Okula gönderilmedikleri gerekçesiyle çocukları alıkonulan ailenin avukatı konuştu

Okula gönderilmedikleri gerekçesiyle çocukları alıkonulan ailenin avukatı konuştu
Hatay'da Algül ailesinin Avukatı Kaya Kartal, çocuklarına el konulan ailenin dava sürecine dahi dâhil edilmediğini, verilen kararın bir aile ve çocuklar için olabilecek en ağır bir tedbir olduğunu dile getirdi.

Hatay'da, "Çocuklarını okula göndermedikleri" gerekçesiyle 5 çocuğu alıkonulan ailenin Avukatı Kaya Kartal, bir aile ve çocuklar için olabilecek en ağır tedbirin alındığını söyledi.

Hatay'ın Erzin ilçesinde yaşayan Ali ve Sümeyra Algül çiftinin çocuklarına, "Çocuklarını okula göndermedikleri" gerekçesiyle Sosyal Hizmetler Dairesi tarafından el konuldu. Konuya ilişkin konuşan ailenin Avukatı Kaya Kartal, çocuklarına el konulan ailenin dava sürecine dahi dâhil edilmediğini, verilen kararın bir aile ve çocuklar için olabilecek en ağır bir tedbir olduğunu dile getirdi.

Geçtiğimiz günlerde "5 çocuğu evinden koparılan ailenin acı feryadı" başlığıyla basına yansıyan Algül ailesinin sorunu çözüme kavuşmayı bekliyor. İkamet ettikleri Kızlarçayı Mahallesi'ndeki evlerinde iki ay önce jandarma tarafından 5 çocuğu ellerinden alınan Algül ailesi, çocuklarının psikolojisinin bozulduğunu belirtmiş ve yetkililerin, çocuklarını yeniden kendilerine vermeleri gerektiğini ifade etmişlerdi.

Dörtyol Sosyal Hizmetler Merkezi Müdürlüğünün şikâyeti üzerine Erzin 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karar doğrultusunda eğitim tedbiri iddiasıyla 5 çocuğuna el konulan Algül çiftinin Avukatı Kaya Kartal, yaşanan süreci İLKHA'ya anlattı.

"El konulan çocuklardan ikisi okul çağında değil"

Olay hakkında bilgi veren Kartal, "Öncelikle olayı izah etmek gerekir. Hatay'ın Erzen ilçesinde Ali Algül isimli 6 çocuk babası bir vatandaşın 5 çocuğuna birden devlet el koydu. Böyle bir haber bizim de gündemimize şubat ayında girdi. Neticede bu aile ile iletişim kurduk. Gerçekten 5 çocuğu birden 'Bakım tedbiri' adı altında alındığını ve bunların birbirinden ayrılmak suretiyle farklı yerlere yerleştirildiğini gördük. Meseleyi araştırdığımızda aslında bu ailenin sürecinin 2018 yılından itibaren başladığını gördük. Aile, 'Çocuklarını okula göndermediği' için 2018 yılı içerisinde bir incelemeye tabi tutuluyor. Sosyal hizmet tarafından aile ile görüşmeler yapılıyor. Neticede aile, 'Çocuklarını okula göndermek istemediğini, mevcut eğitim sisteminin düşüncelerine aykırı olduğunu, kendi inançlarına aykırı bir şekilde çocukların müfredata tabi tutulduğunu' söyleyerek, 'Çocuklarını okula göndermek istemediğini' söylemişler. Bu ifadenin çocukların da rızasına uygun olduğunu söylüyor. Babanın ifadesine göre, 'Çocuklar da okula gitmek istemiyor.' Babanın beyanları sonrasında 2018 yılı ağustos ayında mahkeme, eğitim çağında olan 3 çocuk için bir eğitim tedbiri kararı veriyor. El konulan diğer 2 çocuk henüz okul çağında değiller." diye konuştu.

"Bir aile ve çocuklar için olabilecek en ağır tedbiri uyguluyorlar"

Ailenin davaya taraf edilmediği gibi verilen karardan da haberdar edilmediğini dile getiren Kartal, "Mahkeme bir anlamda ailenin yokluğunda bu kararı veriyor ve adına da 'eğitim tedbiri' deniliyor. Daha sonra bu eğitim tedbirine uyulmadığı için sosyal hizmet müdürlüğü tarafından tekrar bir değerlendirme ve inceleme yapılıyor. Düzenlenen raporda ailenin eğitime karşı tutumunun olumsuz olduğunu, bu şekilde çocukların sosyalleşmesini engellediğini soyut gerekçelerle ifade edip bu defa mahkemeye bakım tedbiri isteğinde bulunarak, çocukların bir anlamda okula gönderilmesini sağlayacak şekilde bir talepte bulunuyor. Mahkeme yine durumu aileye bildirmeden, ailenin herhangi bir savunmasını almadan, çocukların beyanını öğrenmeden sosyal hizmet uzmanı raporuna dayanarak kararını bakım tedbirine çeviriyor. Bir aile ve çocuklar için olabilecek en ağır tedbiri uyguluyorlar. Normalde böyle bir tedbir, aile çocuğu fuhşa ya da suça teşvik ederse uygulanır. Fakat sırf okula gönderilmediği ve arada hiçbir farklı mekanizma olmadan bir çocuğun bu şekilde bir uygulamaya tabi tutulması çok vahim bir vakadır." ifadelerini kullandı.

Aile ile iletişim sağladıktan sonra gerek ailenin sunduğu, gerekse kendilerinin sunduğu bir takım dilekçeler olduğunu belirten Kartal, çocukların derhal bırakılması talebinde bulunduklarını kaydetti.

"Yaşananlar çocuklar için de aile için de çok büyük bir yıkım"

Kartal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şunu da ifade etmek gerekir ki, bahse konu tedbir kararında çocukların gönderileceği merkezlerin aileye bildirilmemesi, çocukların gizli bir şekilde koruma altına alınması gerektiği de yazılıyordu. Aile buna da gönderdiğimiz dilekçelerle itiraz etti. Neticede sosyal hizmetler müdürlüğünün çocuklarla yaptığı mülakat sonucunda çocukların aileleriyle iletişiminin, onlara bağlılığının üst düzeyde olduğunu ifade edip görüştürülmesinin makul olacağını söyleyince, mahkeme hem çocukların kaldığı yerin gizlenmesi kararını kaldırıp hem de aileleriyle görüştürülebilecekleri yönünde bir karar verdi. Çocuklar şu anda aileleriyle en azından haftada bir kez görüşebiliyorlar. Yaşananlar çocuklar için de aile için de çok büyük bir yıkım maalesef. Biz bakım kararına itiraz etmiştik. Maalesef ona da bir ret kararı verildi. Bu karar kesin olduğu ve başka bir itiraz mercii bulunmadığı için anayasa mahkemesine bireysel bir başvuru yaptık. Çocukların ve ailenin daha fazla zarar görmemesi adına bu uygulamanın derhal durdurulması adına bir tedbir talebinde bulunduk. Bunun dışında mesele ile ilgili yine mahkeme üzerinden her türlü yasal yolları da kullanmaya çalışıyoruz."

"Mahkemenin, 'Çocukları aileyle görüştürmeyin.' kararı" 

Çocukların şubat ayı içerisinde alındıklarını ve o tarihten bu yana da çocukların birbirlerinden ayrılarak farklı yerlere gönderildiğini söyleyen Kartal, büyük olan çocukların "çocuk yuvası" denilen birimde, küçüklerin de "çocuk evi" denilen alanlarda tutulduğunu belirtti.

Kartal, "Fakat kardeşler birbirlerinden ayrıldıkları için durumları kötü. Aileleriyle her görüştüklerinde kendilerini eve götürmelerini istiyorlar. Mahkemenin, 'Çocukları aileyle görüştürmeyin!' şeklindeki kararıyla aile bir aydan uzun süre çocuklarıyla görüşemedi. Babanın yoğun ısrarı ve verilen dilekçeler neticesinde şu an görüşebiliyorlar. En azından bu konuyu aşabildik, ancak burada asıl olan çocukların derhal ailelerine verilmesidir." şeklinde konuştu.

"Çocuklar bana verilirse onları okula göndereceğim"

Çocukların geri verilmesi halinde babanın çocuklarını istemeyerek de olsa okula vereceğini belirten Kartal, "Babanın şu an geldiği nokta şu; Ben çocuklarımı düşünerek onları okula göndermiyordum. Fakat gelinen noktada çocuklarımın da ailemin de menfaatleri çok daha ağır bir şekilde devlet tarafından ihlal ediliyor. Çocuklar bana verilirse onları okula göndereceğim. Çünkü şu an ki durum onların hem psikolojileri için hem de düşünsel dünyaları için çok zararlı hale gelmiş durumda. O yüzden çocuklarını okula göndereceği ile ilgili mahkemeye de sosyal hizmetlere de dilekçe verdi. Ancak şu aşamada bir gelişme olmadı." dedi.                          

Söz konusu vakalarının en çok Almanya'da yaşandığını hatırlatan Kartal, orada bile en fazla 3 hafta el koyma cezası verildiğini, ailenin çocuklarını okula göndermesi halinde çocukların geri verildiğini belirtti.

Almanya'da el koyma işlemleri öncesinde farklı yaptırımların uygulandığını, en son çare olarak el koyma işlemi yapıldığını söyleyen Kartal, Algül ailesinin durumunun ise direkt olarak olabilecek en ağır yaptırım olan el koyma işleminin yapıldığını ifade etti.

"Basit bir meseleyi büyütüyorlar"

Kartal, son olarak şunları kaydetti:

"Bu olayda bir eğitim tedbiri kararı var. Fakat ne çocuklar ne de aile dinlenilmemiş. Sonrasında daha ileriye gidilerek arada hiçbir mekanizma uygulanmadan, aile ile ilgili mahkeme tarafından hiçbir ek karar alınmaksızın olabilecek en orantısız yöntem tercih ediliyor. 3 çocuğa el koyma kararı söz konusuyken, eğitim çağı gelmeyen 2 çocuk da dâhil edilerek 5 çocuğa birden el koyma söz konusudur. Bu ailenin zaten 6 çocuğu var. Birisi henüz emzirme döneminde olduğu için bir anlamda lütfedip el koymamışlar. Bakış açılarına bakıldığında bir anlamda neredeyse 'Size hava almak bile yasak.' der gibi oldukça ideolojik bir tavır söz konusudur. Özellikle sosyal hizmetlerin tavrı bunu gösteriyor. Basit bir meseleyi büyütüyorlar. Yapılması gereken birçok asli işleri varken, onları bırakıp belki yapılması gerekenler arasında sonuncu sırada olması gereken işi asli işmiş gibi yapıyorlar." (İLKHA)







HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.