Prof. Dr. Sefa Saygılı: "Hükümet İstanbul Sözleşmesi'nin iptalini sağlamalıdır"
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve 6284 sayılı sözde Aileyi Koruma Kanunu gibi maddeleri içerisinde barındıran "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dayalı Avrupa Konseyi Sözleşmesi" bundan 9 yıl önce kabul edildi.
TBMM'den 26 dakikada geçen sözleşme, İstanbul'da imzalandığı için toplum tarafından İstanbul Sözleşmesi olarak biliniyor. Macaristan'ın toplum yapısına uymadığı gerekçesiyle parlamentoda reddettiği, Rusya ve Ermenistan gibi ülkelerin bazı maddelere şerh koyarak imzaladığı İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde Türkiye hükümeti tarafından şerhsiz olarak kabul edildi.
İstanbul Sözleşmesi'yle cinsiyetsiz bir toplum inşa edilmek isteniyor
Kamuoyuna yansıtılan temel amacı; sözde kadına yönelik şiddetin önüne geçmek olan sözleşmenin kabul edilmesinden bu yana, kadın cinayetlerinde patlama yaşandı. Yine bu sözleşmeye dayandırılarak çıkarılan ve kadının beyanını esas sayan 6248 sayılı kanunla da binlerce erkek evden uzaklaştırılırken, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında ise cinsiyetsiz bir toplum inşa edilmeye çalışılıyor.
Tüm bu yaşananlar kadını ve aileyi korumadığı gibi aile yapısının bozulmasına, karşılıklı güvenin zedelenmesine ve hem inanç hem de kültürümüzde aile reisi olarak bilinen babanın rolünün hiçe sayılmasına sebep oldu.
Sözleşmenin kabul edilmesinin 9'uncu yıl dönümü münasebetiyle İLKHA muhabirine değerlendirmede bulunan Türkiye Aile Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sefa Saygılı, İstanbul Sözleşmesinin din, aile ve ahlak düşmanı bir sözleşme olduğunu, toplum yapısını bozduğunu söyleyerek sözleşmenin hükümet tarafından meclise taşınarak iptal edilmesi gerektiğini vurguladı.
"Batılılar, İstanbul Sözleşmesiyle İstanbul Fethi'nin intikamını alıyor"
Saygılı, "Bugün 11 Mayıs, maalesef bugün aile yapımızı, insanlığımızı, cinsiyet dağılımımızı hiçe sayan bir sözleşmenin imzalandığı gün. Adı, 'Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dayalı Avrupa Konseyi Sözleşmesi' olarak geçiyor. Bu sözleşme, İstanbul'un fethedildiği ayda imzalandı. İstanbul Fethi gibi İstanbul Sözleşmesi denmesi, İstanbul'da imzalanması tesadüf değildir. Batılılar, haçlılar adeta İstanbul Fethi'nin intikamını alıyorlar." dedi.
"Bütün sapkınlıkların dayanağı İstanbul Sözleşmesidir"
"İstanbul Sözleşmesi, köklü mazimize dayanan, ahlaki olgunluğa erişmiş aile yapımızı bertaraf etmek için çıkarılmıştır." diyen Saygılı, "Bu sözleşmeye maalesef ilk imza atan ve ilk olarak kabul eden ülke olmamız bizi çok üzmektedir. Bu sözleşme ile maalesef birçok değişiklikler oldu. İstanbul Sözleşmesi din, aile ve ahlak düşmanı bir sözleşmedir. Bütün sapkınlıkların yasal dayanağıdır. Bunu en son Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş'ın hutbesinde; fuhuş, zina ve eşcinsellik gibi birtakım sapkınlıklara karşı çıkmasına verilen cevapta gördük. Gerek baroların gerekse bir takım insan hakları derneklerinin cevabında gördük. Hepsinin dayanağı maalesef bu bahsettiğimiz 11 Mayıs'ta imzalanan İstanbul Sözleşmesi'dir." diye konuştu.
"Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, manevi değerlerimize açılan savaşın parolasıdır"
Saygılı, "Burada kadına şiddet deniyor ama aslında kadına şiddeti arttıran bir sözleşmedir. Buna dayanan 6284 sayılı kanun ile birlikte kadına şiddetin çok arttığını ve kadına şiddet uygulayanlarda intiharların arttığını görüyoruz. Bu kanun ve sözleşme; maalesef ülkemizde bir takım normal cinsiyet dışı cinsiyetlerin artmasını sağlayacak, ailelerin kurulmasını zorlaştıracak ve ailelerin yıkılmasını daha çok kolaylaştıracak. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, yine bu sözleşmenin ana temalarından birisidir. Bu, manevi değerlerimize açılan savaşın parolasıdır. Bu proje ile Milli Eğitim'de ve bütün bakanlıklarda dini ve geleneksel değerlerimizin kökü kazınmak için çalışılmaktadır." şeklinde konuştu.
"Sayın Cumhurbaşkanımızı, devletimizi, milletimizi buna karşı çıkmaya davet ediyoruz"
Bu sözleşme ile birlikte geleneklerimizde olan erkek rolünün alt üst edildiğini belirten Saygılı, şöyle konuştu:
"Toplum yeni bir yumrulmaya doğru gitmektedir. Gidişat iyi değildir. Devletimizi, milletimizi bu sözleşmeye karşı çıkmaya çağırıyoruz. Bu sözleşmenin muhakkak iptal edilmesi gerekiyor. Macaristan parlamentosu, bu sözleşmeyi kabul etmeme kararı aldı. Biz Macaristan kadar da mı olamıyoruz? Sadece Macaristan değil! Rusya ve Ermenistan gibi ülkeler de reddettiler. Pek çok Avrupa ülkesi de bu sözleşmeye çekinceler koyarak, bazı maddelere şerh koyarak imzaladılar. Ama maalesef Türkiye olduğu gibi kabul etti. Sayın Cumhurbaşkanımızı, devletimizi, milletimizi buna karşı çıkmaya davet ediyoruz."
"6284 sayılı kanun, kadına yönelik şiddeti azaltmıyor aksine arttırıyor"
6284 sayılı kanunun dışarıdan kadını koruyor gibi görünse de aslında korumadığını söyleyen Saygılı, yasanın sebep olduğu tahribat ile ilgili şunları söyledi:
"Bu yasa çıktıktan sonra kadın cinayetleri çığ gibi arttı. Elbette kadına karşı yapılan şiddete bütün insanların karşı çıkması gerekiyor. Kadınlar dediğimiz; bizim annelerimiz, kızlarımız, kardeşlerimizdir. Kadın-erkek toplumda, ailede bir bütündür. Burada bir ayrım yapmak doğru değildir. Bu kanunda şiddetin tanımı belli değildir. Burada muğlak bir şiddet ifadesi var. Bir kadın eşinden para istese ve erkek müsait olmadığını, yanında para olmadığını söylese bu bile ekonomik şiddet olarak geçiyor. Ya da erkek ters bir laf etse hemen psikolojik şiddet olarak geçiyor. Bu şekildeki her türlü hareket şiddet olarak kabul ediliyor ve maalesef hemen mahkemelerde erkeğin savunmasını almadan kadının ifadesi doğru kabul edilerek erkek 6 ay evden uzaklaştırılıyor. Bu bir cinayettir. 6 ay evden uzaklaştırılan erkeğin zaten eşiyle arası soğuyor ve tekrar o yuva çoğu zaman bir araya gelemiyor. Karı-koca arasına bir düşmanlık, bir kin ve nefret giriyor. Bu kadına şiddeti azaltmıyor aksine arttırıyor."
"Bir ailenin çocuğunu erkek olarak yetiştirmesi bile bu sözleşmeye göre suç olarak kabul edilebiliyor"
İstanbul Sözleşmesi kabul edildikten sonra, bu sözleşmeye dayanarak 6284 sayılı Kanun'un çıkarıldığını belirten Saygılı, "6284 sayılı yasa, oradaki argümanların yasa haline getirilmesidir. Bu yasanın temeli İstanbul Sözleşmesine dayanmaktadır. İstanbul Sözleşmesi, Toplumsan Cinsiyet Eşitliğini savunmaktadır. Normalde toplum, erkek ve kadın cinsiyetlerinden meydana gelir. Gökkuşağı denilen, LGBTİ denilen bir takım marjinal (sıra dışı) cinsiyet şekilleri de İstanbul Sözleşmesi ile ortaya çıkmış durumda. Öyle ki, bir ailenin çocuğunu erkek olarak yetiştirmesi bile bu sözleşmeye göre suç olarak kabul edilebiliyor. Çünkü bu sözleşme, cinsiyeti yok sayan bir sözleşmedir. Bu da erkek ve kadın dışındaki bir takım sıra dışı yapılanmaların topluma hâkim olmasını, toplumda yaygınlaşmasını sağlayacak tehlikeli bir gelişmedir." dedi.
Toplum olarak bu sözleşmenin yanlışlığını bilmeyenlere anlatmak gerektiğini hatırlatan Saygılı, mektup ve mail yoluyla devlet büyüklerine ulaşarak sözleşmenin iptal edilmesinin sağlanması gerektiğini söyledi.
"İstanbul Sözleşmesi toplumdaki tahribatın başıdır ve mutlaka iptal edilmelidir"
Hükümetin de bu sözleşmeyi meclise tekrar getirerek iptalini sağlaması gerektiğini vurgulayan Saygılı, "Cumhurbaşkanımızın dediği gibi bu bir nas değildir. Maalesef daha dün, bazı milletvekillerimizin, 'Bu kanunu grup başkanvekillerimiz getirdiği zaman okumadan, incelemeden onayladık. Pişmanız, üzüntülüyüz.' şeklindeki açıklamalarını okudum. Bu sözleşme tekrar meclise getirilip iptal edilmelidir. Çünkü aile toplumun temelidir. Toplumlarda aileler mutlu, huzurlu, sağlam olursa o toplum sağlam olur. Aile çöktüğü zaman toplum çöker. Bu sözleşme ve 6284 sayılı Kanun gibi yasalardan sonra toplumda aile büyük bir tahribat içerisine girdi. Gençler artık evlenmemekte, evlenme çağı çok yükselmekte, evlenenler çocuk istememekte veya bir çocuktan fazlasını istememektedirler. Yine boşanma oranları çığ gibi artmaktadır. Hem evlenme sayısı azalmakta hem de boşanma oranları artmaktadır. Bunların hepsinin kaynaklarından birisi İstanbul Sözleşmesi ve ona bağlı kanunlardır. İstanbul Sözleşmesi bu tahribatın başıdır ve mutlaka iptal edilmelidir." diye konuştu.
"Süresiz nafaka ve genç evlilik mağdurlarının sorunları çözülmeli"
Yine CEDAW'a dayandırılarak çıkarılan süresiz nafaka kanunu ile genç yaşta evlilikler konusunun toplumda ciddi sorunlardan birisi olduğunu söyleyen Saygılı, son olarak şöyle konuştu:
"Süresiz nafaka olayında kişi 1-2 yıl evli kalıyor ve boşandığında ömür boyu nafaka ödüyor. Ödediği nafakadan dolayı tekrar evlenme şansı kalmıyor. Çünkü gelirinin önemli bir kısmı ayrıldığı kadına gidiyor. Başka bir problem de genç yaşta, ailelerin rızasıyla yapılan evliliklerdir. Aradan seneler geçmiş, çoluk çocuğa karışmış aileleri görüyoruz. Ailenin erkeğine, küçük çocuğun ırzına geçmekten dava açılıyor ve maalesef 10 yıl ceza veriliyor. O ailenin ne kadar zor duruma düştüğünü düşünebiliyor muyuz? TBMM, muhakkak bu insanların dramına el atmalı ve problemleri gidermelidir. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.