Para sistemi insanların arasındaki empatiyi yok etti
Oyunculuğun, yaşayarak ve hayatın içine karışarak geliştirilebileceğini aktaran oyuncu, "Çevrenize 'Kolay iş var mı?' diye bakındığınız zaman, hiçbir işin kolay olmadığını görürsünüz. O zaman yapılması gereken tek bir şey var. Siz ne yaparak sıkılmazsınız? En çok neyi haz alarak yaparsınız? Onu bulmak lazım. Hayata teşekkür ediyorum bana da bu fırsatı verdiği için. Oyunculuğu meslek haline getirdim. Çok eğleniyorum bu işte. Bir de işe yarar bir şey yaptığımı düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Tanrıöğen, beğenmediği bir projede yer almadığını ve içine sinmeyen bir rolü oynamadığını vurgulayarak şöyle konuştu:
"Oynadığım bütün karakterleri, dizileri, filmleri tercih ederek yaptım. Tercih nedenim dizide para kazanmaksa, o parayı helalinden, namusuyla kazandım. Sinemada durum çok daha başka. Sinemanın bu insanlığa lazım olduğunu düşünüyorum. O yüzden bir film projesi geldiği zaman, onun bir film olup olmadığını kendi içimde tartışıyorum. O noktada ise o işin neresinde olduğum çok önemli değil."
Oyunculuğun özenerek yapılması gereken bir iş olduğu dile getiren Tanrıöğen, "Ülkemizde sinema iyi durumda. Türkiye'de 'rağmen' sineması yapılıyor. Sektörel anlamda bütün olumsuzluklara rağmen iyi çalışıyor. Doğru düzgün gösterim yapılacak salon bile yok ama yine de dünyada çok yankı buluyor." sözlerine yer verdi.
- Kırılma noktası Yılmaz Güney
Settar Tanrıöğen, Türk sinemasının kırılma noktasının Yılmaz Güney'den başladığını belirterek şunları söyledi:
"Sinema hep eğlencelik olarak görüldü. Tabii ki bir estetik tarafı olmak zorunda. Sonuçta bir sanat ürünü. Estetik tarafı olmadığında, sanat olmaktan çıkar. Sinema, hayata dair bir meseleyi de konuşulabilir hale getirmesi, tartışmaya açıyor olması lazım. Karnımızı ağrıtan, canımızı sıkan, doğru bulmadığımız bir meselenin konuşulmasına önayak olması, bir yaraya parmak basması lazım. Bir film, ancak o zaman film oluyor."
Kendi filmini yapmaya vakit bulamadığının altını çizen Tanrıöğen, "Ben insanlar arasında herhangi bir ilişki olmadığını düşünüyorum. Para sistemi insanların arasındaki empatiyi yok etti. Kavramların içini boşalttı. Bütün değerler paraya bağlandı ve bu da insanda erozyon yarattı. Sinemada da gündelik hayatın içinde de bu problem var. Anne-baba, karı-koca, abi-kardeş ilişkileri, dışardan bakıldığında var gibi duruyor ama aslında yok. Bu güne kadar ilişkiler üzerine sayısız film çekilmiştir. Bugünden sonra da sayısız film çekilir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.