Doğu Türkistan halkının hem fiziki anlamda hem demografik anlamda hem kültür ve medeniyet anlamında topyekûn soykırımını esas almaktadır. 24 Kasım'da Urumçi semalarında yükselen çığlıklar, yanan bebekler, anne ve bacılarımızın sesleri ile şu an dünyanın her yerinde bu ızdırap yayılmaktadır. Özellikle Doğu Türkistan diasporası ile 3 milyon insanımız dünyanın her yerinde yaşamaktadır. Hepimiz kalben yaralandık, uyuyamıyoruz, ızdırap içerisindeyiz; bir çözüm arayışı içerisindeyiz. Bu zalimin işkencesinden ailelerimizi, akrabalarımızı, milletimizi nasıl kurtaracağız diye arayış içerisindeyiz ve çığlığımızı yükseltmeye devam ediyoruz. Urumçi'de 40'tan fazla insanımız yanarak öldü. Yangında şehit olan ailemizin fertlerinin ifadesine göre 190'ın üzerinde insanımızın şehit olduğu anlaşılıyor. Bu sadece bir örnektir." diye belirtti.
"İnsanlar; şehit olan ailelerinin, vefat eden yakınlarının cenaze namazını kıldıramıyor"
Doğu Türkistan'da 73 sene içerisinde yapılan bütün soykırım ve zulümler dünyanın gözü önünde yapıldığının altını çizen Oğuzhan, "Ey insanlık, ey İslam dünyası, ey süper güçler bakın ben ne yapıyorum diye gözümüze soka soka Doğu Türkistan'ı dünyaya kapattılar. 8 milyon insanı kamplara kapattılar. Evlerimizde bacılarımızın, annelerimizin yattığı yataklara Çinlileri yerleştirdiler. Kızlarımızı Çinlilere köle ettiler. Doğu Türkistan'a milyonlarca yerleşimci, işgalci Çinli yerleştirdiler. Kültürümüzü, dinimizi, milli örf ve adetlerimizi yasakladılar. 20 binden fazla camimiz imha edildi, dinimiz tamamen yasaklanmış vaziyettedir. En ufak dini ibadet, kılık, kıyafet ve söyleme izin verilmemektedir. İnsanlar; şehit olan ailelerinin, vefat eden yakınlarının cenaze namazını kıldıramıyor. Evlerinde bir oğul ve bir anne cenazesini kıldırarak araba veya el arabasına koyarak mezarlığa götürüyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir zulüm görülmedi. İnsanlar acılarını sosyal medyada kinayelerle, başka bir şey ile ifade etmeye çalışıyor. İnsanlar ölenler için 'mekânı cennet olsun' bile diyemiyor 'rahat uyusun' diyor. Bu kelimeyi ağzına alamıyor." şeklinde belirtti.
"Bedeli ne olursa olsun, karşılığı ne olursa olsun dünde, bugünde, yarında Uygur Müslümanları Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz ile beraberiz ve onların yanındayız"
Düzenlenen basın açıklamasında bir konuşma gerçekleştiren HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı İsa Güvendik, "Tarih var olduğu sürece zalim ve mazlum hep var olmuştur. Belki mazlum olmak zordur, bedel ödemek zor ve ağırdır. Uzun yıllar sürdüğü zaman daha bir zordur ama zalim olmaktansa, zalime taraf olmaktansa mazlum olmak daha iyidir. Mazlum kalmayı istemeyiz ama mazlumun yanında oluruz. Mazlumiyetimizin en büyük sebebi azlığımızdan değildir. Tarihin en büyük zalimlerinden Firavun var iken karşısında az olan Musa aleyhisselam vardı ve azdı, mazlumdu ama Allah ile beraberdi. Tarihin büyük zalimlerinden Nemrut vardı çoktu ve güçlüydü ama karşısında az olan zayıf olan İbrahim aleyhisselam vardı. Hazreti İbrahim'de Allah'ın tarafındaydı ve tarafı belliydi. Mazlumda olsa, zayıfta olsa asıl zafere ulaşan İbrahim aleyhisselamdı. Ümidimiz odur ki; Müslümanlar olarak hep birlikte bir gün Doğu Türkistan'a, Urumçi'ye tekbirlerle gireceğimiz gün yakındır. Eğer Allah'a inanıyorsak; bir gün Müslümanlar olarak hep birlikte Urumçi'nin meydanında namazımızı kılacağız ve Allah'a şükredeceğiz. Peygamberlerin nasıl ümidi varsa onlara iman edenlerinde öyle ümidi vardır. Bedeli ne olursa olsun, karşılığı ne olursa olsun dünde, bugünde, yarında Uygur Müslümanları Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz ile beraberiz ve onların yanındayız. Seslerine ses, nefeslerine nefes olmak için buradayız. Bağımsız ve özgür Doğu Türkistan'da buluşmak üzere." ifadelerini kullandı.
"Benim babam nerede, benim babam nerede, benim diğer kardeşlerim nerede"
Urumçi'de yaşanan yangında 4 kardeşini ve annesini kaybeden genç Muhammed Mehmet Ali, "Buradan Türkiye başta olmak üzere tüm dünyaya, İslam dünyasına ve Çin Hükümeti'ne sesleniyorum; benim babam nerede, benim babam nerede, benim diğer kardeşlerim nerede. Türkiye başta olmak üzere tüm dünyanın sessiz kalmamasını istiyorum." şeklindeki konuşmasının devamını geriye getiremeyerek göz yaşları ile bitirmek zorunda kaldı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.