Galatasaraylıların yeni stadı zafer görmedi

Galatasaraylıların yeni stadı zafer görmedi
Mete’ye ‘Yarı finale çıkarsak maça gider miyiz’ dedim. ‘Gideriz’ dedi. Final demedim çünkü finalin oynanacağı Kopenhag şehrine gitmemiz imkansızdı.

Kopenhag’da bir Aydın Eniştemiz yoktu ama İstanbul’da vardı. Mete ‘Gideriz’ dedi ama daha yarı finale çok vardı. Borussia Dortmund’la oynuyorduk ve Alman hayranlığı bu topraklarda sadece Enver Paşa’ya has değildi. Gurbetçi nüfusun yoğun olduğu Çarşamba’da Almanya övgüleriyle büyümüştük. Bayern, Dortmund bunlar büyük takımlardı ve Almanları yenmek çok zordu. Yendik. Bir Hakan bir Hagi attı tertemiz eledik. Mete’ye ‘Gidiyoruz ha’ dedim. Sıkıntı yok, gidiyoruz tamam. Mallorca ilk yarım saat sol kanadımızı dağıtınca biraz endişelendik ama ona da neredeyse herkes birer gol attı ve bizim yarı final maceramız kesinleşti.

Aydın Enişte’yi aradım. Leeds maçının biletlerini çıkar çıkmaz almalıydı çünkü biletler çok çabuk tükeniyordu. ‘Tamam’ dedi ‘Ne zaman geliyorsunuz?’ Bizim köyden biri İstanbul’a gidince Otogar’da Aydın Enişte tarafından karşılanır, işi görülür ve  yine Aydın Enişte tarafından diğer İstanbullulara pek bulaştırılmadan otogara tekrar bırakılırdı. 

Telefonda sordum; 
-Enişte biletleri aldın mı?
-Aldım tamam siz kaçta iniyorsunuz? 

Rahatlamıştım çünkü gazetelerin yazdığına göre biletler çıktıktan birkaç saat sonra tükenmişti.
Sabah dokuz gibi İstanbul’a indik. Aydın Enişte biletleri almamıştı. Şok oldum. ‘Halledeceğim ben rahat olun’ diyordu ama hiç rahat değildim. Biletler bitmişti ve biz stada nasıl girecektik? İstanbul’un en çirkin semti Mecidiyeköy’e Aydın Enişte’nin GS plakalı cipiyle geldik. Bir Çarşamba dolusu Galatasaraylı yürümüyor sanki bir mıknatıs tarafından bu çirkin semtin tek güzel şeyi olan Ali Sami Yen’e doğru çekiliyordu. Her yer sarı kırmızı her yer marş. Allah’ım ne kadar çok Galatasaraylı var. O an Mecidiyeköy’ü çok sevdim. Stada yaklaştık. Kocaman bir duvar çıktı karşımıza. Samsun stadındakinden bile yüksek bir duvar. Mutlaka içeri girmeliydik. Ama biletimiz yoktu. Çarşamba stadı olsa pazar yerinin oradan biri aşağıdan kaldırır biri yukarıdan çeker iş hallolurdu ama bu duvarda mümkün değil.

-Yeni açık yeni açık yeni açık.

Yeni açığı ilk defa bir karaborsacıdan duyuyorum. Parayı karaborsacıya verip biletleri bir polisten alıyoruz. Vay be. Polise bak be. İstanbul’a bak be. Saat 1’de yeni açığın sağ tarafında yerimizi alıyoruz. Daha maçın başlamasına sekiz saat kırk beş dakika var. Ama sıkılmıyoruz. İlk defa Ali Sami Yen’deyiz. Samsun’da çok Galatasaray maçı izledik ama bu başka. Bu Ali Sami Yen’deki ilk maçımız ve aynı zamanda belki de Galatasaray tarihinin Ali Sami Yen’deki en önemli maçı. Arkamızda kızlı erkekli bir grup var. Galiba Galatasaray Liseliler. Erkekler bir kız için argolu bir tezahürat yapıyor. Kız gülüyor. Taşralı kafamız bu rahatlığı anlamıyor. Ama yine de kızı değil erkeklerin terbiyesizliğini yargılıyoruz. Çok ayıp…
Çekirdek çitleyip maç saatini bekliyoruz. Takımlar ısınmaya çıkıyor. Herkes ayakta. Galatasaray tarihinin en sevdiğim tezahüratını ilk ve son kez duyuyorum. 

“Hanginizin var böyle şanlı tarihi
Kim oynadı yarı finali
Dillere destan büyük taraftarınla
Şimdi final yakışır sana.”

Daha maç başlamadan avazımızın çıktığı kadar bağırdığımız için sesimiz kısılıyor. Bir Hakan bir Capone atıyor ve finaldeyiz. Çünkü bize final yakışır.

O maçın ardından kupa da geldi. Ben İstanbul’da üniversite kazandım ve bu sefer Ordu Fen’den arkadaşım Metin’le yeni açık sağ tarafın müdavimi olduk. Son dakikada yenildiğimiz Barcelona maçını da 3-2’lik efsane Real Madrid maçını da 2-1’lik Ankaragücü hezimetini de yeni açık sağ tarafta izledik. Saatlerce önce stada girerdik. Bileti hep karaborsadan alırdık. Sami Yen’in tuvaletleri çok kötü kokardı. Kimse biletinde yazan numarada oturmazdı. Koltukların oturma yerine ayaklar konulur yaslanma yerine oturulurdu. Ne gam. Zaten hep ayaktaydık. Ali Sami Yen cehennemi hiç oturmayan hiç susmayan bir taraftar demekti.
Sonra Ali Sami Yen yıkıldı. Yeni statta hiç oturmadan izlediğimiz bir tek Benfica maçı hatırlıyorum. Sanki sadece Ali Sami Yen değil biraz da onun rakiplerine ‘cehennem’ dedirten ruhu da gitti. Şimdi tuvaletler temiz, biletler numaralı ama Ali Sami Yen yeni açık sağ taraf coşkusu yok. Belki de böyle bir yere evriliyor tribün ve bunu durdurmak imkansız. Şike süreci passolig falan derken tadımız biraz kaçtı. Ama asıl tadımızı kaçıran herhalde bir daha Ali Sami Yen olmayacak olması. 

Mecidiyeköy’den artık nefret ediyorum çünkü sevmek için bir sebebim kalmadı.

Kaynak:Evrensel

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.