PKK'nın Değirmendere vahşeti unutulmuyor!
Batman'ın Kozluk ilçesinde bundan tam 25 yıl önce PKK'nın köy aracına yaptığı saldırı sonrası 9 kişinin hayatını kaybettiği 5 kişinin de yaralı olarak kurtulduğu katliam hafızalardaki tazeliğini koruyor.
15 Eylül 1992'de Batman'ın Kozluk (Hezo) ilçesi Değirmendere (Merğe) köyüne giden köprüde yol kesen PKK'lılar, köy dolmuşu içerisinde bulunan sivilleri taramış, ardından araç içerisinde bulunanları ateşe vermişti.
9 kişinin hayatını kaybettiği, 5 kişinin yaralı ve 10 kişinin de kaçarak kurtulduğu katliam, aradan 25 yıl geçmesine rağmen unutulmuyor.
Cemal Demir, Razzo Demir, Cuma Demir, Hasan Demir, Nazmi Çelik, Halit Güldü, Ceyhan Karataş, Emin Yurdakul ve Ahmet Durmaz'ın hayatını kaybettiği; Abdullah Yıldız, Abdurrezzak Çelik, Reşat Saygı, Sabri Gülşen ve Zeki Pınar'ın yaralandığı o gün yaşananları anlatan tanıklar, PKK'lıların öldürdükleri köylüleri bile yaktıklarını, cenazelerin tanınmayacak hale geldiklerini söylediler.
Maaşlarını ve ev ihtiyaçlarını almak üzere ilçe merkezine gelen köylüler, köye dönüşte PKK'lıların hedefi oldu. Gasp ettikleri bir traktörle Değirmendere köprüsünü kapatıp sivil aracın önünü kesen PKK'lılar, araç içerisinde bulunan sivilleri kurşun yağmuruna tuttu. 3 adet roketle birlikte içerisindeki sivillerle yakılan araçta 9 kişi hayatını kaybetmiş 6 kişi de yaralı olarak kurtulmuştu.
Katliamdan yaralı olarak kurtulan tanıklar o gün yaşananları İLKHA'ya anlattı.
Kozluk'tan köye dönüşte köprüye yaklaştıklarında bir PKK'lının önlerine çıktığını ve 'teslim olun' diye çağrıda bulunduğunu, ancak kendilerinin teslim olmadığını söyleyen Reşat Saygın, 3 roketin atıldığını, kaçabilenlerin de kaçtığını belirtti.
"Ölenlerin 5'i araç içerisinde yakıldı"
Kendisinin de başının, elinin ve ayağının yandığını ifade eden Saygın, "Köprüden geçemememiz için traktörle köprüyü kapattılar. Bize 'teslim olun' dediler. Biz de teslim olmadık ve ateş ettiler. 3 roket fırlattılar, kurşun da yağmur yağar gibi geliyordu. Zaten kaçanlar kaçtı, ölenler de öldü. 9 ölü 5 de yaralı vardı. Ölenlerin 5'i araç içerisinde yakıldı. 4 tanesi de dışarıda vuruldu. Ölenlerin 3 tanesi gençti ve daha askerliklerini yapmamışlardı. Halkı korkutmak için bunlar böyle yaptılar." dedi.
"Öldürüp sonra ateşe verdiler"
Saygın, "Aradan zaten 25 yıl geçti. Her o köprüden geçtiğimde bu katliam aklıma geliyor. Hem öldürüp hem de yaktılar. Hala unutamıyorum. Katillerin bazıları da tutuldu, bazıları hala bulunmadı, bazıları da dağda öldürüldü. Olay esnasında onlardan kaç tanesini gördük ama kim olduklarını bilmiyorduk. Aramızda sadece bir traktör vardı. Onları gördüm ama tanıyamadım." ifadelerini kullandı.
Katliamdan yaralı olarak kurtulan bir diğer tanık ise Sabri Gülşen'di.
Gülşen, 15 Eylül 1992 saat 16.00 sıralarında köprüye 15 metre kala yollarının kesildiğini ve uzun namlulu silahlarla taranmaya başlandıklarını ifade etti.
"Bir cenaze hiçbir zaman yakılmaz ama onlar o vahşeti yapıp insanları yaktılar"
Silahsız olduklarını ve bu yüzden kaçmak zorunda kaldıklarını aktaran Gülşen, cenazelerin tanınmayacak halde olduğunu, köprüden her geçtiklerinde yaşanan vahşetin akıllarına geldiğini ve olayı hiç unutmayacaklarını söyledi.
Gülşen, "Bir cenaze hiçbir zaman yakılmaz, ama onlar o vahşeti yapıp insanları yaktılar. Cenazelerimizi yaktılar. Tanınmayacak haldeydiler. Kimini yüzüğünden, kimini de kol saatinden tanıdık. Bu vahşeti terör örgütü yaptı. Zaten bunu onlardan başka kim yapabilir ki! Bir insan öldüğü zaman yakman mı gerekiyor? Cenaze yakılmaz ki. Bu vahşeti PKK yaptı. Zaten minibüsün önünü kestikleri zaman bize 'ya teslim olacaksınız ya da öleceksiniz' dediler. Ben gördüğüm duyduğum şeyi anlatıyorum. Biz de tabiki ölümü göze aldık. Örgüt zaten silahsız olduğumuz için gelip önümüzü kesti. Yoksa buna cesaret edemezlerdi. Ölenlerin hepsi de farklı köy ve yerlerdendi. 4 mezar burada. 3 mezar da Armutlu köyünde var." şeklinde konuştu.
"Medya korkudan bu katliamları vermezdi"
Basın yayın kuruluşlarının PKK'nın bu katliamını o günlerde görmezden geldiğini aktaran Gülşen, "O zaman medya korkudan bu olayları vermezdi, uğraşmazdı. Şimdi olan bütün olayların hepsi anlatılıyor. Sadece bizim bu olayı (o kadar insan öldü, cenazeler yakıldı) hiç dile getirmiyorlar. Hiç duymadım bu olayı dile getirdiklerini." dedi.
Gülşen sözlerine şöyle devam etti: "Bu halkı korkutmak istiyorlar. İstiyorlar, ama Allah'ın izniyle biz hiçbir zaman korkmuyoruz. Bunlar hiçbir zaman başaramayacaklar. Onlar bu 9 kişiyi vurmuşlar, öldürmüşler, cesetleri tanınmayacak hale gelmişler. Bunların arkasında yüzlerce insan kalmış; o kadar çocukları, torunları kalmış. Bunlar onlara karşı nefretle büyüyecekler."
Yaşanan katliamda öldürülenlerden birisi de dolmuş şoförü Kozluk Tuzlagözü (Melefa) köyünden Ahmet Durmaz'dı.
"Araç şoförünü gözümün önünde taradılar"
Durmaz'ı gözlerinin önünde hiç tereddüt edilmeden suçsuz bir şekilde katledildiğini, tarandığını dile getiren Gülşen, şunları söyledi:
"Bizim canımızı versek de böyle pis bir örgüte teslim olmayacağımızı anladılar. Kaç kişiydiler tam bilmiyorum. Sadece gördüğümüz 1-2 kişi vardı. Teslim olun deyince şoför el frenini kaldırıp dışarıya çıktı, elini havaya kaldırdı. Ben yabancıyım diye. Yabancı olmasına rağmen ilk başta onu taradılar. Benim gözümün önünde onu taradılar. Hiç çekinmeden öldürdüler. Ondan sonra baktık gerçekten bizi tarıyorlar. Kimisi kapıyı açarak kaçtı. Kaçarken de kurşundan sağ solumuzu göremiyorduk. Yağmur yağar gibi kurşun geliyordu üstümüze. E tabi kaderdir. Allah'a çok şükür onların göbeğine girmemize rağmen az şehit vererek kurtulduk. 21 kişiden 9 şehit vererek kurtulduk. Aramızda ne kadar mesafe vardı biliyor musunuz, 10 metre mesafe vardı."
Katliamın görgü tanıklarından Değirmendereli Mehmet Sait Tekin ise gördüğü vahşeti şöyle dile getirdi:
Tekin, "Ben hatırlıyorum. Oraya gittiğimde minibüsü ateş vermişlerdi. Teröristler onlara ateş açmıştı, 4 kişiyi vurmuştular. 5 kişi de araç içerisinde ateşte yanmıştı. Gözlerimle onları gördüm. Daha ateş sönmemişti ben yanlarına gittiğimde. Her biri farklı yerlerdendiler. Hepsi bir köyden değildi. Bu insanlar iyiydi. Kozluk'tan köylerine, evlerine gidiyorlardı. Teröristleri veya askerleri vurmak için falan gitmiyordular. Evlerine gidiyordular. Terörler durmadı ve peşlerine verdi. Traktörü dolmuşun önüne verdiler ve öylece vurdular onları. Hatta Muhyiddin koçerin oğlu Cemal Demir, gidip koyun getirecekti. Paraları da cebindeydi. Yarısı yanmıştı." ifadelerini kullandı.
Değirmendere köprüsünde yaşanan katliamın izleri halen duruyor. Köprünün çevresindeki demir bariyerlerde o güne ait kurşun izlerini görmek mümkün. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.