M. Emin Yıldırım: ‘Kur’an ve siyer birbirlerini tamamlayan iki önemli kaynaktır!’
Türkiye’de insanlara siyeri sevdiren bir şahsiyet… Siyer ile ilgili birçok çalışmamanın altında onun imzası var… Siyer bilinci dediğimizde akla gelen ilk isim, Muhammed Emin Yıldırım… Siyer Vakfı’nın kurucusu Muhammed Emin Yıldırım hocamızla Siyer Vakfı’nda bir araya gelerek, Siyer Şuuru hakkında konuştuk. M. Emin Yıldırım hoca: ‘Hz. Peygamber’i sevmek ve sevdirmek gibi bir sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz var. Çünkü peygamber sevgisi, bu dinin en önemli azığıdır’ dedi.
Röportaj: İlhami Pınar
Son yıllarda siyer yazıcılığı konuşulmaya ve yazılmaya başlandı. Kısaca siyer yazıcılığı hakkında ne söylemek istersiniz?
Bismillahirrahmanirrahim diyerek söze başlayalım. Evet, sizin de soruda belirttiğiniz gibi son yıllarda, özellikle ülkemizde siyer yazıcılığı konusunda epey çalışmalar oluştu. Bu bir taraftan sevindirici. Ama bir taraftan da çoğalan ve bazen de arz talep meselesinden dolayı, popülizme kurban edilen bir yönü var. Ona da dikkat etmekte fayda var. Belki de biraz altını çizmemiz gereken mesele o. Siyer, malumunuz Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin kutlu hayatı. O hayata ait her şey netice itibariyle din binasının teşekkülünde, bizim kulluk olarak hayatımıza taşımamız gereken meseleler noktasında çok önem arz ediyor. Hal böyle olunca da, efendimizin hayatına ait bilgilerin derlenmesi, ana kaynaklardan çıkarılması ve bu çıkarılan rivayetlerin, bilgilerin değerlendirilmesi, yorumlanması daha büyük bir önem arz ediyor. Çünkü Peygamber’e ait olan bilgiler dinimize ait olan bilgilerdir. Her hangi bir yanlışlık -Allah korusun- yanlış algıların oluşmasına sebebiyet verir. Bugün İslam dünyasında yanlış peygamber algılarının altında yatan sebep de zaten budur. Dolayısıyla burada siyer yazıcılığı konusunda başta ülkemiz olmak üzere dünyada artış olması bir taraftan sevindiriciyken, bir taraftan da böyle bir sorumluluk ortaya çıkmaktadır. Bu arada dengeli olup, bu işte daha dikkatli olarak, biraz daha bu işin ehil olanlarına bu işi havale ederek yürütülmesi ortaya çıkan neticenin daha sağlıklı olmasına sebep olacaktır.
O’NUN (S.A.S.) ATTIĞI HER ADIM BİR MESAJ İÇERİR
Siyerden bir kronoloji mi anlamalıyız? Yoksa başka bir türlü anlatımı var mı?
Burada kronoloji mi anlamalıyız şeklinde değil de soruyu şöyle düzeltelim: “Siyerden sadece tarihi bir malumat mı anlamalıyız? Yoksa bu tarihi malumatın yanında başka türlü mesajları da mı var?” Elbette ki siyer, tarihi bir malumattır. Ama o tarihi malumatın içerisinde yatan bir mesajlar manzumesi vardır. Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin Miladi 571’de doğumuyla başlayan o süreç 632’de Medine’de vefatıyla neticelenince 63 yıllık o bereketli hayatın tarihi anlamda bir karşılığı var. Ama biraz önce de belirttiğim gibi sıradan bir beşerden bahsetmiyoruz. Evet, bir beşerden bahsediyoruz ama sıradan bir beşerden bahsetmiyoruz. İslam dediğimiz bu aziz dinin son temsilcisinden ve Kur’an dediğimiz aziz kitabımızın en önemli mübelliğinden bahsediyoruz. O’nun (s.a.s.) attığı her adım bir mesaj içerir, söylediği her sözün din dünyamızda çok önemli bir yeri vardır. Dolayısıyla biz tarihi malumatı, bu mesajları anlama adına yardımcı vesileler olarak anlarız. Ama siyer dediğiniz şey sadece bu tarihi malumat değildir. Daha ötesinde bize verilmiş olan mesajlar vardır. Önemli olan da, o mesajları da anlayıp bugünün dünyasına da uyarlamaktır.
KUR’AN’I ANLAMAK İÇİN, SİYERE MUHTACIZ
Siyer ve Kur’an ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz?
Evet, Kur’an ve siyer birbirlerini tamamlayan iki önemli kaynaktır. Sünnet dediğimiz Peygamber Aleyhissalatu Vesselam’ın mirası Kur’an’ın beyanıdır. Siyer dediğiniz peygamberin hayatı ise sünnetin beyanıdır. Dolayısıyla Kur’an temel kaynak olarak Allah’ın kelamıdır. Ama o temel kaynağın bize intikali, bize ulaşması, bu işin talim ve tebyin boyutu ise Peygamber Aleyhissalatu Vesselam’ın bize aktardığı bilgiler içerisindedir. Dolayısıyla biz Kur’an’ı anlamak için, siyere muhtacız, siyeri anlamak için de Kur’an’a muhtacız. Bu iki kaynak bir yönüyle birbirlerini tamamlayan, Allah’ın muradının ne olduğunu ortaya koyan temel kaynaklardır. Dolayısıyla biz bu iki kaynağın birbirleriyle ilişkisine çok ciddi bir biçimde dikkat etmek durumundayız. Kur’an’daki bazı ayetleri daha iyi anlamak için nasıl ki biz, siyere ve siyerin malumatına ihtiyaç duyuyorsak, siyerin malumatının doğruluğunu tespit etmek için de Kur’an’a ihtiyaç duyarız. Dolayısıyla bunlar birbirlerini tamamlayan iki kaynaktır. Asla birbirlerinin rakipleri değillerdir. Birbirlerini nakseden, tenakuz içerisinde olan bir bilgi bizlere vermezler. Peygamberin hayatı Kur’an’ın hayata intikal etmiş şeklidir. Dolayısıyla biz, Aleyhissalatu Vesselam Efendimizden bahsettiğimiz zaman aslında yaşayan ve konuşan bir Kur’an’dan bahsetmiş oluruz. Dolayısıyla bu manada değerlendirmek lazım Kur’an ve sünnet arasındaki bağı.
HİÇBİR BEŞER O’NUN (S.A.S.) KADAR SEVİLMEMİŞTİR
Geriye dönüp aktığımızda her çağda ve birçok farklı coğrafyada sayısız dilde siyer eserlerinin kaleme alındığı görüyoruz. Hz. Peygamber’in hayatını neden tekrar yazma ihtiyacı hissediliyor?
Bu bir hakikattir. Tarih boyunca hiç kimseye nasip olmamış bir güzellik Peygamber Aleyhissalatu Vesselam’a nasip olmuştur. Hiçbir beşer O’nun kadar sevilmemiştir, hiçbir beşerden onun kadar da söz edilmemiştir. Kıyamete kadar da bu böyle devam edecektir. Bu aslında Peygamber Aleyhissalatu Vesselam’ın hayatının nasıl büyük bir bereket ihtiva ettiğinin bir işaretidir. Kıyamete kadar da bu devam edecektir. Ve bu, ne kadar yazılırsa yazılsın yine de tam anlamıyla onun hayatı olmayacaktır. Çünkü onun hayatı, çok farklı bir hayattır. Şu anda yazılan siyer kitapları da netice itibariyle olayın bir boyutunu ortaya koymaktadır. Efendimizin bir hususiyeti biraz daha fazlaca nazara verilerek anlatılmaktadır. Bugün binlerce belki yüzbinlerce kitap yazılmıştır Peygamber Aleyhissalatu Vesselam’ın siyeri hakkında. Ama daha yüzbinlerce kitap yazılsa da yine halen onun hayatının ancak bir yönünü anlatmış olacaklardır. Onun için bu konuda daha çok eser, araştırma yapılma ihtiyacı vardır. Bu manada birçok farklı yönleriyle de mesele ele alınarak ortaya daha değişik kitaplar konulması gerekir.
Son yıllarda meğazi yahut tüm bir siyer anlatısından ziyade tematik eserler neşredilmeye başlandığını görüyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz? Bu durum bir açlığın sonucudur diyebilir miyiz?
Bu tarz tematik eserlerin neşredilmesini ben olumlu karşılıyorum. Çünkü neticede siyer dediğiniz şeyde biraz daha tarihi malumat özet bir biçimde verilir. Ama diyelim ki Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin insan yetiştirmesi başlığı altında bir konu ekseninde yapılan bir çalışma o konuda Peygamber Aleyhissalatu Vesselam’ın uygulamalarını, sözlerini, uyarılarını derli toplu bir biçimde ortaya çıkarır. Ve bu konuda özellikle ihtiyaç neyse, o gün hangi alan boşsa, genelde tematik eserlerde bu şekliyle oluşur. Dolayısıyla bu tematik çalışmalar yani konu eksenli çalışmalar, Allah Rasulu Aleyhissalatu Vesselam’ın hayatının daha doğru anlaşılmasına olumlu bir biçimde katkı sağlayacaktır. Dolayısıyla böyle çalışmaları devam ettirmek her açıdan faydalıdır.
SİYERE HAS BİR USUL ÇALIŞMASI GEREKİR
Diğer ilimlerde olduğu gibi siyerin de bir usulü var mı?
Bu sorunun cevabı ne yazık ki yok şeklinde olacaktır. Bunun da sebebi ilk günden itibaren siyer bağımsız bir ilim dalı olarak ele alınmamıştır. O günkü şartlar çerçevesinde bu böyle gelişmiştir. Siyerin malzemesi olan birçok rivayet ve alıntı bir miktarı İslam tarihinin içerisinde, kalan bir miktarı hadisin içerisinde değerlendirilmiştir. Ama geldiğimiz noktada artık siyer daha özgün ve kendi iç disiplinlerini oluşturmuş bir ilim dalı olarak ele alınma zaruretini doğurmuştur. Çünkü siyer malumatı, malzemesi şu anda ciddi bir müktesebata ulaşmıştır. Ve bu müktesebatın değerlendirilmesi ancak bir usulle olabilir. Ne hadis usulünü bugün siyere tam anlamıyla uygulayabiliriz. Çünkü bunun başka başka problemleri oluşacaktır. Ne de bugün tarih usulünü siyere uygulayabiliriz. Onun için siyere has bir usul çalışması gerekir, şarttır. Bunun için de bu alanda çalışan hocalarımızın, araştırmacıların daha farklı bir önem arz ederek belki kolektif çalışmalar oluşturarak bugün ümmetin bu manadaki ihtiyacına cevap verebilecek usul çalışmaları ortaya koymaları gerekir. İnşallah bu alanda bizler de bazı gayretler ortaya koymaktayız.
SİYER KONUSUNDA FARKLI ÇALIŞMALAR YAPILMASINDA FAYDA VAR
Siz siyer konusunun uzmanı olarak, bu konuda çok değişik kitaplar neşredildi. Bu anlamayı zorlaştırır mı? Seçici davranmak mı gerekir?
Açıkçası ben Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz hakkındaki çalışmaların çokluğundan şikayetçi değilim. Belki bazı kitapların neşredilme amacı biraz daha farklı olsa da, ticari amaçlar olarak bazı şeyler ortaya konsa da, ama genel anlamda bu konudaki çalışmaların artışı bizi sevindiriyor. İnşallah sayı itibariyle bu artış, bir müddet sonra kalitenin de niteliğin de artmasına vesile olur. Çünkü dediğimiz gibi şu ana kadar yapılmış çalışmalar çok gibi gözükse de aslında halen Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin o kutlu hayatında işlenmemiş, dikkate alınmamış, üzerinde ciddi ciddi emekler verilmemiş birçok alan var. Dolayısıyla bu konuda ne kadar çalışma yapılsa az. Birde bazı yapılan çalışmaların güncellenmesi gerekir. Bugün bu çağın insanının anlayabileceği şekilde, hem yorumlamaların tekrardan gözden geçirilmesi gerekir, hem de biraz daha derli toplu bir biçimde bugünün dünyasına hitap edecek bazı nebevi miraslar, nebevi mesajlar toparlanarak bu çağın insanına takdim edilmesi gerekir. Dolayısıyla Siyer konusunda farklı çalışmalar yapılmasında fayda var. Seçici davranmalı mıyız? Elbette ki davranmalıyız. Yani en başta da dediğim gibi bahsettiğimiz alan dinimizle alakalı bir alan. Yani bugün sıradan bir beşeri ilim noktasında -diyelim ki bir dil konusunda bile- seçici davranıyorsak bir ilim konusunda bile bu manada bazı şeylere çok dikkat ediyorsak, elbette ki bu dikkatin kat kat daha fazlasını dinimizle alakalı şeylerde yapmamız gerekir. Onun için burada seçici davranmak, mümkün mertebe bu alanı iyi bilen hocalarımızla istişare etmek, belli bir usule göre okumak, sıralamaya dikkat etmek, boşa zaman geçirmeme adına, tekrarlardan uzaklaşma adına bazı şeylere riayet ederek okumak gibi bir zorunluluğumuz var. Bunun için de dediğim gibi bu işte belli bir ağırlığı olan hocalarımızla istişare etmekte fayda var.
ZAYIF HADİS MEVZU HADİSTEN AYRIDIR
Siyerin kaynağı hadis olunca şunu sormadan edemeyeceğiz: Siyerde zayıf hadis kullanımı meselesi hakkında neler söylemek istersiniz?
Bir kere zayıf hadis mevzu hadisten ayrıdır. Zayıf hadis dediğiniz zaman tamamen amel edilmez, dikkate alınmaz anlamına gelmez. Mevzu hadis, Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin söylemediği sözleri ona isnad etmektir. Ama zayıf hadis, belli değerlendirme kriterlerine göre sıhhat derecesi diğer hadislere göre çok sağlam olmayan hadis demektir. Bir hadis zayıfsa da o hadis eğer bize bir malumat veriyorsa, belli bir bilgiyi bizlere aktarıyorsa, tarihi bir olayın daha farklı bir biçimde anlaşılmasına vesile oluyorsa elbette ki o hadislerden istifade edilebilir. Dolayısıyla bu konuda hadislerin özellikle siyerdeki bazı hadiselerde kaynak olarak kullanımı noktasında biraz daha şerhleriyle birlikte dikkat etmek gerekir. Ve özellikle de o hadislerin değerlendirilmeleri konusunda âlimlerimizin söylediklerini daha iyi bir biçimde değerlendirerek bu manada onları kullanmakta fayda vardır. Ama bu konuda zayıf hadis duyar duymaz tamam bununla artık işimiz yok, artık okumamıza gerek yok gibi bir mantık da doğru bir mantık değildir.
PEYGAMBER SEVGİSİ, BU DİNİN EN ÖNEMLİ AZIĞIDIR
Hocam siyeri insanlara sevdiren birisi olarak siyer çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?
Bu konuda söyleyeceğim şu olur, daha bizim bu konuda yapmamız gereken çok önemli çalışmalar var. Bizim Hz. Peygamber’i sevmek ve sevdirmek gibi bir sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz var. Çünkü peygamber sevgisi, bu dinin en önemli azığıdır. Sevgi için de marifet yani tanıma gerekir. Ancak tanıdığınız birisini sevebilirsiniz. Mevzubahis olan Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz olunca onu sevmek imanın bir gereğidir, boynumuzun bir borcudur, Allah’ın bizden istediği bir emirdir yani bir farzdır. Bunun için de tanıma adına bir şey ortaya çıkıyor. Onun için bizim çok daha farklı çalışmalar yapma sorumluluğumuz ortaya çıkmaktadır. Özellikle şu modern çağda, her şeyin altüst olduğu bir zaman diliminde, nesillerimizin ve nefislerimizin her türlü batıl tarafından işgal edildiği bir zaman diliminde buna çok daha fazla ihtiyaç duymaktayız. Onun için de aletleri bu manada değiştirerek yani kullanılacak vasıtaların bu çağın insanının anlayacağı ve gündemlerini bir yönüyle oluşturacağı şeylerden belirleyerek her alanda peygamber sevgisini aşılayabileceğimiz siyer çalışmaları yapma zorunluluğumuz var. Bu, okullarda, medreselerde, üniversitelerde, halka yönelik programlarda yani birçok alanda olabilecek bir şeydir. Onun için yapmamız gereken çok çok önemli işler olduğunu unutmadan bu manada sorumluluğumuzu yerine getirme adına hepimiz azami derecede dikkatli olmalı ve elimizden gelen ne varsa bu konuda ortaya koymamız gerekmektedir.
BİZLERİN YARATILIŞ GAYESİ KULLUKTUR
Son olarak siyer okumaları yapacak olan Vuslat Dergisi okurlarına ne tavsiye edersiniz?
Benim Vuslat Dergisi okurlarına tavsiye edeceğim şu olur Peygamber Aleyhissalatu Vesselamı tanıdıkça Allah’ın bizden istediği kulluğu tam anlamıyla ortaya koyabiliriz. Bizlerin yaratılış gayesi kulluktur. Kulluğun zirve hali ise Peygamber Aleyhissalatu Vesselamdır. Onun hayatını tanıdığımız müddetçe de ve onun mübarek ellerinde yetişen sahabe efendilerimizi tanıdığımız müddetçe de ancak bu hayatımıza yön verebiliriz. Onun için ben özellikle kardeşlerime şunu tavsiye edebilirim, muhakkak hayatımız boyunca Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın hayatıyla alakalı en az 10-15 tane eseri çok ciddi bir biçimde okuyalım. Ayetlerin peygamber dünyasındaki etkisini, sahabe dünyasındaki etkisini kavramaya çalışalım, onlarla irtibatımızı güçlü tutalım. Çünkü peygamberle irtibatın güçlenmesi, Kur’an’la irtibatın güçlenmesi demektir. Dolayısıyla Allah’la irtibatın güçlenmesi demektir. Sahabe ile irtibatın güçlendirilmesi, peygamberle irtibatın güçlendirilmesi demektir. Ne yapıp yapıp biz bu manada bir gayret içerisinde olmamız gerekir. Evimizde çoluk çocuğumuzla Peygamber Aleyhissalatı Vesselamın kutlu hayatını, siretini, onun sünnetini anlayacak kavrayacak çalışmalar yapmamız gerekir. Ve her Müslüman olarak da gittiğimiz her yere ulaştırabileceğimiz şekilde, gücümüz ne kadarına yetiyorsa Hz. Peygamber’in o kutlu mesajlarını ulaştırma adına bir gayret içerisinde olmamız gerekir. Bu vesileyle ben hepinizi Allah’a emanet ediyorum, dua ediyorum ve dua bekliyorum.
Hocam bize zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ediyorum.
Bende sizlere bu kutlu yolda başarılar diliyorum.
Muhammed Emin Yıldırım Kimdir?
1973 yılında Erzurum'un Horasan ilçesinde dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini memleketi Erzurum’da tamamladı. Örgün eğitimine devam ederken bir taraftan da medresede Arapça ve Temel İslami İlimler alanlarında dersler aldı. 1999 yılından sonra Mısır’da İslami İlimler ve Arapça üzerine 5 yıl boyunca çalışmalarda bulundu. Evli ve 3 (üç) çocuk babası olan Muhammed Emin Yıldırım yaklaşık 15 yıl boyunca Siyer alanında çalışmalarda bulunmuş ve bu çalışmalarını kurucusu olduğu Siyer Vakfı'nda devam ettirmektedir.
Muhammed Emin Yıldırım ihtisas alanı ile ilgili 200'ü aşkın TV ve Radyo programına katılmış ve/veya sohbetleri yayınlanmıştır ve yayınlanmaya devam etmektedir.
Halen kurucusu olduğu Siyer Vakfı'nda öğretim dönemi içerisinde muhtelif başlıklarda sohbetleri devam etmektedir.
(Vuslat Dergisi, Sayı 197)
Kaynak:HÜR24 Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.