HÜDA PAR Milletvekili Dinç: Terör rejimi ve hamileri bugün durdurulmazsa yarın tüm bölge için çok geç olacaktır!
HÜDA PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç, TBMM’de gerçekleştirdiği basın toplantısında, “Ulusal menfaatlerini korumak için 10 aydır açıkça işlenen soykırım suçunu görmezden gelen bölge rejimleri, yarın bunun bedelini kendi ülkelerine yapılan saldırılarla ödeyecektir. Terör rejimi ve hamileri bugün durdurulmazsa yarın tüm bölge için çok geç olacaktır.” dedi.
TBMM’de gerçekleştirdiği basın toplantısında iç ve dış gündeme dair değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, siyonist terör şebekesinin Filistin’de gerçekleştirdiği zulüm ve soykırım ile ilgili somut adım atmayan İslam ülkelerine seslendi.
Dinç ayrıca, iç gündemdeki ekonomik eşitsizlikler ve asgari ücretlilerin sorunlarını gündeme getirdi, ayrıca takibe düşen kredi kartı borçlarının faizleri silinerek yeniden yapılandırılması çağrısında bulundu.
Açıklamalarının devamında; Facebook, Tik Tok ve çocukları şiddete ve sapkınlığa özendiren oyun siteleri ile ilgili caydırıcı önlemeler alınması gerektiğini belirten Dinç, toplumsal hassasiyetler üzerinden fay hatları oluşturan, yanlı ve yanıltıcı içeriklerle toplumu manipüle eden, ahlaksızlığı yaymada bir araç olarak kullanılan sokak röportajlarının da denetim altına alınması gerektiğini belirtti.
“10 aydır açıkça işlenen soykırım suçunu görmezden gelen bölge rejimleri yarın bunun bedelini kendi ülkelerine yapılan saldırılarla ödeyecektir”
İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısının kapanış bildirisinde terör rejimi israilin durdurulmasına yönelik somut ve caydırıcı karar çıkmamasına tepki gösteren Dinç, Filistinli esirlere yönelik işkenceleri de hatırlatarak şunları söyledi:
“İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Dışişleri Bakanları İcra Komitesi'nin acil toplantısının kapanış bildirisinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne terör rejimi israili uluslararası hukuka saygı göstermeye ve saldırılarını durdurmaya zorlamak için gerekli önlemleri alması çağrısında bulunulmuş, somut ve caydırıcı bir karara varılamamıştır.
İslam İşbirliği Teşkilatı ve üye devletlerin soykırıma karşı 10 aydır devam eden tepkisizliğinden cesaret alan terör rejimi, insanlık dışı suçlarını gizleme gereği bile duymamakta aksine basın yayın kuruluşları aracılığıyla bu iğrenç suçları tüm dünyaya ilan etmektedir. Son olarak Guantanamo ve Ebu Gureyb’deki vahşeti bile geçen Sde Teiman isimli sözde gözaltı merkezinde yaşananlar bizzat işgal basını tarafından servis edilmiş, Filistinli rehinelere karşı cinsel istismar suçu işleyen sapık caniler kahraman gibi televizyonlara çıkarılmıştır. İşkence, kötü muamele, cinayet suçlarını açıkça savunan işgal rejiminin sözde bakanı, rehinelerin tutulduğu sözde cezaevlerinde yer kalmaması nedeniyle Filistinli rehinelerin başlarından vurularak infaz edilmelerine yönelik çağrıda bulunmuş, diğer bir sözde bakan ise Gazze’deki tüm halkın aç bırakılarak öldürülmesi gerektiğini savunmuştur. ABD ve Batı işte bu suçlarını gizleme gereği bile duymayan alçaklara kalkan olurken İslam dünyası, Müslümanların şeref ve haysiyetini aşağılamaya çalışan teröristlere karşı caydırıcı mahiyette tek bir somut adım bile atmaktan kaçınmaktadır.
Dün Irak’ta ve Afganistan’da, bugün Gazze’de yaşanan vahşet görüntüleri, sessiz kalınırsa yarın İslam dünyasının başka bir noktasına sıçrayacaktır. Ulusal menfaatlerini korumak için 10 aydır açıkça işlenen soykırım suçunu görmezden gelen bölge rejimleri yarın bunun bedelini kendi ülkelerine yapılan saldırılarla ödeyecektir. Terör rejimi ve hamileri bugün durdurulmazsa yarın tüm bölge için çok geç olacaktır.”
“Gelir artışı gider artışına yenik düşüyor; çalışma barışı sağlanamıyor”
İç gündeme dair ekonomik eşitsizlikler ve asgari ücretlilerin sorunlarını gündeme getiren Dinç, hükümetin dalgalı ekonomik politikaları ile yükün işçi ve emekçilerin sırtına yüklendiğini belirterek, “Son yıllarda Türkiye'nin yaşadığı ekonomik kriz, çalışanların maaş dengelerini tamamen alt üst etmiştir. Bu kriz, işçi sınıfının alım gücünü neredeyse sıfıra indirmiştir. Enflasyonun yükseldiği ve döviz kurlarının kontrolden çıktığı bu ortamda, çalışanlar açlık sınırında yaşamaya mahkûm edilirken, büyük şirketler ve zenginler daha da zenginleşmiştir. Maaşlardaki bu uçurum, iş yerlerinde büyük bir huzursuzluğa neden olmakta ve çalışma barışını ciddi şekilde zedelemektedir. Hükümetin dalgalı ekonomik politikaları, yükü işçi ve emekçilerin sırtına yüklenmiştir. Asgari ücret hızla erirken, ekonomik eşitsizlikler derinleşmiştir. İşçiler, hakkını aramak yerine geçim derdine düşmüştür. Örneğin, bir fabrika işçisinin aylığı son iki yılda enflasyon karşısında neredeyse yüzde 30 oranında erimişken, aynı fabrikada üst yönetici maaşları bu dönemde yüzde 50 oranında artmıştır. Bu nedenle, acil olarak maaş artışlarının her ay enflasyon oranında güncellenmesi ve düşük gelirli çalışanlar için asgari ücretin zaruri ihtiyaçları karşılayacak seviyeye çekilmesi gerekmektedir.” dedi.
“Gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmak için gerekli adımlar bir an önce atılmalı”
Gelir artışlarının, gider artışlarına yetişemez hale geldiğini vurgulayan Dinç, “Emeğin değerinden, emekçinin gelirinden kısacak düzenleme ve uygulamalardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Bu eşitsizlikle mücadelede en önemli stratejilerden biri adil ücret politikalarının uygulanması olacaktır. Ancak mevcut ekonomi yönetimi, bu sorunun üzerine yeterince eğilmemekte ve çalışanların hakkaniyetli bir ücret almasını sağlamaktan uzak kalmaktadır. Bu durum daha fazla sürdürülemez. Gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmak için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“Takibe düşen kredi kartı borçlarının faizleri silinerek yeniden yapılandırılmalı”
Dinç, takibe düşen kredi kartı borçlarının faizleri silinerek yeniden yapılandırılması gerektiğini dile getirdi.
Kredi kartı kullanımının yoğun olduğu Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon süreci ve alım gücünün düşmesi, kredi kartı borçlarının çevrilememesi veya ödenememesi gibi sorunlara yol açtığının altını çizen Dinç, “Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin verilerine göre 2023 Ocak-Haziran döneminde 379 bin 591 olan bireysel kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 2024’ün aynı döneminde yüzde 70 artarak 645 bin 474’e çıkmıştır. Bunlardan 142 bini yasal takibe alınmış durumdadır. Ekonomik kriz ve enflasyonla mücadelede tüketimin sınırlandırılması amacıyla kredi kartı faizlerinin artırılmasına, suiistimaller ve bilinçsiz kart kullanımı alışkanlıklarının da eklenmesi, kart borçlarını ödeyememekten kaynaklı takibe düşenlerin sayısında ciddi bir artışa yol açtı. Zorlu ekonomik şartlar ve düşen alım gücü dikkate alınarak, kart borçlarını ödemekte zorlanan veya yüksek faizlerden dolayı borçları katlanan tüketicilere dönük birtakım kolaylıklar sağlanmalıdır. Biriken faizlerin bu süreçte silinmesi ve ödenmeyen anaparanın taksitlendirilmesi, kart borcunu ödemekte zorluk yaşayanlara kolaylık sağlayacağı gibi borçların tahsilinde zorluk yaşayan finans kurumlarına da borçların tahsili yolunda yeni imkânlar sunacaktır. Tüketicilere de şu çağrıyı yapmakta yarar görüyoruz. Herkes harcamalarını sahip oldukları gelire göre ayarlamalı, sınırlı da olsa gelirlerini bireysel kredi veya kredi kartı borçlarına vererek faizci kurumların sömürüsüne alet olmamalıdırlar.” diye belirtti.
“Facebook, Tik Tok ve çocukları şiddete ve sapkınlığa özendiren oyun siteleri ile ilgili caydırıcı önlemeler alınmalı”
Robloks oyunu, Instagram, Tik Tok ve RTÜK’ün sokak röportajlarını denetleme kararı ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Dinç, “Bazı sapkınların çocukları cinsel yönden istismar ettiği saptanan Robloks oyununa erişimin engellemesi geç kalınmış, doğru ancak yetersiz bir karardır. Yasak sadece bu oyunla sınırlı kalmamalıdır. Halka sansür uygulayan Facebook, genel ahlakı ayaklar altına alan TikTok ve çocukların saf ve masum duygularını istismar ederek onları şiddete ve sapkınlığa özendiren oyun siteleri ile ilgili de caydırıcı önlemeler alınmalıdır. İnstagram, Tik Tok gibi platformlarda ‘kendilik algılarını’ oluşturan gençlerde ortaya çıkan kişilik bozuklukları, akıl hastalıkları, ekran bağımlılıkları artık psikiyatrinin konusu haline gelmiştir. Birçok Avrupa ülkesinin bilimsel ve sosyal araştırmaların baskısıyla çareler üretmeye çalıştığı bu duruma sessiz kalmak, bir neslin heba olmasına seyirci kalmak anlamına gelecektir.” dedi.
“Asıl çözüm, başta sosyal medya olmak üzere kendimize ait yerli dijital platformlarımızın olmasıdır”
“Toplumu bilinçlendirmek için medya okur-yazarlığı eğitimleri ve toplumsal değerlere aykırı paylaşımlara dair kapsamlı düzenleme yapılmalıdır.” diyen Dinç, “Öte yandan toplumsal hassasiyetler üzerinden fay hatları oluşturan, yanlı ve yanıltıcı içeriklerle toplumu manipüle eden, ahlaksızlığı yaymada bir araç olarak kullanılan sokak röportajları da denetim altına alınmalıdır. Bununla birlikte sosyal medya mecralarına yönelik yasaklamaların bir çözüm olmadığı da ortadadır. Asıl çözüm, başta sosyal medya olmak üzere kendimize ait yerli dijital platformlarımızın olmasıdır. Güçlü ve bağımsız bir sosyal medya en az yerli araba kadar önemlidir. Devlet, çeşitli teşviklerle girişimcilerimize bu konuda ön ayak olmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“Suda boğulma vakıalarını önlemek için tedbirler artırılmalı!”
Türkiye'de suda boğulma vakalarının, özellikle yaz aylarında sıkça yaşandığına dikkat çeken HÜDA PAR Milletvekili Dinç, geçtiğimiz gün Muş’ta piknik yapmak için kıyısına gittikleri Alparslan Barajı gölünde Rabia Karakaya isimli kız çocuğu ile onu kurtarmak isteyen ailesinden 4 kişinin boğularak hayatını kaybettiğini hatırlattı. Dinç, olayda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, geride kalanları sabır temennilerinde bulundu.
Boğulma vakalarının artmasında birkaç ana faktörün öne çıktığını belirten Dinç, bunları ve alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
"Boğulma vakalarının nedenleri arasında yüzme bilgisi eksikliği, gözetim eksikliği, yüzmenin yapıldığı tehlikeli yerlerle ilgili yeteri derecede uyarı ve bilgilendirmenin olmaması ile kurtarma ekipmanlarının eksikliği sıralanabilir. Özellikle plajlar ve benzeri yüzme alanlarında daha fazla cankurtaran görevlendirilmelidir.
Belediyelerin önleyici tedbirlere başvurmaları acil bir zorunluluktur. Bu kapsamda toplumun hassasiyetlerini de gözeterek yüzme eğitimi programları oluşturmanın yanında cankurtaran hizmetlerinin yaygınlaştırılması, acil durum ekipmanlarının sağlanması ile yerleşim yerlerine yakın tehlikeli bölgelerin belirlenerek bilgilendirici levhalarla gereken uyarıların yapılması büyük önem arz etmektedir. Tedbirler boğulma vakalarının sayısını azaltacaktır. Belediyeler, bu gibi projeleri hayata geçirerek halkın güvenliğini sağlamalıdır.” (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.