“Gıda fiyatlarında iyileşme için tarımsal üretim gelişmeli”
Enflasyondaki yükseliş ve özellikle gıda fiyatlarındaki artış, gözleri “gıda enflasyonuna” çevirdi. Uzmanlara göre fiyat artışlarını sadece tedarik zincirine indirgemek büyük resmi görmeyi engelliyor.
“Konunun doğru bir şekilde ele alınabilmesi için bazı temel bilgilerin ve neden – sonuç ilişkilerinin ortaya koyulmasına ihtiyaç var” diyen MÜMSAD Genel Koordinatörü Ebru Akdağ, “Gıda tarafında fiyatların artması yapısal nedenlere dayanıyor. Fiyatlarda iyileşme için öncelikle tarımsal üretim gelişmeli, ithal hammadde fiyatları düşmeli. Ayrıca gıda israfının önüne geçmemiz gerek” dedi.
Fiyat artışlarının ardında birbirini etkileyen küresel ve yapısal birçok farklı dinamik olduğunu vurgulayan Ebru Akdağ, gıda enflasyonu konusunda merak edilenleri yanıtladı.
“Yüksek fiyatların üç nedeni var”
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) aylık küresel gıda fiyatları endeksi raporuna göre Eylül 2021'de, önceki yılın aynı dönemine kıyasla küresel gıda fiyatlarında yüzde 33’lük ciddi bir artış olduğunu hatırlatan MÜMSAD Genel Koordinatörü Ebru Akdağ, “Gıda fiyatlarını etkileyen faktörler oldukça karmaşık. Gıda enflasyonu sadece Türkiye’de değil tüm dünyada etkili. Bu durum, bölgelere ve içinde bulunulan dönemlerin getirdiği zorluklara göre değişkenlik gösterir. Bugünkü duruma bakarsak küresel gıda fiyatlarındaki artışta ilk 3 sebep için yakıt fiyatlarındaki artış, iklimsel değişim ve pandeminin etkilerini sıralayabiliriz” diye konuştu.
Akdağ, şunları söyledi: “Yükselen enerji maliyetleri, gıdanın üretiminden lojistiğine ve bu esnada sağlanması gereken tüm koşullara kadar her adımı doğrudan etkileyen çok önemli bir faktör. Covid-19 pandemisi; gıda üretimi, hasadı, işlenmesi ve dağıtımında görev alanların sayısını ciddi oranda kısıtlayarak gıda fiyatlarını artırdı. Üçüncü olarak da FAO tarafından da raporlanan, öngörülemeyen ve elverişsiz hava koşullarının hasatlara etkisi ve üretim azalması, fiyatları artırıcı bir etki yarattı. Zaten ortalama gerçek gıda fiyatları, 2000'lerden bu yana yükselmekteydi. Üzerine günümüzün zorlu koşullarının eklenmesiyle gıda fiyatları tüm dünyada en yüksek seviyelere ulaşmasına neden oldu.”
“Raf fiyatları lokal değil küresel”
Raflardaki gıdaların pahalılığının, tek bir sorumlu işaret edemeyecek kadar çok değişkene bağlı olduğunu söyleyen Ebru Akdağ, “Tedarik zincirinin neredeyse her aşamasında artan yükler adeta bir kartopundan çığ etkisi yaratıyor. Kaldı ki bu durum Türkiye'ye özgü de değil, küresel bir olgudur” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna ek olarak döviz kurlarındaki artış, ithal edilen hammaddeler ve üretimde kullanılması gereken diğer malzemeler üzerinde çok büyük bir yük getiriyor. Dolayısıyla gıda fiyatlarının düşüşe geçebilmesi için hem küresel bazdaki etkenlerin farklılaşması hem de ulusal ölçekte hammadde üretimini artıracak ve maliyetini azaltacak adımlar atılmalıdır.”
“İsrafı önlemek şart”
Kısa vadede yeni bir şok dalgasına karşı, hali hazırda uygulanan ithal hammaddelerde vergi indirimi, üreticilerin desteklenmesi gibi acil durum önlemlerinin devreye sokulabileceğini ifade eden Akdağ, uzun vadeli çözümler için ise farklı adımlar atılması gerektiğini söyledi. Bu noktada özellikle gıda israfına dikkat çeken Akdağ, şöyle konuştu: “Ülkemizde çok ciddi bir gıda israfı var ve bunun neredeyse yarısının evlerde gerçekleştiği belirtiliyor. Toplamda üretilen meyve sebzenin ve ekmeğin yüzde 50’sinden fazlasının israf edildiği tahmin ediliyor. Burada çöpe giden sadece gıdanın kendisi değil o gıdayı üretmek için kullanılan su, zaman, enerji, emek de ziyan oluyor. Tüketiciler gıda enflasyonundan ceplerini koruyabilmek için hanelerinde gerçekleşen gıda israfını engellemeye odaklanabilir.”
“Tarımsal üretime odaklanmalı”
Gıda enflasyonu ile kalıcı mücadelede hammadde üretimine odaklanmanın da kritik önem taşıdığını belirten Akdağ, Türkiye’nin bu konudaki avantajını kullanması gerektiğini söyledi. Akdağ, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz tarımsal üretim ve jeopolitik konumu açısından güçlü ve şanslı bir ülkeyiz. Gereken adımları atmamız durumunda başka ülkelere kıyasla daha avantajlıyız. Başta dışa bağımlı olduğumuz alanlar olmak üzere tarımsal üretimimizi artırmayı hedeflemeli, ekilebilir arazilerden en verimli şekilde faydalanmalıyız. En etkili olabilecek yollardan biri yıllar önce üzerine çalışılan havza modelini, doğru bir şekilde hayata geçirmek olacaktır. Bunun için hangi ürünün hangi havzada en verimli şekilde üretilebileceği ve değişen iklimsel koşullara göre ne kadar zamanla olası kaymaların gerçekleşebileceği tespit edilmelidir. Ardından tarımsal üretim teşviklerinin her başvurana değil, ilgili havzada, doğru ürünü üretecek olanlara verilmesiyle doğru tarımsal üretim haritamızın oluşturulması ve üretimin artırılması hedeflenmelidir.”
Kaynak:HÜR24 Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.