İslami Yapılara Karşı Tavrımız!
Birileri bizi eleştiriyor, suçluyor veya istedikleri istikamette bir tavır takınmamızı istiyor diye tavır belirleyemeyiz. Kim ne derse desin, İslam'ın koymuş olduğu ölçüleri esas alarak İslam ve Müslümanların maslahatına uygun olacak şekilde hareket etmeliyiz.
Bismillahirrahmanirrahim
“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat: 6)
Emperyalist güçler, yerli işbirlikçileri ve bölgedeki İslam düşmanı oluşumlar; fikir ve hareket metotları ne olursa olsun, çıkarlarına zarar veren bütün İslami yapılara karşı bir duruş sergilemektedirler. Kendilerinin haklı, söz konusu İslami yapıların suçlu oldukları propagandasını yaparak onlara karşı yapacakları operasyonları veya saldırıları halk nezdinde meşrulaştırmaya çalışırlar. Mısır'da bu böyle olmuş, Filistin'de bu böyle olmuş, Suriye'de, Irak'ta, Pakistan'da Türkiye'de ve dünyanın her yerinde bu böyledir.
Algı oluşturma konusunda asıl rol yerli işbirlikçiler ve İslami ölçülere riayet etmediği için kandırılmış, iradesi elinden alınmış Müslümanlara ihale edilmektedir. İslami hareket ve yapılara görünürde en büyük düşmanlığı bu Müslümanların yaptığı görülmektedir.
Doğal olarak bunların oluşturduğu algının giderilmesi için cevap ve savunma hakkının kullanılması gerekecektir. Ancak Müslümanların hiçbir sözü ve talebi İslam dairesi dışına çıkmamalıdır. Kullanılan ifadelerin ve ortaya konan tepkilerin İslam dairesi içerisinde bir dayanağının olması gerekir. Bir konu ile ilgili konuştuğumuzda ve tepki verdiğimizde konuştuklarımızın ve yaptıklarımızın hesabının sorulacağının bilinci ile hareket etmek durumundayız. Arkadaşlarımızın ve bütün Müslümanların bu hassasiyeti göstermesini istiyoruz.
İslam coğrafyasında nelerin yaşandığı konusunda bilgi kaynaklarının kahir ekseriyeti; İslam düşmanları, onların yerli iş birlikçileri ve maalesef Müslüman olup şahsi ve milli çıkarlarını ümmetin çıkarları önüne alanlardan ibarettir. Bu nedenle birebir kendi kaynaklarımızdan gelmeyen bilgiler üzerine tavır belirleme ve karar verme durumuna düşmemeliyiz.
Birileri bizi eleştiriyor, suçluyor veya istedikleri istikamette bir tavır takınmamızı istiyor diye tavır belirleyemeyiz. Kim ne derse desin, İslam'ın koymuş olduğu ölçüleri esas alarak İslam ve Müslümanların maslahatına uygun olacak şekilde hareket etmeliyiz.
Müslümanların düzene entegre oldukları itham ve eleştirisi yapılmaktadır. Bu konuda maalesef dahli olan, olmayan tüm İslami yapılar eleştirilmektedir. Burada önemli olan husus, İslami inanç ve düşüncelerin kaybedilip kaybedilmemesidir. Maslahat gereği bazı hususların öncelik sırasının değiştirilmesi, düzenlemelerin tedrici olarak yapılması şeklinde ise bu tutum anlaşılabilir, hayra yorumlanabilir. Bu açıdan Müslümanlara hüsnü zan ile yaklaşma gibi bir ilkemiz olmalıdır.
Gerek güncel meselelerde gerekse temel İslami konularda görüş beyan edip duruşumuzu göstereceğimiz zaman bunu, mahalle baskısı altında kalarak değil, İslami naslar ve temel İslami kurallar çerçevesinde yapmalıyız.
Dünyanın neresinde olursa olsun, İslam adına ortaya çıkan bir oluşumun yaptığı güzel ve hayırlı şeylere sevinir, İslam'ın karşı çıktığı ve hoş görmediği bir şeyi yaptıklarında ise üzülürüz. Başkalarının faaliyetlerine karşı bir açıklama yapma, tavır takınma, taraf tutma, yaptıklarını kınama veya sahiplenme gibi bir mecburiyetimiz yoktur. Bu konuda, İslami açıdan sorumluluğumuzu düşünür ve ona göre hareket ederiz. Onun için başkaları istediğinden dolayı değil, sorumluluğumuz gereği bir açıklama yapılması veya bir tavır belirlenmesi gerekirse bunu yaparız.
Kendilerini İslami yapı olarak ilan edenler, İslam'ın en azılı düşmanlarına karşı mücadele ediyor olsalar bile, yaptıklarında gayri İslami, yanlış şeyler varsa sırf İslam düşmanları ile mücadele ediyorlar diye bu yanlışlarını savunmaz, onları, bu yanlışlarına rağmen kamuoyunda sahiplenmeyiz.
İslam düşmanları, İslam ve Müslümanlar söz konusu olunca birleşir ve topyekûn saldırırlar. Bu gün dünyanın neresine bakarsak bakalım, zulüm gören, kanı akan, yerinden ve yurdundan edilen hep Müslümanlardır. Her tarafta Müslümanlar yokluk, sıkıntı ve mahrumiyet içindedirler. Müslümanların birlik ve beraberlikleri bozulmuş ve güçsüz bir hale gelmişlerdir. İslam düşmanları onlara istediklerini yaparken, onlar kendilerini hakkıyla savunmaktan aciz durumdadırlar. Vaziyet bu iken bizler, Müslümanların aralarındaki ihtilaf ve tefrikalarla, yaptıkları yanlışlık ve hatalarla uğraşarak İslam düşmanlarını göz ardı edemeyiz, buna hakkımız yoktur. Müslümanlar arasındaki bütün olumsuzlukları kendi iç işlerimiz görüp bunları kendi aramızda halledilmesi gereken meseleler kabul edip şimdilik bir kenara iterek, bütün gücümüzü ve enerjimizi İslam düşmanlarına yöneltmemiz gerekir. Bunu hem sözlü hem yazılı hem de ameli olarak ortaya koymalı, Müslümanları da bu konuda bilinçlendirmeye çalışmalıyız. Bütün Müslümanların bu konuda büyük sorumlulukları vardır ve bu konunun anlaşılması ve gereğinin yerine getirilmesi için çalışmaları şarttır. Bu konuyu Müslümanların gündemine sokmak ve dikkatlerini bu noktaya çekmek gerekir. Bu önemli sorun ortada dururken ve Müslümanların vahdeti için çalışma zarureti varken, kalkıp Müslümanları hedef tahtasına oturtarak aralarındaki ihtilaflarla ve sorunlarla uğraşmak hiçbir Müslümana yakışmaz. Bundan daha önemli ve öncelikli iş; İslam düşmanlarına yönelmek, onların zulümlerini deşifre edip çirkin yüzlerini ortaya koymak ve Müslümanlara yönelik saldırılarına engel olmaktır.
Rabbim bize hakkı hak olarak göstersin, bizi hak yoldan ayırmasın.
Allah'a emanet olun.
Başyazı | İnzar Dergisi | Eylül 2017 | 156. Sayı
Kaynak:DOĞRUHABER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.