Hukukçular: Geri gönderme merkezlerindeki işkence ve kötü muamele iddiaları soruşturulmalı
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısına; Çerkez Dernekleri Federasyonu, Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu (ULFED), Kaf Dağı Eğitim ve Kültür Derneği, Birleşik Kafkasya Derneği, Kafkas Çeçen Dayanışma Derneği, Sığınmacılar Platformu ile Çeçen-Kafkas Muhacirleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği destek verdi.
"Kötü muamele iddialarına karşı etkin bir şekilde soruşturma yapılmalı"
Basın toplantısında konuşan Av. Abdulhalim Yılmaz, "Son zamanlarda birazda güvenlik kaygısıyla veya başka sebeplerle müvekkillerimize ya da işlem yapılan şahıslara ulaşamıyoruz. Geri gönderme merkezinde yeterli denetim yapılmadığını düşünüyoruz. Çünkü sık sık intihar vakaları yaşanıyor. Kötü muamele iddiaları gündeme geliyor. Bu aynı zamanda kurum içerisinde görev yapan ve işini layıkıyla yapan insanların da lekelenmesi anlamına geliyor. Bu nedenle kurum, kötü muamele iddialarına karşı etkin bir şekilde soruşturma yapması gerekir. Kendi içlerindeki çürük elmaları ayıklanması gerekir. Aksi halde bu kurumun görüntüsüymüş gibi ortaya konulur ki, bu sonuç olarak hoş bir durum olmaz." dedi.
"Külliyen ret politikası 90'lı yılların politikasıdır"
Geri gönderme merkezlerine götürülen insanların kaybolduğunu, 2-3 hafta sonra ancak haber alınabildiğini belirten Av. Mehmet Okatan, "Normalde karakola giden kişi, ailesiyle görüşme hakkı verilir kanunen. Ailesiyle görüştükten sonra usul o şekilde devam eder. Burada öyle durumlar oldu ki bırakın karakollarda geri gönderme merkezine gönderilen kişilere dahi ulaşılamadı. Çatalca geri gönderme merkezine gönderilen kişi bir şekilde telefonla ulaşarak orada olduğunu söylüyor ama avukatlar gidince görevliler 'böyle biri yok' diyorlar. Bu durumda insanın aklına farklı farklı şeyler geliyor. Acaba bu insan kimseye haber vermeden farklı yerlere mi gönderilecek? Veya başına başka şeyler mi gelecek? Çünkü kötü muamele ile ilgili durumlar geri gönderme merkezlerinde hayli fazla. Eğer bunlar münferit şeyler ise bunu geri gönderme merkezi müdürleri veya bununla ilgili gerekli kurumlar içişleri bakanlığı, il genel müdürlük bununla ilgili tedbirler alması ve çürük elemanları temizlemesi lazım. Ancak göç idaresinin dün yaptığı açıklamaya bakıldığından böyle bir şeyin olmadığı, iddiaların tamamen reddedildiğini görüyoruz. Külliyen bir ret olduğu zaman bunu kabul etmek anlamına gelir. Külliyen ret politikası 90'lı yılların politikasıdır. 90'lı yıllarda ceza evlerinde ölen insanlar veya şubelerde ölen insanlara dahi 'biz işkence yapmadık, biz öldürmedik' dediler. Cenazesini dahi cezaevlerinden, şubelerden, vatan emniyetten alıyorsunuz ama 'biz işkence yapmadık, kendisi kafasını vurarak öldürdü' diyorlardı. Bu şekilde komik durumlar söz konusu oluyordu. Biz diyoruz ki, 90'lı yıllar geri gelmesin, 90'lı yılları lanetle anıyoruz ama onların benzer uygulamaları günümüzde olduğunda üzülüyoruz." diye konuştu.
"Geri gönderme merkezlerindeki iddialara araştırılmalı, kapsamlı bir göç yönetimi oluşturulmalı"
Gönüllü geri dönüşün gönüllü olmadığına dair eleştiriler gerçekten önemli eleştiriler olduğunu belirten Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, "Özellikle geri gönderme merkezlerindeki gönüllü geri dönüş belgelerinin zorla imzalatıldığına dair eleştiriler bu bakımdan ciddiye alınmalı. Bunların da sadece iddiadan ibaret olmayan bir tarafı olduğu da göz önünde bulundurulmalı. Bazı yargı kararlarına yansıyan tespitler var. Öte yandan geri gönderme merkezleriyle ilgili olarak devletin başka kurumlarının da benzer gözlemleri söz konusu. Örneğin; Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu'nun Tuzla'daki ger gönderme merkezi ile ilgili çok kapsamlı bir raporu var. Bu rapor, bugünlerde dile getirile hatta ondan fazlasına dair bilgiler de içeren objektif bir rapor. Dolayısıyla bu konuda dile getirilen eleştirileri sadece kötü niyetli ya da dezenformasyon amaçlı girişimler olarak damgalamak doğru bir yaklaşım değildir. Aslında yapılması gereken çok net. Evrensel tecrübeyi de hukukun temel ilkelerini de dikkate alarak kapsamlı bir göç yönetimi oluşturulmalı. Bu konuda karar alma süreçlerine mültecileri, akademiyi, devletin çeşitli birimlerini ve sivil toplumu da katarak çok boyutlu bir yaklaşım sergilenmelidir." şeklinde konuştu.
"İşkence ve kötü muamele iddiaları artık söz konusu olmamalı"
Neredeyse 6-7 yıldır seçim hikayesi üzerinden göçmenlerle ilgili bahaneler duyduklarını vurgulayan MAZLUMDER Genel Başkanı Av. Kaya Kartal, "Artık bundan sıkıldık. Hukuk seçim için iktidar için feda edilemez. Seçim ve oy kaygısıyla insani politikalardan uzaklaşılması doğru değildir. İşkence ve kötü muamele ile intihar iddiaları titizlikle soruşturulmalı. Bu iddialar ortaya atılıyor. İddialar sadece reddetmekle, yalanlamakla çözülebilecek bir iş değildir. Eğer vara suç işleyenler hakkında gerekli cezalar verilmeli. Bunun ön koşulu ciddi bir soruşturma yapılmasıdır ama bu da yapılmıyor. Göç idaresine sevk edilen ve gözetime tabi tutulan kişilerin ailelerine, avukatlarına nerede olduklarına dair derhal bilgi verilmesi gerekiyor. En ağır suçlarda dahi cezaevlerine gidip müvekkillerle görüşebiliyoruz. Hatta ceza almış olsa dahi görüşebiliyoruz ama bugün hiçbir suçu olmamasına rağmen basit bir takım idari işlemler yüzünden bu inşalara ulaşılamaması, kayıp haline gelmesi, hatta Türkiye'de zannederken Tacikistan'da, Özbekistan'da olup akıbetinin belirsiz hale gelmesi kabul edilebilir bir durum değildir. İşkence ve kötü muamele iddialarının artık söz konusu olmaması gerekir. Bunun için iç ve dış denetimler yapılmalı, görevli personele düzenli eğitimler verilmeli." dedi.
"Kişi Ankara'da oturmasına rağmen Malatya'da haftanın 5 günü imza atma yükümlülüğüne tabi tutuluyor"
Göçmenlere yönelik imza yükümlülüğü tekrar eski haline getirilmesi gerektiğini de hatırlatan Kartal, "Daha önce ayda bir veya 15 günde bir imza yükümlülüğü söz konusuyken artık haftada 5 gün imza yükümlülüğüne tabi kılınmak isteniyor. Hatta bazı yerlerde Ankara'daki bir kişiyi alıp Malatya'daki geri gönderme merkezine gönderiyorlar. Mahkeme kararıyla oradan salıveriliyor ve orada haftanın 5 günü imza yükümlülüğüne tabi tutuluyor. İkameti, ailesi, her şeyi Ankara'da olmasına rağmen Malatya'da imza atma yükümlülüğüne tabi tutuluyor. Sokakta mı kalacak bu insanlar? Sokakta da kalsa bu sefer bunun için bir işleme tabi tutulacaklar." diye konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.