Külünk "İstanbul sözleşmesi, sentetik insan nesli üzerinden egemenlik kurma projesidir"
Eşcinselliği savunan sapık ideoloji ve yaşam tarzına sahip olanların dışında her kesimden gelen tepkilere rağmen halen iptal edilmeyen İstanbul Sözleşmesinin amacı ve nihai hedefleri hakkında konuşan Külünk, sözleşmeyle insan neslinin azaltılması ve sentetik insan nesli üzerinden egemenlik kurulmak olduğuna dikkat çekti.
"Kendisini bu akla karşı korumaya alan ülkeler, bu aklın projelerini yasaklıyor"
Ülkesinin ve insanlarının geleceğini düşünen ülkelerin bu projeyi, ülke sınırları içerisine almadığını ifade eden Külünk "Batı uygarlığının, sözde insan ve toplum tezi çökmüştür. Kendi içinde kırılan Batı’nın bir kanadı; insanlığa cinsiyetsizliği dayatırken aileyi yok etmek, bireyselliği ve vatansızlığı teşvik ederek devletsiz gelecek projesini genişletme peşindedir Nihai hedef, öncelikli olarak insan neslinin azaltılmasıdır. Daha sonra ise sentetik insan nesli üzerinden kendi ebedi egemenliklerini kurgulamaktır. Tekno-hümanizm insan iradesini yüceltirken, bu irade üzerinden yarı insan yarı robot (cyborg) çağının dinsel ritüellerinden, yönetimsel erklerine kadar tüm aşamaları hem laboratuvar ortamlarında hem de toplumsal alanda kurgulanmaktadır. Bu kurgulamalardan biri olan 'cinsiyetsizleştirme projesi' Batı’dan başlayarak dünyanın geri kalanına hızla yaygınlaştırılıyor. Batı’yı teslim almış olan bu akıl, şimdi de Doğu’yu teslim alma aşamasına gelmiştir. Kendisini bu akla karşı korumaya alan ülkeler, bu aklın propaganda kanallarını ülke sınırlarına sokmamaktadır." dedi.
"Batı, kadını ve erkeği fıtratından uzaklaştırarak mutluluğu tüketti"
Batı'nın insan fıtratıyla oynayıp insanların mutluluğuna sınırlama getirdiğini dile getiren Külünk "İstanbul Sözleşmesi, bu aklın, Cedaw Sözleşmesi'ndeki 'kadın-erkek eşitliği' masumiyetinin arkasına saklayarak büyük hedeflerine ulaşmada attıkları en önemli adımlardan biridir. İstanbul Sözleşmesi, kadını koruma odaklı masumiyetin altında, aileyi yok etmek ve insanı cinsiyetsizleştirerek kadın ve erkek fıtratlarını yok etme odaklı şemsiye bir tasarımdır. İstanbul Sözleşmesi, devletlerin ve milletlerin baskı altına alınarak küresel şeytani akla, yasama ve yürütme üzerinden mecbur bırakılma girişimidir. Şu bir gerçektir ki pandemi süreci, Batı uygarlığının insan ve toplum modellemesinin tamamen bittiğinin ilanı olmuştur. Dolayısı ile son yüzyılda Batı uygarlığının felsefi olarak belirlediği ve hukuk olarak norm haline getirdiği ve de devletleri ve milletleri uyum sağlamaya mecbur bıraktığı bu politikalar artık sadece Batı'nın kendi tercihidir. Dünyaya, insanlığa dayatılamaz. Kadını ve erkeği fıtratından uzaklaştırarak mutluluğu tüketen Batı'nın dili ile bu topraklarda yasama ve yürütme üzerinde baskı oluşturmaya çalışanlar, oturun oturduğunuz yerde!" ifadelerini kullandı.
"İstanbul Sözleşmesi'nin cinsiyetsiz insan dayatmasına bu milletin kökten itirazı vardır"
Müslüman halkın kendi değerleri üzerinden normlar oluşturup bunu hukuka dönüştürecek aklının da gücünün de var olduğunu ifade eden Külünk, şöyle devam etti:
"Türkiye, insan temel hak ve hürriyetleri, insan doğasının korunması, çocuk hakları, kadın hakları -ki kadın haklarına yönelik ihlallerin elbette ki farkındayız- aile hukuku ve hakları başlıklarında sahip olduğu medeniyetini şekillendiren esaslar, tarihsel medeniyet birikimi ve zamanın ruhunu ve aklını idrak ederek bütün bu başlıklarda hem yerel normlarını hem de evrensel normları üretecek bir merkezdir.
Kadın hakları temelinde yaşadığımız bütün problemleri masaya yatırmalıyız. Kendi değerlerimiz üzerinden normlar oluşturup bunu hukuka dönüştürecek aklımız da var gücümüz de var. Çöken Batı uygarlığının ülkemizde bugüne kadar yasama üzerinden ve yürütme üzerinden norm haline getirilmiş ne kadar kanuni düzenleme var ise Türkiye tümünü yeni baştan düşünmek, araştırmak ve sorgulamak zorundadır."
"İstanbul sözleşmesinin kökten kaldırılıp tarihin çöplüğüne atılması elzemdir"
Külünk, Batı'ya benzemeye çalışmanın akılcı bir iş olmadığını vurgulayarak, "Batı’ya benzeyerek modern olacağını sananların hali ortadadır. Ne modern olmuşlardır ne Anadolulu ne de Batılı olabilmişlerdir. Olageldikleri hal sadece mankurtlaşmaktan ibaret ucube bir haldir. Hem bu toprakların ruhuna yabancılaşmışlardır, hem de zihnen ve bedenen Batı’ya köle olmuş, esir ruhlar haline dönüşmüşlerdir. İstanbul Sözleşmesi amaç kısmından başlamak üzere her haliyle kirli bir sözleşmedir ve bu kirli sözleşmenin tadilatlarla düzeltilme şansı yoktur. Kökten kaldırılıp tarihin çöplüğüne atılması elzemdir." ifadeleri kullandı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.