Endülüs'ün fethi ve Endülüs medeniyeti!
Endülüs'ün M.711'de fethedilmesinin yıldönümündeyiz. Mekke'de doğan İslâm Güneşi'nin neşrettiği nur, birkaç asır geçtikten sonra Avrupa'yı aydınlatacak seviyeye ulaşmıştı. Sekizinci yüzyılda İslam Orduları fetihten fetihe koşarak, doğuda ve batıda en uzak noktalara kadar ilerliyorlardı. Kısa zamanda büyük zaferler elde eden İslam orduları, insanlığa kurtuluş yollunun açılmasına vesile olmuşlardı. Kuzey Afrika'dan Atlas Okyanusu'nun kıyılarına kadar ilerleyen İslam orduları için artık hedef Akdeniz'i Atlas Okyanusu'na kavuşturan dar boğazdan geçerek Avrupa içlerine doğru ilerlemekti.
Tarık b. Ziyad'ın komutasındaki İslâm ordusu, işte bu hedefe yönelmiş, Hicrî 92, miladî 711 yılında, Sahabe-i Kiram'ı görmekle şereflenmiş Tabiin'in de araların da olduğu ordusuyla, gemilerle Endülüs (İspanya) kıyılarına ilerlemişti.
Tarık b. Ziyad dört gemiyle Calpe'den daha sonra kendi ismiyle anılacak olan Cebel-i Tarık boğazından ordusunu karşı kıyıya geçirdi. Zekice hazırlanmış olan plan sayesinde nakil işi hiçbir zorluk yaşanmadan tamamlandı. Çünkü bu iş için kullanılan gemiler ticaret gemileri idi. Halk bu gemilerden inen insanların yeni tüccarlar olduğunu zannediyordu. Kimse bu gelenlerin İspanya'yı Endülüs yapacak asırlar boyunca İslam hakikatiyle diriltecek, dünya tarihini etkileyen büyük bir medeniyeti inşaa edecek olan İslam ordusu olduğunu bilmiyordu.
Tarık b. Ziyad, bütün askerler karşı kıyıya götürdükten sonra son seferde kendisi gemiye binerek Endülüs kıyılarına geçti. Kahraman kumandan, geminin güvertesinde tefekkür ederken kendisini hafif bir uyku hâli kapladı. O anda Rasûlullah (sav) Efendimiz ile şanlı ashabını gördü. Her biri kılıçlarını kuşanmış¸ yaylarını germiş¸ oklarını düşmana fırlatmak için hazır bekliyorlardı. Peygamber Efendimiz (sav); “Ey Târık! Yoluna devam et!” buyurdular ve ashabı ile birlikte Târık bin Ziyâd'ın önünden Endülüs'e girdiler. Büyük komutan, uykusundan uyandığında, burayı fethedeceğine inanmıştı. Ordusunu biraraya toplayarak, tarihe geçen o emrini verdi: “Şimdi gemileri yakın!”
Gemiler yakılmış artık dönüş yolu kalmamıştı. Büyük komutan ordusuna şöyle sesleniyordu: Ey mücahit kardeşlerim! Arkamızda deniz¸ önümüzde düşman var. Düşmana saldırmaktan başka hiçbir şeyimiz kalmadı. Bize ancak doğruluk ve sabır yaraşır. Şunu kesin olarak biliniz ki, bu yarımadada cimrilerin sofrasındaki yetimlerden daha yoksulsunuz! Benimle birlikte hücum ediniz. Sizden önce ölürsem, bu büyük işi ardımdan siz tamamlayınız.”
Tarık b. Ziyad'ın emrindeki çoğunluğu piyade olan 12 bin kişilik ordusuyla ilerlemeye başladı. İki ordu birbiriyle karşılaştığı zaman gece olmak üzereydi. Tarık b. Ziyad, ordusuna ihtiyatı elden bırakmadan gece istirahat etmelerini söyledi. Sabah olunca iki ordu da savaş vaziyeti aldı. Tarık b. Ziyad atına binmiş, ordusundaki herhangi bir asker gibi harekete geçmişti.
İslam ordusunun, düşmana göre sayısı az askeri techizatı eksikti. Zırhlı asker sayısı azdı. Başlarında beyaz sarık, ellerinde yay, kılıç ve mızraklar bulunuyordu. İlk hücum İslam ordusundan gelmiş büyük bir medeniyeti inşaa edecek fethin yolculuğu başlamıştı. İslam ordusunun büyük bir fedakârlık örneği gösterdiği sekiz günlük savaşın sonunda İspanyol ordusu dağıldı. Kral Rodrich, geri kalan az sayıda askeriyle kaçtı. Ancak kaçarken düştüğü bataklıkta boğularak öldü.
Bu savaş sonunda Endülüs'ün yolu müslümanlara açılmıştı.
Endülüs yıllar boyu tıp, matematik, felsefe, ilim, hikmet, vs. mediniyetin havzası haline gelecek, Kurtuba, Sevilla, Palermo ve Granada gibi İslâm hâkimiyetindeki şehirleriyle yol gösteren bir meşale görevi görecekti.
“Bindik katranlanmış gemilere,
Allah; nefislerimizi, mallarımızı ve ailelerimizi cennet karşılığında bizden alır diye...
Bu uğurda birşey istersek kolaylaşsın bize,
Hiç aldırmayız kanlarımızın akıp gittiğine,
Şayet kavuşursak kavuşulması yüce olan şeye...”
Bu medeniyeti inşaa eden şehadet aşkıyla yola koyulan ‘Gemileri yakarak' zafere azmedenlerdi.
Kaynak:DOĞRUHABER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.