İstanbul'da 28 Şubat paneli düzenlendi
28 Şubat ve FETÖ Yargısı Mağduru Aileler İnisiyatifi, İstanbul'da düzenledikleri panelle 28 Şubat'ta yaşanan hukuksuzluklara ve devam eden mağduriyetlere dikkat çekti.
Askeri darbesinin 22'nci yıl dönümü münasebetiyle 28 Şubat ve FETÖ Yargısı Mağduru Aileler İnisiyatifi tarafından İstanbul'da panel düzenlendi. Üzerinde 22 yıl geçmesine rağmen geride bırakılan acı ve tahribatların hâlâ sürdüğüne dikkat çekilen panelde, on binlerce insanın cezaevlerine atıldığı, yüz binlercesinin de fişlendiği o karanlık dönemin etkisinin bugün bile cezaevlerinde kalmaya devam eden mahkum ve aileleri için en ağır şekliyle devam ettiğine vurgu yapıldı.
Moderatörlüğünü Avukat Adem Aksu’nun yaptığı panelde; MAZLUMDER Genel Sekreteri Avukat Kaya Kartal, Eğitimci-Yazar Hamdullah Yıldız ve Gazeteci-Yazar Kemal Gümüş birer konuşma yaptılar.
Türkiye’de, yargı probleminin 28 Şubat ile başlamadığını belirten MAZLUMDER Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal, problemin bu gün bile devam ettiğini söyledi.
Kartal, "Cumhuriyet tarihi açısından baktığımızda İstiklal Mahkemeleri'nden Sıkıyönetim Mahkemelerine, darbe süreçlerinde gündeme gelen askeri mahkemelerden 1990’lı yıllarda gündemimize oturan DGM’lere, sonrasında 28 Şubat brifingli yargı süreçleri dediğimiz süreçlerden kendi vatandaşına bir düşman gibi bakan devlet süreçlerine ulaştık. '28 Şubat atlatıldı' gibi bir psikoloji oluşmasına rağmen, 2004-2005’te yine hepimizin gündemine oturan 'paralel yargı' süreçleriyle Türkiye’de yargının düşman ceza hukuku uygulamasını hiçbir zaman atlatamadık. İşin kötüsü bu problem, bugün de devam ediyor. Türkiye’de, her ne kadar çok büyük değişimler olsa da maalesef gerek istiklal Mahkemeleri'nden DGM’lere, 28 Şubat'tan bu güne devletin kodlarında ciddi bir temizlik yapılmadı. Yine ihraçlarda yer yer bu tür vakalar yansıyor." dedi.
"28 Şubat'ın ne olduğunu bilmeyenler var"
28 Şubat’ın ne demek olduğunu daha bilmeyen bir kesimin olduğunu aktaran Kartal, "Özellikle 2000 sonrası kuşak, 28 Şubat’ın ne olduğunu bilmiyor. Bugün dahi bunun ne olduğunu soran kişilerle karşılaştım. O dönemde sadece hükümete değil, toplumun Müslüman kesimine yönelik olarak okulları, Kur’an kursları, medreseleri, dernekleri, vakıfları kuşatacak şekilde bir yoğunlaşma sağlandı. Bu süreçle beraber yüzbinlerce inançlı insanlar, çeşitli sorgulamalara maruz kaldı. Bunların başörtüsü, okullar üzerinde yaşananlar bir şekilde geçti ama hâlâ yıkıcı bir şekilde devam eden 28 Şubat mahpusları meselesi gündemimizde duruyor.”
“Türkiye’de yargı ciddi anlamda kirlenmiş durumda”
Türkiye’de yargı ciddi anlamda kirlendiğine dikkat çeken Kartal, bu kirlenmenin devlet tarafından itiraf edildiğini söyledi.
Kartal, “Geçtiğimiz yıl MHP tarafından bir 'af' teklifi meclise sunuldu. Bu teklifte paralel yapının 2006 yılından 2016 yılına kadar olan süreçte yargıyı bir silah olarak kullandığı, yargının muhalif olarak gördüğü kesimlere karşı soruşturmalar yaparak cezalandırmalar yaptığı ve yeniden yargılama teknik olarak mümkün olmadığı için ceza indirimi yapılmasını istediler. Sonrasında bu teklif çetecilere, adli mahkûmlara yönelik bir 'af' teklifine dönüştü. Hâlbuki bu düzenlemenin doğrudan siyasi mahkûmlar yönünde yapılması gerekirdi. Yine bir Türkiye geleneği olarak bir af ya da şartlı tahliye söz konusu olursa, devlet hiçbir şekilde kendisine karşı suç işlediği iddia edilen kişilere bir af uygulamıyor. Hep adli mahkûmlara yönelik bir düzenleme yapılıyor. Adli olsun, siyasi olsun fark etmez. Türkiye’de yargı ciddi anlamda kirlenmiş ve bu devlet tarafından itiraf edilmiş durumda. 15 Temmuz sonrasında 4 bin 500 hâkim ve savcı ihraç edildi. Suçlu olanlarla kendilerine suç isnat edilenler aynı cezaevlerinde yatıyor.” ifadelerini kullandı.
"Batı Çalışma Gurubu, sivil hayatta DİSK, KESK, TOBB gibi örgütlerden destek alıyordu"
28 Şubat’ın eğitim ayağında yaşanan hukuksuzluklara değinen Eğitimci-Yazar Hamdullah Yıldız ise şunları söyledi: "1997-2001 yılları arasında istifa eden öğretmen sayısı 11 bin, aynı yıllarda görevine son verilen öğretmen sayısı 3 bin 527, soruşturma geçiren öğretmen sayısı ise 33 bin 271'dir. 30 bine yakın ihraçtan sonra 2001 yılında KPSS denilen bir sınav getiriliyor. Bu sınavla FEM dershanelerindeki yığılmanın, devlet kadrolarına yerleşmesi sağlanıyor. İhraç edilen öğretmenlerin yerine, FETÖ elemanları yerleştiriliyordu. 28 Şubat döneminde öğretmenlerin dışında, MEB içerisinde fişlenen memur sayısı 4 bin 625'dir. Bunları MİT, emniyet ve Batı Çalışma Gurubu fişliyordu. Batı Çalışma Gurubu, sivil hayatta DİSK, KESK, TOBB gibi örgütlerden destek alıyordu. 5’li çete denilen ekibi biliyorsunuz. Ben Batman’da ilk tiyatro kursundaydım. Milli eğitim benimle birlikte dört kişiyi çağırdı. Eğitim-Sen diye tanımlanan öğretmenler sendikası bir anket getirdi. Ankette sadece ‘okullarda irticai akımlar etkili oluyor mu?’ sorusu vardı. 'Bu anket bilimsel değil dedim.' Ekibin içerisinde olan öğretmenlerden birsi ‘hayır bilimseldir. Senin bilim dediğine, ben bilim demem.’ deyince, ben de ‘Bilim ikimizi bir araya getiren tek şeydir. Başka bir şey bizi bir araya getirmez.’ dedim. Bu Batı Çalışma Gurubu'na hazırlanan bir rapordu.”
“Müslümanların önünü kesmeye yönelik acımasız, barbar ve hiçbir kanun, kural tanımayanların yaptığı bir girişimdir”
“28 Şubat, A’dan Z’ye ele alındığında sadece başörtüsü ya da belli muhafazakâr guruplara yönelik bir operasyon değildi.” diyen Gazeteci-Yazar Kemal Gümüş, Müslümanların önünü kesmeye yönelik acımasız, barbar ve hiçbir kanun kural tanımayanların yaptığı bir girişim olduğunu vurguladı.
Gümüş, "28 Şubat süreci, 90 yıl önce bu toplumun değerlerinin yerle bir edilerek, konulan sistemin tehlikeye düştüğünü düşündükleri için Anadolu insanının, Müslümanların önünü kesmeye yönelik acımasız, barbar ve hiçbir kanun kural tanımayanların yaptığı bir girişimdir. Bu bir darbedir ama bu darbeyi diğerlerinden ayıran çok önemli özellikleri var. 28 Şubat denildiğinde, benim aklıma 71 yaşında kanser hastası olan Medine Bircan’ın, sırf kimliğindeki fotoğrafı başörtülü diye tedavi edilmemesi geliyor. 28 Şubat, başörtülülerin içeri alınmaması veya başörtülerinin çıkartılmasıdır. 28 Şubat, güneydoğuda camilerin önünde namaz vakitleri dışında askerin nöbet tutmasıydı. 28 Şubat’ta mağdur olan 10 binlerce mazlum var ama medyada sesleri duyulmuyor. İstedikleri kadar bağırsınlar, feryat etsinler ne gören ne de duyan var. Hele Anadolu’da, karakolların altındaki işkencehanelerde ne feryatlar oldu fakat hiçbiri gün yüzüne bile çıkmadı. FETÖ’nün, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz sonrası süreçteki davaları, yürüttükleri çalışmalar incelendiğinde, 28 Şubat'tan çok öncesine gidip görüyoruz ki bu bizden gibi görünen ama aslında 28 Şubat gibi zulümleri reva gören Kemalist, barbar zihniyetin en büyük destekçilerinin bunlar olduğunu görüyoruz." diye konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.