HÜDA PAR: Hiçbir ulusal çıkar Kudüs davasından daha kıymetli değildir
HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, partisinin iç ve dış gündeme dair değerlendirmesini paylaştı.
Faize dayalı ekonomi modeli terkedilmelidir
Merkez Bankasının beklenmeyen bir hamle yaparak politika faizini 100 baz puan düşürdüğünü hatırlatan Ramanlı, yaşanan yüksek enflasyon ortamında çok fazla bir anlam ifade etmese de istikameti işaret etmesi açısından bunun önemli bir adım olduğunu söyledi.
Firmaların, sanayicilerin, yatırımcıların finansa ulaşımında yaşanan sıkıntıların devam ettiğini belirten Ramanlı, bu konuda ilgili kesimlerden gelen şikâyetler devam ederken sorunun çözümü için gereken etkili adımların atılmadığını ifade etti.
Ramanlı, "Yatırım, üretim, istihdam ve ihracat gibi çok önemli makro hedefler belirleyen hükümet bu konuda pratikte ciddi adımlar atmamaktadır. Politika faizinin yüzde 13, banka kredi faizlerinin yüzde 35-40’larda olduğu bir ekonomi pratiğinin izahı olamaz. Bu konuda firmaların ve üreticilerin finansa olan ulaşımı kolaylaştırılmalı, banka tekelinin üretimi engelleyici yapısına bir neşter vurulmalıdır." dedi.
"HÜDA PAR olarak haksız sermaye transferine itiraz ediyor ve faize dayalı ekonomi sisteminin terk edilmesi gerektiğini söylüyoruz." diyen Ramanlı, sermaye tekellerinin haksız servet transferinin önüne geçilmesi, faize bulaşmak istemeyen kesimler için meşru ve kolay ulaşılabilir seçeneklerin artırılması çağrısında bulundu.
Ramanlı, "Pansuman tedbirler yerine sorunun kökenine inilmeli ve yapısal sorunların çözümüne odaklanılmalıdır. Bu bağlamda alın terinin ve emeğin sömürüsü anlamına gelen faize ve doların egemenliğine dayalı kapitalist ekonomi modeli bir an önce terkedilmelidir." diye ekledi.
Şeyh Said'e yönelik hakaretler kabul edilemez
Son günlerde bazı siyasilerin Şeyh Said'e yönelik hakaret içerikli ifadelerde bulunmasına tepki gösteren Ramanlı, "Resmî ideolojinin çarpıtılmış tarih anlayışı ile karalanan kahramanlarımızdan biri de kuşkusuz Şeyh Said Hazretleridir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Müslüman halkımıza dayatılan gayri İslamî uygulamalar, ülke genelinde büyük ve haklı tepkilere neden olmuştur. Gelişen bu tepkileri bastırmak için dönemin hükümeti tarafından infaz komiteleri kurulmuştur. İstiklal Mahkemeleri denilen bu komitelerin eliyle binlerce İslam âlimi ve Müslüman, tıpkı Şeyh Said Hazretleri gibi haksız şekilde darağaçlarına çıkarılıp idam edilmiştir." diye konuştu.
Ramanlı, "Hal bu iken günümüzde kirli siyaseti kendine meslek edinenlerce Şeyh Said Hazretlerinin hatırasına dil uzatılmasını kınıyoruz. Suç teşkil eden bu sözlerin cezasız kalmaması için yargının derhal harekete geçmesi gerektiğini de ayrıca hatırlatıyoruz. Toplumsal fay hatlarını derinleştirmek ve ortaya çıkacak düşmanlıktan nemalanmak için önce ekonomik kriz üzerinden mültecilere, şimdi de Şeyh Said Hazretleri üzerinden Kürt halkına yönelik düşmanca bir söylem geliştirenlerin, faşist bir anlayışla ve oy avcılığı uğruna halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği açıktır. Toplumu ayrıştırıp, kutuplaştırıp, düşmanlaştırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bunu yapan her kim olursa olsun hukuk önünde hesabını vermelidir." ifadelerini kullandı.
Ramanlı, "Şeyh Said Hazretleri tıpkı İskilipli Atıf Hoca ve Esad Erbilî Hazretleri gibi bir İslam kahramanıdır. Konuştukları dil dışında aralarında hiçbir fark yoktur. Tıpkı İskilipli Atıf Hoca gibi Şeyh Said Hazretlerinin de mezar yerinin açıklanması talebimizi bu vesile ile bir kez daha yineliyoruz." dedi.
"Genel bütçeden evlilik fonu oluşturmalı"
TÜİK verilerine göre Türkiye'de son yıllarda evlilik oranlarının azaldığına, boşanma oranlarının arttığına işaret eden Ramanlı, buna paralel olarak evlilik yaşı yükselirken doğurganlık hızının ise düşmekte ve artan yaşlı nüfusa oranla genç nüfusun giderek eridiğini; yaşanan bu durum toplumun geleceği açısından endişe verici olduğunu kaydetti.
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, şunları kaydetti:
"Aile kurumunun çözülmesine neden olan etkenler arasında; ekonomik sıkıntılar, bireyselcilik ve ailesiz toplum modeli dayatmaları ilk sırada yer almaktadır.
Aileye yüklenen anlamın algı operasyonları ile karalanması ve evliliklerin büyük bir külfete dönüştürülmesi, buna karşın nikâhsız gayrimeşru birliktelikler ve gayri ahlakî hayat tarzının cazip gösterilmesi evlilik oranlarını azaltmakta ve aile kurumunu zayıflatmaktadır.
Söz konusu tehlikelere karşın bazı tedbirlerin alınması artık elzem olmuştur. Bu tedbirlerin başında ise sosyal devlet olmanın doğal bir gereği olarak gençlerin evliliğe özendirilmesi ve hem maddi hem de manevi açıdan desteklenmesi gelmektedir.
Özellikle de ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde evlenmek isteyip de evlenemeyen gençler mutlaka desteklenmelidir. Bu doğrultuda genel bütçeden evlilik fonu oluşturmalı, teşvik paketleri hazırlanmalıdır. Aile kurumunun korunması, yeni evliliklerin teşvik edilip desteklenmesi ve evlilik fonunun oluşturulması için gerekli yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir."
"İşgalci rejimle kurulacak her ilişki ve atılacak her adım, Kudüs davasını zayıflatacaktır"
Ramanlı, 2018 yılında ABD’nin Kudüs'ü Siyonist rejimin sözde başkenti olarak tanıma ve büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı sonrası Türkiye'nin, haklı bir duruş sergileyerek Tel Aviv büyükelçisini Ankara’ya çağırdığını hatırlattı.
O tarihten itibaren ilişkilerin sadece maslahatgüzar seviyesinde sürdürüldüğünü ancak son dönemlerde işgal rejimiyle ilişkilerin tekrar canlandırılmasının sonucu olarak karşılıklı büyükelçi ve başkonsolos atama kararı alındığını ifade eden Ramanlı, böylece siyonist rejim ile olan ilişkilerin tam diplomatik temsil seviyesine yükseltildiğini belirtti.
Ramanlı, "Siyonist rejim, Filistinlileri katlederek ve onların topraklarını işgal ederek hayat bulan ve bunu sürdüren bir çetedir. Saygın bir devlet ve ülke asla değildir. Hiçbir alan ve platformda böyle bir muamele görmemelidir. Bu rejimle kurulacak her ilişki ve atılacak her adım, Kudüs davasını zayıflatacak, yalnızlaştıracak, yapılan işgali meşrulaştıracak ve beraberinde yeni işgal ve katliamları getirecektir." şeklinde konuştu.
Siyonist rejimin sadece Filistin için değil, Türkiye de dâhil bütün coğrafya için bir güvenlik tehdi olduğuna dikkat çeken Ramanlı, "Kurulacak ilişkiler halkımızın ve ülkemizin menfaatine değil, aksine aleyhine olacaktır. Kudüs davasını ve Filistinlilerin hakkını savunmak ile işgal rejimiyle ilişkiler birlikte sürdürülemez. Kudüs davasını savunmak, işgal ve katliamlarla ismi özdeşleşen işgal rejimini tanımamaktan geçmektedir." dedi.
Ramanlı, "Hiçbir vaat ve ulusal çıkar Kudüs davasından ve hakkı ayakta tutmaktan daha önemli ve kıymetli değildir. Hükümet ve devlet yetkililerini bu yanlıştan dönmeye ve işgal rejimiyle bütün ilişkileri kesmeye davet ediyoruz." çağrısında bulundu.
"Suriye rejimi ile doğrudan görüşmeleri başlatılmalı"
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun muhalifler ile Suriye rejiminin barışması gerektiğine, aksi halde Suriye’de kalıcı bir barışın mümkün olmayacağına dair açıklamasının önemli bulduklarını kaydeden Ramanlı, 11 yıldır devam eden iç savaşın bugüne kadar yüzbinlerce sivilin hayatını kaybetmesine, milyonlarca sivilin mülteci konumuna düşmesine sebebiyet verdiğine işaret etti.
Ramanlı, "Bütün bölgeyi olumsuz yönde etkileyen ve ihtilafları derinleştiren bu iç savaşın sonlanması için ivedilikle harekete geçilmelidir. Türkiye ve İran başta olmak üzere bölge ülkeleri, tarafların ön koşulsuz bir araya gelmesini sağlamalıdır. Türkiye, akan kanın durması, mültecilerin güvenli geri dönüşü ve muhaliflere yönelik baskının sona ermesi şartıyla Suriye rejimi ile doğrudan görüşmeleri başlatmalıdır. Ülkede tüm unsurların dâhil edildiği yeni siyasi süreç ivedilikle başlatılmalı, ülkenin yeniden inşası için tüm bölge ülkeleri katkı sunmalıdır." diye konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.