Kudüs işgal altında
İHH Gaziantep Şubesi hizmet binasında düzenlenen basın açıklamasını okuyan Gaziantep Genç İHH sorumlusu Rıdvan Sansur, siyonist işgal rejiminin, haksız uygulamalarına tepki gösterdi.
Herkesi hukuksuz işgal adımlarını durdurmaya çağıran Sansur, Filistin’de yaşananların ise savaş suçu olduğunun altını çizdi.
“Filistinlileri evlerinden ve yerlerinden etme projesi siyasi bir plandır”
Siyonist işgal rejiminin, Filistin’de yaptığı zulümlere dikkat çeken Sansur, “İsrail 1967'de işgal ettiği Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da Filistinlilere ait ev ve yapıları çeşitli gerekçelerle yıkıp her yıl yüzlerce Filistinliyi evsiz bırakıyor. Birçok aile sürekli zorla yerlerinden edilme tehdidi altında yaşıyor. Filistinliler, 1967'den bu yana Doğu Kudüs'te kendilerine ait 5 binden fazla evin İsrail güçleri tarafından yıkıldığını kaydediyor. Topraklarından hukuksuz bir şekilde zorla koparılan Filistinli aileler, siyonist yerleşimcilerin işgali ve açtığı davalar nedeniyle yıllardır israilin zorunlu göç tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor. İsrailin Filistinlileri evlerinden ve yerlerinden etme projesi siyasi bir plandır. İsraillileri korumayı ve karşılığında Filistinlileri yerlerinden etmeyi amaçlamaktadır. Bu yaşananlar, bir tür etnik kökene bağlı yerinden edilme ve savaş suçudur.” dedi.
“Kudüs’ün yüzde 35’i zorla istimlak edilmiş”
Filistinlilerin, kendi topraklarında ekonomik kriz ve Covid-19 salgını ile mücadele ederken bir yandan da hukuksuz işgalle evlerinden ve yurtlarından edildiğini belirten Sansur, “Uluslararası hukukta işgal altındaki Filistin topraklarındaki tüm Yahudi yerleşim birimleri gayrimeşru kabul ediliyor. İşgal altındaki Kudüs'te 13, Batı Şeria’da ise 250’den fazla yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerleşim birimlerinde 650 binden fazla Yahudi yerleşimci yaşıyor. İsrailin sistemli işgal politikası sonucunda Doğu Kudüs’ün yüzde 35’i zorla istimlak edilmiş ve sadece yüzde 13’ünde Filistin yerleşimine müsaade edilmektedir. Yüzde 20 oranında olan yeşil alan ise siyonistlerin elinde ve kontrolünde bulunmaktadır.” ifadelerini kullandı.
“Kudüs’te demografik yapı Yahudi yerleşimcilerin lehine değişmektedir”
Kudüs’teki Müslümanların işgalin birebir muhatabı ve mağduru olduğunun altını çizen Sansur, “Uzun yıllardır devam eden baskı siyaseti ağırlaşarak sürmektedir. Filistinlilerin topraklarının müsaderesi, evlerinin yıkılması, Yahudi yerleşim yerlerinin inşası, ikamet ve ruhsat işlemlerinde Müslümanlara ayrımcılık yapılması sonucu Kudüs’te demografik yapı Yahudi yerleşimcilerin lehine değişmektedir. Yahudi nüfus 1948 öncesinde Kudüs nüfusunun yüzde 10’unu oluştururken bu oran hali hazırda yüzde 70’e ulaşmıştır. Bunda ekonomik kısıtlamalar, utanç duvarı ve Müslüman halka yönelik baskı siyasetinin artması sonucu yaşanan zorunlu göçler etkili olmuştur. İşgal altındaki Kudüs’ü zorunlu sürgün politikaları ile Müslümanlardan arındırma hedefine uygun olarak sistematik ve ayrımcı bir şekilde Filistinlilerin evlerinin yıkılması, oturma izni verilmemesi ve zorunlu kamulaştırmalar yoğun şekilde uygulanmaktadır.” şeklinde konuştu.
“Filistin ve Kudüs’e uygulanan yaptırımlar her geçen gün ağırlaşmaktadır”
70 yıldır hakları, toprakları, vatanları, canları, malları ellerinden alınan Filistinlilerin siyonist işgal rejiminin zulmü altında çok zor şartlarda yaşamlarını devam ettirmeye çalıştığına dikkat çeken Sansur, şunları söyledi:
“Yapılan bütün anlaşmalara rağmen uluslararası alanda alınan bütün kararlara rağmen Filistin’e, Kudüs’e uygulanan yaptırımlar her geçen gün ağırlaşmaktadır. Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 13’üncü maddesine göre herkes herhangi bir devletin sınırları içerisinde serbestçe dolaşma ve yerleşme hakkına sahiptir. Aynı şekilde herkes kendi ülkesi de dahil herhangi bir ülkeyi terk etme ve ülkesine geri dönme hakkına sahiptir. Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 17’inci maddesi hiç kimsenin keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum bırakılamayacağını söyler. Ancak Filistinlilerin mal ve mülklerine el konulmaya hâlâ devam edilmektedir. Uluslararası hukuk, Batı Şeria'nın ve Kudüs topraklarının işgal edilmiş topraklar olduğunu ve israilin bu topraklar üzerindeki varlığının askeri bir işgal olduğunu kabul eder. Filistin halkı, özgürlük ve bağımsızlık yolundaki meşru haklarına kavuşmak ve işgale son vermek için BM Şartı’na uygun olarak tüm yolları kullanarak mücadele etme hakkına sahiptir. Uluslararası toplum, işgal altında bulunan Batı Şeria’daki israil yerleşim birimlerinin yapımı karşısında sessiz kalmaktadır. Yasadışı yerleşim ve işgalin yasaklanması ve cezalandırılması konusunda uluslararası sözleşmeler ve uygulamalar yetersiz kalmaktadır.”
“Kudüs, 1948 yılından beri işgal altındadır”
Filistin davasının insanlık mücadelesi olduğu kadar Kudüs’te çalınan hakların iadesi davası olduğunu ifade eden Sansur, “Tüm insanlığın ortak mirası olan Kudüs, 1948 yılından beri hukuksuz olarak kurulan siyonist israil işgali altındadır. Siyonist israil ve ABD, Kudüs’ü hukuksuz bir şekilde tüm uluslararası anlaşmalara aykırı olarak başkent yapmak istemektedir. Kim hangi kararı alırsa Kudüs sahipsiz değildir. Kudüs Filistin’in başkenti, Müslümanların mukaddes şehridir. Kudüs için verilen mücadeleyi bu kentte yaşayan Müslümanların omuzlarına yükleyerek bir çözüme ulaşılamayacağı artık anlaşılmıştır. Bu nedenle sivil inisiyatiflerin ve hukukçuların başını çektiği küresel bir mücadele yürütülmelidir. BM, UNESCO, İİT nezdinde yürütülen süreçlere ilave olarak tüm insanlar ve uluslararası kurumlar birlikte hareket ederek siyonistlerin oldu bittilerini önleyecek girişimleri artırmalıdır.” diye konuştu.
“Filistinlilerin bağımsız devletlerine kavuşmaları sağlanmalıdır”
Siyonist işgal rejiminin, hukuk ihlallerinin, uluslararası yargının ve özellikle de Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkisindeki suçların kapsamına girdiğini belirten Sansur, “İsrail hukuksuz işlemleri için uluslararası kamuoyu önünde yargılanmalıdır. Hukuksuz işgal durdurulmalı, evlerin yıkımlarına son verilmeli, yeni ev yapma ve restorasyonun önündeki engeller kaldırılmalıdır. İsrail BM komitelerinden ve üye olduğu tüm uluslararası kurum ve kuruluşlardan çıkartılmalıdır. Uluslararası adaleti ve hukuku uygulayacak mekanizmalar geliştirilmelidir. Adil barış ve istikrarı sağlamak için Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etmeleri ve bağımsız devletlerine kavuşmaları sağlanmalıdır.” dedi.
Siyonist terör çetesinin hukuksuz uygulamalarına karşı çıktıklarını belirten Sansur, “Tüm Filistin ve Kudüs sevdalıları olarak bu davayı savunmaya devam edeceğiz. Tüm dünyadaki insanları, uluslararası mekanizmaları ve adaleti ve hukuku savunan herkesi harekete geçmeye ve israilin attığı bu işgal adımlarını durdurmaya çağırıyoruz. Kudüs özgür oluncaya kadar mücadelemizi tüm gücümüzle sürdüreceğiz.” şeklinde konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.