"Kudüs bizim ümmet olma davamızın nişanesidir"
Köklü Değişim Dergisi Diyarbakır Temsilcisi tarafından Diyarbakır'da "Müslümanlar Olarak Bizler Tek Ümmetiz" başlıklı bir konferans düzenlendi.
Kudüs'ün ümmet olma davasının nişanesi olduğuna vurgu yapılan konferansta, Kudüs'ten taviz verilmesi durumunda ümmet olmadan da taviz verileceğine dikkat çekildi.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ile Köklü Değişim Dergisi Yazarı Abdullah İmamoğlu'nun konuşmacı olduğu konferans, Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.
Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından selamlama konuşmasını yapan Köklü Değişim Dergisi Diyarbakır Temsilcisi Aydın Usalp, insanlara İslami anlatmaya, İslami hayatı başlatma gayreti içerisinde olduklarını söyledi.
Usalp'ın selamlama konuşmasının ardından konuşan Köklü Değişim Dergisi Yazarı Abdullah İmamoğlu, İslam ümmetinin durumunun içler acısı olduğunu belirtti.
İslam'ın birleştirici gücünden bahseden Köklü Değişim Dergisi Yazarı İmamoğlu, İslam ümmetinin parçalara bölündüğü söyledi.
İslam ümmetinin daha önce tek bir vücut halde olduğunu hatırlatan İmamoğlu, "Herkes İslam ümmetinin bulunmuş olduğu durumdan Allah'ın razı olmadığı konusunda malumat sahibidir. Bununla alakalı olarak İslam ümmetinin durumunu, keyfiyetini nasıl olduğunu bilmek adında ciltlerde kitap okumaya hacet söz konusu değil. Bugün ve dün bakın Arakan'a, Suriye'ye, Türkistan'a gidin, mağdur olan Müslümanların coğrafyası olan Türkiye'ye bakın. Bugün İslam ümmetinin durumu içler acısıdır. İslam ümmeti tek bir vücut iken 50 parçaya bölünmüştür. İslam ümmetinin tek bir vücudu lime lime edilmiştir. Dolayısıyla bugün İslam ümmeti paramparçadır. Müslümanlar vahdet şuurunu yitirmiş. Acımız, sevincimiz, kederlerimiz bir değil. Kısacası biz bugün ümmet olmanın hakikatinden çok uzağız, paramparçayız." ifadelerini kullandı.
"Allah bize tefrikayı, paramparça olmayı haram kılmıştır"
İslam ümmetini birlikte olması gerektiğine vurgu yapan İmamoğlu, "Kâfirler, Müslümanların aralarına Allah'ın hiç hoşnut olmadığı suni sınırlar çizdi. Hâlbuki bizim İslam ümmetinin fertleri olarak tefrikaya düşmüş olmamız, Allah'ın indiğinde haramdır. Allah bize tefrikayı, paramparça olmayı haram kılmıştır. Allah bize birlik olmayı, vahdeti, tek bir vücut olmayı emretmiştir. Bizi tek vücut olarak kılacak güç İslam'dır." şeklinde konuştu.
İmamoğlu'nun ardından konuşan Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ise Kudüs'ün ümmet olma davasının nişanesi olduğunu söyledi.
Kudüs'ten taviz verilmesi durumunda ümmet olmadan da taviz verileceğine dikkat çeken Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Kar, hilafetin ümmet olmadaki etkisinden bahsetti.
"İslam ümmeti böyleyken, bu kadar yüce, orduları güçlü, toprakları kaynak ve servetlerle doluyken maalesef bugün İslam ümmeti param parça halde, darmadağın" diyen Kar, "Peki neden kıymetli Müslümanlar? Bir buçuk milyar Müslüman bütün İslam coğrafyasının servetleri ve kaynakları, kâfirlere peşkeş çekiliyor ve Müslümanların sayısı çok olduğu halde sesi, gücü ve kuvveti az. Neden? Çünkü ümmetin muhtaç olduğu en önemli liderlik, İslam ümmetinin ümmet olma bilincini yeniden ona kazandıracak olan en önemli otorite hilafet, yok oldu. Kâfirler hileler, tuzaklar, planlar kurdular ve hilafeti yıktılar. Sadece hilafeti yıkmakla kalmadılar, bütün tek bir devlet olan Müslümanları bölük pörçük hale getirmekle yetinmediler, onların zihinlerini de kirlettiler. Dinin hayatta yerinin olmadığı düşüncesini, laikliği Müslümanlara servis ettiler, pazarladılar. O günden bugüne İslam ümmeti param parça. Topraklarımız yağmalanmış durumda, servetlerimiz batıya peşkeş çekilmiş durumda, İslam ümmeti bölük pörçük durumda, birbirine düşman olmuş durumda. Çünkü bizim birliğimizi sağlayan hilafet yok." ifadelerini kullandı.
"Kâbe gibi mübarek belde olan Kudüs ümmet olma bilincimizin nişanesidir"
Filistin'in esaret altında olduğunu dile getiren Kar, "Bir buçuk milyar Müslüman, bir avuç Yahudi varlığının işgalciliğini giderecek otoriteye sahip değil. Bir buçuk milyar Müslüman, Filistin'e doğru yürümeye başlarsa o işgalcileri o topraklardan kazıyıp, söküp atacağız. Silahlarınızla değil, sadece adımlarınızla yürüyün. Bir buçuk milyar Müslüman yönlerini Mescid-i Aksa'ya çevirip 'geliyoruz' diyerek yürümeye başlasa Yahudi varlığı korkaklığından saniyeler içerisinde o toprakları terk eder, gider. Ancak biz bugün bunu konuşmuyoruz. Biz o Yahudi varlığının işgalciliğini bugün konuşmuyoruz. Fakat biz Filistin topraklarındaki mübarek Mescid-i Aksa'nın sözde israil devletinin başkenti olduğunu, diğer yarısının da ulusal Filistin devletinin başkenti olduğunu konuşuyoruz. Kim size böyle bir hak veriyor ki Selahattin'in, Abdülhamit'in kendi malı gibi koruduğu o toprakların batısını sözde devlete başkent olarak veriyorsunuz, doğusunu da kurulacak hiçbir otoritesi olmayan ve başında da Filistin davasına ihanet eden Mahmut Abbas'ların olacağı bir Filistin devletine başkent olmasını söylüyorsunuz. Bu hakkı size kim veriyor? Kudüs, bizim ümmet olma davamızın nişanesidir. Kâbe gibi mübarek belde olan Kudüs, ümmet olma bilincimizin nişanesidir. Ondan taviz verirsek değerlerimizden, akidemizden taviz vermiş oluruz. Kudüs mübarek kılınmış bir beldedir." şeklinde konuştu.
"İslam'a düşman olanlar televizyon ekranlarından, gazete köşelerinde her türlü şerlerini, pisliklerini, nefretlerini kusmaya devam ediyorlar"
Hilafetin kaldırılışın ardından toplumun büyük bir tehlikeye girdiğini ifade eden Kar, sözlerine şöyle devam etti:
"Bir imam hatip öğretmenin 'evladım başörtülü olarak öyle elbiseler, öyle eşortmanlar giymen şer'en İslam'a göre doğru değildir' demesinin savunmasını yapamıyoruz. O öğretmenin görevden alınmasına karşı aciz kalıyoruz. Burası İslam beldesi, buradaki yöneticilerde Müslümandır. Bakın başörtülü bir kadının öğrencinin eşortman giymesinin İslam'a göre şer'en caiz olmadığını anlatan imam hatip öğretmeninin görevden alınmasının, linç edilmesinin karşısında aciz kalıyoruz ve sessiz kalıyoruz. Diğer taraftan da laikler, Kemalistler, İslam'a düşman olanlar, televizyon ekranlarından, gazete köşelerinde her türlü şerlerini, pisliklerini, nefretlerini kusmaya devam ediyorlar. 90 küsur yıl içerisinde tattığımız her acı, döktüğümüz gözyaşı, bize hilafetin hayat memat meselesini daha çok hatırlatmalıdır. Hilafet bir vücudun başı gibidir, gövde ise bizleriz. O baş şimdi gövdeden ayrılmış durumda, bu beden hareket edebilir mi? O halde o başı o gövdeye yeniden tutturmak için daha çok çalışmalıyız."
Kar'ın konuşmasının ardından konferans, okunan duanın ardından son buldu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.