Prof. Dr. Aziz Akgül: Türkiye’de her yıl 7,7 milyon tondan fazla gıda israf ediliyor
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, israfın geldiği nokta ile ilgili İLKHA’ya önemli değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin dünya genelinde kişi başına en çok gıda israfının yapıldığı 10 ülke arasında 3’ncü sırada yer aldığını vurgulayan Akgül, tüketeceğimiz kadar ürün alarak gereksiz sarfiyatın önlenebileceğini belirtti.
İsrafın ne olduğu ile ilgili bilgi veren Akgül, “Bilinçsiz tüketim alışkanlığı nedeniyle ihtiyaç fazlası olarak, gereksiz yere tedarik edilen, ancak tüketilemeyip çöpe atılan yiyeceklere gıda israfı denir. Bir başka ifadeyle gıda israfı, üretilen gıdanın tüketilmeden önce atığa dönüşmesi anlamına gelir. Gıda israfı üretim, işleme, satış veya tüketim sırasında, birçok sebepten ötürü meydana gelebilir. Gıda israfı birçok insanın düşündüğünden daha büyük bir sorundur. Birleşmiş Miletler Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan 2021 Gıda İsrafı Endeksi Raporuna göre, Türkiye’de her yıl 7,7 milyon tondan fazla gıda israf edilirken, her yıl kişi başına 93 kilogram yiyecek de çöpe atılmaktadır. Bu miktar, küresel çapta perakende satış noktaları, evler ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gitmesi anlamına gelmektedir. Türkiye’nin dünya genelinde kişi başına en çok gıda israfının yapıldığı 10 ülke arasında 3’ncü sırada yer aldığı görülmektedir.” dedi.
“Günümüzde israf edilen yiyeceklerin yalnızca dörtte biri kurtarılabilse dünyadaki 957 milyon aç insan doyurulabilecektir”
Akgül, “Dünyada her gün 8 kişiden biri aç uyumakta ve 20 binden fazla çocuk açlık ve yetersiz beslenmeden hayatını kaybetmektedir. Günümüzde küresel ölçekte kaybedilen veya israf edilen yiyeceklerin yalnızca dörtte biri kurtarılabilse dünyadaki 957 milyon aç insan doyurulabilecektir. Gıda kayıpları, doğal kaynakların şiddetli biçimde tükenmesine ve olumsuz çevresel etkiye de yol açmaktadır. 2050 yılında yaklaşık olarak beslenecek 10 milyar insanın olacağı hesaplanmaktadır. Bu sebeple, küresel gıda üretiminin arttırılması ve adil dağılımın sağlanması konusu, üzerinde uzlaşılan küresel bir meseledir. Bununla birlikte gıda üretiminin arttırılması toprağın verimliliği, erozyon, temiz su kaynakları ve biyoçeşitlilik üzerinde olumsuz etkilere yol açabilmektedir.” ifadelerine yer verdi.
“Ülkemizde bir yılda israf edilen ekmekle 500 okul yapılabilir”
Yapılan israfın haddi hesabının olmadığını aktaran Akgül, “Üretilen meyve sebzenin en az yüzde 25-30’u daha sofraya ulaşmadan çöpe gitmektedir. Araştırmalara göre, gıda israfının yüzde 42´si evlerde meydana gelmektedir. İsrafın yüzde 39´u üreticiler, yüzde 5´i perakendeciler, yüzde 14´ü de yemek sektöründe gerçekleşmektedir. Atalarımızın ‘nan-ı aziz’ olarak adlandırdığı ekmek, gıda için bir semboldür. Sadece gıda, yiyecek manası değil, rızk, geçim, ekmek, hayat ve aş manası da taşır. Ülkemizde bir yılda israf edilen ekmekle 500 okul yapılabilir. Bu sebeple ekmek israfının önüne geçmek için aşağıda yer alan yöntemleri uygulayabiliriz: Ekmek dilimlenerek tüketilmelidir. Kuruyan ekmekler israf edilmemeli, içinde az miktarda su kaynayan tencerenin üzerine yerleştirilen süzgeç üstüne konularak tüketilmelidir. Bayatlayan ekmekler galeta unu veya kurutulmuş ekmek içi şeklinde çeşitli yemek (ekmek kavurması, papara, tirit, ekmek oğması vb.), pasta ve tatlı (bayat ekmek tatlısı, vişneli ekmek helvası, ekmekli puding, çikolatalı ekmekli kek vb.) yapımında kullanılmalıdır.” şeklinde belirtti.
“En yüksek gıda israfı maalesef evlerimizde gerçekleşiyor”
Açıklamasının devamında Akgül, “En yüksek gıda israfı maalesef evlerimizde gerçekleşiyor. Bilinçli birey bilinçli toplum prensibiyle öncelikle evlerimizde, bireysel alışkanlıklarımızı değiştirerek gıda israfına son vermeliyiz. Lokantada yemek yedikten sonra tabakta bırakılan yemek artıkları, ihtiyaç listesi yapmadan alışverişe çıkarak gereğinden fazla gıda alarak çürümeye yüz tutulanlar da gıda israfına neden olan etkenler olarak sayılabilir. Gıda israfını önlemek için oturmuş bazı alışkanlıkları değiştirmek gerekir. Mesela, genelde sofrada bolluk olmasına önem veririz. Oysa sofrada gıdanın atılmaması davranışının daha öne çıkarılması gerekmektedir. İhtiyaç kadar alınması ve geleceğin çöpe atılmaması gerekmektedir. Koronavirüs süreci tarımın, gıda üretiminin önemini tüm dünyanın gündemine oturttu. İhtiyacımız kadar alalım, sofrada misafire bolluk havası atmayı bırakalım, geleceğimizi çöpe atmayalım.” dedi.
“Sıfır atığın ilk adımı alışverişte başlar”
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül
İsrafın önüne geçebilmek için Akgül, şu tavsiyelerde bulundu:
“İhtiyacımızın dışında gıda almamak gerekir. Sıfır atığın ilk adımı alışverişte başlar. Tüketeceğimiz kadar ürün alarak gereksiz sarfiyatı önleriz. Eğer gıdayı zamanında tüketebiliyorsak bu uygun bir alım şeklidir. ‘Bir alana bir bedava’ gibi kampanyalar bizi ihtiyacımız olandan fazlasını almaya teşvik edebilir, bu da israfı beraberinde getirebilir. Alışveriş listenizi hazırlarken, haftalık bir yemek planı oluşturmak, ihtiyacınız olan miktarları not almak ve ev dışında yeme planınızı da dikkate almak, gıda israfını önlemeye yardımcı olabilir. Ambalajlı gıdaların üzerinde yer alan ‘Son Kullanma Tarihi’ yiyeceği hangi tarihe kadar yiyebileceğimizi belirtir. Yiyecekleri son kullanma tarihinden sonra tüketmek güvenli olmayabilir. Buzdolabınızda ve kuru gıda dolabındaki yiyecekleri düzenli olarak kontrol ederek, son kullanma tarihleri yaklaşan gıdaları tüketin. Gıda tüketiminde son alınanın daha sonra tüketilmesine, daha önce aldığınız ürünleri ise öncelikli tüketmeye dikkat edin. Yemekleri küçük porsiyonlarda servis edin, yeterli değilse tükettikten sonra biraz daha ekleyebilirsiniz. Böylece tabağa fazla alınan yiyeceğin israfını önlemiş olursunuz. Ertesi günün öğle yemeğinde, bir gün önce tüketemediğiniz yiyecekleri değerlendirin. Pişirdiğiniz yemekler fazla ise daha sonra tüketmek üzere dondurabilirsiniz. Yiyeceklerinizi sokaklardaki dostlarımız olan hayvanlar ile de paylaşabilirsiniz. Ailenize, arkadaşlarınıza veya iş arkadaşlarınıza sorun, belki sizin tüketemediğiniz yiyecekleri, onlarla paylaşabilirsiniz. Çevrenizde, fazla yiyecekleri kabul edebilecek ve bunları ihtiyaç sahiplerine dağıtabilecek gıda bankaları ile iş birliği içinde olmak kurumsal olarak gıda israfını önler. Toplu tüketim yerleri olan hastane, yatılı okul, askeri birlik ve öğrenci yemekhanelerinde ekmek israfı önleme planları oluşturulması ve hayata geçirilmesi, üretimin talebe göre planlanması, raf ömrü uzun, kaliteli ekmek üretilmesi, ekmeklerin fırında veya satış yerinde uygun koşullarda saklanması sağlanmalıdır. Toplu yemek tüketim yerlerinde ekmeğin dilimlenmiş veya küçük yuvarlak ekmek olarak verilmesi, self servis tezgâhlarında ekmeğin baş tarafta değil, yemeklerden sonra yer alması sağlanmalıdır.”
“Gıda bankasına bağışlanan gıdaların muhafazası ve dağıtımı için Diyarbakır Gıda/Giysi Bankasını faaliyete geçirmiştir”
Gıda israfını önleme ve açlıkla mücadelede gıda bankalarının rolü oldukça büyük olduğunu belirten Akgül, “Gıda bankası, bağışlanan veya üretim fazlası, sağlığa uygun her türlü gıdayı tedarik eden, uygun şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya değişik yardım kuruluşları vasıtasıyla, kâr amacı gütmeden, açlık sınırında bulunan kişilere ve doğal afetlerden etkilenenlere ulaştıran, dernek, vakıf veya belediyelerin oluşturduğu organizasyonlardır. Türkiye’de ilk gıda bankası 24 Ocak 2004’te Diyarbakır’da Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından kurulmuş ve bugüne kadar binlerce açlık sınırındaki vatandaşa destek sağlamıştır. TİSVA Diyarbakır’da gıda bankasına bağışlanan gıdaların muhafazası ve dağıtımı için Diyarbakır Valiliği’nin tahsis ettiği mekânda Diyarbakır Gıda/Giysi Bankasını faaliyete geçirmiştir.” diye belirtti.
“Gıda israfını önlemek için vakıf ve dernekler tarafından oluşturulan gıda bankalarına bağış yapılması teşvik edilmelidir”
İsrafı önlemek ve açlıkla mücadele için gıda bankalarına bağışlanabilecek ürünler ile ilgili bilgi veren Akgül, “Üretim fazlası, paketleme ve kodlama hataları sebebiyle, piyasaya verilemeyen ürünler, raf ömrünün bitimine az zaman kalan ancak sağlık şartlarına uygun ürünler, hasarlı ancak sağlık şartlarına uygun ürünler, yeniden paketlemeye ihtiyaç duyulmasından dolayı, piyasaya verilemeyen ürünler, hayırseverlerin her çeşit gıda hibeleri, mahsul fazlası ve pazarlanamayan yaş sebze ve meyveler, mahsul fazlası ve pazarlanamayan yaş sebze ve meyveler, otel, lokanta ve restoranlarda dağıtılmayan ve sağlığa uygun yiyecekler, belediyelerin el koyduğu ve sağlığa uygun gıdalar. Gıda bankalarına katkıda bulunan şahıs veya firmalar ister gıda üreticisi olsun ister olmasın, sağlanan vergi avantajlarından da faydalanabilir. Buradaki amaç, zenginin fakiri doğrudan destekleyerek toplumsal dayanışma atmosferinin oluşturulmasıdır. Böylece, gıdayı israf etmeden, kaynakları etkin ve verimli kullanarak, açlığın önlenmesi için vakıf ve dernekler tarafından oluşturulan gıda bankalarına bağış yapılması teşvik edilmelidir.” tavsiyelerinde bulundu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.