HÜDA PAR’dan gündeme dair önemli açıklamalar
HÜDA PAR Genel Merkezi haftalık olarak yayımladığı gündem değerlendirmesi ile gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Son günlerde tartışılan Lozan antlaşması, MGK tarafından uzatılması tavsiyesi sonrası tartışmaların odağına oturan OHAL, Siyonist terör rejimi İsrail’in Kudüs’e yönelik işgali genişletme çabası ve son olarak da Suriye de yaşanan gelişmeler ve Halep katliamlarına değinilen açıklamada önemli tespitlere yer verildi.
LOZAN, HİLAFET KURUMUNUN KATLİDİR
1916’da imzalanan Sykes-Picot anlaşması ile parçalanan İslam Coğrafyası üzerinde birçok irili ufaklı devletlerin kurulduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Türkiye de dâhil olmak üzere kurulan bu devletlerin sadece fiziki sınırları belirlenmemiş; idari, hukuki, iktisadi, kültürel ve toplumsal yapıları da “batılı değerler” doğrultusunda emperyalist güçler tarafından dizayn edilmiştir.” İfadelerine yer verildi.
OHAL’İN UZATILMASI VE KHK’LAR
OHAL’in uzatılmasına yönelik yapılan açıklamada ise milletin varlığını ve değerlerini hedef alan 15 Temmuz darbe girişiminin akamete uğramasının Cenab-ı Allah’ın bu millete büyük lütuflarından biri olduğuna dikkat çekildi.
SİYONİST REJİMİN DOĞU KUDÜS’E YÖNELİK İŞGALİ GENİŞLETMESİ
İslam Coğrafyasının göğsünde habis bir ur ve dünya barışının önündeki en büyük engel olan siyonist işgalci rejimin, Doğu Kudüs’e yönelik saldırılarını her geçen gün artırdığına dikkat çekilen açıklamada, İslam ülkelerindeki iç karışıklıkları, Müslümanların öfkelerini ve silahlarını birbirlerine çevirmiş olmalarını fırsat bilen Siyonist rejimin, her geçen gün biraz daha küstahlaşarak pervasızlaştığına vurgu yapıldı.
SURİYE-HALEP’TE YAŞANAN KATLİAM VE İNSANLIK TRAJEDİLERİ
Son olarak Suriye’de sahada olan ve savaşan grupların kendileri ve destekçilerinin kendi aralarında alacakları bir ateşkes kararı olmadığı müddetçe iç savaşın acımasızlığı ve can yakıcı sonuçlarını görmeye devam edeceği uyarısında bulunulan açıklamada, “Öteden beri dile getiriyoruz. Savaşan taraflar yerine ateşkes antlaşmaları ve sözüm ona barış görüşmelerinin ABD-Rusya arasında yapılıyor olmasının kendisi başlı başına ciddi bir sorundur. Çok net olarak bir kez daha ifade ediyoruz: bu mesele, Müslümanların bir iç sorunudur; çözüme de ancak ve ancak kendi aramızdaki diyalog ve anlaşma ile ulaşabiliriz.” ifadelerine yer verildi.
AÇIKLAMANIN TAM METNİ:
LOZAN, HİLAFET KURUMUNUN KATLİDİR
1916’da imzalanan Sykes-Picot anlaşması ile parçalanan İslam Coğrafyası üzerinde birçok devlet kuruldu.
Türkiye de dâhil olmak üzere kurulan bu devletlerin sadece fiziki sınırları belirlenmemiş; idari, hukuki, iktisadi, kültürel ve toplumsal yapıları da “batılı değerler” doğrultusunda emperyalist güçler tarafından dizayn edilmiştir.
Kimileri “Türkiye’nin Tapusu” olarak nitelese de Lozan, bir kültürel ve siyasi işgal hareketinin mücessem hali olmuştur. Müzakereleri İngiltere adına yürüten Lord Curzon’un İngiliz meclisinde söylediği “Bizim yapmak istediklerimizi onlar yapacak” ifadesi meseleyi özetler niteliktedir.
24 Temmuz 1923 günü imzalanan anlaşma TBMM tarafından bir ay kadar sonra 23 Ağustos 1923 tarihinde onaylanmıştır. Hilafet kaldırılıncaya kadar anlaşmanın İngiltere Meclisi tarafından onaylanmaması, İngilizlerin varmak istedikleri asıl hedeflerden birinin Hilafetin kaldırılması olduğunu açıkça göstermiştir. Lozan’da verilen sözün gereği “onların yapmak istedikleri” şeylerden biri 3 Mart 1924’te yapılarak Hilafet ilga edilmiş, arkası da çorap söküğü gibi gelmiştir.
Anlaşma sonrası yürürlüğe konan uygulama ve politikalarla bir halk, asırlar boyu bayraktarlığını yaptığı değerlerden ve gönül coğrafyasından, şiddet ve baskının her çeşidi uygulanarak koparılmaya bu suretle ruhsuz bırakılmaya çalışılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşması olarak kabul edilen Lozan, bugün yaşadığımız birçok sorunun, akıl tutulmasının, tekçi, vesayetçi ve darbeci anlayışların kaynağını oluşturmuştur.
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra sistemin zayıf noktaları, açıkları daha net görülmüş; bir taraftan da FETÖ mensuplarının devlet kadrolarından ayıklanması süreci başlamıştır. Pek çok kuruma çok yoğun bir şekilde sızmış olmalarından dolayı adeta yeniden bir devlet kurulmaktadır. Sistem yeniden kurulurken Lozan sonrası reddedilen mirasa sahip çıkılmalı; milletimizin Lozan’la yok edilmek istenen inanç ve değerleri esas alınmalıdır.
OHAL’İN UZATILMASI VE KHK’LAR
Milletin varlığını ve değerlerini hedef alan 15 Temmuz darbe girişiminin akamete uğraması kuşkusuz Cenab-ı Allah’ın bu millete büyük lütuflarından biridir.
Devletin kılcal damarlarına kadar sirayet etmiş darbeci unsurların temizlenmesi tartışma götürmez bir zarurettir. Prensip olarak memlekette OHAL ilan edilmesine karşıyız. Bununla beraber, vatandaşın sırtına fazladan yük bindirmeyecek, darbecilere hukuk içinde hesap sorma çerçevesi içinde kalacak, geçici süreliğine “darbeciye OHAL”, “vatandaşa normal hal” anlayışı makuldür. Ancak hükümet, KHK’larla açığa almalar ve meslekten ihraç etmelerde kantarın topuzunu kaçırmamaya ve adaletten uzaklaşmamaya son derece dikkat etmelidir.
Bu kapsamda KHK’larla birçok kişinin mağdur edildiği kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılmaya başlamıştır. Parti teşkilatlarımıza yapılan çok sayıda müracaattan masum bazı kamu görevlilerinin açığa alındığı tarafımızdan da müşahede edilmiştir.
Hükümet, adımlarını dikkatli atmalı, mağduriyetlerle ilgili tartışmaların darbe teşebbüsünde bulunanların yargılanması sürecini gölgede bırakmasına sebebiyet vermemelidir.
SİYONİST REJİMİN DOĞU KUDÜS’E YÖNELİK İŞGALİ GENİŞLETMESİ
İslam Coğrafyasının göğsünde habis bir ur ve dünya barışının önündeki en büyük engel olan siyonist işgalci rejim, Doğu Kudüs’e yönelik saldırılarını her geçen gün artırmaktadır.
İnsan hakları örgütlerinin karşı çıkışlarına ve raporlarına, uluslararası antlaşmalara aldırış etmeden kendi öz yurdu Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin evlerini yıkarak, buna karşı çıkanları da katlederek yerlerine Yahudi yerleşimcileri yerleştirmektedir.
İslam ülkelerindeki iç karışıklıkları, Müslümanların öfkelerini ve silahlarını birbirlerine çevirmiş olmalarını fırsat bilen Siyonist rejim, her geçen gün biraz daha küstahlaşmakta ve pervasızlaşmaktadır.
Sadece Filistinliler açısından değil, bütün Müslümanlar için kutsiyeti olan Kuds-ü Şerif’e yönelik bu hayâsızca tecavüz ve saldırılara “dur” diyecek, ortak gür bir sesin ve böyle bir ses çıkaracak caydırıcı güce sahip bir kurumunun olmaması Ümmet için bir zillettir.
Siyonist işgalci rejimin bu mütecaviz tutumu karşısında bir yıl önce ilan ettiği “İntifada”yı sürdürme kararı alan HAMAS yönetimini tebrik ediyor, Filistinli bütün direnişçi grupların direnişini destekliyor ve selamlıyoruz. Güçlerini birbirlerine karşı kullanan bütün Müslümanları, güçlerini ortak düşmana karşı birleştirmeye çağırıyoruz.
SURİYE-HALEP’TE YAŞANAN KATLİAM VE İNSANLIK TRAJEDİLERİ
Suriye’de sahada olan ve savaşan grupların kendileri ve destekçilerinin kendi aralarında alacakları bir ateşkes kararı olmadığı müddetçe iç savaşın acımasızlığı ve can yakıcı sonuçlarını görmeye devam edeceğimizi öteden beri dile getiriyoruz. Savaşan taraflar yerine ateşkes antlaşmaları ve sözüm ona barış görüşmelerinin ABD-Rusya arasında yapılıyor olmasının kendisi başlı başına ciddi bir sorundur.
Çok net olarak bir kez daha ifade ediyoruz: bu mesele, Müslümanların bir iç sorunudur; çözüme de ancak ve ancak kendi aramızdaki diyalog ve anlaşma ile ulaşabiliriz. Suriye’de savaştan yana değil, siyasi çözüm ve barıştan yana olmak Suriye halkına iyilik yapmaktır. Bu meyanda İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in Suriye gündemi ile Türkiye’yi ziyaretini ve yaptığı görüşmeleri önemli buluyoruz. Görüşmeler sonrası "Suriye’de çatışmaların durması ve insani yardım gönderilmesi” hususlarında anlaşma ve işbirliğine varıldığının açıklanmış olması da olumlu ve değerlidir. Bu tür görüşmelerin diğer İslam ülkelerini de içine alarak sürdürülmesi, gerçekçi bir çözüme ulaşılması ümitlerini güçlendirecektir.
HÜDA PAR GENEL MERKEZİ
Kaynak:HÜR24 Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.