HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam'dan "Barzani'nin Türkiye ziyareti" değerlendirmesi
HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı haftalık gündem değerlendirmesinde; Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), İstanbul Sözleşmesi, uzaktan eğitim ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani'nin Türkiye ziyaretini masaya yatırdı.
Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP), aradan geçen kırk yıla rağmen hâlâ yüzde 40-45'lik kısmının tamamlanmış olmasının sorgulanması gerektiğini ifade eden Sağlam, projenin bitmesini istemeyen bir iradenin olduğunu, mecliste araştırma komisyonu kurularak buna engel olan zihniyetin açığa çıkarılması gerektiğini söyledi.
İstanbul Sözleşmesi'nin toplumda meydana getirdiği tahribata dikkat çeken Sağlam, İstanbul Sözleşmesi'nin tamamının masaya yatırılması gerektiğini, 6284 sayılı kanunun ise, milletin değerleri doğrultusunda revize edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Uzaktan eğitimi de değerlendiren Sağlam, projeye devletin sınırsız internet ve teknolojik materyaller konusunda gerekli desteği vermesi gerektiğini söyledi.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani'nin Türkiye ziyaretini üzerinden Kürdistan Bayrağına yönelik linç girişimlerine tepki gösteren Sağlam, yüzyıllardan beri aynı coğrafyada birlikte yaşamış Kürtler ile Türklerin iş birliği yapma, beraber hareket etme dışında seçenekleri olmadığına vurgu yaptı.
Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP), üzerinden kırk yıl geçmesine rağmen tamamlanmamış olmasının ciddi soru işaretlerine neden olduğunu dile getiren Sağlam, "1977 yılında Güneydoğu Anadolu Projesi olarak isim alan GAP, 27 Ekim 1989 tarihinde GAP Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının kurulması ile fiilen başladı. 32 milyar dolar bütçeli Güneydoğu Anadolu Projesi, üzerinden kırk yıl geçmesine rağmen ancak yüzde 40-45'lik kısmı tamamlanabilmiştir. Güneydoğunun refah düzeyini yükseltmek, bölgeler arası kalkınmışlık farkını gidermek, ülkenin enerji ve tarım ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla hayata geçirilen projenin hâlâ tamamlanmamış olması ciddi soru işaretlerine neden olmaktadır. 2016 yılında dönemin ilgili bakanı tarafından GAP'ın 2019 yılında tamamlanacağı ifade edilerek, 2014-2018 yılları arasında yapılması gereken projeler için toplamda 51,7 milyar TL bütçe ayrılmasına rağmen proje hâlâ bitirilememiştir. Sayıştay denetçilerinin tespitlerine göre, ayrılan projeler bütçe harcanmasına rağmen bitmesi gereken 208 projeye hiç başlanmamıştır." dedi.
"Belli ki memleketin kalkınmasını istemeyen bir irade GAP'ın bitmesini istememektedir"
Mecliste grubu bulunan bütün partileri GAP konusunda göreve çağıran Sağlam, "Güneydoğu Anadolu Projesi tamamlanmış olsaydı 3 milyon 800 bin kişi istihdam edilecek, 1,8 milyar hektar arazi sulu tarıma kavuşacak, ülkenin enerji ihtiyacı karşılanacak ve tarım konusunda kendi kendisine yeten bir ülke olacaktık. Yani büyük oranda ekonomik sorunlar çözülecek, bölgeler arası kalkınmışlık farkı giderilmiş olacak, her yıl on binlerce mevsimlik işçi, yüzlerce kilometre uzaklara gidip başka kapılarda ekmek aramak zorunda kalmayacaktı. GAP'ın bitirilmesi için ayrılan bu kaynak, 3 milyon 800 bin kişiye istihdam imkânı sağlamaktan daha önemli hangi işe aktarılmıştır. Belli ki memleketin kalkınmasını istemeyen bir irade, bu projenin bitmesini istememektedir. Mecliste grubu bulunan bütün partileri bu konuda göreve çağırıyoruz. Bir meclis araştırma komisyonu kurulmalı ve engel olan zihniyet açığa çıkarılmalıdır." iadelerini kullandı.
"İstanbul Sözleşmesi'nin tamamı masaya yatırılmalı, 6284 sayılı kanun da milletin değerleri doğrultusunda revize edilmelidir"
İstanbul Sözleşmesi'nin toplumun değerlerine ters düştüğüne işaret eden Sağlam, şunları kaydetti:
"İstanbul Sözleşmesi, uygulanmaya başlandığı günden beri her yıl artan kadın cinayetleri ve artan aile içi şiddet vakaları ile birlikte anılır hale gelmiştir. Sözleşmenin kendisine ve uygulama kanunu olan 6284 sayılı kanuna yönelik gelişen toplumsal itiraz sonucunda hükümet, sözleşmeye atılan imzanın geri çekilmesi yerine, küçük bir açıklama ekleme ile yetineceğinin işaretini vermektedir. Kapalı kapılar ardında yapılan çalışmada toplumsal beklentiyi karşılamak yerine, Avrupa Konseyi'nin onayının gözetileceğinin anlaşılması beklentileri boşa çıkarmıştır. Değişiklik kapsamının sadece 'Cinsel yönelimi' içeren dördüncü madde ile sınırlı kalması, şiddet üreten mekanizmaya dönüşen 6284 sayılı kanuna dokunulmayacağı anlamına gelmektedir. Bu da önlenmesi gereken cinayet ve şiddet olaylarının her yıl artmaya devam edeceğini göstermektedir. Toplumda yaşanan tahribatı önlemek ve beklentileri karşılamak için kapalı kapılar arkasında değil, toplumu en geniş manada temsil eden kurumlar ve konunun uzmanlarıyla birlikte geniş bir platformda, daha kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır. Milletimizin değer yargıları, Avrupa Konseyi'nin değer yargılarından farklı olduğu bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla bir hassasiyet gözetilecekse bunun Avrupa Konseyi değil, milletin ahlaki ve manevi değerleri olmalıdır. İstanbul Sözleşmesi'nin tamamı masaya yatırılmalı, 6284 sayılı kanun da milletin değerleri doğrultusunda revize edilmelidir."
Uzaktan eğitimin altyapısının yetersiz olduğunu dile getiren Sağlam, devletin projeye sınırsız internet ve teknolojik materyaller konusunda gerekli desteği vermesi gerektiğini söyledi.
"En kısa zamanda yüz yüze eğitim için şartların müsait hale getirilmesi sağlanmalıdır"
Sağlam, "2020-2021 eğitim öğretim yılı 31 Ağustos itibariyle uzaktan eğitimle başladı. Ancak devam eden süreçte özellikle 'canlı sınıf' üzerinden derslerin yapılamadığı, alt yapının tamamlanmadığı ve derslere katılımın çok düşük kaldığı görüldü. 'Canlı sınıf' üzerinden ders yapılabilmesi için ülke geneli güçlü bir internet ağına, tablet, bilgisayar ve akıllı telefonlara ihtiyaç vardır. Özellikle kırsal kesim ve dar gelirli ailelerin bu imkânlara sahip olmadığından canlı sınıf sisteminin temel eğitim sistemi olarak kullanılması da mümkün değildir. Devletin bu sistem için gerekli desteği sağlamadığı ortadadır. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da canlı ders sisteminden mevcut şartlarda yeteri kadar verim alınamayacaktır. Kalabalık ailelerde çocuğun derse katılımdaki zorluğu ve çalışan ailelerde çocuğun evde yalnız kalması ayrıca sıkıntı oluşturmaktadır. Sınırsız internet ve teknolojik materyaller konusunda devlet gerekli desteği vermelidir. Aksi halde fırsat eşitliğinde dengeler daha da bozulacaktır. Küresel emperyalizmin dijital bir dünya oluşturma ve onun üzerinden robotik bir insan modeli hedefi olduğu gerçeğiyle teknolojik araçların kullanımı konusunda daha hassas olunmalıdır. Bu nedenle alternatifler oluşturulmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. Pedagojik anlamda yüz yüze eğitimin yerinin asla doldurulamayacağından hareketle en kısa zamanda yüz yüze eğitim için şartların müsait hale getirilmesi sağlanmalıdır." diye konuştu.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani'nin, Türkiye ziyaretini de değerlendiren Sağlam, yapılan görüşmeyi iki ülke ilişkileri ve bölge barışı için önemli gördüklerini belirtti.
"Erbil ile Ankara arasındaki ilişkiler güçlendiği oranda Kürt meselesinin çözümüne, bölge barışına ve Türkiye'nin güçlenerek yoluna devam etmesine katkı sunulmuş olacaktır"
Neçirvan Barzani'nin, Türkiye ziyaretinin üzerinden Kürdistan Bayrağının linçe tabi tutulmasına tepki gösteren Sağlam, "Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani, 4 Eylül günü Türkiye'yi ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmeler gerçekleştirdi. HÜDA PAR olarak, yapılan görüşmeyi iki ülke ilişkileri ve bölge barışı için önemli görüyoruz. Yüzyıllardan beri bu coğrafyada birlikte yaşamış Kürtler ile Türklerin iş birliği yapma, beraber hareket etme dışında seçenekleri yoktur. Bu nedenle iki ülke arasındaki ilişkiler konjonktürel olmanın ötesinde, yüzyıllardan beri birlikte yaşamış iki halkın adalet ve kardeşlik üzerine inşa edilmesi gereken, uzun soluklu bir ittifak şeklinde olmalıdır. Bu ziyaret bir kesim tarafından Kürdistan Bayrağı üzerinden tartışılmış ve linçe tabi tutulmuştur. Irak halkı tarafından onaylanan ve Irak Anayasası ile kurulan 'Kürt Federe Bölgesi'nin yine Irak Anayasası tarafından tanınan Kürdistan Bayrağına bu saygısızlığı yapanlar, gerçek manada kendi ülke bayraklarına da saygı duymazlar. Kürdistan Bölgesi yetkililerinin Türkiye'ye yaptığı üst düzey ziyaretlerde, diplomatik teamüllere uygun hareket edilmesine karşı çıkılması son derece yanlıştır. Kürt karşıtlığı üzerinden, Kürtlerin herhangi bir bölgedeki meşru kazanımlarını bir 'tehdit' olarak görmek, hastalıklı bir anlayıştır. Bu değişmediği müddetçe adaletin ikamesi ve güven tesis edilmesi mümkün değildir. Erbil ile Ankara arasındaki ilişkiler güçlendiği oranda Kürt meselesinin çözümüne, bölge barışına ve Türkiye'nin güçlenerek yoluna devam etmesine katkı sunulmuş olacaktır." ifadelerini kullandı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.