Kürt siyasetçi Bekir: "PYD, PKK'nin güdümünde"

Kürt siyasetçi Bekir: "PYD, PKK'nin güdümünde"
Suriyeli Kürt siyasetçi Mustafa Bekir, Rejimle birlikte hareket eden PYD'nin, PKK'nin güdümünde oluğunu belirten Bekir, PKK'nin ise daha baştan, ‘Suriye’de Kürdistan diye bir şey yoktur. Kürtler geldikleri Türkiye’ye geri dönmelidir’ diye konuştu.

Rejimle birlikte hareket eden PYD'nin, PKK'nin güdümünde oluğunu belirten Suriyeli Kürt siyasetçi Mustafa Bekir, PKK'nin ise daha baştan, ‘Suriye’de Kürdistan diye bir şey yoktur. Kürtler geldikleri Türkiye’ye geri dönmelidir’ fikrinde olduğunu söyledi.

PYD'nin Kürtlerin sorunlarının çözümü için bir projesinin olmadığını belirten Mustafa Bekir, "Şimdi bir kanton kurmuşlar bu kantonun kimin olduğu bile değil. Bu Kanton, serap ya da ne olduğu belli olmayan duman gibidir." dedi.

Suriye Kürdistanı'ndaki son durumu İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) konuşan ENKS’ye yakınlığıyla bilinen ve PDK-Ç’de siyaset yapmış eski Kürt siyasetçi Mustafa Bekir, bölgeyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Kendini ne muhalefetten ne de rejimden yana görmeyip üçüncü taraf olarak lanse eden PYD’nin, aslında rejimle birlikte hareket ettiğini belirten Bekir, kendilerine muhalif olarak gördüğü Kürtleri ya öldürdüğünü ya da tehcire zorladığını söyledi.

PKK ve partilere karşı tavrı

1979 yılında PKK’nin kurucularından Abdullah Öcalan, Kemal Pir, Ahmet Çınar gibi isimlerin Suriye’ye gelerek rejimle işbirliği yaparak kendileri dışındaki tüm partileri ajan yaftasıyla ortadan kaldırmaya çalıştığını söyleyen Bekir, PKK’nin daha baştan Suriye’deki Kürtleri Türkiye’den gelen muhacirler olarak gördüğünü bundan dolayı rejimin Kürtlere kimlik vermemesini desteklediğini söyledi.

PKK’nin ‘Suriye’de Kürdistan diye bir şey yoktur. Kürtler geldikleri Türkiye’ye geri dönmelidir’ dediğini ifade eden Bekir, şunları söyledi: “Abdullah Öcalan bunu bir röportajında söylüyor. Hatta bu sözler ‘Liderle 7 Gün’ isimli kitapta geçiyor. Öcalan burada diyor ki, ‘Suriye’de Kürdistan diye bir şey yoktur. Suriye’deki Kürtler, Şeyh Sait olayları zamanından bu yana Türkiye’den Suriye’ye gelen muhacir Kürtlerdir. Onların asıl vatanları Türkiye’dir o zaman oraya geri dönmelidirler.’ diyor."

ENKS ve PYD’nin Suriye’deki rolü

Suriye’deki 11 partinin 2010 yılında ENKS çatısı altında bir araya geldiğini, yaşanan son olaylarda ise Suriye muhalefetine katılarak rejime karşı durduğunu belirten Bekir, PYD’nin ise kendisini üçüncü bir taraf olarak lanse ettiğini söyledi.

Irak Kürdistanı’nda siyasi ve askeri anlamda Suriyeli Kürtler arasında yapılan ENKS ve TEV-DEM’in birlikte hareket etmesini öngören Hewler ve Duhok antlaşmasına değinen Bekir, bu antlaşmalara imza atan PYD’nin bu iki antlaşmaya uymadığını belirtti.

PYD ve Cenevre’de Kürt hakları

PYD’nin Kürdilikle hiçbir alakasının olmadığını belirten Bekir, sözlerine şöyle devam etti: “PYD’nin Kürdilikle ilgili hiçbir program ve projesi yoktur. Ne edebiyatlarında ne yazılarında… Suriye Kürtlerinin sorunlarının çözümü için bile bir projeleri yoktur. Şimdi bir kanton kurmuşlar bu kantonun kimin olduğu bile değil. Bu kanton Kürtlerin mi Arapların mı yoksa tüm Kürtlerin mi belli değil. Bu Kanton, serap ya da ne olduğu belli olmayan duman gibidir.”

Bekir, “Bugün Suriye muhalefeti içinde olan ENKS Cenevre’ye çağrıldı. Ama kimi ülkeler Suriye’de Kürtlerin temsilcisi PYD’ymiş gibi lanse etmeye çalışıyorlar. Biz ise hayır, Kürtlerin tek temsilcisiyiz, PYD olmasın demiyoruz. Biz, Suriyeli Kürtlerin Duhok antlaşmasına geri dönüp hem askeri hem de siyasi birliktelik sağlayarak Cenevre’de daha güçlü olmasını istiyoruz. Ama bizimle ortak hareket etmiyorlar. Araplar ise PYD’nin rejimle birlikte Cenevre’ye katılmasını istiyor. Ama buna karşılık biz diyoruz ki ‘PYD bizimle ortak hareket ederse birlikte Cenevre’ye katılırız yok bu olmazsa o zaman Kürtlerin tek temsilci biziz’ diyoruz." diye belirtti.

PYD rejim ilişkisi

Kendini ne muhalefetten ne de rejimden yana görmeyip üçüncü taraf olarak lanse eden PYD’nin aslında rejimle birlikte hareket ettiğini söyleyen Bekir, “PYD kendisini kendi bölgesini koruyan üçüncü taraf olarak gösteriyor. Ama alttan da rejimden silah alıyor. Aldığı bölgelerde rejimin adamları var. Qamışlo’da PYD ve rejimin devriyeleri birlikte geziyorlar. Haseki’de rejimin valisi görevi başında, Qamışlo’da rejim güçleri ve sendikaları var ve kendiişlerini de yapıyorlar. PYD; rejimle ortak hareket ediyor. Bunlar, Şameran’ı ortak kabul ediyor, SDG güçlerini ortak kabul ediyor, Rakka güçlerini ortak kabul ediyor, Seradidan’ı kabul ediyor, Vatanel Harisi’yi kabul ediyor ki, tüm bunlar rejimin adamlarıdır ve bir tek Kürtlerin Peşmergelerini kabul etmiyorlar. Tabi Duhok antlaşmasını da kabul etmiyorlar. Sonra kendi adamlarına değişik isimlerle gruplar kurdurarak kendisini siyasi olarak güçlü göstermeye çalışıyor.” dedi.

Cenevre ve ENKS

ENKS’nin Cenevre’deki taleplerine ve ENKS’nin Suriye sorunun çözümüne yönelik projelerine değinen Bekir, “Cenevre’deki taleplerimiz ilk olarak şehirlerdeki askeri ablukanın kalkması, hasar gören bu şehirlere sağlık hizmetlerinin ulaştırılması, şehirlerin bombalanmasının durdurulması ve bu süreçte tutuklananların -yaklaşık 3 bin kişi var- karşılıklı serbest bırakılması. Ardında da bir araya gelinerek herkesin içinde bulunduğu bağımsız hatta gerekirse başkanı bile değiştirebilecek ortak bir hükümetin kurulmasıdır. Suriye Arap Cumhuriyeti deniliyor ama Suriye’de tek Araplar mı var? Suriye, çok değişik halkların ve inançların yaşadığı bir ülkedir. Tüm bu insanlar temsil edilmelidir. O yüzden biz bu ismin Suriye Cumhuriyeti olmasını istiyoruz. ENKS’nin siyasi, ekonomi ve askeri projeleri vardır. Biz Irak Kürdistanı gibi federal bir yönetim istiyoruz. Federal yönetim derken sadece idari değil Suriye’nin bütünlüğü içerisinde kendi parlamentosu ve hükümeti olan siyasi bir federal yönetimden bahsediyoruz. Bu düşüncemiz Suriye topraklarının parçalayıcı bir düşünce değildir. Kısacası, Suriye’de yaşayan halkların sorunları çözülmeden bölgeye huzur gelmesi mümkün değildir. Ve biz federal yönetimi çözüm olarak görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

PYD’nin rejim ve başka güçler adına savaştığını, hatta Suriye rejiminin PYD’nin özgürleştirdiği bölgeleri kendi kazanımı olarak gördüğünü, bu yüzden de kantonların olduğu Kürt bölgelerinde binlerce Kürt gencinin rejim adına savaşmamak için değişik ülkelere gitmek zorunda olduğunu belirten Bekir, şu an değişik ülkelere dağılmış Kürtlerden ancak yüzde 30’nun geri döndüğünü geri kalanının ise hâlâ evine dönemediğini söyledi.

Kantonlarda eğitim

Şu an PYD’nin kontrolünde bulunan kantonlarda okullardaki eğitim sistemine değinen Bekir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi Kantonlardaki okullarda belki Kürt diliyle eğitim yapılıyor ama buralarda Öcalan okutuluyor, tıpkı rejimin yaptığı gibi. Rejim kendi okullarında Arapça dışında hiçbir dille eğitime müsaade etmiyordu. Hem okullarında da Hafız Esed ideolojisi okutuluyordu. Biz ENKS olarak Kürt diline karşı değiliz biz okulların ideolojik olmasına karşıyız. Biz herhangi bir şahsın put ya da sanem yapılmasını doğru bulmuyoruz. Okullarda ‘Öcalan, şunu diyor, bunu diyor’ diyerek ideolojik bir eğitim veriyorlar ki müfredatta Kürdilik adına da bir şey yoktur.”

Kobani’de halkın ekonomik durumu

Bölgenin son durumuna değinen Bekir, “Şu an bölgede petrolün çıkarılması işlenmesi durmuş durumda. Tarım ise çok zahmetli bir iş olmuş. Gübre yoktur. Tarım işlerinde kullanılan araçlar için mazot gerekiyor o da çok pahalıdır. İşçi bulmak çok zor olmuş. Eskiden bir işçi bin liraya çalışıyorduysa şimdi 4 bin liraya çalışmıyor. Bölgede insan kalmamış hatta kantonun eliyle demografik değişim yapılıyor. Kanton tekçi yapısı nedeniyle evini terk eden Kürtlerden boşalan yerlere Araplar yerleştiriliyor. Şimdi Kobani bölgesini söyleyeyim. Kobani’de Birincisi, PYD ve onun kontrolündeki partiler dışında siyasi hayat durmuş vaziyette. İkincisi, ekonomik ve iktisadi hayat da bitmiş durumda. İş, güç olmadığı için parası olan da onu harcıyor ve belli bir süre sonra o da bitiyor. Üçüncüsü, emniyet de yoktur. Evinin önünde araban mı var onun sabaha kadar yanacak mı, çalınacak mı ne olacağı belli değil. PYD’nin asayişi ancak kendilerini koruyor. Eğitim de bitmiş durumda. Yani halk bu yüzen geri dönemiyor. Hem dönenler de şu an pişman olmuşlar bölgeyi terk etmenin yollarını arıyorlar.” diye konuştu.

Sınır geçişleri ve PYD

Çatışmalardan dolayı bölgeyi terk eden Kürtlerin geri dönme noktasında çok büyük sorunlar yaşadığını ifade eden Bekir, PYD’nin aldığı yeni bir kararla evine dönen insanlardan ev başına bin dolar alındığını, dönmeyenlerin ise evlerine el konulduğunu bunun da açıkça Kürtlerin bölgeye gelmemesini istemek olduğunu söyledi.

Kantonların dine bakışı

PYD’nin kantonlarda kendilerine bağlı şahıslar dışında hiç kimsenin dini eğitim ve cami yapmasına müsaade edilmediğini belirten Bekir, “Salih Müslim’in kardeşi Mustafa Müslim, Suriye’deki İhvan-ı Müslimin hareketine bağlı bir insandır. Mustafa Müslim, Kobani’de Kardeşlik Cemiyeti adında bir hayır cemiyeti kurmuştu. Ama kanton onun çalışmalarını yasakladı. Eğer izin verilseydi belki çok sayıda cami yapar ve çok sayıda fakir insana el uzatırdı. Ama PYD ona, ya bize bağlı olarak bizim adımıza çalışırsın ya da sana izin vermeyiz’ diyerek yasak getirdi. Barzani’ye yakın Hayırseverler Cemiyeti, mağdur insanlara yardımda bulunuyordu. Bunu kabul etmeyerek dediler ki ‘yardımı bize vereceksiniz biz dağıtacağız ikincisi de bu yardım kolilerinin üstündeki ambleminizi sökeceğiz."

PKK ve PYD ilişkileri

PKK ve PYD’nin aynı olduğunu belirten Bekir, şunları ifade etti: “ PYD ve ona yakın tüm grupların başında bulunanlar Kandil’in birer kuklasıdırlar. PKK, bu isimleri Suriyeli oldukları için halkı kandırmak amacıyla kullanıyor. Bu, bazı evlerde evi güzelleştirmek ya da bazı kötü yerleri saklamak için yapılan dekorasyona benziyor. ABD diyor ki ‘PYD ile PKK aynı değil’ tabi bunu kendi maslahatı için söylüyor. Hâlbuki PYD, Kandil’in etrafında dönüyor. Ama bugün PYD, ABD’nin IŞİD stratejisinde rol oynuyor diye ABD bunu söylüyor. İkincisi neden terörist demiyor sorusuna gelirsek. Türkiye NATO’nun doğu bölgesindeki kanadı gibidir. Bu yüzden Türkiye’yi razı etmek, gönlünü almak için böyle söylüyorlar. Çünkü ABD’ye İncirlik ve benzeri birçok yer lazım bu dönemde. Ama yarın PYD ile işleri biterse ona da terör damgası vururlar.”

"PYD kaçırdığı gazeteciyi Suriye muhaberatına teslim etti"

Üç kantonu elinde bulunduran PYD’nin Kürt halkına zulmettiğini, kendisi gibi düşünmeyen insanları tutuklayıp işkence ettiğini belirten Bekir, “Geçenlerde Derbesipi’de bizim ‘Yekêti Media’ isimli elektronik gazetemizin muhabirini kaçırdılar. Allah’a çok şükür ki o kaçırıldığında halk onları gördü ki onlar PYD’nin Cizre Kantonu Asayişi idi. Kendi araçlarıyla kaçırdıkları bu muhabirimizi Suriye’nin muhaberatına teslim ettiler. O muhabirin bir parmağını kesip sonra da bir ayağını da kırdılar. Aslında eğer halk kaçıranları tanımamış olsaydı onu öldürürlerdi. Ve o gazeteci atıldığı yerden sürünerek bir köye ulaştı da hastaneye yetiştirildi. Bunlar, senin yaptığın iş eğer onların hesabına gelmiyorsa ya seni tutuklarlar ya hapsederler ya öldürürler ya da seni tehcir ederler. Yani kimsenin siyasi bir çalışma ya da konuşma yapmasına izin vermiyorlar. Tüm bunlardan dolayı bizim Kobani’de ne siyasetçi ne de gazetecimiz vardır. Sadece bir ENKS bürosu var ki -o da tabelasız ve bayraksız - buna izin vermelerinin sebebi de dışarıya başka grupların yerinin olduğunu göstermek içindir.” şeklinde konuştu.

ENKS tarafından Kamışlo’da açılan 200 metrekarelik Ala rengin bayrağı meselesine de değinen Bekir, kendi bayrağından başka hiçbir bayrağa tahammül etmeyen PYD’nin tüm Kürtlerin ortak kabul ettiği Ala Rengin bayrağına bile tahammül etmeyerek bu bayrağı açanlara zehirli su sıktığını söyledi.

IŞİD saldırısı ve Kürtlerin İslam’dan uzaklaşması projesi

IŞİD’in Kürt bölgelerine saldırmasının çok ayaklı büyük bir proje olduğunu ifade eden Bekir, şöyle devam etti: “IŞİD’in hem Şengal’e hem de Kobani bölgesine saldırması çok yönlü bir proje idi. Birincisi; Kürtleri değişik ülkelere dağıtarak Kürtlerin arasındaki birlik ve berberliği yok etmek ki bunda başarılı olundu. Her birimiz bugün bir yerlere gittik, darmadağınık olduk. İkincisi; IŞİD saldırıları üzerinden İslam dinini Kürt halkının gözünde kötü göstermek ki bana göre bu İslam düşmanlarının bu projedeki en büyük amacıydı. Hepimizin evinde Kur’an vardı, seccade vardı, halk namazını kılar, orucunu tutardı. Diğeri ise IŞİD üzerinden buraya çektikleri insanları burada öldürmek idi. Ama dediğim gibi asıl hedef İslam dini idi ki bu beni derinden üzmüştür. Hatta bu saldırılar yüzünden Cizire’de (Suriye bölgesi), Kobani’de, Afrin’de (kantonlar) Türkiye’deki kampta bile Hristiyan olanlar var.”

Irak Kürdistanı’nda yaşanan olaylar

Irak Kürdistan’ında yaşanan son olayları da değerlendiren Bekir, “Barzani için ‘ebedi kalmak istiyor’ diyorlar ama ebedi olan Allah’tır. Kimse böyle bir şeyi kabul etmez. Ama Başkan Barzani Kürtler arasında karizmatik bir insandır. Ve şu yürüttüğü yumuşak ve diyaloğa dayalı siyaset dört parçaya bölünmüş tüm Kürtlerin menfaatine dayalıdır. Aslında tüm saldırılar Başkan Barzani’nin yumuşak ve ortaklık üzerine geliştirdiği ilişkileredir. Başkan Barzani, PKK gibi tekçi ve şiddete dayalı siyasete sahip değildir. Şu an Türkiye ile ilişkileri gibi… Goran, PKK, YNKS ve Yekgırto gibi partiler, güttükleri siyasetleri ile sorun çıkarmaya çalışıyorlar. Bunlar referandum istemiyorlar niye çünkü halkın oylarını Başkan Barzani’ye vereceğini biliyorlar o yüzden Başkan Barzani’nin siyasetini kırmak için böyle hareket ediyorlar.” dedi.

PKK ve bölgede yaşanan özerklik çatışmaları

PKK’nin çıktığı günden bu yana Kürt ve Kürdistan adı altında yaptığı mücadelenin Kürtler için değil kendi örgütsel ideolojisi için olduğunu ifade eden Bekir, bölgede yaşanan olaylara değindi.

Bekir, “ Eğer sizin yaptığınız bir siyaset, Kürt halkına zarar veriyorsa bu çok yanlış bir siyasettir. Hatta böyle bir tavrı ben Kürt halkına ihanet olarak görüyorum. Çünkü bu şekilde Kürt halkının düşmanları terörü bahane ederek Kürt bölgelerine saldırıyor ve bundan en çok da Kürt halkı zarar görüyor. Bölgedeki özerklik çıkışları Kürtlerin haklarının daha çok gasp edilmesine ve halkın daha çok mağdur edilmesine sebep olduğunu görüyorum. Bu çıkışlar aslında Kürtlerin hayallerinin gerçekleşmemesi için yapılan erken bir doğum olarak görüyorum. Bundan dolayı mazlum halkın çok zarar gördüğü bu siyaseti de Kürt halkına bir ihanet olarak görüyorum. Ama maalesef halk bunu bilmiyor.” ifadelerini kullandı.

Suriye’nin son durumu ve dış güçler

Suriye’nin şu an içinde bulunduğu durumun Osmanlı’nın son durumu gibi olduğunu, o gün Osmanlı’yı paylaşmak isteyen yabancı devletlerin bugün Suriye’de de aynı hesap peşinde olduğunu belirten Bekir, “Rusya, kendi menfaati için rejimin ayakta kalmasını istiyor muhalefetin de bitmesini istemiyor –denge siyaseti- ki rejim sürekli ona muhtaç olsun. ABD PYD'nin olmasını istiyor ki IŞİD’e karşı ona hizmet etsin. IŞİD'in olmasını ister ki, rejime baskı unsuru olsun, rejimden bir şey koparsın. ABD, İngiliz, Fransız askerleri (eğitim veren komutanlar) Kobani’de PYD, SDG, YPJ, YPG ile görüşüyorlar. Bunlar bu grupların rejimle işbirliği içinde olduklarını tabi ki biliyorlar. Şu an Rusya, ABD ve Avrupa Suriye’yi kendi aralarında paylaşmışlar ve herkes kendi payını almaya çalışıyor. ABD, PYD üzerinden Fırat ve doğusunu, Rusya; Lazkiye ve ona yakın havalimanını ki orayı Rus askerleri koruyor. Şu an bölgede ABD’nin de, Rusya’nın da, İran’ın da herkesin askeri var. Türkiye’nin güvenli bölge projesinin durdurulmasının sebebi de bu ülkelerin menfaatlerinin bu işte olmamasıdır.” 

Suriye’deki partiler

Suriye’de 1957’de KDP, Suriye’deki Kürtlerin öncülüğünde kurulduğunu belirten Mustafa Bekir, Suriye’deki Arap ırkçısı rejimin içinde bulunanlardan bazılarının Kürdistan isminden dolayı yaptıkları baskı yüzünden partinin isminin PDK-S olarak değiştirildiğini söyledi.

PDK-S’nin daha sonra aslen Adıyamanlı olan Osman Sabri öncülüğünde PDK-Ç, Hamit Hacı Derviş öncülüğünde ise PDK-S sağ ve sol olarak ikiye bölündüğünü ifade eden Bekir, PDK-Ç’nin Molla Mustafa Barzani’nin mücadelesine askeri ve nakdi yardım yaptığı halde PDK-S’nin bu mücadeleye gerici diyerek yardım etmediğini söyledi.

PDK-Ç ve PDK-S’nin yapılan bir antlaşmayla Dehamê Miro sekreterliğinde bir araya gelmesinin ardından kısa bir süre sonra bu sefer partinin PDK-Ç, PDK-S ve Dehamê Miro öncülüğünde Barzani’nin partisi (Kıyadi Merheli) olarak üçe ayrıldığını ardında da başta Dehamê Miro olmak üzere partinin ileri gelenlerinin tutuklanmasıyla bu partinin de ikiye ayrıldığını belirtti. 

Kaynak:İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.