Kalın: Libya'da meşru hükumetin yanında yer almaya devam edeceğiz

Kalın: Libya'da meşru hükumetin yanında yer almaya devam edeceğiz
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’na ilişkin yaptığı açıklamada ​Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Libya'da meşru hükûmetin yanında yer almaya devam edeceklerini kaydetti.

​Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’na ilişkin yaptığı açıklamada, Libya'da meşru hükûmetin yanında yer almaya devam edeceklerini vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’na ilişkin düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki gelişmelere ve toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulundu ve basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Kamuoyu ile canlı olarak paylaşılan toplantıda, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şunları söyledi:

"Bugün bildiğiniz gibi 2019 yılının son Kabine Toplantısı’nı gerçekleştirdik, bu da 2019 yılında yaptığımız son basın toplantısı. Bu vesileyle, 2019 ile ilgili Bakanlar Kurulu’nda da bir genel değerlendirmenin yapıldığını ifade edebilirim. Sayın Cumhurbaşkanımız takdim konuşmalarında öncelikle 2020 bütçesinin tamamlanmış olmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti ve ülkemiz, milletimiz, devletimiz için hayırlara vesile olması temennilerini dile getirdi. 2019 yılında tabii birçok hadise yaşadık, hızlı bir yıl oldu, birçok iç ve dış gelişmelerin ardı ardına yaşandığı yoğun bir yılı geride bıraktık.

 "Son haftalarda İdlib’de rejim ihlallerinin giderek arttığını görüyoruz"

Kabine Toplantısının konularından birinin de İdlib'te yaşananlarla ilgili olduğunu belirten Kalın şöyle konuştu:

"Burada tabii özellikle Suriye’de, Suriye’nin hem Fırat’ın doğusunda hem de İdlib’de yaşanan gelişmeler bugün gene Kabine Toplantısı’nın önemli konu başlıkları arasında yer almaktaydı. Bununla ilgili size de bir kısa değerlendirme yapmak isterim. Öncelikle İdlib’deki durum kritik bir şekilde devam ediyor. Burada bildiğiniz gibi geçen yıl dört ülke ile varılan bir mutabakat vardı, Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında İstanbul’da yapılan bir toplantıda Türkiye, Almanya, Fransa ve Rusya Federasyonu olarak bir İdlib Mutabakatı anlaşması yapılmış idi. Uzun müzakereler sonucunda bu anlaşmaya Rusya tarafı da onay vermişti ve bu geçtiğimiz yıl içerisinde büyük oranda uygulandı, ara ara rejimin ihlalleriyle bu konu tekrar gündeme geldi. En son geçtiğimiz ağustos ayında bir ateşkes daha yapıldı ve bu ateşkes çerçevesinde de İdlib’deki durumun nispeten daha sakin korunması için adımlar atılmaya devam edildi.

Bildiğiniz gibi bizim o bölgede 12 tane askerî gözlem noktamız var, askerlerimiz var, onlar öncelikle oradaki hem çatışmasızlık anlaşmasını, yani İdlib Mutabakatı’nı gözlemliyorlar hem de oradaki sivillerin güvenliğini sağlamak için tedbirler alıyorlar. Fakat son dönemde, özellikle son haftalarda İdlib’de rejim ihlallerinin giderek arttığını görüyoruz. Bu konuda biz Rusya tarafına da net bir mesaj ilettik. Sayın Cumhurbaşkanımız Cenevre’de Sayın Putin’le yaptığı telefon görüşmesinde bir ateşkes yapılması gerektiğini ifade etti. Fakat bugüne kadar maalesef bununla ilgili somut bir adım atılmadı. Dün bildiğiniz gibi bir heyetimiz Moskova’daydı, onlar da görüşmelerini yaptılar, orada bize önümüzdeki 24 saat içerisinde, yani şu anda içinde bulunduğumuz bu saatler içerisinde çatışmaların durdurulması, yani rejimin saldırılarının durdurulması konusunda bir çaba içerisinde olacaklarını ifade ettiler heyetimize. Şu anda biz tabii bu saldırıların durmasıyla ilgili süreci yakından takip ediyoruz ve bu saldırıların bir an önce durmasını ve bunun da yeni bir ateşkesle takvimi belli, çerçevesi belli hayata geçirilmesini bekliyoruz. Bizim Rus tarafından da temel beklentimiz budur. Aksi hâlde hem İdlib Mutabakatı ihlal edilmiş olacak hem İdlib’de yeni bir insani kriz ortaya çıkacak hem Türkiye’ye dönük yeni bir göç dalgası ortaya çıkacak hem de orada rejimin girmesi hâlinde yeni sivil katliamlar yaşanacak.

"İdlib’deki sorun sadece Türkiye’nin değil uluslararası toplumun da sorunudur"

Bir diğer önemli neticesi de bunun, hayati derecede önemli olan bir diğer neticesi de, siyasi süreci tamamen sabote edecek sonuçları olacaktır. Dolayısıyla konunun ehemmiyetini kavramak ve ifade etmek açısından bu hususun altını özellikle çizmek istiyoruz. İdlib’deki sorun sadece Türkiye’nin sorunu değildir, aynı zamanda uluslararası toplumun sorunudur. Bu konuda biz de mevkidaşlarımızla, muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerde mutabakatın korunması, sivillerin korunması ve siyasi sürecin hayata geçirilmesi ve devam ettirilmesi için de gerekli adımları atmalarını, üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelerini söylüyoruz, bu telkinlerimize bundan sonra da devam edeceğiz. Ama burada özellikle Rus tarafının daha büyük bir sorumluluk sahibi olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz."

"Libya'da meşru hükûmetin yanında yer almaya devam edeceğiz"

Libya'ya yaşanan gelişmelerle ilgide konuşan Kalın, "Bütün dünyanın takip ettiği Libya’daki iç savaş hepimizi derinden üzmektedir ve aynı zamanda bizi de doğrudan ilgilendirmektedir. Uluslararası toplumun ve Birleşmiş Milletler’in tanıdığı Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ne karşı Hafter güçlerinin yönelttiği saldırılar nisan ayından beri neredeyse gene fasılasız bir şekilde devam ediyor. Burada biz muhataplarımızla bir araya geldiğimizde, Libya’da ancak siyasi bir çözümün mümkün olabileceğini, askerî bir çözümün söz konusu olmadığını ifade ediyorlar. Fakat bakıyorsunuz farklı ülkeler farklı şekillerde Hafter tarafına, yani meşru hükûmeti hedef alan kanada birtakım askerî destekler vermeye, siyasi ve parasal destekler vermeye devam ediyorlar.

Bildiğiniz gibi Birleşmiş Milletler çatısı altında bir Berlin süreci devam ediyor şu anda, bir Libya siyasi mutabakatı çerçevesinde sorunun askerî yöntemlere başvurmadan çözülmesi için bir süreç yürütülüyor. Biz de bu sürecin bir parçasıyız. Ocak ayında yapılacak toplantıda şartların olgunlaşması hâlinde BM çatısı altında Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu zirveye liderler düzeyinde katılması öngörülüyor. Fakat bu zirveyle ilgili hazırlıklar devam ederken, Ocak ayının iki ya da üçüncü haftası yapılması planlanıyor, aynı zamanda Hafter’e daha fazla silah göndermek, asker göndermek, paralı asker, işte Wagner şirketi vesaire gibi paravan örgütler ya da şirketler üzerinden askerî destek vermek öncelikle bu süreci sabote etmek demektir. Burada uluslararası toplumun Hafter’e çok net bir mesaj vermesi gerekiyor; Hafter’in bu saldırılarını derhal durdurması gerekiyor, aksi halde Trablus’ta, Misrata’da, Sirte’de ve Libya’nın diğer bölgelerinde çok daha kanlı bir iç savaşın yaşanması kaçınılmaz hâle gelecektir. Biz burada uluslararası toplumun da tanıdığı meşru hükûmetin yanında yer almaya ve onlara gerekli desteği vermeye devam edeceğiz. Bu zor günlerde biz Libya halkını tabii ki kendi başına bırakamayız."

"Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışarıda bırakarak bir barış, huzur ve istikrar ortamı tesis edilemez"

"Şunun altını tekrar çizeyim arkadaşlar: Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi hesaba katmayan hiçbir planın hayata geçmesi mümkün değildir." diyen Kalın son olarak şunları kaydetti:

"Aslında bu bizim Libya’yla geçtiğimiz on yıl içerisinde yaptığımız birçok anlaşmanın mütemmim cüzlerinden birisidir. Devlette süreklilik esastır. Kaddafi döneminde de yapılmış anlaşmalar vardı, şimdi bu hükûmetle de yapılan iki anlaşma var, bu hükûmetin başka ülkelere yaptığı, İtalya’yla, Fransa’yla yaptığı başka anlaşmalar da var. Kimse onların meşruiyetini sorgulamazken Türkiye’nin yaptığı anlaşmanın meşruiyetini sorgulamak da kimsenin haddine değil. Ama genel bir prensip olarak Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışarıda bırakarak orada bir barış, huzur ve istikrar ortamının tesis edilemeyeceğini de herkesin bilmesi gerekiyor. Tabii zaman zaman işte Türkiye’ye buralara niye giriyor, niye taraf tutuyor gibi eleştirilerin de dile getirildiğini görüyoruz, bunu da anlamakta açıkçası zorlanıyoruz." (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.