Hüsrandan Kurtulanlar!
Kur'an-ı Kerim, insanları sapıklıktan hidayete, karanlıklardan aydınlıklara çıkarmak için gönderilmiş ilahi bir mesaj, pusula ve harita mesabesindedir. Hayatımızın her noktasındaki maddi-manevi hastalıklara şifadır. Nuruyla bize doğru yolu hakikati gösteren ilahi kelamdır...
Kur’an-ı Kerim, insanları sapıklıktan hidayete, karanlıklardan aydınlıklara çıkarmak için gönderilmiş ilahi bir mesaj, pusula ve harita mesabesindedir. Hayatımızın her noktasındaki maddi-manevi hastalıklara şifadır. Nuruyla bize doğru yolu hakikati gösteren ilahi kelamdır...
İnsanlığın kurtuluş reçetesini öz bir ifade ile beyan eden Asr Suresi de Rabbimizin mümin kullarına bir ihsanıdır. Ekmek gibi, su gibi, tuz gibi –hatta daha ziyade- muhtaç olduğumuz ve idrak edemediğimiz takdirde ziyan içinde olacağımız...
Her asırda, tüm zamanlarda yaşayan insanlığın bunalımlarına çıkış yolunun kısa ve özlü bir şekilde anlatıldığı, adeta bizim için Rabbimizin gönderdiği bir kurtuluş formülüdür. Bunun içindir ki; İmam-ı Şafii “Allah bu sureden başka bir sure indirmeseydi insanlığa yeterdi’’demiştir.
Hüsrandan kurtuluş yolunun gösterildiği Asr Suresi’nde yüceler yücesi Rabbimiz yemin ediyor... Allah’ın yemin etmesi demek, işin ehemmiyetinin ne kadar mühim olduğunun göstergesidir. Allah (CC) yemin ile beyan ediyor ki; insan hüsrandadır, insan her halükarda hüsrandadır, hem dünyada, hem ahirette... Yapmadıklarından ve yapmaya imkânı olduğu, gücü yettiği halde ertelediklerinden, boş verdiklerinden, önemsemediklerinden dolayı, kendine verilen nefesi boşa harcaması hasebi ile ziyandadır, hüsrandadır, kayıptadır... Kurtuluş sebebi olan şu dört sıfattan gafildir, gaflettedir.
Rabbimizden bir reçete ki mümin olmanın ve mümin kalabilmenin şartı, yolu, haritası adeta…
Peki, kimlerdir bu müstesna olanlar? Kimlerdir bu hüsrandan kurtulanlar?
Rabbimizin bildirmesiyle anlıyoruz ki bunlar:
1-İman Edenler: Hüsrandan, kayıptan kurtulmanın ilk şartı ve tek yolu, iman... İman, kişinin mümin olduğunu kuru laf ile ilan etmesi değildir! İman ettim, diyenlerin adet haline getirdiği bir takım iş ve merasimleri alışkanlık haline getirmesi de değildir. Bilmek de değildir ki; şeytan ilmi en çok olandı...
Peki, öyleyse iman nedir?
Hz. Peygamber Allah’tan ne getirmiş ise hepsini kalp ile tasdik etmek, bu inancını dil ile açıklamak ve akabinde amellerinde sergilemektir iman!
İman, mutlak itaat demektir... Allah ve Resulü neyi emretmişse ve neyi de yasaklamış ise “İşittik; itaat ettik’’ diyerek uygulamaya geçirmektir. İman, teslim olmaktır…
İman tevekküldür, sabırdır, şükürdür. İman temizliktir; kalbin, bedenin, dilin, gözün, elin, elbisenin, evin paklığıdır. Allah için kendimizi maddi-manevi kirlerden arındırmaktır.
İman, Allah’a O’nun istediği şekilde kulluk etmek; elçilerinin yolunu adım adım takip ederek hayatını bu istikamet üzere düzenlemektir...
İman, Allah’ın rab, melik ve ilah olduğunu, bütün esma ve sıfatlarını tasdik ederek ve hayatımızda tek söz sahibi olarak bilmek ve birlemektir. Mukaddes kitabında kendisini nasıl tanıtıyorsa öylece inanmak ve teslim olmaktır. Allah’ı hayatımızın mutlak hakimi ve otoritesi görmektir.
İman, ‘La ilahe illallah’ ile Allah’a karşı verilen bir söz, tercih edilen bir yaşam şeklidir! Allah’ın şeriatı karşısında boyun eğmek; umutsuz olmayı kendine yasaklamaktır. İman kişinin var oluş sebebini anlamasıdır. Allah için sevmek, Allah için buğz etmek ve Allah için vermektir. İşte bunları hayatına aksettiren kişi hüsranda değildir ve asla kaybetmemiştir...
2-Salih Amel İşleyenler: Hüsrandan kurtulmanın bir diğer kaidesi, imanın tamamlayıcısıdır ki; imanın eyleme dönüşmüş halidir. Allah rızası gözetilerek yapılan her iş, salih ameldir. Samimiyetle yapılan her amelin karşılığı, salih niyet oranında ve mükâfatı Allah katındadır, zerre miktarı olsa dahi...
Salih amel fıtrata uygun olan, Allah’ın sevdiği, razı olduğu ve emrettiği amellerdir. Resulullah Efendimiz (SAV)’in hayatında var olan, sünnete uygun olan ve salih bir imandan kaynaklanan amellerdir. Kısaca ifade etmek gerekirse, bizim yapmaya niyet ettiğimiz ve yapacağımız her işimizdeki söylemimiz “Bunu bana Allah ve Resulü tavsiye etti’’ olmalıdır ki; salih amel olsun. Ameli salih kılan vasıf, maddi anlamdaki büyüklüğü değil niyet ve samimiyettir! İşte bunu başaranlar, hüsrandan kurtulanlardan olacaktır...
3-Hakkı Tavsiye Edenler: Yalnız Allah (CC)’ın indirdiği haktır. O’na muhalefet eden her şey batıl ve sapıklıktır. Hak Allah’tan gelendir... Namaz haktır; oruç, hac, tesettür, infak, cihat haktır... Kısaca Kur’an ve sünnete dayalı bir hayat haktır ve kişi bunları yaşadığı, etrafından sorumlu olduğu kişilere tavsiye ettiği, emri bil maruf yaptığı taktirde kurtuluş yoluna girenlerden, ziyandan kurtulanlardan olma yolunda adımlar atacaktır.
Kişinin sadece kendi hayatına hakkı, hakikati geçirmesi yeterli değildir. Çünkü bu din toplumsal bir dindir. Karşılıklı hakkı tavsiye ve nasihat, din kardeşliğin gereğidir ve Müslüman asla ‘banane’ci olmamalıdır. Allah’ın hukukuna, hakkına riayet etmek ve bunu etrafına tebliğ etmek mecburiyetindedir ki; kurtuluşa erenlerden olabilsin.
4-Sabrı Tavsiye Edenler: Sabretmek ve sabrı tavsiye etmek/edebilmek hüsrandan kurtuluşun bir diğer yoludur. Sabır, çoğumuzun zannettiği gibi bir eylemsizlik, tepkisizlik ve acziyet hali değildir.
Sabır; direniştir, kararlılıktır, sebattır ve tahammül gerektirir! İnsanın kendisini feryat etmekten, dilini şikâyetten engellemesidir. Güzel ve hoş olmayan hallerden kendini sakındırmasıdır. Bela ve musibet anında edep ve ciddiyetini muhafaza etmesidir. Felaket anında, kalbin iman üzere sabit kalabilmesidir. Kişinin iffetli kalabilmesi, tok gözlü olabilmesidir!
Sabır sır tutmaktır! Yumuşak huylu olmak, öfkesini yutmaktır. Affedici olmak, kin tutmamaktır. Dava yolunda, hizmet yolunda her türlü sıkıntıyı göğüsleyebilmektir...
Biz iman edenler, zamanın imtihan için verilmiş bir sermaye olduğunu bir an olsun aklımızdan çıkarmayarak; hüsrandan, ziyandan kurtuluş için Rabbimizin emri ve tavsiyesi olan bu özellikleri hayatımızda aktif hale getirmek mecburiyetindeyiz.
Asr Suresi’ni yüreğimize adeta kazımak, bir elbise misali kuşanmak, özümsemek, yaşamak duası ile...
Sevgi Çetinkaya / Nisanur Dergisi - Mayıs 2016 (54. Sayı)
Kaynak:Doğruhaber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.