'Eski Ve Yeni' Türkiye Söylemleri Arasında İkinci Türkiye
Uzun zamandır 'Eski Türkiye' ve 'Yeni Türkiye' kavramlarının kullanılması ve dahi Kemalist sistemin CHP'den ibaret olarak lanse edilmeye çalışılması ile bazı gerçekler çarpıtıldığı gibi bazılarının da üstü örtülmeye çalışılıyor. Bu konuda oyuna gelmemek için uyanık olunması gerektiğini düşünüyoruz.
Kurulduğu günden bu yana, iç ve dış konjoktörel baskılar nedeniyle farklı değişimler yaşayan sistemin, 2000 sonrasında benzeri bir değişime uğradığı bilinen bir gerçek. 1950'li yıllarda Menderes, sonraları Özal ve 2000 sonrası AK Parti ile başlayan bu değişimlerin asıl sebebi halkın taleplerinden çok sistemin devamını sağlamaya yönelikti.
Öncekilerle benzerlik taşıyan bu dönem değişimi de, büyük umutlara rağmen 'sistem merkezli' olarak gelişti. Bu dönem, yaşanan değişimlerden dolayı birçok kişi tarafından 'Yeni Türkiye' olarak dillendirilse de gelinen noktada birçok beklentiyi boşa çıkardı diyebiliriz. Bunu söylerken elbette halkın lehine değişen durumları inkar edecek değiliz. Burada bu değişimlerin esasa dair değil de yine statükoyu koruyacak şekilde yaşandığına dikkat çekmek istiyoruz.
Bu değişime mutlaka bir isim verilecek ise bu isim ancak 'Yeni maskesi takmış Eski Türkiye' olur. Çünkü bugün sistemi var eden ve bu halka kan kusturan kurucu tekçi, inkârcı, ulusalcı ana ilkeler hâlâ yerinde duruyor. Bırakın değişmeyi, değiştirmeyi talep etmek bile suç sayılıyor. Darbeler yoluyla halka rağmen oluşturulan anayasalardan sonuncusu olan 1980 sonrası hazırlanan mevcut anayasa için, yakın dönemlerde bazı değiştirme girişimleri olduysa da statüko sahipleri tarafından red edildi. Ve bu değişim maalesef sadece birkaç madde ile sınırlı kaldı.
Şimdi gelelim Kemalist sistemin CHP ile özdeşleştirilmesi olayına. CHP'nin Kemalist sistem tarafından kurulan ilk parti olmasından dolayı genellikle herkes tarafından statükonun sahibi olarak görülmüştür. Özellikle sistemin kendini halka zorla kabul ettirmeye çalıştığı dönemlerde tüm bu baskıcı politikalarını CHP üzerinden yürütmesi bu algıyı daha çok beslemiştir. Fakat işin gerçeğine baktığımızda sistem açısından, partilerden çok kendisinin devamlılığı esastır. Bu açıdan sistem, partileri sadece bir araç olarak görmüştür. O gün CHP üzerinden yol alınıyordu bugün başka parti ya da partiler üzerinden... Bu, sistem için hiç fark etmez. Bu yüzden mevcut sistemi sadece bir partiden ibaret görmek gerçekleri kaybetmek demektir.
Bununla beraber bu algıyı daha da alevlendiren siyasi rekabet amaçlı bazı çabalar da var. İktidar partileri, sistemin kurulduğu ilk yıllarda kötü izlerle dolu tarihsel hafızayı tazeleyerek tüm bunları bir partiye yüklemeye çalışırlar ki buradan siyasal kazanım elde etmeye çalışırlar. Son dönemlerde iktidara yakın TV'lerden bu kötü tarihin tek sorumlusunun CHP olarak gösterilmesini hatırlayın.
Halkın oylarıyla 17 yıldır iktidar olan bir partinin, 100 yıldır yaşadığımız sorunların temel kaynağı olan sistemi görmezden gelip tüm bu sorunları bir partiye yüklemesi kısa dönemde politik olarak kârlı gibi görünse de, sistemin arızalarının giderilmesinin ıskalanmasından dolayı kendisine büyük umut bağlayan halk açısından büyük sorunlar doğuracaktır. Birileri, 'kuklaya bak' tavırlarıyla halkı CHP ile oyalayıp sistemi yani kuklacıyı gözden kaçırmaya çalışıyor.
Nitekim sistem, zaman içerisinde kendisinin yürüttüğü baskıcı ve inkârcı poitiklarının, her seçimde halk tarafından CHP'ye fatura edilmesini görmüş ve hem içerde hem de dışarıda oluşan konjoktör gereği var olabilmek adına yeni bir siyasal görüş (daha çok muhafazakâr/milliyetçi) partilerle yol almaya karar kılmıştır. Fakat 2000 sonrası yaşanan ve bugün devam eden gelişmeler, eski değişimler gibi olmakla birlikte daha keskin ve hissedilebilir değişimler içermektedir.
Biz buna rahatlıkla 'İkinci Türkiye' dönemi de diyebiliriz. Son dönemlerde Mustafa Kemal ve Kemalizm adına CHP ile milliyetçi/muhafazakâr partiler arasında verilen kavgaları hatırlayın. Mustafa Kemal'in ulusalcı/laik kimliğinin bu yeni dönemde nasıl muhafazakâr/milliyetçi bir kimliğe dönüştürüldüğüne bakın. Yine son dönemlerde Mustafa Kemal ile ilgili çizilmeye çalışılan dindar portresi bu sürecin bir sonucu olsa gerek.
Yine bu süreçte, 2000'li yıllarda sisteme alternatif muhalif kimlikli İslami kesimin yüzde 80'inin nasıl sisteme entegre edilerek, sistemin sahipliği ve koruyuculuğuna evrildiğini ya da faaliyetlerinin, sistem içerisinde kültürel/yardım alanla sınırlandırıldığını/inandırıldığını iyi okumak gerekir. İkinci dönem Türkiye'sinde sistemin, kurucu ilkelerinden vazgeçmeden bu ilkelere dini tonlar yükleyerek kendisini ilk yıllara daha sağlam temeller üzerine oturttuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Oluşan yeni konjoktörde , yıllardır öteki olarak görülen muhafazakâr/dindar kesim ile CHP ve ona yakın kesimin yer değiştiğini söylemek mümkün. Aslında son günlerde CHP'nin acı feryatları ve giderek sağa yaklaşan politik manevralarının bir sebebi de budur.
Sistem kendini merkezden çıkarıp halkını merkeze koymadığı sürece 'İkinci Türkiye' döneminin 'Yeni Türkiye' dönemine dönüşmesi mümkün değildir.
Darbe ürünü anayasanın teklif dahi edilemeyen maddeleri, yıllardır bir türlü çözülemeyen ya da sadece güvenlikçi politikalarla çözülmeye çalışılan Kürt Meselesi, az oy alan partilerin yüzde 10 barajı nedeniyle meclise girememesinden kaynaklanan temsiliyet sorunu, her kesimin kendini özgürce ifade edebileceği çoğulcu bir toplum yerine tekçilik üzerine kurulu politikalar ve giderek devletin denetimine alınarak yok edilen sivil toplum...
Tüm bu sorunlar ve daha birçok sorun, 'İkinci Türkiye'nin imtihanları ve çözüm bekliyorlar. Bu sorunlar çözüldüğü zaman ki- bu sorunlar sistemin kırmızı çizgilerinden vazgeçmesi, halkın menfaatine uygun hale gelmesi -'Yeni Türkiye' söylemi inandırıcı olacaktır. Mevcut sistem esasta değişmediği sürece kimse bizden, bu söylemlere inanmamızı beklemesin.
Halkın oylarıyla yıllardır iktidar olan AK Parti'ye düşen ise sorunların kaynağı olan sistemin bir parçası olan partiyle kayıkçı kavgası yapıp onun yerine kurulmak değil; kendisinin ve temsil ettiği kesimin mağdur olduğu sistemi halkın maslahatına uygun hale getirmektir.
Ve son söz olarak;
Siz, 100 yıldır Türkiye'de kurulan sistemi ve politikalarını sadece Kemalizm'den, Kemalizm'i de sadece CHP'den ibaret zannediyorsanız büyük fotoğrafı kaçırmışsınız demektir.
Kaynak:HÜR24 Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.