Güneş: "Siyer-i Nebi bütün özellikleri ile ve canlılığı ile devam ediyor"
Şanlıurfa'da düzenlenen "Siyer Mektebi" programında konuşan Eğitimci-Yazar Emin Güneş, Siyer-i Nebi’nin bitmediğine, Siyer-i Nebi’nin bütün özellikleri ve canlılığı ile devam ettiğine dikkat çekti.
Peygamber Sevdalıları Vakfı Şanlıurfa Koordinatörlüğü tarafından 15 günde bir düzenlenen ve konuşmacı olarak Eğitimci-Yazar Emin Güneş'in katıldığı "Siyer Mektebi" programları devam ediyor.
Şair Nabi Konferans Salonunda düzenlenen ve sunuculuğunu Abdusselam Bucak’ın yaptığı program İbrahim Durmaz tarafından okunan Kur’an-ı Kerim ile başladı.
Siyer mektebinde bu hafta açık davet dönemi ile birlikte yapılan davet çalışmalarına dikkat çekildi.
Allah’ın "en yakın akrabalarına davet et" emrinden sonra Hazreti Muhammed'in akrabalarını açıktan davete başladığını aktaran Güneş, "Allahu Teâlâ’nın en yakınlarını davet emri üzerine Peygamber Efendimiz başta bütün amcaları olmak üzere halalarını, Haşim, Abdulmenaf ve Abdulmuttalip oğullarını, Ebu Talib'in evine çağırdı. Orada onu destekleyen Ebu Talip'te ona düşmanlık eden Ebu Leheb’de vardı. Peygamber Efendimiz daha konuşmaya başlamadan Ebu leheb söz alarak, ‘Bunlar senin halaların ve amcan oğullarıdır. Sen bu sapıklığı bırakta konuş. İyi bil ki, kavmin senin için bütün Arap topluluklarına karşı koymayı göze alacak değildir. Bütün Kureyş oymakları ile Arapların üzerine çullanmaları, ataoğulların senin karşısına dikilip seni tutmaları ve seni esir edip, hapis etmeleri gerekir. Bu onlar için ötekinden daha kolaydır. Ey kardeşimin oğlu! Ben atasının oğullarına gelirken senin gibi şer ve kötülük getiren birini görmedim.’ diyor. Ebu Leheb, Resulullah'ın konuşmasına imkân vermeden topluluğun dağılmasına neden olmuştu." dedi.
"Siyer bitmemiştir, Siyer-i Nebi bütün özellikleri ve canlılığıyla devam ediyor"
İslam düşmanlarının Müslümanlara karşı geçmişteki tavırlarının aynen bugünde devam ettiğine işaret eden Güneş, "Ebu Leheb’ in Resulullah'a olan bu tepkisi bize bir yerden tanıdık geliyor değil mi? Bu davaya baş koyan herkes aşağı yukarı böyle bir dirençle karşılaşmıştır. En yakınlarından, amcasında, öz babasından, kardeşinden evladından böyle tepkiler almıştır. Tepkinin benzerliğine dikkat edin’ Başkası sana zarar vermeden biz seni engelleyeceğiz, onlar sana zarar vereceğine, onlar seni esir alacağına, onlar seni öldüreceğine, biz seni öldürürüz.’ Denildiğine şahit oluyoruz. Biricik evladına kurşun sıkan babaları da biliyoruz. Kendini koruma adına kardeşini müşriklere ihbar eden ablaları da biliyoruz. Biz buradan şunu çıkarıyoruz. Siyer bitmemiştir, Siyer-i Nebi bütün özellikleri ve canlılığıyla devam ediyor." diye konuştu.
"Bugün kelime-i tevhidi bu ruhla bu anlayışla söylendiği her yerde aynı tepki ile karşılaşılır"
Güneş, "Sen insanları kelime-i tevhide çağırır, müşriklere meydan okursan, o gün yaşananların hepsinin bugün başına geleceğinden şüphen olmasın." diyen Güneş, daha sonra şunları söyledi:
"Yine dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta şudur: O hareketin öncüleri gibi her devrin hareketinin öncülerinin değeri bambaşkadır. Şehitler, muhacirler ve onların ailelerinin çektiği sıkıntıların bedellerini ödemeyenler onların değerine ulaşamazlar. Bütün o güne kadar Muhammed'i göz bebeği gibi koruyan, seven ve Muhammed’ül Emin diye onu bağrına basan Mekke daha önce kendi aralarında kanlı bıçaklı iken neden hepsi Resulullah'a karşı birleştiler. Bu ittifakın sebebi neydi? Onları bu düşmanlığa sevk eden işte bu kelimeydi. Bugün kelime-i tevhid-i bu ruhla bu anlayışla söylendiği her yerde aynı tepki ile karşılaşılır."
"O günün Arapları İlahın anlamını çok iyi biliyordu"
Cahiliye Arapların kelime-i tevhidin anlamını bugünün Müslümanlarından daha iyi bildiğine dikkat çeken Güneş, "O günün cahiliye Arapları, bu kelimeyi bugünün âliminden, molasından ve müftüsünden daha iyi anlıyordu. Onlar biliyordu ki, Resulullah'ın getirdiği düzen, onların düzenini yıkacaktı. O’nun getirdiği şey onların imtiyazlarını, onların her türlü zorbalıklarla son verecekti. İnsanları Allah'ın önünde tarağın dişleri gibi eşit hale getirecekti. Mesela şimdi soruyorsun kelime-i Tevhid nedir? Allah'tan başka ilah yoktur. Peki, ilah nedir? İlahın anlamını o günün Arapları çok iyi biliyordu; ama bugünün Müslüman’ı tam olarak bilmiyor. İlah bugünkü anlamı itibariyle şudur: Yasama, yürütme ve yargı Allah'a aittir. Bu yetkiyi ne bir kabile, ne bir kabile şefi, ne bir meclis, ne bir parlamento, hiç kimse bunu kullanamaz. Bütün ipler, yetkiler Allah'ın elinde olacak. Allah'tan başkası kanun koyamayacak. Allah'tan başkası helal ve haram koyamayacak. Allah'tan başkası yasak koyamayacak." ifadelerini kullandı.
"La ilahe illallah dediğin an adamların omuzlarındaki bütün rütbeleri sıfırlıyorsun"
Cahiliye dönemindeki zalimlerin ilahlık tasladıklarına vurgu yapan Güneş, "O güne kadar cahiliye Araplarının, kabile şeflerinin, her biri adeta bir ilahi idi. İki dudağının arasından çıkan emir kanun niteliğindeydi. Dilediklerinden, diledikleri kara para alabiliyorlardı. Vergi kanunları çıkara biliyorlardı. İstediklerini idam edip, asıp cezalandırıp; istediklerini affedebiliyorlardı. Halk onlardan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmuyordu. Dolayısıyla, la ilahe illallah dediğin an adamların omuzlarındaki bütün rütbeleri sıfırlıyorsun. Şu an düşünün; bir adamın bir rütbesini alsan, itibarım gitti diye kıyamet koparmaz mı? Siz o dönemin ilahlık taslayan, insanlar için kanun koyan, emir ve yasaklar koyan, asan, kesen insanlarına diyorsun ki, artık bu iş burada biter, bundan sonra sizin yetkileriniz kalkmıştır. Bakın dikkatinizi çekeyim, Peygamber Efendimiz 'bu yetkililer bana geçmiştir', demiyor. 'Ben de sizin gibi bir beşerim, bunlar bizi yaratan Allah'a aittir' diyor. İşte kelime-i Tevhid böyle bilindiği ve anlaşıldığı için; onlar kendi aralarındaki kan davalarını, çekişmelerini ve kavgaları bir tarafa bırakıp; Allah Resulüne karşı tek vücut olmaya başladılar." dedi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.