“İnsanlar hastalıklarının farkında değiller."
GSK Sağlık’ın sponsorluğunda Ortaköy'de bir otelde düzenlenen basın toplantısında konuşan KOAH Derneği Başkanı, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mecit Süerdem, bu yıl Dünya KOAH Günü sloganının “Bilerek Nefes Al” olarak belirlendiğini ifade ederek, hastalığın, teşhisi, tedavisi ve hastalıktan korunma yollarıyla ilgili bilgiler verdi.
Süerdem, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’nın (KOAH) önemli bir küresel halk sağlığı sorunu olduğunu dile getirerek, “Tütün bağımlılığı ve ısınmak, yemek pişirmek amacıyla biyoyakıt kullanılmasına bağlı olarak gelişen KOAH; akciğerlerdeki hava yollarının daralması ile kendini gösteren önlenebilir kronik bir hastalıktır.” diye konuştu.
"Geç tanıda tedavi imkansız"
Tüm dünyada 300 milyon KOAH hastası bulunduğunu ve 40 yaş üstünde ortalama olarak her 10 kişiden birinin KOAH’lı olduğunu ifade eden Süerdem, şöyle konuştu:
“KOAH günümüzde kalp hastalıkları ve inmelerden sonra üçüncü en sık ölüm nedenidir. Hastalığın sinsi ilerlemesi nedeniyle hastaların çoğu ileri evrelerde tanı almakta ve bu gecikme hastalık tedavisini imkansız hale getirmektedir. Ülkemizde yüksek sigara içme oranları ve kırsalda biyoyakıtın bilinçsizce kullanılması nedenleriyle, KOAH sık görülen ciddi bir halk sağlığı sorunudur.”
"Birçok hastalığın gelişimini hızlandırabiliyor"
Prof. Dr. Süerdem, KOAH’ın sadece akciğerle sınırlı bir hastalık olmadığını kaydederek, “KOAH sistemik bir hastalık. Pek çok organda ve sistemde tahribata neden oluyor. Örneğin kaşeksi meydana gelebilir, depresyon ve nöropati ortaya çıkabilir. Bunun yanı sıra koroner kalp hastalıkları, diyabet, uyku apnesi gibi bir çok hastalığın gelişimini hızlandırabiliyor.” ifadelerini kullandı.
Hastalığın erken tanı ile ortadan kaldırılabileceğini hatırlatan Süerdem, “En önemli önlem de KOAH’a neden olan risk faktörlerinin ortadan kaldırılmasıdır. Yani başta sigara olmak üzere diğer zararlı etkenlerden uzak durulması gerekiyor.” görüşünü dile getirdi.
“Kırsaldaki kadınlar çok ciddi risk altında”
Sigaradan sonra en büyük risk faktörünün bioyakıt kullanımı olduğunu ifade eden Süerdem, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bioyakıt köylerde ısınmak, yemek yapmak amacıyla kullanılan organik maddelerin ismidir. Bunlar odun, tezek, çalılar, kömür gibi gibi maddelerin yakılmasıyla ortaya çıkan dumandır. Tandır ekmeği yapan, odun ateşi ve diğer yakıtların dumanına maruz kalan, kırsalda, köyde yaşayan kadınlar hiç sigara içmeseler de çok ciddi bir risk altındadır. Bu kadınların eğer astım rahatsızlığı varsa bioyakıt dumanıyla beraber KOAH çok erken yaşlarda ortaya çıkabilir. Ayrıca ev içerisinde pasif içici konumunda olmak da kadınlar için ciddi risk oluşturuyor.”
"Egzoz dumanı büyük risk oluşturuyor"
Diğer risk faktörlerine de değinen Süerdem, şunları söyledi:
“Sanayide çalışan işçilerin zararlı kimyasalları, tozları solumaları KOAH’a neden olabiliyor. Bu işçilerin aynı zamanda yüzde 60’ı sigara içiyor. Bu da riski artırıyor. Tüm KOAH hastaları içerisinde mesleki maruziyeti yüzde 20 oranında neden olarak kabul ediyoruz. Bu da çok yüksek bir rakam. Son yıllarda konuşulan bir başka risk faktörü ise büyük şehirlerdeki hava kirliliğidir. Özellikte trafikte araçların egzozdan çıkan dumanlar hastalık için büyük risk.”
“İnsanlar hastalıklarının farkında değiller”
Prof. Dr. Mecit Süerdem, hastaların 3'te 2'sinin KOAH olduğunu bilmediğini ve genel olarak ileri evrede teşhis edildiğine dikkati çekerek, “KOAH’ı 4 evre olarak sınıflandırıyoruz. Son yaptığımız araştırmada takip ettiğimiz hastalarımızın yüzde 35’i evre üç ve evre dörtte tanı aldı. İnsanlar hastalıklarının farkında değiller. Çünkü KOAH’ın belirtisi olan öksürük ve balgam çıkarmayı sigara içmenin doğal bir sonucu olarak kabul ediyorlar.” şeklinde konuştu.
"Her yıl soluk testi yaptırılmalı"
Hastalığın tanısı için 40 yaş üstü insanların her yıl soluk testi yaptırmasını öneren Süerdem, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sigara ve diğer risk faktörlerinden uzak durulmalı. KOAH tedavisinde kullanılan ilaçların hiçbirisi sigara içildiği müddetçe hastalığı yavaşlatmıyor. İlaçlar hastaların nefes darlığı şikayetlerini hafifletiyor. Tedavi süresince ilaçların düzenli kullanımı esas olmalı. Hastaların düzenli olarak kontrole gitmesi gerekiyor.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.