Gulca Katliamı'nın 27'ncı yıl dönümünde Doğu Türkistan'daki soykırımın durdurulması çağrısı

Gulca Katliamı'nın 27'ncı yıl dönümünde Doğu Türkistan'daki soykırımın durdurulması çağrısı
5 Şubat 1997 yılında Doğu Türkistan'da yaşanan Gulca Katliamı'nın 27'ncı yıl dönümü münasebetiyle İstanbul'da bir protesto gösterisi yapıldı.

Uluslararası Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği'nin çağrısıyla, Çin Konsolosluğu yakınındaki Tarabya sahilde bir araya gelen yüzlerce Doğu Türkistanlı, Gulca Katliamı'nın hesabının sorulması ve devam eden soykırımın sona erdirilmesi çağrısında bulundu.

Yüzlerce kişinin katılım sağladığı protesto gösterisinde basın metnini okuyan Uluslararası Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Birleşmiş Milletler soykırımı önleme sözleşmesine tabi ülkeleri Doğu Türkistan'daki soykırımı durdurmak için kurum ve sözleşme misyonlarının yerine getirme çağrısında bulundu.

"Gulca'da 4 bine yakın, Doğu Türkistan genelinde ise 20 bin civarında masum insan tutuklandı"

Oğuzhan, "Bu vahim katliam, Çin işgali sonucu gerçekleşmiş ve Çin’in işgalci vahşi tavrını göze alarak kısıtlı imkanlar çerçevesinde halkın adalet, demokrasi ve insan hakları talepleriyle başlayan barışçıl protestoların kanlı bir şekilde bastırılmasıyla sonuçlanmıştır. 4 Şubat 1997 Gulca şehrindeki kadınların Ramazan ayının son günü ibadetlerini gerçekleştirmek istemesi üzerine yaşanan olaylarda onlarca kişi tutuklanmış, işkence görmüş ve hayatını kaybetmiştir. Bu duruma tepki olarak 5 Şubat günü başlayan barışçıl gösteri, Çin’in polis ve askerleri tarafından şiddetle bastırılmış, açılan ateş sonucunda yüzlerce kişi öldürülmüştür.  Uluslararası bağımsız kaynaklara göre, 4 ve 5 Şubat protestolarının ardından Gulca'da 4 bine yakın, Doğu Türkistan genelinde ise 20 bin civarında masum insan tutuklandı. Hastanelerin yaralıları tedavi etmesi yasaklanarak onlarca kişi kan kaybı nedeniyle yaşamını yitirdi. Tutuklananlardan pek çoğu idam edildi. Uluslararası Af Örgütü, 200'den fazla Uygur'un göstermelik mahkemelerde idam cezasına çarptırıldığını ve 90 Uygur'un müebbet hapse mahkûm edildiğini bildirdi." dedi.

"Nazi toplama kamplarında 3 milyondan fazla insan tutulmuş, fiziki işkencelere maruz kalmıştır"

Gulca Katliamı'nın üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen acısının hala taze olduğunu belirten Oğuzhan, "Bu acı olayın faili işgalci Çin'dir ve uluslararası ceza mahkemesinde yargılanana kadar acımız dinmeyecektir. 5 Şubat katliamı sadece bir örnek olup, işgalci Çin, o tarihten bu yana Doğu Türkistan'da bir dizi katliam gerçekleştirmiştir. İşgalci Çin, Doğu Türkistan'da Nazi uygulamalarını anımsatan toplama kampları kurarak 3 milyondan fazla insanı tutuklamış, beyin yıkama, fiziki işkence ve zorla çalıştırma gibi insanlık dışı uygulamalara tabi tutmuştur. İşgalci Çin, Doğu Türkistan'da yürüttüğü soykırım politikalarının yanı sıra Doğu Türkistan halkına yönelik çeşitli fiziki işkenceler, organları çalma, tecavüz, hakaret, ırkçılık, hukuksuz tutuklamalar, dini inanç hürriyetlerinden mahrum bırakma, mal varlıklarına el koyma, zorla kürtaj ve kısırlaştırma gibi politikalar da uygulamaktadır. Ayrıca, Doğu Türkistanlı kanaat önderleri ve aydınlar Çin devleti tarafından tutuklanarak öldürülmüş; cami, türbe ve diğer tarihi alanlar tahrip edilmiştir. Çin, Doğu Türkistanlıları zorla çalıştırarak köle işçi olarak kullanmış ve 'Kardeş Aile Projesi' adı altında aile kurumunun değerlerini ayaklar altına almıştır. Çocuk kampları inşa ederek çocukları ailelerinden ayırmış ve ebeveynlerin kendi çocuklarına Uygur dili, kültürü ve değerlerini öğretme hakkını ellerinden almıştır. Hatta, ebeveynleri öldürülen ya da kamplara kapatılan çocukları Çinlilere evlat olarak vermeyi devlet politikası olarak uygulamıştır. Çin'in bu politikası sonucunda, 10'dan fazla ülkenin parlamentosu Çin’i Doğu Türkistan’da soykırım yapmakla suçlamıştır. Zorla çalıştırma, köle işçilik, dini ibadetlerin yasaklanması, keyfi tutuklamalar, kısırlaştırma, zorla kürtaj gibi uygulamalar, BM İnsan Hakları Konseyi'nin 2022 raporu ile tescillenmiş ve Çin'in bölgede açıkça insanlığa karşı suç işlediği beyan edilmiştir." diye konuştu.

"Birleşmiş Milletlerin yaşanan soykırıma rağmen Çin'in politikalarını övmesi kabul edilemez"

Çin rejiminin Doğu Türkistan'ı işgal ettiği günden beri bölgede sistematik sömürü politikalarını sürdürmeye ve yerel halk ile göçmen Çinliler arasında ayrım yapmaya devam ettiğini hatırlatan Oğuzhan, "Bu politikalar, devlet kurumlarından eğitime, yönetimden günlük yaşama kadar açıkça hayatın her alanında gözlemlenmektedir. İşgalci Çin'in bu ayrımcı politikalarının somut bir örneği de 23 Ocak 2024 tarihinde Doğu Türkistan’ın Aksu ili Uçturfan ilçesinde meydana gelen 7,1 büyüklüğündeki depremde görülmektedir. Afet ve yıkımın büyüklüğüne rağmen, işgalci Çin rejimi bölgeye kapsamlı bir yardım ekibi göndermeye tenezzül etmeyip sadece yüzlerce kişilik bir ekibi göndermiş ve arama kurtarma faaliyetlerine yeterince ilgi göstermemiştir. Ayrıca, depremde yaralanan ve ölenlerin sayısını ilk günlerde gizlemiş, ilerleyen günlerde sadece 3 kişinin öldüğü ve 5 kişinin yaralandığı bilgisini vermiştir. Ancak daha sonradan elde edilen bilgilere göre depremin merkez üssü olan Yamansu kasabasındaki bir yatılı okulun tamamen yıkıldığı, öğrencilerin yaralandığı ve 12 bin civarı kişinin yerinden edildiğine ulaşılmıştır. 23 Ocak'ta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin Çin'in insan hakları durumunu 4'üncü kez incelediği toplantıda, Doğu Türkistan'da devam eden sistematik soykırıma rağmen bazı ülkelerin Çin'in soykırım politikalarını övmesi ve yaşanan ihlallere göz yumması kesinlikle kabul edilemez. Çin, Doğu Türkistan davasının haklı mücadelesini zayıflatmak, soykırım suçuna dair sorgulamalardan kaçınmak için uluslararası toplumu ve politik aktörleri manipüle etmeye çalışmaktadır.

"Uluslararası kuruluşlara Doğu Türkistan'ın yanında durma çağrısı"

Birleşmiş Milletlere, insan hakları kurularını ve İslam ülkelerine Doğu Türkistan'ın yanında durma çağrısı yapan Oğuzhan, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Bütün Doğu Türkistan halkı ve örgütleri, bu ülkelerin Doğu Türkistan'da devam eden soykırıma karşı tutumlarını kınıyor ve insanlık onurunu, ortak değerleri korumaya çağırıyor. Bu tür alçakça davranışların reddedilmesi ve soykırımın durdurulması için uluslararası toplumu harekete geçmeye davet ediyoruz. Çin Doğu Türkistan’da sanki soykırımı durdurup hiç suç işlememiş gibi farklı ülkelerin gözlemci heyetlerini davet etmekte ve turlar düzenlemiş ve herkes soykırımı görmezden gelmektedir. Ancak hala toplama kamplarında tutuklama, usulsüz infaz, zorla çalıştırma gibi insan hakları suçları hala devam etmekle beraber Çin tüm devlet imkanlarıyla anlamsızlaştırma ve Çinlileştirmeye yönelik hızlandırılmış asimilasyon politikalarını ısrarla sürdürmektedir. Çin bu vahşi soykırım suçlarını dünyaya normalleştirmeye ve kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bu işgal ve onun sonucu olan soykırım hiçbir zaman normalleştirilmemeli ve kabullenmemelidir. Doğu Türkistan halkı olarak burada tekrar uyarıda bulunuyoruz. Biz Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği olarak, Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler İnsan hakları konseyi ve BM soykırımı önleme sözleşmesine tabi ülkeleri Doğu Türkistan’daki soykırımı durdurmak için kurum ve sözleşme misyonlarının yerine getirmeye çağırıyoruz. Ülkeleri Doğu Türkistan Soykırım, insan hakları ihlalleri ve zulme karşı net ve güçlü bir duruş sergilemeye, Çin'i cezalandırmaya ve Doğu Türkistan halkına destek olmaya çağırıyoruz. İslam İş birliği Teşkilatı ve kendisinin Müslüman olarak iddia eden ülkeleri, İslam'ın ve Müslümanlığının emrettiklerinin yerine getirmeye, Müslüman kardeşlerinin yanında saf alamaya çağırıyoruz." (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.