Kemalizm ve PKK’nin birbirlerine teşekkür borcu
Doğruhaber Gazetesi Yazarı Mehmed Göktaş, bugünkü köşesinde Kemalizm ve PKK’nin ilişkisine değindi.
"Kemalizm ve PKK’nin birbirlerine teşekkür borcu" başlıklı yazısıyla Kemalizm ve PKK’nin ilişkisine değinen Doğruhaber Gazetesi Yazarı Mehmed Göktaş, PKK'nin varlığını Kemalizm'e borçlu olduğunu vurguladı.
Mehmed Göktaş'ın bugün yayımlanan makalesinin tamamı şöyle;
Kemalizm ve PKK’nin birbirlerine teşekkür borcu
Hangisinin hangisine ilk önce teşekkür etmesi gerektiğinden başlayalım? Gerçi fark etmez ikisi de aynı yere çıkar.
Bu ülkede Kemalizm dayatmasının en büyük ve yegâne ürününün, meyvesinin PKK olduğunu birçok defa dile getirmiştim. Yani PKK, varlığını Kemalizm’e borçludur.
Bu gerçeği birçokları ifade etse de PKK’nin özellikle 12 Eylül 1980 Kenan Evren darbesiyle vücut bulduğunu söyleseler de tohumunun ta Kemalizm’le birlikte atıldığını unutmayalım.
PKK, varlığını tamamen despot Kemalizm’in uygulamalarına borçlu olduğu için ona büyük bir teşekkür borçludur.
Gelelim Kemalizm’in PKK’ye olan teşekkür borcuna;
Laik devrim adı altında ülke insanına batılı, kozmopolit, seküler bir hayat tarzını dipçikle dayatan Kemalizm seksen doksan yıl süren bir despotizmle ancak ülkenin batısında hedefine ulaşmışken Kürtler üzerinde etkili olamamıştı.
Kemalizm PKK’ye teşekkür etmelidir ve:
“Benim seksen yıla yakın bunca uğraşıma rağmen Kürtler üzerinde yapamadığımı sen beş on yıl içerisinde başarıverdin.”
“Kemalizm olarak ben ülkenin batısında bayanların büyük bir bölümünü açtım, soyundurdum ama Kürd kadınını ne örtüsünden ne namus duygusundan bir türlü sıyıramamıştım. Bu kadar kısa bir zaman içinde namus duygusunu nasıl da sıfırlayıverdin, çarşafını, tesettürünü bir çırpıda nasıl da kaldırıp attırdın? Sana gerçekten teşekkür ediyorum. Canları pahasına direnmişler, İslam’dan taviz vermemişlerdi. Benim hayalime bile gelmez, asla cesaret edemezdim Kürdlerin arasına LGBT ve benzeri sapkınlıkları yerleştireceğin. Sana çok teşekkür ediyorum PKK! Şimdilik bazı konularda anlaşamasak da en önemli konularda, hayat tarzında anlaştık ya, ikimiz de batılı hayat tarzında ittifak ettik ya, önemli olan budur. Sana teşekkür ediyorum.”
“Sonra, en önemlisi; ikimizin de düşmanı aynı, bizim dayattığımız hayat tarzının karşısına dikilen İslam ve Müslümanlar. Aslında en büyük ortak noktamız da budur. O halde ayrıldığımız ufak tefek sorunları bir tarafa bırakmalıyız. Hem Batı ikimizi de bunun için, İslam’a karşı verdiğimiz savaştan dolayı desteklemiyor mu? Kısacası birbirimize çok çok teşekkür borçluyuz.” demelidir.
Durup dururken bu konuya nereden girdin diyenler şunu bilmelidirler ki bu ülkenin en önemli meselesi budur.
Şu günlerde kendisine yeni bir rota çizmesi beklenen Türkiye siyasileri meseleye eğer buradan başlamazlarsa yapacakları her şey faso fisodan ibarettir. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.