Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Çevik: "Yasalarımız inançlarımıza uygun olmalı"
Türkiye'de yaşanan boşanmalar sonrasında aile içerisinde yaşanan cinayetlerin önlenmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un sebep olduğu mağduriyetlerinin giderilmesi adına basın açıklaması yapıldı.
Dünya Çocuk Hakları Derneği tarafından yapılan basın açıklamasında, boşanma ile birlikte gündeme gelen velayetin cinnet ve cinayetlere, travmalara, ithal edilen kanunlarla çocuk haklarının gaspına sebep olduğu vurgulandı.
Ebeveynin Yabancılaşması Sendromunun (EYS) hastalık olarak tanımlanmamasını ve İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadınlar korunmak istenirken erkeğe yönelik şiddetin gözardı edildiği belirtilen açıklamada, ailenin temelini oluşturan dinamiklerin korunması gerektiğine dikkat çekildi.
"Velayet, çocuğun üstün yararı için ortak kullanılabilir"
Şiddetin cinsiyet üzerinden tanımlanmasının yanlış olduğunu söylenen Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı Adem Çevik, "Türkiye'de de dünyada da sadece 'kadına şiddete hayır' deniyor. Peki, erkeğe ve çocuğa şiddete evet mi? Şiddete cinsiyet atfetmek bir defa şiddetin ta kendisidir. Aynı zamanda bu çözüm değil ve şiddeti körükler. Sadece babalar değil anneler de bu suçu işliyor. 'Cani baba vahşet saçtı.' denirken anneler için aynı sözler söylenmiyor. Bizler zaten bunlar söylensin demiyoruz, sadece aile diyoruz. Ötekileştirmek çözüm değil. Biz zaten sonucu konuşuyoruz. Sonucu konuşmamalıyız, bataklığı kurutmalıyız." dedi.
Çevik, "Bataklığı kurutmak için bizim çözüm önerimiz var. Çocukların velayeti nedeniyle cinayetlerin işlenmemesi için velayeti istismar edenlere cezai yaptırım uygulanmalıdır. Velayeti kim istismar ettiyse ona cezai yaptırım uygulanmalı. Her iki taraf da velayeti istismar ederse Çocuk Esirgeme Kurumu yerine yakın akrabaya verilmelidir. Velayet, Birleşmiş Milletler Dünya Çocuk Hakları'na göre çocuğun üstün yararı için ortak kullanılabilir. Türkiye'nin de imza attığı sözleşmelerde bu mümkün. Ebeveynlerini göremeyen çocuklar travma geçiriyor ve suça itilmiş oluyor. Uyuşturucu sektörü ve terör bunları kullanmış oluyor. Buda çocuğa karşı bir şiddet oluşturuyor. 6284 çocuğa karşı şiddettir. İstanbul sözleşmesi çocuğa karşı bir şiddettir. Velayet istismarı çocuğa karşı bir şiddettir." diye konuştu.
Ebeveynlerin çocuklarından ayrı kalması nedeniyle oluşan EYS'nin hastalık olarak kabul edilmesi gerektiğini belirten Çevik, "EYS (Ebeveyni Yabancılaşma Sendromu) denilen ve 27 ülkede tanınan bir hastalık var. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Çocuk üzerinde verilen velayet savaşları, çocuklarda travmaya neden oluyor. Bunun cezai bir yaptırımı olmalı ve tıbbi olarak da hastalık olarak tanınmalıdır. Kesinlikle cezai yaptırım olmalı." şeklinde konuştu.
"İnançlarımıza uygun yasalarımız olmalı"
Çocukların eşya gibi icra edilmelerinin yanlış olduğunu ifade eden Çevik, şunları söyledi:
"Çocuk icrası, bir insanlık suçudur. İş yerinize veya evinize gelen haciz memurları süs eşyalarını ve ev hayvanlarını haczedemiyor ama çocukları haczedebiliyor. Bu kanunu 1926'da İsviçre'den aldık. İsviçre'de 1946'ya kadar çocuk köleler kullanılıyordu. Kullandığımız araçlarımızın yerli olması için nasıl çalışıyorsak ve yerli mallarını nasıl öncelemek istiyorsak inançlarımıza uygun yerli yasalarımız olmalı. Bu sayede yaşanan cinayetlerin önüne geçelim. Çocuk icrası kesinlikle kalkmalı. Dünya Çocuk Hakları Derneği olarak ve Aile Meclis Başkanlığı olarak Aile Bakanlığına ve Cumhurbaşkanlığına sesleniyorum."
Türkiye Aile Meclisi Başkan Yardımcısı Av. Ebubekir Esad Baş, hükümetin vermiş olduğu sözleri yerine getirmesi gerektiğini belirtirken İcra ve İflas Kanunu'nda yer alan ilkel maddelerin çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Baş, "Hükümet vermiş olduğu sözü yerine getirmeli. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşesi protokolü de göz önünde bulundurularak gerekli yasal mevzuat derhal tesis edilmeli, devlet eli ile yahut özel merkezlerin kurulması sağlanmalarıdır. Mevzuatımızda aile hukukuna ve özellikle velayet hususlarına ilişkin kadük kalan hükümler hepimizin malumudur. Ortak velayet gibi bir müessese ihya edilmeli. Aile merkezleri kurularak her boşanma takibe alınmalı. Sulh ve mümkün olan her türlü mutabakat yolları kurulacak olan aile merkezleri personelleri tarafından aile bireylerine yönelik bire bir denenmelidir. İcra ve İflas Kanunu'nda yer alan 25 A ve B gibi ilkel maddeler derhal ilga edilmeli. Çocuk teslimi İcra ve İflas Kanunu kapsamından çıkarılmalıdır. Çocuk teslimi ve icrası süresince psikolojik anlamda tahribat yaşayan her bir evladımız için yaşanılan bu tecrübelerin başka evlatlarımızın da yaşamaması için köy, mahalle, ilçe ve il ayırmaksızın aile sorumluları müessesi kurulmalı. Devlet görevlisi olarak atanan sulh sorumluları, dağılan aileleri barıştırmak, birçok konuda mutabakat sağlamak ve yakın takibe almak için vazifelendirilmelidir. İfade ettiğimiz hususlar hiç şüphesiz çözüm odaklıdır. Buradaki vaka ile ilgilenilmesi gerekir. Devletin en önemli vazifesidir." dedi.
"Kadın erkek ilişkilerine çekilen operasyonlar"
Ailelerin yapısına yapılan saldırıların yerini çocukların aldığını dile getiren Baş, sivil hareket olarak her daim teyakkuzda olmak zorunda olduklarını söyledi.
Baş, "Bizler sivil girişimciler olarak kanaat ve çözüm önerilerimizi sunmak zorundayız. Yapılan her sulh ve mutabakat için teşvik edici imkanlar oluşturulmalıdır. Elde edilen olumlu sonuçlar basın yoluyla taçlandırılmalıdır. Dağılan aileleri birleştirmek için kullanılan pratik yollar vatandaşlar ile paylaşılmalıdır. Aile son kaledir. Kadın erkek ilişkilerine çekilen operasyonlardan sonra sıra çocuklardadır. Bu gerçeği bilmek hepimizin görevidir ve evrensel yalanlar bu kez çocukları hedef almıştır. Gereken siyasi adımların atılması için sivil hareket her daim teyakkuzda olmak zorundadır." dedi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.