HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu: Soykırıma karışan çifte vatandaşlar hakkında Meclis'e kanun teklifi sunacağız
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, özellikle işgalci siyonist rejiminin vatandaşlığını taşıyan çifte vatandaşların soykırıma karışması halinde; vatandaşlıktan çıkarılmaları, mal varlıklarının dondurularak yeni aile fonuna aktarılması ve ağırlaştırılmış müebbet almalarını içeren bir kanun teklifini Meclis'e sunacaklarını açıkladı.
HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanlığı 4'üncü Olağan Kongresi, Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu'nun katılımıyla gerçekleşti.
Yenişehir Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleşen kongrede konuşan Yapıcıoğlu, Diyarbakır'ın İslam orduları tarafından fethedilişinin bir yıl dönümünde, yine bir 27 Mayıs günü, 2012 tarihinde Diyarbakır'da İstasyon Meydanı'nda Mustazaflar Hareketini ilan ettikleri hatırlattı.
Yapıcıoğlu, "Siyasi bir hareket olarak yola çıktığımızı ve kısa bir süre içerisinde partimizi kurup siyasi hedeflerimize doğru yol almak, halkımıza, milletimize siyaset yoluyla hizmet etmeye başlamak üzere bir duyuruda bulunmuştuk, ahdetmiştik ve bismillah deyip yola çıkmıştık. Yani HÜDA PAR'ı kuruşumuzun üzerinden 11 yıl geçti. 12'nci yılımızın ilk gününde, burada yine Diyarbakırlı kardeşlerimizle bir aradayız. Bu kongremizin, 4'üncü Olağan Kongremizin Diyarbakır'ımıza, partimize, bütün milletimize hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum." dedi.
Konuşmasında, 7 Ekim'de başlayan Aksa Tufanı ve Gazze ile Filistin halkına yönelik katliamlara geniş yer ayıran Yapıcıoğlu, Aksa Tufanı'nın, 75 yıldır devam eden bir zulme, bir işgale son başkaldırış olduğunu kaydetti.
Yapıcıoğlu, "Bu başkaldırıdan bir gün sonra ilk şoku atlatan işgalci siyonist vahşiler, arkalarına bir bütün olarak neredeyse batı dünyasını da alarak Amerika'sıyla, İngiltere'siyle, Fransa'sıyla, Almanya'sıyla bir saldırıya geçtiler. Bir saldırı ki; gökten 74 gündür ateş yağıyor, 74 gündür Gazze'ye ölüm yağıyor ve bu 74 gün içerisinde oradaki direniş gruplarının yaptığı açıklamaya göre 1667 katliam işlendi. 20 bini aşkın şehit ki bunların 8 binden fazlası çocuk, 6 bin 200 kadarı kadın ve yine yüzde 70'i kadın ve çocuk olmak üzere 7 bin kayıp, muhtemelen onlar da şehit. Rabb'im cümlesine rahmet eylesin. 200'den fazla doktor katledildi, 97 gazeteci, 35 sivil savunmacı ve yine yüzlerce sağlık çalışanı şehit edildi. On binlerce yaralı var, yıkılan binalardan ve tahrip edilen altyapıdan, temiz su ve gıdaya erişememekten dolayı yüz binlerce hasta var. Salgın hastalıklar baş göstermeye başladı. 102 ambulans, 312 cami, 3 kilise, 282 okul ve üniversite, 306 bin konut, 53 hastane kısmen veya tamamen tahrip edildi." diye konuştu.
"Yapılan şey bir savunma falan değildi, düpedüz bir katliamdı"
Gazze'de, dünyadaki ve uluslararası metinlerdeki savaş suçu olarak, insanlığa karşı suç olarak tarif edilen tüm fiillerin işlendiğine dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Okullar, camiler, hastaneler, kiliseler, ambulanslar, gazeteciler, doktorlar, sivil savunma ekipleri, sivil alanlar, Birleşmiş Milletler binaları ve oralara sığınan çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere çaresiz, savunmasız siviller kasıtlı bir şekilde hedef alındı. Altyapı hedef alındı, un fabrikaları, su depoları vuruldu, yardım taşıyan kamyonlar vuruldu. Bütün bunlara rağmen onları destekleyen Batı duruşundan bir şey değiştirmedi. Hep 'israilin kendisini savunma hakkı vardır' dediler. Ama aslında yapılan şey bir savunma falan değildi, düpedüz bir katliamdı. Bir savaş da değildi çünkü orada direnişçi mücahitler işgalci siyonistlerle savaşırken karşılarında kendi ellerindekinden daha hafif de olsa silah bulunan birilerini gören o katil sürüsünün dizlerinin bağı çözülüyor, korkudan ödleri patlıyor, ağlayarak gerisin geriye kaçıyorlar ya da oracıkta yere seriliyorlar. İşte bunlardan intikam almak adına onların geride bıraktığı sivil ve savunmasız ne kadar çocuk ve kadın varsa olabildiğince çok sayıda öldürmek ve savaştan sonra da yani ortalık durulduktan sonra da Gazze yaşanılır bir yer olmasın diye, altyapıyı bile tahrip ediyorlar ve acılarını bu şekilde bir nebze hafifletmeye çalışıyorlar." diye konuştu.
"Güvenlik Konseyi'nin dünyaya barış, adalet ve huzur getirmeyeceğini herkes gördü"
Dünyadaki mevcut küresel sistemin sürdürülemez olduğunu, Aksa Tufanı operasyonunun bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, "Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi denen, adaletten fersah fersah uzak, tek bir üyenin vetosuyla oradan karar çıkarma imkanının bulunmadığı bir sistemin dünyaya barış, adalet ve huzur getirmeyeceğini herkes gördü, Aksa Tufanı bunu da bize gösterdi." diye ekledi.
"Yeni bir düzen, yeni bir sistem kurmak için yolun başındayız"
Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:
"İnşallah şimdi yeni bir düzen, yeni bir sistem kurmak için yolun başındayız. Mevcudun yürümeyeceği anlaşıldıktan sonra onun yerine yeni bir şeyler koyma ihtiyacı artık kendisini ciddi bir şekilde hissettirmiştir ve her gün daha fazla sayıda insan bunu hissediyor. Peki bu sistemi kim kuracak? Yani 2 milyarlık İslam alemi içerisinde, bu kadar güç, bu kadar servet, bu kadar insan potansiyeli var iken biz hâlâ dünyanın çok kutuplu olması nedeniyle yeni bir dönemin başlamış olması nedeniyle başka bir işgalciden, başka bir müstekbirden, başka bir zalimden mi medet umacağız? Yoksa bu zulmün sonra ermesi için biz kendimiz olup, kendimize dönüp, özümüze, fıtratımıza dönüş yapıp önce kurtulacağız sonra kurtuluş ümidi, kurtarıcı bekleyen insanların da kurtuluş umudu mu olacağız? İşte mesele budur.
Müstekbirlerle mücadele etmenin şartlarını oluşturmak için kafamızı, bedenimizi, zihnimizi yormamız gerekiyor. Bütün imkanlarımızı beşerî, maddi, manevi, teknolojik, askeri bütün imkanlarımızı bunun için seferber etmemiz gerekiyor. Müstekbirlerle mücadele etmenin şartlarını oluşturmak için mutlaka el birliği, mutlaka güç birliği yapmak gerekiyor.
Müstekbirlerle mücadele etmenin şartlarını oluşturacağız, mücadele edenlere her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Ayağa kalktık, kıyamdayız, zulme razı olmayacağız ve Allah'ın izniyle kökünü kazıyacağız. Ama sözle değil, sloganla değil, ceht ve gayretle, ihlas ve uhuvvetle, sabır ve metanetle, ilim, irfan, iman ve hikmetle."
"Kopan tufan, Aksa'nın hürriyetini yanında getirecektir"
Gazze'deki direnişin önemli isimlerinden birinin sözlerini aktaran Yapıcıoğlu, "Şimdiye kadar 4 savaş gerçekleşti, bunların hiçbirisi öylesine olmuş ve bitmiş savaşlar değil. Bunların her birisinin elbette sonuçları oldu. Şimdiye kadar ki mücadeleler direnişi ayakta tutma mücadelesiydi. Ama Allah'ın izniyle Aksa Tufanı, büyük özgürleştirme, büyük tahrir hareketidir. Aksa hürriyetine kavuşuncaya kadar bu tufan esmeye devam edecektir inşallah. Eğer terazinin bir kefesinde Aksa'nın hürriyetine kavuşması varsa diğer kefesinde on binlerce şehit çok değildir, diyordu. Allah'ın izniyle bu tutuşan ateş, bu kopan tufan, Aksa'nın hürriyetini yanında getirecektir. Gerçekten 106 yıldır orada süren işgal ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'nın esaretinin sona ermesi için on binlerce şehit, belki yüz binlerce şehit verilecek."
Yapıcıoğlu, "Yine bir başka isim söyle demişti: Dedelerimiz, babalarımız ve bizler 75 yıldır mücadele ediyoruz, 75 yıldır bedel ödüyoruz. Şimdiye kadar taksit taksit ödedik bu bedelleri, borcumuz bir türlü bitmedi. Ne ise bunun bedeli toptan, bir seferde ödemeye hazırız ve biz bu yola baş koyduk inşallah. Ne ise o bedel, biz o bedeli ödeyeceğiz ve o ödediğimiz bedelle Aksa'yı hürriyetine kavuşturacağız, diyordu kardeşimiz. Rabbim güç ve imkanlarını arttırsın inşallah." ifadelerini kullandı.
"Bedel neyse İslam ümmeti arasında pay etmeli"
Mescid-i Aksa'nın sadecek Filistinlilerin değil tüm Müslümanların ilk kıblesi olduğunu hatırlatan Yapıcıoğlu, "Dolayısıyla Kudüs, O'nun bize bıraktığı bir emanettir. Evet, Kudüs'ten, etrafı bereketli kılınan Mescid-i Aksa'dan övgüyle bahseden Kur'an-ı Kerim bizim de kitabımızdır, biz de o kitaba iman ettik, evet Mescid-i Aksa bizim de ilk kıblemizdir' diyorsak -ki diyoruz- o zaman kim bunu söylüyorsa oranın hürriyetine kavuşması için gereken bedel neyse İslam ümmeti arasında pay etmeli ve herkes payına düşen bedele katkı sunmalıdır." şeklinde konuştu.
Yapıcıoğlu, "Biz sonuna kadar Mescidi Aksa'ya Kudüs'e sahip çıkacağız Biz sonuna kadar Zalimlere karşı en gür Seda ile sesimizi yükselteceğiz. Rabbim ikram etsin, ihsan eylesin, o fırsatı sunsun, güç ve kuvvet versin inşallah fiilen de harekete geçeceğiz ne yapmamız gerekiyorsa yapacağız." ifadelerini vurguladı.
Siyonizmin, bölge barışının önündeki en büyük engel ve dünyanın barışına da en büyük tehdit olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu, bu tehlikenin bertaraf edilmesi her şeyi yapacaklarını kaydetti.
"Asgari ücretin tanımını değiştirelim ve işçinin ailesini de bu tanıma dahil edelim"
Konuşmasının devamında asgari ücrete değinen Yapıcıoğlu, farklı mecralarda konuşulan zammın yüzde 50 veya biraz üzerinde olduğunu aktardı.
Asgari ücretin net tutarının yanı sıra asgari ücret tanımının da önemli olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, "Asgari ücretle çalışan insanların önemli bir kısmı bir aile geçindirmekle yükümlüdür. Asgari ücretin tanımında işçinin ailesi yoktur. Mevcut resmi tanıma göre asgari ücret sadece işçinin beslenme, barınma, giyim, ulaşım, sağlık, eğitim, Kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden karşılamaya yetecek ücrettir. Bu tanım doğru bir tanım değil. İşçinin ailesi ne yiyecek ne içecek? Dolayısıyla gelin temelde bu işe bir çözüm arayalım. Önce asgari ücretin tanımını değiştirelim ve işçinin ailesini de bu tanıma dahil edelim." çağrısında bulundu.
Yapıcıoğlu, "Sadece bir kişinin yapılan hesaplamalara göre kendini kasmadan, sıkmadan rahat bir şekilde dengeli beslenme ve uygun giyinme için bir ayda harcaması gereken para Kasım 2023 fiyatlarıyla 18 bin 239 lira. Sadece bir kişi, aile yok bunun içinde. Peki, böyleyken işçinin ailesini tanıma dahil etme konusunda herhangi bir adım yok. Şimdi gelinen durumda tek başına işçiye bile yetmeyecek bir ücretin teklif edilmesi doğru bir şey değildir." şeklinde konuştu.
"Küçük esnafın işçi çıkarmasına yol vermeyecek bir formül bulmak lazım"
Asgari ücrete yüksek bir zam yapılması halinde küçük esnafın bunu, işçilerine ödeyememesi gibi bir durum konusunda duyulan endişelere de çözüm önerisi sunan Yapıcıoğlu, "Yanında üç beş tane işçi çalıştıran berber, kasap, manav, bakkal, market, terzi… Bunlar ne yapacak, nasıl o ücreti ödeyecek? Onların da işçi çıkarmasına yol vermeyecek bir formül bulmak lazım. O formülle ilgili yıllardır söylüyoruz, diyoruz ki askerlik ücretliden vergi almayın. Vergilerden bir tanesi kalktı. İki yıl önce yani 2022 yılının başı itibariyle artık asgari ücretinin maaşından vergi alınmıyor, gelir vergisi alınmıyor. Peki asgari ücretli sadece gelir vergisi mi veriyor? Hayır. İşte şu anda Meclis'te bütçe maratonu var. Hafta sonları dahil bütçe görüşmeleri devam ediyor. Ve yine maalesef 2024 yılının bütçesinde de dolaylı vergiler toplam vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 70. Ne demek dolaylı vergiler? Vatandaşın öderken hissetmediği, vergi verdiğini farkında olmadığı vergiler. Yani alışveriş yaparken, parayı harcarken ödediği KDV, ÖTV, özel iletişim vergisi gibi vergiler. İşçi, para kazanırken vergi vermiyor ama harcarken kazandığı paranın önemli bir kısmını vergi olarak veriyor. Mutlaka buna bir çare bulmak lazım, türlü türlü formüller olabilir. Eğer böyle olursa o zaman küçük esnaf olarak yanında asgari ücretle eleman çalıştıranları da zor duruma sokmadan, asgari ücretlerinin insanca yaşayabileceği ücretle onları ücretlendirmek ve eve giderken çoluk çocuğuna giderken onları sevindirebileceği elinde birkaç parça ihtiyaçla eve gitmesini sağlayacak bir düzenleme yapılabilir."
"Denk bütçe anayasal bir zorunluluk haline gelmelidir"
Yeni anayasada bütçe ile ilgili çağrılarda bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "Denk bütçe anayasal bir zorunluluk haline gelmelidir. Anayasaya yeni bir madde koyalım ve diyelim ki 'bütçeler denk olmak' zorundadır. Allah korusun, büyük bir salgın, büyük bir tabii afet ya da savaş gibi durumları müstesna bütçe denk olmak zorundadır diyelim. Niye böyle söylüyoruz? Çünkü bütçenin önemli bir kısmı faize gidiyor. Bir trilyon 200 milyar civarında faiz ödemesi… Yani vergi gelirlerimizin önemli bir kısmı, bizden toplanan vergilerin önemli bir kısmı faize gidecek maalesef. Eğer denk bütçe yapamazsak bu faiz gideri gittikçe artacak. Faizi çıkarırsanız Türkiye'nin neredeyse borçlanmaya ihtiyacı sıfır. Ama faiz ödemesi için her sene yeni yeni borçlar alınmak zorunda kalınıyor ve o alınan borçların ana parasının üzerine bir de onların faizi biniyor ve bu şekilde adeta yuvarlanan bir kartopu gibi gittikçe milletin sırtındaki kambur artıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Siyonizm lehine savaşan çifte vatandaşlar
Son dönemde özellikle sosyal medyada, işgal edilmiş Filistin topraklarında siyonizmin lehine savaşan farklı farklı ülkelerden gitmiş çifte vatandaşların durumu ile ilgili bazı paylaşımların olduğunu hatırlatan Yapıcıoğlu, o kişilerin, işgal altındaki topraklara gidip siyonizm lehine orada savaşa katıldıklarına dikkat çekti.
Türkiye'de bu durumda kaç kişinin olduğuna dair ellerinde bir veri olmadığını söyleyen Yapıcıoğlu, "Ama emin olun o durumda belki diğer ülkelerdeki çifte vatandaşların sayısından çok daha fazla sayıda çifte vatandaş burada var. Buradan o topraklara gidip orada acılarını paylaştığımız, onlara yardımlar göndermeye çalıştığımız ve zaferleri için dua ettiğimiz kardeşlerimize karşı vahşice savaşıyorlar." dedi.
"Soykırıma karışan çifte vatandaşların mal varlıkları aile fonuna aktarılsın"
Hem işgal rejiminin hem de Türkiye'nin vatandaşlığına taşıyan çifte vatandaşlar hakkında bir kanun teklifi hazırladıklarını açıklayan Yapıcıoğlu, bu durumdaki kişiler için şu çağrılarda bulundu:
"Türkiye'de yabancı bir ülke lehine asker toplamak ve yabancı bir ülke lehine asker olarak yazılmak bir suç. Bu tarif edilmiş. Eğer çifte vatandaşlar yani aynı zamanda Türkiye'nin vatandaşı olup gidip başka bir ülkede savaşanlar eğer savaş suçlarına bulaşmışsa, eğer soykırım ve insanlığa karşı suç işlemişlerse onlarla ilgili bazı kanuni düzenlemeler yapalım.
Ne yapalım? Birincisi, onların vatandaşlığını iptal edelim, onların vatandaşlıktan çıkaralım. Eğer o soykırım suçu işleyen orduya yazılmışsa onları vatandaşlıktan çıkaralım.
Bir şey daha yapalım. Bunun için onun o suçlarının cezasını hesabını vermek üzere çağrıldığında gelmiyorsa Türkiye'deki bütün mal varlığına el koyalım. Bu mal varlığını da oluşturulan yeni aile fonuna aktaralım.
Bir şey daha yapalım. Soykırım suçu işlemenin cezası Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır. Bu suça karıştığı tespit edilenlere o muameleyi yapalım, memlekete geldiklerinde, ayak basar basmaz onları derhal derdest edip mahkeme huzuruna çıkaralım ve kanunlardaki mevcut en ağır ceza zaten öngörülüyor mutlaka bunları yargılayıp hak edenlere bu cezayı verelim. İnşallah önümüzdeki hafta içerisinde bu kanun teklifini Meclis Başkanlığına sunacağız."
"İttifakla ilgili görüşmelerimiz var fakat bu henüz sonuçlanmadı"
Konuşmasının sonunda yerel seçimlerle ilgili ittifak görüşmelerine değinen Yapıcıoğlu, "Basında, farklı farklı yerlerde haberler çıkıyor; ittifaklarla ilgili HÜDA PAR'ın seçimlere ne şekilde katılacağı ile ilgili. Buradan bütün kardeşlerime şunu hatırlatmak istiyorum. Bizden duymadığınız, bizim yetkili bir arkadaşımızdan duymadığınız hiçbir şeye itibar etmeyiniz. Evet, ittifakla ilgili görüşmelerimiz var fakat bu henüz sonuçlanmamış henüz şekillenmemiştir. O şekillendiğinde ittifakın nasıl olacağı ile ilgili inşallah biz gerekli açıklamayı yaparız. Ama şimdiden bütün teşkilatlarımıza söylüyoruz, ittifakla veya tek başınıza, 81 vilayetimizin tamamında 900 küsur ilçemizin tamamında seçimlere katılmak üzere hazır olarak bekleyin, bütün hazırlıklarınızı bitirin." şeklinde konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.