Miroğlu: Yeni bir darbe faturasını Kürtlere kesmek isteniyor
Türkiye'nin önemli bir tartışma yaşadığını ve yeni bir darbe ihtimaline ilişkin çeşitli bilgilerin gündeme geldiğini vurgulayan Miroğlu, yeni bir darbe ihtimalinin tartışıldığı bu günlerde, maalesef tartışmaların bazen amacını aştığını, bir grubu veya sosyal yapıları suçlamaya varan yanlış ithamlar ve yorumların yapıldığını kaydetti.
“Bu yorumlardan birini yapan eski asker ve şimdi de bir partinin genel başkan yardımcılığı görevinde bulunan bir beyefendi, önümüzdeki aylarda Türkiye'nin işgal edileceğini ve bu amaç doğrultusunda, doğudaki bazı aşiretlerin bankalara olan kredi borçlarının İngiliz istihbarat görevlileri tarafından kapatıldığı iddiasında bulunmuştur” diyen Miroğlu, bu kadar önemli bir konuda bu türden istihbarat bilgisini elde etmek için devletin istihbarat ağı içinde belirlenmiş bir göreve sahip olmak gerektiğini, bu iddiayı atan kişinin ise bildikleri kadarıyla böyle bir görevinin bulunmadığını, emekli olduktan sonra bir partide siyaset yaptığını hatırlattı.
Aşiretlerin bağlılık duygusunu sorgulamak ve sorgulamaya yol açacak açıklamalar yapmanın, devletin milli kurumları içinde hiçbir üst düzey görevi olmayan insanların yapacağı bir şey olmadığını vurgulayan Miroğlu, aşiretin, Kürt toplumunun, Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da da en önemli toplumsal hakikati olduğunu kaydetti.
"Bu iddiayı ortaya atan beyefendinin elindeki bilgi ve belgeleri açıklamasını bekliyoruz"
Orhan Miroğlu, “'Kürt aşiretlerin banka borçlarını Türkiye'de İngilizler kapatıyor' dediğiniz zaman, milyonlarca mensubu olan bir toplumsal yapıyı suçlamış olursunuz ve bu iddianızı ispat etmekle mükellefsiniz. İngilizler hangi aşiretin borucunu ödemiştir? Daha dün mensupları suikaste uğrayıp hayatını kaybeden ve binlerce korucusu olan Jırkiler'in mi? Ramanlıların, Mıhallemilerin, Omeryanlıların mı? Yoksa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun aşireti Kureyşanlıların mı? Bu iddiayı ortaya atan beyefendinin elindeki bilgi ve belgeleri açıklamasını bekliyoruz.” çağrısında bulundu.
HDP'ye oy veren aşiretler dahil, Kürt aşiretlerinin istediğinin barış, demokrasi ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığının devam etmesi olduğuna dikkati çeken Miroğlu, şöyle devam etti:
“Hakkaniyetle konuşmak gerekirse, yüzlerce şehit verdiğimiz, 'hendek savaşları' sırasında, bölgede yaşayan aşiretlerin, yeni bir siyasi tercih yapıp, PKK'yi desteklemeleri için her şey hazırlanmıştı. Ama hendeklerin kazıldığı bölgelerde varlığını sürdüren yüzlerce aşiret ve bu aşiretlerden oluşan halk toplulukları hiçbir zaman bu politikaların yanında durmadı. Eğer dursaydı, İngilizlerin banka kredisi kapatmalarına ihtiyaç kalmaz, Allah korusun bu güzel ülke kendini etnik çatışmanın içinde bulurdu.”
"Aşiretlere şüpheyle bakmak yerine, FETÖ'yü bu güce ulaştıran gerçek sebepler araştırılmalı"
“Kürtlere, aşiretlere şüpheyle bakmak yerine, FETÖ'yü bu güce ulaştıran gerçek sebepler araştırılmalı ve bunlarla mücadele edilmelidir.” diyen Miroğlu, bu ülkenin tarihinde Kürt aşiretleri belki de ilk kez AK Parti iktidarına tekabül eden yıllarda devletle geniş bir mutabakat sağlamışken, 90'lı yıllardan bu yana da bunca şiddet ve terör baskını ve saldırısı altında yaşamaya devam ederken şimdi birileri aşiret ve devlet arasındaki yeni ve güvene dayalı aidiyeti ve normalleşmiş ilişkileri sarsmaya çalışıyor. Amaç, AK Parti-devlet ve Kürt yurttaşlarımız arasında kurulan güvene dayalı siyasi bağları sarsmak ve nihayetinde de koparmaktır.” diye konuştu.
Miroğlu, FETÖ'nün yaygınlaşıp kök salamadığı bir toplumsal yapı varsa onun da Kürt ve Alevi yurttaşların kendilerini mensubu olarak hissettikleri Kürt ve Alevi aşiretleri olduğunu vurguladı. Miroğlu, söz konusu iddianın sahibini özür dilemeye, MİT'i ise bu konuda aydınlatıcı ve rahatlatıcı bir açıklama yapmaya davet ederek, “Bilinmelidir ki Türkiye'nin bu eskimiş ve denenmiş akıllara değil, sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi milli ve yerli politikalara ihtiyacı vardır.” şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin “Devlete düşen görev nedir? Tekrar çözüm masasına mı gidilmeli? Nasıl bir çözüm öneriyorsunuz?” sorusu üzerine Miroğlu, “Vatandaşı merkeze alan, vatandaşın demokratik hak ve taleplerini hiçbir şekilde gözardı etmeyen ama bölgedeki ekonomik meseleleri, yoksulluk, işsizlik gibi sorunları da geride bırakan bir çözüm anlayışı. Her gün 200-300 kişinin Türkiye'ye girip Türk ordusuna karşı savaştığı bir örgütten bahsediyoruz. Bu örgütle herhangi bir biçimde bu aşamada bir görüşme, bir şeyin olması mümkün görünmüyor.” dedi.
Abdullah Öcalan'ın açıklamalarının sorulması üzerine Miroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Öcalan'ın açıklamaları ne kadar tatminkar bilmiyorum. Benim açımdan söyleyecek olursanız, büyük bir iddia ortaya koyuyor. '6 ay içerisinde bunu çözerim' diyor. O, altı ayı duyduğumuz zaman doğal olarak, 2,5 yılda neden çözemediniz gibi bir soru da gündemde yerini alır. PKK'nın bugün hareket stratejisinin Öcalan'a bağlı bir strateji olduğu kanaatinde değilim. Yani, ipini koparmış, Öcalan'dan şu ya da bu biçimde özerkleşmiş, bağımsızlaşmış bir örgütten bahsediyoruz. Öcalan'ın bu aşamada bir aktör gibi çok fazla yapabileceği bir şeyin olduğu kanaatinde değilim. Önce bu muhasebeyi bu örgütün kendi içerisinde yapması lazım."
Selahattin Demirtaş’la Mesut Barzani görüşmesine değinen Miroğlu, Geçenlerde Selahattin Demirtaş'ın bu çerçevede olsa gerek, sayın Barzani ve diğer Kürt örgütlerini ziyaret etmesi olumlu bir adım ama burada karşılıklı ateşkese davet etme fikri doğru bir fikir değil. Bu fikre ne Barzani inanabilir ne de Türkiye'yi yönetenler inanabilir. Dolayısıyla çözüm bakımından söylenecek en önemli şey; bu örgütün bir an önce Erbil'de veya başka bir yerde bir silahsızlanma kongresi toplayıp, Türkiye'nin ve bölgenin içinde bulunduğu şartlar gereği silah bırakma kararı almasıdır.” değerlendirmesine bulundu. İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.