HÜDA PAR Sözcüsü Demir: İnsan Hakları Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi gerekir
HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, iç gündeme ilişkin yaptığı açıklamada; İnsan Hakları Eylem Planı, Kod 29 Uygulaması, Millî Eğitim Bakanlığı Faaliyet Raporu, ekonomide vasatı aşmak ve fiyat istikrarını değerlendirdi.
İnsan Hakları Eylem Planı
İnsan Hakları Eylem Planı'nı değerlendiren Demir, "Cumhurbaşkanı tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan ve kısa sürede uygulamaya geçirileceği belirtilen İnsan Hakları Eylem Planı önemli konular içermektedir. İnsan haklarını koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi, yargı bağımsızlığı, adil yargılanma ve ifade özgürlüğünün genişletilmesi elbette toplumun ihtiyacı olan önemli düzenlemelerdir. Ancak, temel insan hakları her ne kadar anayasal güvence altında olsa da uygulamada pek çok sorun ve ihlalle karşılaşılmaktadır. Türkiye'de ön plana çıkan esas sorunun mevzuattan ziyade mevzuat kurallarını uygulamakla görevli olanların başına buyruk hareket etmeleri olduğu unutulmamalıdır." dedi.
"Önemli bir yaklaşım olarak gördüğümüz İnsan Hakları Eylem Planının hayata geçirilmesi gerekir"
İnsan Hakları Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen Demir, "Anayasa ile ceza mevzuatının uygulanması hususunda yaşanan başıboşluk ile etkin bir idari ve adli denetim yapılmaması her türlü suiistimalin önünü açmaktadır. AYM ile AİHM'in ihlal kararlarının yerel mahkemelerce değerlendirilmemesi, insan hakları alanındaki uluslararası sözleşmelerin yerel mahkemelerce dikkate alınmaması, şüpheden sanığın yararlandırılmaması, devletin kendi kurumları ile kolluğa hukuk dışına çıktığında da arka çıkması gibi hususlar; vatandaşları devlete karşı güvence altına alacak etkin bir mekanizmaya ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. 'Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.' atasözünde de ifade edildiği gibi önemli olan; söylenenlerin ne kadar uygulanacağıdır. Önemli bir yaklaşım olarak gördüğümüz İnsan Hakları Eylem Planının hayata geçirilmesi gerekir." ifadelerini kullandı.
"İşçiler, işverenlere ezdirilmemelidir"
Hükümetin kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasasının doğurduğu olumsuz sonuçları eleştiren Demir, "Pandemi koşullarının dayattığı olumsuz şartlar ekonomik durgunluğu da beraberinde getirmiş, hükümet de tedbirler kapsamında kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı getirmişti. Kısa çalışma ödeneği miktarı asgari yaşam koşullarını dahi karşılayamadığı için eleştirilere maruz kalırken, son kez uzatıldığı 31 Mart tarihinden sonra toplu işten çıkarmaların yaşanabileceğinden endişe edilmektedir. Kaldı ki işten çıkarma yasağı sürerken de 'Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri' gerekçesiyle sözleşme feshini işten çıkarma yasağından istisna tutan 'Kod 29' uygulaması gündeme gelmişti." dedi.
"Kod 29' uygulaması da objektif kriterlere dayandırılmak suretiyle gözden geçirilmelidir"
"Kod 29" uygulamasının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Demir, "Bu uygulama haklı nedene dayanmayan iş feshini işveren açısından bir fırsata dönüştürüyor. İşçinin ifadesi bile alınmadan iş akdi feshediliyor. Bu durumda işçi, kıdem ve ihbar tazminatı bile alamadığı gibi, işsizlik ödeneğinden de yararlanamıyor. 31 Mart'a kadar uzatılan kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı sonrası işten çıkarmaların önüne geçecek yeni tedbirler mutlaka alınmalı, işçiyi mağdur eden ve keyfi uygulamaya açık kapı bırakan 'Kod 29' uygulaması da objektif kriterlere dayandırılmak suretiyle gözden geçirilmelidir." ifadelerini kullandı.
Millî Eğitim Bakanlığı Faaliyet Raporu
Millî Eğitim Bakanlığı'nın 2020 yılı faaliyet raporunu değerlendiren Demir, "Bu raporda pandemi dönemindeki faaliyetlere yer verildi. Bakanlığın açıklamasına göre EBA, dünyada tıklanma rekoru kırdı. Tablet ve internet destekleri ile uzaktan eğitime kesintisiz erişimin sağlandığı, '2023 Eğitim Vizyon Belgesi' hedefleri doğrultusunda gerekli her şeyin yapıldığı ifade edildi. Ancak gerçeğin böyle olmadığı, uzaktan eğitimin başarısının yüzde 50'nin de altında kaldığı ortadadır.
2023 Eğitim Vizyon Belgesi'ndeki hedefler doğrultusunda etkili bir çalışma yapıldığını söylemek mümkün değildir. Ders kitaplarının içeriği ve yazım üslubunda var olan materyalist anlayışın ayıklanması ile eğitim sisteminin medeniyet değerlerimiz doğrultusunda yeniden yapılandırılmasına yönelik bir çalışma yapılmamıştır." dedi.
"Yaşanan bütün sorunlara rağmen Bakanlığın bu açıklamayı yapması gerçekçi değildir"
Yaşanan sorunlara rağmen Millî Eğitim Bakanlığının olumlu yönde açıklama yapmasının gerçekçi olmadığını savunan Demir, "Uzaktan eğitimin altyapısı oluşturulmadığından sistemsel sorunlar aşılamadı. Öğrenci ve öğretmenler sıklıkla ders dışına atıldı. Tıklanma rekoru kırılmasının nedeni yaşanan bu sorunlardır. Öğrencilerin sadece yüzde 23'ü uzaktan eğitime tam anlamıyla katılabilmiştir. Yüzde 24'ü hiç katılmamış, yüzde 53 civarında ise kısmen katılabilmiştir. Ekonomik imkânlardan yoksun milyonlarca öğrencinin varlığına karşın sadece 500 bin tablet dağıtılmıştır. Toplumdaki ekonomik sıkıntılar ve internet altyapısının ülkenin önemli bir kısmında kurulamamış olması, uzaktan eğitimin daha da verimsiz olmasına neden olmuştur. Yaşanan bütün sorunlara rağmen Bakanlığın bu açıklamayı yapması gerçekçi değildir." ifadelerini kullandı.
Ekonomide vasatı aşmak ve fiyat istikrarı
2020 yılında büyümenin yüzde 1,8 olarak gerçekleşmesini değerlendiren Demir, "Yaşanan küresel salgın döneminin menfi tesirlerine rağmen pozitif büyüme sevindiricidir. 2021 yılı, 2020'deki kaybı telafi edecek bir büyüme ile tamamlanmalıdır. Türkiye'nin konumu, tecrübesi, yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları ile sahip olduğu büyük işgücüne rağmen yıllardan beri bir vasat aşılamıyor. Yasama ve uygulama anlamında geniş reform çalışmaları ile bu vasatı aşmanın zemini oluşturulmalıdır. Üretim ve istihdam ciddi bir şekilde desteklenmeli, yatırımın alt yapısı güçlendirilmeli ve faizsiz finansa ulaşmak kolaylaştırılmalıdır." dedi.
"Sürdürülebilir ve esaslı bir büyüme için öngörülebilirlik artırılmalıdır"
"Üretici enflasyonunun uzun bir süreden sonra yüzde 27'yi aşması, krizin iyice derinleştiğini göstermektedir." diyen Demir, "Hayat pahalılığı ve enflasyonun talep artışından ziyade, maliyetlerin yükselmesinden kaynaklandığı açıktır. Yüksek maliyetler istihdam ve refahı ciddi anlamda tehdit etmektedir. Üreticilerin rekabet gücünün yükselmesi, istihdamın artması ve işsizliğin düşüşe geçmesi için girdi maliyetleri ve vergiler hafifletilmelidir. Hayat pahalılığı ile işsizliğin zirve yaptığı bu sürecin önemli sorunlarından biri maliyet artışlarının üreticileri zayıflatmasıdır. Sürdürülebilir ve esaslı bir büyüme için öngörülebilirlik artırılmalıdır. Zira Ekonomik anlamda görüş mesafesinin sıfıra yaklaştığı bir ortamda yatırım yapma, istihdamı artırma ve üreterek büyüme mümkün değildir." şeklinde konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.