HÜDA PAR: Küresel iklim değişikliğine karşı tedbir alınmalı

HÜDA PAR: Küresel iklim değişikliğine karşı tedbir alınmalı
​Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin dünyayı tehdit eden bir sorun olmaya devam ettiğine dikkat çeken HÜDA PAR Genel Sekreteri Demir, iklim değişikliği ve küresel ısınma ile mücadele için bir an önce yasal alt yapı oluşturulması çağrısında bulundu.

HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, iç gündeme ilişkin yaptığı açıklamada; küresel iklim değişikliği, gıda sorunu, aile kurumu, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikası Taslağı ve öğretmen atamaları gibi gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.

Küresel ısınmanın ve buna bağlı iklim değişikliğinin dünyayı tehdit eden bir sorun olmaya devam ettiğine dikkat çeken Demir, "Son yıllarda dünya genelinde artan tüketim, fosil yakıt kullanımı, sanayileşme, endüstriyel çiftçilik ve kimyasal tarım ilaçlarının kullanımı geleceğimizi tehdit etmektedir. Bugüne kadar bireysel ve toplumsal önlemlerin yeteri kadar alınmamış olması kuraklığı, kıtlığı ve salgın hastalıkları tetiklemekte, insan hayatı ile birlikte tüm canlılar üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Çin ve ABD’nin toplam karbon salınım miktarı tüm dünyada salınan karbon miktarının yüzde 50’sinden fazlasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla küresel ısınma ve iklim değişikliğine en çok neden olan iki ülke Çin ile ABD’dir." dedi.

"İklim değişikliği ve küresel ısınma ile mücadele için bir an önce yasal alt yapı oluşturulmalıdır"

Küresel ısınma ile mücadeleye dikkatleri çeken Demir, "Türkiye ve diğer ülkelerde de küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı alınan önlemler yetersiz kalmaktadır. Merkezi iktidar ve yerel yöneticiler bir an önce yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması ve daha çevreci ulaşım araçlarının kullanımının özendirilmesi için gerekli çalışmaları yapmalı, çevre kirliliğine ve ekolojik felakete neden olacak faaliyetlerden uzak durmalıdır. İklim değişikliği ve küresel ısınma ile mücadele için bir an önce yasal alt yapı oluşturulmalıdır. İklime etkisi ile gelecek kuşakların hakları göz önünde alınmadan, sadece ekonomiye katkı sağlamak adına tabiatın tahribine göz yummak geleceğimizi karartmaktadır." ifadelerini kullandı.

Gıdaya ulaşım stratejik bir sorundur

2020 yılı enflasyonunu yukarıya çeken en ön önemli kalemin, gıda ürünleri olduğunu söyleyen Demir, "Gıda fiyatlarındaki artışın yüzde 20,6 ile yıllık enflasyonun çok üzerinde gerçekleşmesi hesapları alt üst etti. Tarım ve gıda politikasındaki yanlışlıkların faturası her geçen gün ağırlaşmaktadır. Bu alanda iyileştirme çalışmalarından ziyade köklü bir dönüşüm çalışmasına ihtiyaç vardır. Kırk yıl öncenin okumalarıyla sorunlara çözüm bulunamaz. Toplumun değişen talep ve ihtiyaçlarının yanı sıra küresel kriz ve afetlerin de etkisinin hesap edilmesi gerekir. Kısa, orta ve uzun vadeli, sosyolojik hususların yanı sıra olası siyasi gelişmelerin de dikkate alındığı bir çalışma yapılmalıdır. Bugün gıda tedarik zincirinin emniyet altına alınması, artık stratejik bir konudur.  Kaynakların buna göre harekete geçirilmesi ve doğru yönetimi esastır." dedi.

"Yüksek kur ile mücadele etmenin yolu, faizleri yükseltmek değil, dışa bağımlılıktan kurtulmaktır"

Yüksek kur ile mücadeleye yer veren Demir, "OECD ülkeleri içerisinde gıda fiyatlarında en yüksek artış Türkiye’de gerçekleşmiştir. Bu durum, yanlış politikaların açık göstergesidir. Bu duruma sebep olan kişi ve kurumların topluma hesap verme borcu yerinde durmaktadır. Faizin yüzde 17'ye çıkarılmasının enflasyona etkisi tartışmasızdır. Yüksek faiz, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik sürdürülebilir bir durum değildir. Gelişmekte olan ülkeler içerisinde en yüksek faiz oranlarına sahip olmak ülkenin gelecekteki hedefleri için de bir tehdittir. Yüksek kur ile mücadele etmenin yolu, faizleri yükseltmek değil, dışa bağımlılıktan kurtulmaktır." ifadelerini kullandı.

"Bireyselleşen bir topluma dönüşmemeliyiz"

Aile kurumunun önemine değinen Demir, "Aile, bireyleri kötülüklerden koruyan bir sığınaktır. Sevgi, saygı, güven, sadakat ve merhamet gibi sağlam bir temel üzerine inşa edilmiş aile yapısı, huzurlu ve istikrarlı toplum inşa etmenin ilk şartıdır. Aile kurumu çökmüş toplumun huzuru, istikrarı ve de istikbali yoktur. Zira bir aile sıcaklığından mahrum çocukların sağlıklı bir gelecek inşa etmeleri mümkün değildir. Aile yapısını tahrip eden faktörlerin başında ahlaki yozlaşma gelmektedir. Ailesiz toplum, temel dinamikleri yıkılmış toplumdur. Aile Kurumu bugün hedef tahtasına oturtulmuştur. Kadın ile erkeği birbirinin rakibi haline getirmeye çalışanlar, toplumsal bir buhran oluşturmayı hedeflemektedirler." dedi.

Karşı karşıya olduğumuz en büyük tehlikelerden biri de bireyselleşen bir topluma dönüşmektir"

Bireyselleşmenin getirdiği olumsuz sonuçları değerlendiren Demir, "Bireyselleşen bir topluma dönüşmek, bugün karşı karşıya olduğumuz en büyük tehlikelerden biridir. Kendi sosyo-kültürel değerlerimizin yozlaştığı, ahlaki yozlaşmanın yaygınlaştığı, hızla bireyselliğe doğru giden bir süreç yaşıyoruz. Toplum olarak bu tehlikeyi görmek zorundayız. Toplumu idare edenler de tehlikeyi görmeli ve gerekli tedbirleri almalıdır. Olumsuzlukların nedenlerinin tespiti ve ivedi bir şekilde önlem alınması, en büyük sorumluluğumuzdur." diye kaydetti.

Cumhurbaşkanlığı eğitim politikası taslağı ve öğretmen atamaları

Cumhurbaşkanlığı eğitim politikası taslağına değinen Demir, "Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, öğrencilere 21. yüzyıl yetkinliklerinin kazandırılmasına ilişkin Politika Belgesi taslağı hazırladı. Taslakta, eğitim anlayışı, ölçme ve değerlendirme süreçleri, öğrencilerin teknolojiyi doğru kullanması, yazılım ve kodlama becerileri, sektörle bütünleşme, kalite takip sistemi, eğitimci ve yöneticilerin liyakate kavuşturulması gibi önemli hususlar yer almaktadır. 2018 yılında hazırlanan 2023 Eğitim Vizyon Belgesinde de önemli hususlara değinilmişti. Söz konusu belgede eğitim ve öğretimin hem bedene hem de ruha hitap edecek şekilde, çift kanatlı olacağına vurgu yapılmıştı. Ancak bu içerik pratiğe aktarılamadı. 2018 sonrasında hazırlanan kitaplara da hâkim olan materyalist dil oldukça dikkat çekicidir. Bu nedenle yeni Eğitim Politika Belgesi kâğıt üzerinde kalmamalı, alanda uygulanmalıdır. Eğitim anlayışı; Batı’nın pozitivist ve materyalist anlayışından ve ideolojik yaklaşımlardan tamamen arındırılmalıdır." dedi.

"Öğretmen ihtiyacının, mezun olmuş adayların ücretli olarak çalıştırılması ile giderilmesi ciddi bir hata ve haksızlıktır"

Öğretmen atamalarına da değinen Demir, "Türkiye’de öğretmen olmayı bekleyen mezun sayısı 500 bin civarındadır. Sayıştay’ın raporuna göre kurum bazlı yaklaşık 130 bin öğretmene ihtiyaç vardır. Öğretmen ihtiyacının, mezun olmuş adayların ücretli olarak çalıştırılması ile giderilmesi ciddi bir hata ve haksızlıktır. Bu uygulama eğitimin kalitesini ve öğretmenin itibarını düşürmektedir. Bu nedenle en kısa zamanda yeterli sayıda öğretmen ataması yapılmalıdır.

MEB, 8 ve 12. Sınıflar ile mezunlar için 22 Ocak’ta destekleme ve yetiştirme kurslarını yüz yüze olacak şekilde başlattı. Bu kararın yüz yüze eğitime geçişinin başlangıcı olmasını temenni ederiz. İl Hıfzıssıhha Kurulları ve okul yöneticileri öğrencilerin bu kurslara katılabilmeleri için gerekli önlemleri almalıdır. MEB, bu süre içerisinde ikinci dönemde başlatılması ümit edilen yüz yüze eğitimin hazırlıklarını da tamamlamalıdır." şeklinde konuştu. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.