Kaynaşlı vahşeti planlı kaosun ilk adımı mı?

Kaynaşlı vahşeti planlı kaosun ilk adımı mı?
Sakarya Kaynarca'da hamile Suriyeli kadının kucağındaki bebekle birlikte vahşice katledilmesine ülkenin her tarafından tepki yağarken bu olayın planlı bir kaosun parçası olmasından çekiniliyor.

6 yıldır Suriyeli karşıtı söylemlerle kamuoyu oluşturmaya çalışılan ırkçı ruh hastaları sonunda istediklerine ulaştı. Kaynarca'da hamile Suriyeli kadının kucağındaki bebekle birlikte vahşice katledilmesine ülkenin her tarafından tepki yağarken bu olayın planlı bir kaosun parçası olmasından çekiniliyor.

Yıllardır Suriyelileri ötekileştiren, düşmanlaştıran bir kitle, provokasyon oluşturmak için adeta gece gündüz çalışıyor.

Ne uluslararası hukukun mültecilere tanıdığı haklara saygı gösteren ne de İslam'ın “Müslümanlar kardeştir” düsturuna ihtiram gösteren bu ulusalcı, milliyetçi, ırkçı kesim meselelere farklı yönden baksa da “Suriyelileri istemiyoruz” ırkçı sloganında ve isteğinde rahatlıkla birleşebildiklerini müşahede ediyoruz.

‘Ülkemde Suriyelileri İstemiyorum' başlığı altında sosyal medyada hashtag açan bu ırkçı güruhun, (sözde) sanat dünyasından siyasetçisine kadar geniş sayılabilecek bir yelpazeden destek alması ülkenin geleceği açısından son derece sorunlu ve kaygı verici.

SURİYELİ KARŞITLARI İKİYÜZLÜDÜR

Muasır medeniyet düşüncesi ile yönünü Avrupa'ya çeviren ülkemin şaşkın aydınlarının, Suriye karşıtlığında kullandıkları argümanlar oldukça ikiyüzlü…

Toplumun dindar yüzünü gördükleri için içki içen Suriyeliler üzerinden tüm Suriyelileri hedef alan bir söylem göze çarpıyor. Mesela Suriyelilerin ellerinde biralarla Türkiye sahillerinde dolaşmalarından yakınan elit beyaz Türklerden Bekir Coşkun'un ellerinde biralarla sahillerde dolaşan Almanları, Rusları, İngilizleri eleştirdiği vaki olmamıştır. Elbette ellerinde bira ile dolaşan Suriyelileri savunma derdinde değiliz. Sorun şu: Siz ellerinde bira ile dolaşmalarına mı karşısınız? Suriyeli olmasına mı? Eğer ellerinde bira olması eleştirilecekse hep beraber hepsini eleştirelim ama Rus'u, Alman'ı İngiliz'i kayırmadan. Var mısınız?

SURİYELİLER ÇOK SUÇ İŞLİYORMUŞ!

Beyaz Türklerin şark kurnazlığına bürünerek dillerine doladıkları bir başka husus ise Suriyelilerin suç/suçlar işlediği iddiası:

İçişleri bakanlığının hafta başında kamuoyu ile paylaştığı verilere göre Suriyeliler, biz Türkiyelilerden çok daha az suç işliyor. İşlenen her suçun yüzde 1,32'si Suriyeliler tarafından işleniyor. 3 milyon Suriyelinin olduğunu varsayar ve bunu toplam nüfusa uyarlarsak bu da yaklaşık yüzde 4'e karşılık geliyor. Yani Suriyeliler yüzde 4 suç işlerse bizimle eşit suç işlemiş olacaklar. İşledikleri suç oranı 1,32 olduğuna göre nerede ise biz Türkiyelilerin üçte biri kadar suç işliyorlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu…

Dünyanın hiçbir yerinde adli suç işledi diye ülkeden uzaklaştırma cezası verilmezken ulusalcı/ırkçı/milliyetçi dalga iktidara tesir etmiş ve suç işleyenlerin sınırdışı edileceği beyan edilmiştir. Elbette suç işleyen Suriyeli ya da Türkiyeli; nereli olursa olsun cezalandırılmalıdır ne var ki suç ve ceza arasında bir dengenin olması gerektiği uluslararası hukukun da İslam hukukunun da altını önemle çizdiği bir husus. Bu denge kesinlikle göz ardı edilmemelidir.

İSLAMCILAR TOPLUMSAL KAOSU ÖNLÜYOR

Suriyelilerin ekonomiye yük getirdiğinden tutun, kültürel hayatı tehdit ettiğine kadar bir dizi sorunla bu meseleyi kaşımak isteyen çevreler Türkiye'de özellikle İslami kesimin sağduyu duvarını bir türlü delemedi. Tabir yerinde ise İslamcılık şuuru bir kalenin surları gibi provokatörler ile geniş toplum katmanlarının arasına girdi ve Suriyelilere yönelik büyük tahripkâr olayların yaşanmasına engel oldu. Bu büyük bir başarıdır ve bu konuda iktidarın İslamcı STK, cemaat, tarikat ve oluşumlara bir teşekkür borcu vardır.

TOPLUMSAL KAOS HEDEFİ İÇİN YENİ PLAN: SURİYELİLER VAHŞİCE KATLEDİLSİN!

Türkiye'ye fay hatları döşemede kararlı olan Batı Emperyalizmi, Türkiyelilerin tahrik edilmesinin İslamcıların şuuru sayesinde her seferinde boşa çıkarıldığını görünce yeni bir planla karşımıza çıktılar. Kanaatimiz o dur ki Sakarya/Kaynaşlı'da Suriyeli hamile bacımızın, karnındaki ve kucağındaki bebeklerle vahşice katledilmesi bu sürecin başladığının habercisidir.

Halkı Suriyelilere karşı kışkırtarak ülkede kaos oluşturma hedefinde olan uluslararası emperyalizm ve yerli uzantıları halkın derin sağduyusunun her seferinde galip geldiğini görünce hasta, sapık ve ırkçı kişi ve kitleleri Kaynaşlı örneğinde görüldüğü üzere Suriyeli masum kadınların ya da çocukların üzerine salarak Suriyelilerin kitlesel bir öfke refleksi göstermesini sağlama peşindeler.

Yaşadıkları savaş travması, yer yer uğradıkları ayrımcı ve ırkçı uygulamalar, ekonomik hayatta yaşadıkları haksızlıklar Suriye'den Türkiye'ye sığınan devasa kitleyi manipüle edebilir. “Zaten sizi istemiyorlar, sizden nefret ediyorlar, namusunuzu talan ettiler” söylemleri üzerinden Suriyeli gençleri karşı çirkinliklerde bulunmaya birileri itebilir. Bu noktada Suriyelilere yaşanan örneğin asla ve kata Türkiye halkını temsil etmediği; ruh hastası, sapık katillerin hak ettikleri cezayı alacakları mesajı ivedilikle ulaşmalıdır. Zira Kaynaşlı vahşeti basit bir mesele değildir. İktidar şimdiye kadar uluslararası şebekenin ve ırkçı dalganın Suriyeli karşıtı koalisyonu karşısında ciddi bir zaaf yaşamadı. Bu meselede de ayağını yere sağlam basmalıdır.

ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

Diyanetin ve devlet erkinin üst kademesinden “Müslümanlar kardeştir, ensarlık ruhuna sahip olmalıyız” nev'inden yapılan açıklamalar topluma tesir etti ve adli olaylar karşısında ırkçı kafanın etki alanına girenler de derhal o batıl ve ırkçı mevziyi terk etti. Ne var ki Suriyelilerin (hem de aşağılık yöntemlerle) katledilmesi örnekleri (Allah muhafaza) çoğalırsa kaos çabasını durdurmak zor olacak ve (yine Allah muhafaza) Suriyeliler farkında olmadan bu tuzağa düşebilirler. İş bu noktada:

-          Devlet, Suriyelilere ucuz iş gücü muamelesinde bulunulmasını engellemelidir.

-          Sosyal medyada halkı Suriyelilere karşı kışkırtan hesaplar kapatılmalı ve bu şahıslar hakkında adli işlemler behemehâl başlatılmalıdır.

-          Siyaset arenasında kendine yer bulan ama Hitlervari söylem ve paylaşımlarda bulunan ırkçı siyasetçiler hakkında yasal işlemler yapılmalıdır.

-          Arapları, Suriyelileri ve dahası Kürtleri aşağılayan kişi ve kurumlar(özellikle basın) yaptırıma uğramalıdır.

SONUÇ

Şüphesiz uluslararası emperyalizmin hedefi Türkiye'yi Suriyelileştirmektir. Bize düşen ise Suriyelileri Türkiyelileştirmektir ve onlarda “bu vatan sizin ülkenizdir” hissiyatını oluşturmaktır. Bunu başarmanın yolu ise ötekileştirenleri, düşmanlaştıranları teşhir etmek ve maşeri vicdanda onları mahkûm etmektir. Başka da yolu yok gibi.

Kaynak:DOĞRUHABER

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.