Nafaka zulmüne dikkat çekmek için İstanbul'dan Ankara'ya yürüdü

Nafaka zulmüne dikkat çekmek için İstanbul'dan Ankara'ya yürüdü
Evlendikten yaklaşık 2 buçuk yıl sonra boşanmak zorunda kalan nafaka mağduru Erkan Can, boşandıktan sonra hakkında açılan davaların ardından yaşadığı mağduriyete ve nafaka zulmüne dikkat çekmek için İstanbul'dan Ankara'ya kadar yürüdü.

 

İstanbul Beykoz'da ikamet eden Erkan Can, 18 yıl önce ilk evliliğini yaptı. Bu evliliğinden bir erkek çocuğu olan ve 8 yıl sonra çeşitli sebeplerle ayrılmak zorunda kalan Can, çocuğuna bir düzen kurmak amacıyla yeniden evlendi ama başına gelmeyen kalmadı.ikinci evliliği de boşanma ile sonuçlanan Can, bir şekilde yeniden ilk eşiyle evlendi.

2014 yılının sonunda evlendiği ikinci eşinden 2017 yılının mayıs ayında ayrılan ve üzerine 300 bin lira verdiğini iddia eden Can, 5 yıldır her ay 2 bin lira nafaka ödüyor. Can, boşandıktan sonra her ay nafaka ödediği eski eşi tarafından açılan çok sayıda dava sebebiyle hem işini kaybetti hem de cezaevine girdi. 

Yaşadığı sorunları devlet yetkililerine iletmek, 6284 sayılı kanunun yol açtığı sorunlar ve nafaka zulmüne dikkat çekmek için İstanbul'dan Ankara'ya kadar 10 gün boyunca yürüyen Can, yaşadığı süreci İLKHA muhabirine anlattı.

"Babamdan kalan dükkânı 400 bin liraya satıp 300 bin lirasını boşandığım kişiye verdim"

Can, "İlk eşimden Ahmet adında bir oğlum var. Eşimden ayrıldıktan sonra çocuğuma bir düzen kurmak için bir evlilik daha yaptım. 2014 yılının sonlarında evlenip 2017 yılının Mayıs ayında boşandık. Boşanırken 14 bin lira mehir parası, 300 bin lira da çocuğumun layıkıyla yetiştirilmesi için verdim. Bu süreçte vergi, SGK ve araç kredi borçlarım vardı. Boşanırken babamdan miras kalan dükkânı 400 bin liraya satarak 100 bin lirasını ben aldım 300 bin lirasını da boşandığım kişiye verdim. Kendisiyle hiçbir şekilde bağımız oluşmadı. Daha evliliğimizin ilk 15 gününde bu işin yürümeyeceği anlaşıldı ama ailemin ısrarı üzerine işi devam ettirdim. Sonra çocuk oldu. Birkaç kez gidip geldi ama çocuğumu dünyaya getireceğini öğrendiğim andan itibaren çocuğumuzun anne babasız büyümemesi için yeniden denedim. Baktım ki olmuyor, günbegün eriyip tükeniyorum. Saçkıran, sakalkıran çıkmaya başladı. Hanımefendi ruhsal bozukluklarından dolayı hiçbir şekilde huzur vermedi. Son çare olarak ya öleceğim ya da çocuğum için mücadele edeceğim diye düşünüp ayrılma kararı aldım. Ailesini de çağırarak ayrılma kararı aldığımı ve bedeli neyse ödeyeceğimi söyledim. Çocuğu alıp Samsun'a götürdüler. Ne olduysa ondan sonra oldu. Bana 10-15 dava açtı." dedi.

Erkan Can

"Çocuğumu öldürmekle beni tehdit etti"

32 yıldır sinema ve dizi sektöründe ışık şefi olarak çalıştığını ve bir gün sahne arasında arkadaşlarıyla oturduğu bir esnada boşandığı şahıs tarafından görüntülü olarak arandığını söyleyen Can, şöyle konuştu:

"O zaman oğlum Kartal 1,5 yaşındaydı. Bana 'az sonra trafiğe açık bir yolda çocuğuna araba çarpacak ve havaya uçacak' deyip telefonu kapattı. Yanımdaki arkadaşlarımın hepsi buna şahit ve bununla ilgili şahitlik ettiği belgeler de elimde mevcut. Ben hemen Samsun'a gitmek için yola çıktım. Şubat ayıydı. Çocuğum için sürekli elbise almama rağmen hiç giydirmediğini, eline eldiven, başına bere takmadığını gördüm. Çocuğun ağzı burnu akıyordu. Belli ki hasta olmuştu. Eskişehir Üniversitesi Konservatuar Ve Tiyatro mezunu olan hanımefendi öyle bir rol yaptı ki, o an çocukla birlikte kendisini öldürecek zannettim."

"Avukatıyla birlikte beni nitelikli olarak dolandırdılar"

Can, "İnsanlar bana bu olayla ilgili neden şikâyette bulunmadığımı soruyorlar. Ben o halde olan bir insanı nasıl şikâyet edebilirdim? Ben onu sakinleştirmeye çalıştım. Bana, 'avukatım seninle görüşmek istiyor' dedi. Ben de avukatla görüştüm. Hastalanmış çocuğumu kucağıma verdiler. Avukat karşıma oturup, 'Erkan bey siz 100 bin lira almışsınız' dedi. Ben de babamdan kalan dükkânı sattığımı, 300 bin lirasını boşandığım kişiye verdiğimi, 100 bin lirasını da kendim için aldığımı ve ayrıca borçları da üstlendiğimi söyledim. Bana 300 bin liraya İstanbul'da ev alınamayacağını söyledi. Ben çocuğumun geleceği için İstanbul'da ev alması halinde geri kalan parayı da taksit yaptırarak ödeyeceğimi söyledim. Bir protokol hazırlayacağını söyledi. Ben de o arada çocuğumla ilgilenip sakinleştirmeye çalışırken protokolün hazırlamasını kabul ettim. Protokol hazırlanması için 10 bin lira istediler. Onu da kabul ettim ve ödediğim paranın da dekontları bende duruyor. Ancak protokolde İstanbul'da ev alınacağı maddesi eklenmemiş. Avukat hanım ve eski karım nitelikli bir şekilde organize olarak beni dolandırdılar. Ben de o zaman çocuğu hastaneye götürmek için protokolü okumadan imzalamak gibi bir hata yaptım. Sonrasında eve geldiğimde belgeleri inceleyen eşim dolandırıldığımı söyledi. Buna istinaden avukat tutup dava açtım ve açılan davaları kazandık. O süreçte imzaladığım protokol ve senetle ilgili evimize haciz geldi. Haczi kaldırmak için 4 ticari aracımdan birisini rehin verdim. Sonraki süreçte arabayı bağlattılar. Diğer araçları da hiçbir hakları olmadığı halde rehin koydurdular. O süreçte mahkeme masrafları, avukatlık ücretleri sebebiyle borç almak zorunda kaldım ve araçlarıma ortak edinmek zorunda kaldım. Bugün geldiğimiz noktada avukat hanım bana, '150 bin lira verirsen 4 aracını bırakırım' diyor ve tefeci gibi çirkin pazarlıklar yapıyor." şeklinde konuştu.

"Hem işimi kaybettim hem de cezaevine girdim"

2020 yılında yine bir dizide çalıştığını ve iş icabı yurt dışı seyahatine çıktığını hatırlatan Can, çocuğuyla görüşmek için yurt dışından Samsun'a gittiğini, orada yaşadığı olumsuzluklar sonucunda bir günlük görüşmenin bir aylık hapis cezasına dönüşme hikâyesini şu sözlerle ifade etti:

"4 Ocak 2020'de görüş günümde çocuğumu görmek için Samsun'a gittim. 5 Ocak'ta da dönüş bileti almıştım. Niyetim çocuğumla güzel bir gün geçirip geri gelmekti. Apartmanın önüne gittiğimde çocuk üşümesin diyerek beni yukarı çıkmaya davet etti. Ben de kapıdan çocuğu almak için yukarı çıktım ama bu kez çocuğun uyuduğunu, uyanana kadar içeride beklememi söyledi. İçeri girdiğimde bana tekme tokat saldırmaya başladı. Durdurmaya çalıştım ama durmadı. Ardından mutfaktan bıçak alıp üzerime savurmaya başladı. Elinden bıçağı alıp tekrar mutfağa bıraktım. O arada oğlum uyandı. Oğlum hadi gidelim deyince çocuk 'baba ben gelmeyeceğim' dedi. O ara şuurumu kaybettim ve kadına karşılık verdim. Çocuğumun 'yeter baba!' demesiyle kendime geldim. Hemen kendimi dışarı atıp avukatımı aradım. Avukat bana polis çağırmamı söyledi. Polis çağırdım ancak darp suçundan tutuklanıp bir ay cezaevinde yattım. Ardından ayda 40 bin lira kazandığım işimi kaybettim. Şu anda nafakamı ödeyemiyorum. 30 bin liradan fazla nafaka borcum var. Nafaka sebebiyle cezaevi mahkûmuyum ve şu anda da izinli olarak dışarıdayım. 15-20 gün sonra yeniden cezaevine döneceğim."

"2 milyon nafaka mağdurundan 30 bini cezaevinde"

Elinde boşandığı kadının avukatıyla birlikte nitelikli olarak dolandırıldığına dair belgelerin, görüntü kayıtlarının olduğunu ve iftiraya maruz kaldığı bazı durumlara ait de görüntülerin olduğunu iddia eden Can, kadının yalan beyanının esas sayılması sebebiyle yaşadığı mağduriyeti şu şeklîde anlattı: 

"Biz 6284 sayılı kanun karşıyız. Kanunda kadının beyanı esastır deniliyor. Yalan söyleyen kadının beyanı esas sayılıyor. Aynı kadının doğru söylediği, itiraf ettiği hususlar, lehime olan beyanlar esas alınmıyor. Çocuğumun araba çarpsın diye yola bırakıldığına şahit olan ve beyanda bulunan kadınların yazılı imzalı beyanları var ancak kabul edilmiyor. Kadın telefondan aldığı ses kayıtlarıyla bana ceza aldırıyor ama benim elimde deliller olmasına rağmen kadına ceza aldıramıyorum. Kendimi savunamıyor, haklılığımı ortaya koyamıyorum. Bugün 2 milyon nafaka mağduru var. 5 yıldır ayda 2 bin lira nafaka ödüyorum. İlk başta düzenli olarak ödemelerimi yapıyordum ama araçlarımın rehin alınması, işimi kaybetmem ve nafaka hayatımı durma noktasına getirdi. Artık evimin kirasını ödeyemiyor, çocuklarıma bakamıyorum. Bu amaçla haklılığımı savunmak için adalet yürüyüşü başlattım. Devlet büyüklerine yaşadıklarımı anlatmak için İstanbul'dan başlattığım yürüyüşümü Ankara'da sonlandırdım. 2 milyonun üzerinde mağdur var. Yaklaşık 30 bin kişi de iftiraya maruz kalıp nafaka mağduru olarak cezaevinde yatıyor. Kendim için çıktığım bu yolda anne babası boşanmak zorunda kalan ve bir mal gibi hacizlere maruz kalan çocuklar için yürüdüm. Suçu günahı olmadığı halde çocuklarından koparılan ve EYS'ye (Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu) maruz kalan anne babalar için yürüdüm. Kadın çok rahatlıkla çocuğa 'baban seni terk etti, artık seni sevmiyor' diyebiliyor. Böylelikle çocuğun içerindeki baba sevgisini öldürüyor. Benim gibi milyonlarca anne baba var. Devlet büyüklerine sesleniyorum! Ne olur bu işe bir son verelim. Bu yasaları derleyip toplayalım ve mağduriyetleri giderelim. Cinayetler son bulsun, kadınlar ölmesin, çocuklar anne babasız kalmasın."

"Görevi kötüye kullanan asker, polis ve öğretmenler gibi görevi kötüye kullanan yargı mensupları da görevden uzaklaştırılmalı"

Yaklaşık 10 gün boyunca yürüdüm. Yolculuk boyunca asker ve polislerle sohbetlerim oldu. Onlar da emniyet içerisinde de bu tür sorunlarla karşı karşıya kalan çok sayıda çalışma arkadaşlarının olduğunu, seslerini duyuramadıklarının, yetkililerle görüşmem halinde onlar adına da talepte bulunmamı istediler. Yani bu durumdan mağdur olan sadece ben değilim. Emniyet mensupları dahi bu işten dolayı mağdur olmuş durumdalar. Görevi kötüye kullanan öğretmen ve emniyet mensupları nasıl ki görevden uzaklaştırılıyorsa görevini kötüye kullanan avukatlar da görevden uzaklaştırılmalı. Ben bu avukat için suç duyurusunda bulunuyorum. Beni yaklaşık 400 bin lira zarar uğrattı. Kendisine maddi manevi dava açacağım. Şu anda param yok. Bu anlamda avukatlardan yardım bekliyorum."

"Yeniden İstanbul'dan Ankara ya yürümeyi hedefliyor"

Ankara'da çok sayıda hükûmet yetkilisi ile görüşen ve siyasi partileri ziyaret ederek sorunlarını dile getiren Can, bayramdan sonra yeniden İstanbul'dan Ankara'ya yürümeyi planladığını ancak bu sefer tek başına değil nafaka mağduru olan bir grupla yürüyeceğini söyledi. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.